T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 543

            KARAR NO : 2015 / 571

            KARAR TR   : 28.09.2015

ÖZET : İdari yargı yerince verilmiş kesin veya kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşıldığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle,  aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE karar verilmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : N.K.

Vekili              : Av.H.M.Y.A. & Av.A.B.A.

Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Trabzon Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü

                         Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi)

Vekilleri          : Av.S.U.

 

O L A Y         : Davacı dava dilekçesinde özetle; Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Trabzon Bölge Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştığını, bakmakla yükümlü olduğu kızı Çiğdemnur Kısa'nın her iki kulağında işitme kaybı olduğunu ve  cihazla konuşmayı daha iyi anlayabilmesi, ses lokalizasyonu yapabilmesi, konuşmayı ay in etine skorunun düşük olması nedeniyle iki kulağında kulak arkası işitme cihazı kullanması gerektiğini, bu durum Hacettepe Üniversitesi'nin 09.06.2011 tarihli, B. 30.2.11 AC.0.70.10 553 Sayılı Heyet Raporunda; Bilateral çok ileri derecede sensori-neural işitme kaybı tanısı ile ortaya konulduğunu, kızının işitme kaybının işitme cihazıyla düzeltilmesi mümkün olduğundan; Selis İşitme Cihazları Limited Şirketi'nden tanesi 2.050.00 TL'den 2 adet 1041 XOV9F-1046K0KVL seri numaralı Phowak Naida VUP Digital kulak arkası işitme cihazını toplam 4.100.00 TL'ye temin ettiğini ve bedelinin tarafına ödenmesi için gerekli tüm evraklarla birlikte Trabzon Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi'ne başvurduğunu ancak  kendisine 756.00 TL'lik bir havale  yapıldığını, bunun üzerine; davalı kuruma 22.08.2011 tarihinde satın almış olduğu işitme cihazlarının bedelinden ödenmeyen 3.344.00 TL'nin ödenmesi, ödenmeyecek ise ödenmeyiş nedeninin yazılı olarak kendisine bildirilmesini istemi ile müracaat ettiğini, davalı kurumdan verilen 25.08.2011 tarihli B.13.2.SGK.4.61.20.00/103 sayılı cevapta; Sağlık Uygulama Tebliği kaynak gösterilerek (SUT ve eki listeleri ile Kamu İhale Kurumu fiyatı tespit edilemeyen tıbbi malzemeler, piyasa araştırması yapılarak taşra teşkilatı inceleme birimlerince benzer nitelikte, aynı işlevsel özellikte ve aynı tıbbi sonucu verdiği kabul edilen en ucuz malzeme bedeli esas alınarak fatura tutarını aşmamak şartıyla ödenir) kurumun yapmış olduğu araştırma neticesinde tek bir cihazın bedelinin 315.00 TL olarak tespit edildiğinin belirtildiğin, davalı Kurumun cevabında yapılan işlemin kaynağı olarak gösterilen Sağlık Uygulama Tebliğinin yasaların uygulanmasını göstermek için çıkartılan tüzük, yönetmelik ve talimatlara aykırı olduğunu belirterek; davalı idare işleminin iptali ile 3344,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Trabzon İdare Mahkemesi: 22.09.2011 tarih ve 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı kararı ile; “…5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 101. maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bir Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür" hükmü yer almış; aynı Kanunun geçici 12. maddesinin 8. fıkrasında ise; "ilgili kanunları gereği tedavi yardımları karşılanan kişiler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte her hangi bir işleme gerek kalmaksızın, bu Kanun açısından genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır." hükmü yer almış olup; 108. maddesinin c bendinde ise; bu Kanunun geçici 12. maddesinin 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü yer almıştır.

Bu durumda; uyuşmazlığın davacı tarafından ödenmiş olan tedavi bedelinin Genel Sağlık Sigortası kapsamında davalı idarece ödenip ödenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmakta olup: yukarıda belirtilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 101. maddesi gereğince bu davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/l-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine” karar vermiş, karar davacı vekiline 29.09.2011 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalıya tebliğ edildiğine ve kararın kesinleştiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge yer almamaktadır.

Davacı vekili bu kez; aynı gerekçelerle; davalı idarenin, davacının çocuğu Çiğdem Nur Kısa için almış olduğu işitme cihazı bedellerinden ödenmeyen 3.344,00 TL’nin davacının ödeme için müracaat tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesini talep etmiştir.

Ankara 10.İş Mahkemesi: 28.02.2013 gün ve 2011/1180 Esas, 2013/215 Karar sayılı kararı ile aynen: “Davacı Nevin KISA’nın bakmakla yükümlü olduğu kızı Çiğdem NUR un rahatsızlığı nedeniyle sağlık kurulu raporuna dayanılarak her iki kulağına takılmak üzere işitme cihazı alındığı, söz konusu işitme cihazının kullanımının gerekli olduğu gerekçeli ve denetime elverişli şekilde düzenlenen 25/12/2012 tarihli Doç.Dr.Ozan BAĞIŞ ÖZGÜRSOY tarafından düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, dosyada rayiç fiyat araştırılması yapıldıktan sonra hesap yönünden bilirkişiye tevdi edilmiş gerekçeli ve denetime elverişli şekilde düzenlenen 04/02/2013 tarihli rapor mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunarak davacının davasının kısmen kabulü” şeklindeki gerekçesi ile davacının davasının kısmen kabulü ile, 2.124,00 TL işitme cihazı bedeli alacağının kuruma başvuru tarihi olan 30.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi: 01.04.2014 gün ve 2013/6461 Esas, 2014/6490 Karar sayılı kararı ile aynen: “Somut olayda; uyuşmazlığın, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının çocuğunun tıbbi cihaz bedelinin tahsiline ilişkin istemin çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” şeklindeki gerekçesi ile bozma kararı vermiştir.

Ankara 10.İş Mahkemesi: 11.09.2014 gün ve 2014/722 Esas, 2014/925 Karar sayılı kararı ile özetle; Davanın alacağın 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01.01.2008 tarihinden önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacının çocuğunun tıbbi cihaz bedelinin tahsiline ilişkin olduğu, ihtilafın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesi ile; HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi: 24.02.2015 tarih ve 2014/23504 Esas, 2015/3362 Karar sayılı kararı ile; onama kararı vermiş, bu şekilde karar, 1086 sayılı Yasa’nın Geçici 2. ve 6100 sayılı Yasa’nın Geçici 3.maddesi gereğince halen yürürlükte olan 1086 sayılı Yasa’nın 440.maddesi gereğince kesinleşmiştir.

Davacı vekili 29.04.2015 tarihli dilekçesi ile, Trabzon İdare Mahkemesi’nin 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı kararı ile adli yargı kararı arasında ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; Ankara 10.İş Mahkemesi’nce dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2015 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 158. maddesinin birinci fıkrasında “Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir”. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.

Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır.” hükümleri yer almıştır.

2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir.

Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli, idari veya askeri yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli, idari veya askeri yargı yerlerinden en az ikisi tarafından konusu, tarafı ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; Trabzon İdare Mahkemesi’nin 22.09.2011 tarih ve 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, verilen kararın davacı vekiline 29.09.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davalıya tebliğ edilip edilmediğinin anlaşılamadığı görülmekle, Mahkememizce dava dosyası istenilmiş olup, yapılan inceleme neticesinde davalıya tebliğ edildiğine dair bilgi ve belgenin bulunmadığı görülmüştür.

Olayda, davacı vekilince görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 14.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, Trabzon İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararı henüz kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen “kesin ve kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine” koşulu geçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 28.09.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN