T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

         ESAS NO     : 2018 / 859

         KARAR NO : 2018 / 827

         KARAR TR  : 24.12.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

K  A  R  A  R

 

 

Davacı      : M.D.

 Davalı       : Karayolları Genel Müdürlüğü

 Vekilleri    : Av.  A.K.Y., Av.S.A.

 

O L A Y        : Davacı dilekçesinde; 28.06.2013 tarihinde 09RP... plakalı aracı ile yaklaşık 13 yıldır çalışmakta olduğu ve hafta içi her gün gidip geldiği Nazilli Pamuk Araştırma istasyonu Müdürlüğüne gitmekte iken yoldaki yağ birikintileri sebebiyle araç sürüş hakimiyetini kaybederek yoldan çıktığını,  aracının yol kenarındaki ağaca çarptığını,  sulama kanalına girerek tek taraflı yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası olduğunu; kaza mahallinde sollama yasağı hariç yolun kaygan olduğuna dair herhangi bir uyarı ikaz vb tabelanın bulunmadığını, kazadan dolayı herhangi bir kusurunun bulunmadığını; yol kusuru sebebiyle yapmış olduğu bu kaza neticesinde maddi zararının oluştuğunu ifade ederek; kazada hasara uğrayan araç için (16.500,00TL aracın olay zamanındaki değeri, 2.750,00TL aracın hurda değeri) olduğu için 16.500,00-2.750,00=13.750,00TL maddi zararının ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 25.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline; maddi zararın tespiti için yapılan mahkeme masrafı için harcanan 460,70 TL masrafın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 30.10.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Aydın 1.İdare Mahkemesi; 6.11.2014 gün ve E:2014/1153, K:2014/937 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı kanunla değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin onları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren - trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükümleri yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 09 RP... plakalı aracıyla Nazilli-Bozdoğan istikametinde seyir halindeyken geçirdiği trafik kazası sonucunda uğradığı 13.750 TL maddi, 25.000 TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini ile 460,70 TL tespit masraflarının tarafına ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmakta olup, 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesi uyarınca karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucu ortaya çıktığı ileri sürülen zararın tazminine yönelik sorumluluk davalarının adli yargının görev alanı içerisinde olduğu sonucuna varılmaktadır.

Nitekim benzer bir uyuşmazlıkla ilgili Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 02.06.2014 tarih ve E :2014/593, K:2014/645 sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Nazilli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.5.2017 gün ve E:2014/585, K:2017/128 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kısmen kabulüne,  fazlaya dair talebin reddine karar vermiş;  istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi; 14.11.2017 tarih, E:2017/1475, K:2017/1212 sayı ile, uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğundan bahisle, istinaf isteminin kabulüne, mahkeme kararının incelemeden kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine kesin olmak üzere karar vermiştir.

NAZİLLİ 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:14.12.2017 gün ve E:2017/533, K:2017/326 sayı ile, “(…)Mahkememizce daha önce davanın kısmen kabulüne dair verilen karar İzmir BAM 4,HD'nin 14.11.2017 tarih, 2017/1475 E - 2017/1212 K nolu ilamıyla bozulmuş, bozma sonrası mahkememizce bozma sebepleri üzerinde yapılan incelemede davalı kurumun bir kamu kurumu olduğu ve davacının geçirdiği kazanın yolda yağ birikintisi kalması nedeniyle oluştuğu, bu durumun davalı kurumun hizmet kusuruna dayandığı, mevcut mevzuat gereği davalı idarenin olayda hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı konusunda yapılacak araştırmanın idari yargının görev alanına girdiği kanaatine varılarak HMK 114/1-b ve HMK 115/2 gereğince davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1-Davanın Yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK 114/lb, HMK 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

 Davacı bu kez aynı somut olay nedeniyle, -ancak manevi tazminat miktarını 5.000TL göstermek suretiyle,- bir kez daha idari yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 1.İDARE MAHKEMESİ; 18.10.2018 gün ve E:2018/16 sayı ile, “(…)Bakılan davanın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun yukarıda belirtilen 7. maddesi ile davalı idareye verilmiş görev, yetki ve sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmediğinden bahisle açıldığı ve aracın karayolu üzerinde maddi hasara uğradığı hususları dikkate alındığında, bu doğrultuda 2918 sayılı Kanun'dan doğan sorumluluk davası kapsamında bulunduğu ve aynı Kanunun yukarıda metni yazılı 110. maddesi hükmü uyarınca davanın adli yargının görevinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 11.04.2016 günlü, E:2016/163, K:2016/110 sayılı kararı da aynı yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, dava dosyasının, Mahkememizin 2014/1153 Esas sayılı dosyasının ve Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/533 Esas saydı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 24.12.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli ve idari yargı yerlerince verilmiş karşılıklı görevsizlik kararı bulunmakta olup;  bunun üzerine kendisine ikinci kez gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idari yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, ikinci yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasa koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari ve adli yargı yerince, karşılıklı görevsizlik kararı verildikten sonra, yeniden idari yargı yerinde dava açılmış; bunun üzerine, Mahkemece 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında Mahkememize başvurulduğu görülmüştür.

Bu haliyle, her ne kadar olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle yapılan başvuru 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Aydın 1.İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece ilgili yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararın, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 28.06.2013 tarihinde sevk ve idaresindeki 09RP... plakalı aracı ile Nazilli Pamuk Araştırma istasyonu Müdürlüğüne gitmekte iken yoldaki yağ birikintileri sebebiyle araç sürüş hakimiyetini kaybederek yoldan çıktığı,  aracının yol kenarındaki ağaca çarptığı,  sulama kanalına girerek tek taraflı yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; kaza mahallinde sollama yasağı hariç yolun kaygan olduğuna dair herhangi bir uyarı ikaz vb tabelanın bulunmadığı, kazadan dolayı herhangi bir kusurunun bulunmadığı iddiasıyla; kaza sonucu oluştuğu ifade edilen zararlarının, olayda kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilen davalı İdarece tazmin edilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Aydın 1. İdare Mahkemesinin yönteme aykırı başvurusunun kabulü ile, Nazilli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 14.12.2017 gün ve E:2017/533, K:2017/326 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aydın 1. İdare Mahkemesinin yönteme aykırı BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Nazilli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 14.12.2017 gün ve E:2017/533, K:2017/326 GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.12.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol         

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                Üye                     

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ