T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/831

KARAR NO  : 2020/262      

KARAR TR  : 27/04/2020

 

ÖZET: Davacının sürücü belgesine haksız yere el konulduğunun yargı kararıyla tespit edildiği gerekçesiyle ve davalı idareden maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                             : C.K.

          Vekili                             : Av. K.Y.

          Davalı                           : İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 09.01.2019 tarihinde yapılan trafik kontrolünde alkollü araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle sürücü belgesine geçici olarak el konulmasına dair işlem tesis edildiği ve bu işlemin Sulh Ceza Mahkemesi kararı ile iptal edildiği belirtilerek, haksız ve hukuka aykırı olarak uygulanan sürücü belgesine el koyma işlemi nedeniyle davacının araç kiralayarak ulaşım sağlamadığı gerekçesiyle uğradığı zararlara karşılık olmak üzere 44.250,00-TL maddi ve yaşadığı üzüntü nedeniyle 40.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle davalı idare aleyhine idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ: 26.04.2019 gün, E:2019/1016 K:2019/949 sayılı dosyasında "...13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin beşinci fıkrasında, “yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında 300 000 lira para cezası uygulanır. ... ’’şeklinde 24.5.2013 tarihli 6487 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle yeniden düzenlenmiş, maddeye aynı Kanunla; “sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır ” denilmek suretiyle onikinci fıkra eklenmiştir.

Anılan Kanun’un, “trafik zabıtasının görev ve yetki sınırı ile genel zabıtanın trafik hizmetlerini yürütmeye ilişkin yetkisi” başlığı altında düzenlenen 6. maddesinde ise, “Trafik zabıtası ve genel zabıtanın görev ve yetki sınırı;

a) Trafik zabıtası: Trafik zabıtası görevi sırasında karşılaştığı acil ve zorunlu hallerde genel zabıta görevi yapmakla da yetkilidir. Mülki idare amirlerince, emniyet ve asayiş bakımından zorunlu görülen haller dışında, trafik zabıtasına genel zabıta görevi verilemez, araç, gereç ve özel teçhizatı trafik hizmetleri dışında kullanılamaz. b) Genel Zabıta: Trafik zabıtasının bulunmadığı veya yeterli olmadığı yerlerde polis; polisin ve trafik teşkilatının görev alanı dışında kalan yerlerde de jandarma, trafik eğitimi almış subay, astsubay ve uzman jandarmalar eliyle yönetmelikte belirtilen esas ve usullere uygun olarak trafiği düzenlemeye ve trafik suçlarına el koymaya görevli ve yetkilidir” denilmektedir.

2918 sayılı Kanun’un Adli Kovuşturma ve Cezaların Uygulanması başlıklı Dokuzuncu Kısım’a dahil “Bu Kanundaki suçlarla ilgili davalara bakacak mahkemeler ve yetkileri ’’başlığı altında düzenlenen 112. maddesinin ilk paragrafında; sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki hafif para cezasını veya bu kanundaki hafif hapis cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılacağı ifade edilmiş...ve ..Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması veya iptaline dair verilen kesinleşmiş mahkeme kararı örnekleri, sürücülerin sicillerine işlenmek üzere mahkemelerce ilgili trafik birimlerine gönderilir. ... denilerek yeniden düzenlenmiştir.

2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin kamu hukuku alanındaki faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.

Dava dosyasının incelenmesinden, İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne bağlı polis memurlarınca 09.01.2019 tarihinde yapılan trafik denetiminde, davacının alkollü iken araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle tesis edilen 09.01.2019 tarihli ve 321907 sayılı işlem ile geçici olarak davacını sürücü belgesine el konulduğu, anılan idari işleme karşı açılan davada Bakırköy 3. Sulh Ceza Hakimliği'nin 20.03.2019 tarihli ve 2019/222 değişik iş sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verildiği ve söz konusu kararın 16.04.2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine, Mahkeme Kararı ile iptal edilen el koymadan kaynaklı zararların tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, zararın doğmasına sebep olarak gösterilen sürücü belgesinin geçici olarak geri alma tutanağına karşı açılan davada sürücü belgesinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin tutanağın yargısal denetiminin Sulh Ceza Hakimliği'nce yapıldığı, bu itibarla tazminat talebinin dayanağı olarak gösterilen tutanağın hukuka uygun olup olmadığını inceleyen ve hukuki denetimini yapan yargı yerinin Sulh Ceza Hakimliği olması karşısında, artık bu halde, trafik ekiplerince el konulan ve 2918 sayılı Yasa hükümlerine göre idare ajanının kamu gücü kullandığı bir idari işlemden ve işlevden ziyade 2918 sayılı Yasa'nın tatbikinden doğan bir sorumluluk davası niteliğinde görmek gerektiği, keza, bunun Uyuşmazlık kimi kararlarında da vurguladığı üzere yaptırım kararının dava konusu edildiği yargı merciinin bu yaptırıma dayalı zarar tazmini istemine yönelik tazmin sorumluluğu doğurup doğmayacağı iddialarının aynı yargı düzeni içinde görülmesinin daha uygun düşeceği de hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı düzeni içinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. 

Açıklanan nedenlerle; davanın görev yönünden reddine" dair verdiği karar istinaf başvurusu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8. İdare Dava Dairesinin 11/0/9/2019 gün, E:2019/952, K:2019/861 sayılı kararıyla reddedilerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez benzer istemle adli yargıda dava açmıştır.

BAKIRKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 07.10.2019 gün, E:2019/550, K:2019/470 sayılı dosyada "...Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 13.03.2018 tarih, 2017/3186 Esas, 2018/1821 Karar sayılı ilamıyla; "2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü, son fıkrası ise “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” düzenlemesini içermektedir. İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Hizmet kusurunun tam ve kapsamlı bir tanımını yapmak zor olmakla birlikte genel olarak doktrinde hizmet kusuru; idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması, şeklinde tanımlanmaktadır. Hukuk devleti ilkesi gereği faaliyetlerini hukuka uygun biçimde yürütmek zorunda olan idarenin, hukuka aykırı eylem yapması veya işlem tesis etmesi, kural olarak hizmet kusurudur. Anayasa'nın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu düzenlenmiştir ve idare kendi eylem ve işlemlerinden bir zarar meydana gelmişse bu zararı gidermekle yükümlüdür. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, hizmet sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca idari yargı mahkemelerinde tam yargı davası açılması gerekmektedir. (HGK.04/11/2015 gün 2015/17-86 esas ve 2364 karar) İdari yargıda tam yargı davası kapsamına giren tazminat davaları, idari faaliyetlerin hukuka uygunluk denetimi sonucu, ilgililerin sübjektif hukuki durumlarında ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesini amaçlayan, idarenin hukuk kuralları içinde kalmasını sağlayan etkin bir denetim ve yaptırım aracıdır.

  Davalı bir kamu tüzel kişisidir, işlem ve eylemleri Anayasa hükmü gereği kamusal nitelik taşımaktadır.

Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlar olup mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-b maddesinde adli yargı yolunun caiz olması, dava şartı olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un 115/1. maddesine göre de mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracak, taraflar da dava şartı noksanlığını yargılamanın her aşamasında ileri sürebilecektir.

Somut olayda, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 2010/71 Esas, 2010/216 Karar sayılı kararı ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarından anlaşılacağı üzere, ehliyete el konulması idarenin kamu gücüne davalı resen ve tek yanlı olarak tesis ettiği bir idari işlem olduğundan, bunun sonucunda uğranıldığı iddia edilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın da 2577 sayılı İYUK'un 2/1-b maddesi gereğince tam yargı davası olarak idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği" görüşüyle "davanın, HMK'nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1 -(b) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine" kararı vermiş, aleyhine kanun yoluna gidilmeyen bu kararın da 07/11/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır..

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kesinleşmiş görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş olmakla, dava dosyası Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.11.2019 tarih ve E:2019/550 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 15.11.2019 tarihinde kayda girmiştir.

Başkanlığımızca 2247 sayılı Yasanın 16. Maddesi uyarınca Danıştay Başsavcısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından görüş istenmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: "...T.C. Anayasasının Başlangıcında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9'uncu maddesinde "yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı," 125’inci maddesinin l'inci fıkrasında, "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu," son fıkrasında da, "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu," hükümlerine yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin l'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmış, anılan Kanunun 2'nci maddesinin 2'nci fıkrasında da, idari yargı yetkisi, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı tutulmuştur.

Bu hükümlerden, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için, işlemin veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun'un 112. maddesinin ilk paragrafında; sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki hafif para cezasını veya bu kanundaki hafif hapis cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılacağı ifade edilmiş; böylelikle, sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin uygulamalar, trafik ve sulh ceza mahkemelerinin görevi dışında tutulmuş iken; 12.7.2013 tarihli 6495 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle yapılan değişiklik ile ‘‘Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevlilerin ve trafik tescil kuruluşlarının yetkilendirildiği haller hariç olmak üzere, sürücü belgelerinin geri alınmasına ve iptaline sulh ceza mahkemelerinin karar vereceği" düzenlemesi öngörülmüştür.

Dava dosyasının incelenmesinden, İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne bağlı polis memurlarınca yapılan trafik denetiminde, davacının alkollü araç kullandığından bahisle para cezası verilerek sürücü belgesine geçici olarak 6 ay süreyle el konulduğu, bu işleme karşı Bakırköy 3. Sulh Ceza Hakimliği nezdinde açtığı davada 20/03/2019 tarihli ve 2019/222 değişik iş sayılı karar ile işlemin iptaline karar verildiği ve söz konusu kararın 16/04/2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine, bu işlem sonucu doğan zararlarının tazmini istemiyle işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Olayda, iddia edilen zararın doğmasına sebep olarak gösterilen tutanağın hukuka uygun olup olmadığını inceleyen ve hukuki denetimini yapan yargı yerinin Sulh Ceza Hakimliği olması karşısında,, trafik ekiplerince el konulan ve 2918 sayılı Yasa hükümlerine göre idare ajanının kamu gücü kullandığı bir idari işlemden ve işlevden ziyade , yaptırım kararının dava konusu edildiği yargı merciinin verdiği karar sonucu iptal edilen yaptırıma dayalı zararın tazmini istemine yönelik iddiaların da aynı yargı düzeni içinde görülmesinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır"

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı” başlığı altında düzenlenen 48/5. maddesinde “Yapılan tespit sonucunda 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır” hükmü, 48/12. maddesinde “Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır” hükmü, "Trafik zabıtasının görev ve yetki sınırı ile genel zabıtanın trafik hizmetlerini yürütmeye ilişkin yetkisi" başlığı altında düzenlenen 6. maddesinde "Trafik zabıtası ve genel zabıtanın görev ve yetki sınırı; / a) Trafik zabıtası: Trafik zabıtası görevi sırasında karşılaştığı acil ve zorunlu hallerde genel zabıta görevi yapmakla da yetkilidir. / ... / b) Genel Zabıta: Trafik zabıtasının bulunmadığı veya yeterli olmadığı yerlerde polis; polisin ve trafik teşkilatının görev alanı dışında kalan yerlerde de jandarma, trafik eğitimi almış subay, astsubay ve uzman jandarmalar eliyle yönetmelikte belirtilen esas ve usullere uygun olarak trafiği düzenlemeye ve trafik suçlarına el koymaya görevli ve yetkilidir." hükmü, 112. maddesinde “Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevlilerin ve trafik tescil kuruluşlarının yetkilendirildiği haller hariç olmak üzere, sürücü belgelerinin geri alınmasına ve iptaline sulh ceza mahkemeleri karar verir. / Bu Kanunun 51 inci maddesinin ihlali ve 118 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı “100 ceza puanını doldurmak” eylemi nedeniyle sürücü belgelerinin geri alınmasına yine bu Kanunun 6’ncı maddesinde sayılan görevliler yetkilidir. /.... ” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. /... ” denilmek sureti ile 2918 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklanan zararların tazmini istemi ile açılacak sorumluluk davalarında adli yargı yerlerinin görevli olacağı açıkça belirtilmiştir.

Her ne kadar somut olayda uyuşmazlık, 2918 sayılı Kanunun 48. maddesi uyarınca verilen idari para cezası ile sürücü belgesinin geçici süreyle geri alınması işlemine yönelik olmayıp; bu işlemin Bakırköy 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin yukarıda belirtilen kararıyla iptali üzerine söz konusu idari yaptırımı düzenleyen idarenin görevini yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütmemesi ve kamu görevlilerinin kusurundan kaynaklanan, idari hizmetin kötü işlemesi kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte eylemler sebebiyle oluştuğu ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazminine yönelik ise de, davaya konu zarardan doğan sorumluluğun 2918 sayılı Kanunun 48. maddesinde düzenlenen hükümlere aykırı hareket edilmesinden kaynaklandığı, 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde de, madde ayrımı yapılmaksızın 2918 sayılı Kanundan kaynaklanan sorumluluk davalarının adli yargı yerinde çözümleneceğinin açıkça belirtildiği; bu düzenlemenin, genel idare esaslarına ilişkin sorumluluk hükümlerini düzenleyen diğer kanunlara nazaran özel nitelikte olduğu ve bu nedenle kamu görevlilerinin eylemlerinden kaynaklansa dahi davaya konu uyuşmazlıkta öncelikli olarak uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalara göre, somut olaya ilişkin davanın da özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği düşünülmektedir"

Şeklinde görüş bildirmişlerdir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.04.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyası ile idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine adli yargı yerince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının sürücü belgesine haksız yere el konulduğunun yargı kararıyla tespit edildiği gerekçesiyle ve davalı idareden maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun;

          “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı” başlıklı48/5. maddesinde: “Yapılan tespit sonucunda 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır"

          48/12. maddesinde “Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır”

          Sürücü belgelerinin geri alınmasında ve iptalinde yetki başlıklı 112. maddesinde: “Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevlilerin ve trafik tescil kuruluşlarının yetkilendir ildiği haller hariç olmak üzere, sürücü belgelerinin geri alınmasına ve iptaline sulh ceza mahkemeleri karar verir. / Bu Kanunun 51 inci maddesinin ihlali ve 118 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı “100 ceza puanını doldurmak” eylemi nedeniyle sürücü belgelerinin geri alınmasına yine bu Kanunun 6’ncı maddesinde sayılan görevliler yetkilidir"

          Görevli ve Yetkili Mahkeme başlıklı 110. maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür"

          Hükümleri yer almaktadır.

          Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve tüm açıklamalar çerçevesinde, tazminat isteminin 2918 sayılı Yasanın uygulanmasından kaynaklandığı, ayrıca gerçeğe aykırı düzenlendiği ileri sürülen tutanağın hukuki denetiminin adli yargı yerinde yapıldığı anlaşılmakla, açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde de adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.10.2019 gün, E:2019/550, K:2019/470 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.10.2019 gün, E:2019/550, K:2019/470 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.04.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye          

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Suat      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                        ARSLAN          

 

 

 

 

                                          Üye                                Üye                              Üye

                                         Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN