T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 239

            KARAR NO : 2014 / 280

            KARAR TR   : 03.03.2014

 

ÖZET: 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesi uyarınca verilen para cezasının iptali istemiyle açılan davanın, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R 

 

Davacı           : M.C.

            Vekili              : Av. Y.Ü.

Davalı                        : Diyanet İşleri Başkanlığı

 

O L A Y          : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Bolu İl Müftülüğü’nde Personel İdari ve Mali İşler Şube Müdürü olarak görev yapmakta iken, Bolu İli, Merkez Tepecik Mahallesi Yeni Camii müezzin-kayyımı Erdoğan Karabacak hakkında yapılan soruşturma sonucu, Bölge Erkek Yatılı Kur’an Kursundaki derslere girmediği halde ders defteri doldurularak haksız şekilde ek ders ücreti ödendiğinin tespit edildiğini, bu ödemede davacının da gerekli denetimi yapmadığı ileri sürülerek kamu zararına sebebiyet verildiği iddiası ile davacı adına 5018 sayılı Kanun’un 71. maddesi hükmü gereğince para cezası verildiğini; oysaki uyuşmazlığa konu kamu zararının, ek ders ücretlerinin ödenmesi “ Diyanet İşleri Başkanlığı’nca Düzenlenen Eğitim Faaliyetlerinde Uygulanacak Ders ve EK Ders Saatlerine ilişkin Karar” gereğince yapıldığından mevzuatta öngörülmeyen bir ödemenin yapılması nedeniyle oluşan bir zarar olmayıp, mevzuatın öngördüğü bir ödemenin yapılması sırasında hataya düşülmesine ilişkin olduğunu, uyuşmazlığın 5018 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini ileri sürerek, davacı aleyhine haksız olarak tesis edilen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 21.02.2013 gün ve 80154589-855.01-215 sayılı, bir aylık net maaş tutarındaki para cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle 08.05.2013 tarihinde idari yargıda dava açılmıştır.

SAKARYA 2. İDARE MAHKEMESİ: 15.05.2013 gün ve E:2013/454 K:2013/454 sayılı kararı ile özetle; dava konusu işlemin 5018 sayılı Yasa uyarınca tesis edilmiş olmasına rağmen, para cezası verilmesine gerekçe gösterilen eylemin nitelik itibariyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda tanımlanan bir “Kabahat”, para cezasının da idari yaptırım niteliği taşıdığından kanunun genel hükümleri kapsamında davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. Maddesinin 3/a bendi ve 15. Maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar verilmiş,  verilen kararın Sakarya Bölge İdare Mahkemesinin 14.11.2013 gün ve E:2013/ 1640 K:2013/1510 sayılı kararı ile onanması ile söz konusu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bunun üzerine kararın kesinleşmesini beklemeden 27.06.2013 tarihinde aynı istemle adli yargıda dava açmıştır.

BOLU 1.SULH CEZA MAHKEMESİ: 04.07.2013 gün ve Değişik İş No: 2013/660 sayılı kararında özetle; olayda idari yargının görev alanına giren kamu zararının tahsil edilmesine karar verildiğini, bu nedenle idari para cezası yaptırımına ilişkin hukuka aykırılık iddiasının da 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. Maddesinin 8. Numaralı fıkrasında idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına giren başka bir kararın da verilmiş olması durumunda idari yargının tüm uyuşmazlıkların çözümünde görevli mahkeme olacağına ilişkin düzenleme nedeniyle 5326 sayılı Yasa’nın 28. Maddesi gereğince başvurunun görev yönünden reddine karar vermiştir. Sulh Ceza Mahkemesince verilen karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan Akarsu ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 03.03.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatına hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesi uyarınca verilen para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; Başbakanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 21.01.2013 tarih 80154589-855.01-215 sayılı yazısı ile; Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın onay ve soruşturma raporu ve İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün ilgili yazıları gereğince, Bolu ili merkez Tepecik Mahallesi Yeni Camii Müezzin Kayyımı Erdoğan Karabacak’ın 2009-2010 eğitim ve öğretim döneminde geçici olarak görevlendirildiği Bölge Erkek Yatılı Kur’an Kursundaki derslere girmediği halde Ders Defterini doldurarak haksız bir şekilde 212 saat ek ders ücreti karşılığı 2.100,32 TL aldığı, bu eylemi nedeniyle oluşan kamu zararının 5018 sayılı Kanun’un 71. Maddesi gereğince Erdoğan Karabacak’tan tahsilinin yanı sıra, aynı Kanun’un 71. Maddesinin (g) bendi uyarınca olayın gerçekleştiği dönem itibariyle denetim görevlilerinden biri konumunda, Din Hizmetleri ve Eğitimi Şubesi Kur’an Kursu Müdürü olan davacı M.C. için de bir aylık net ödemenin bir katı tutarı kadar para cezası ile cezalandırıldığı ve para cezasının 19.10.2006 gün ve 26324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Hükümleri gereğince tahsil edileceği hususunun ilgili kurumlar ve davacıya bildirildiği ve sonrasında davacı M.C.’in bu para cezasına karşı idari ve adli yargıya başvurduğu anlaşılmıştır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Yaptırımlar ve Yetkili Merciler” başlıklı Yedinci Kısımda “Kamu zararı” başlığı altında düzenlenen 71. maddesinde, “Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

Kamu zararının belirlenmesinde;

a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,

b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,

c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,

d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,

e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

f) (Mülga:22/12/2005-5436/10 md.)

g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması,

Esas alınır.

(Değişik üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir.

           Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.

 

           (Değişik son fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir”, “ Para cezaları ve yetkili merciler” başlığı altında düzenlenen 73.maddesinde, “Bu Kanunda belirtilen para cezaları, ilgili kamu idaresinin üst yöneticisi tarafından verilir. Para cezaları, karar verilmesini izleyen ay başından başlamak üzere ve herhangi bir hüküm almaya gerek kalmaksızın; ilgililerine yapılan her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil bir aylık net ödemelerin dörtte biri oranında kesilerek tahsil olunur” hükmü yer almıştır.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 17. maddesinin üçüncü fıkrasında ise;

“(Değişik: 6/12/2006-5560/32 md.) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen idarî para cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden sonra belirlenen oranın dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından verilen idarî para cezaları Genel Bütçeye gelir kaydedilir…”  denilmektedir.

5018 sayılı Kanun’da idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde," (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır"; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise "idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir.

Aynı Kanunun 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır." düzenlemeleri yer almıştır.

Bu düzenlemelere göre;  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

Somut olaya baktığımızda, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, , 5018 sayılı Kanun’da da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği gibi 5326 Sayılı Kanun’un 27. Maddesinin 8. Fıkrasında açıklandığı şekilde idari yaptırım kararının verildiği işlem hakkında aynı kişi adına verilmiş  idari yargının görev alanına giren bir kararında olmaması nedeniyle, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Diğer taraftan, 5018 sayılı Kanun’un 71. maddesinde yer alan para cezasının belirlenmesinde “aylık net ödemenin” esas alınmasının, bu para cezasını, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Disiplin Cezalarının Çeşitleri ile Ceza Uygulanacak Fiil ve Hallerini düzenleyen 125. maddesinin c bendinde yer alan  “aylıktan kesme”  şeklindeki disiplin cezasına dönüştürmeyeceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle, Bolu 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Bolu 1.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 04.07.2013 gün Değişik İş No: 2013/660 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 03.03.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri BAYDAR 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT