T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 330

            KARAR NO  : 2016 / 540

            KARAR TR   : 28.11.2016

ÖZET : Davacıların hissedarı oldukları taşınmazlarının imar planında "belediye hizmet" alanı olarak belirlenmek ve taşınmaza yönelik herhangi bir uygulama, işlem veya kamulaştırmanın yapılmayarak mülkiyet hakkı-nın kısıtlandığından bahisle, kamulaştırmasız el atma bedelinin tazmini istemiyle açılan davanın; Adli yargı yerince, taşınmaza fiili el atmanın mevcut olduğu tespit edilen kısmı yönünden verilen kabul yönündeki kararın temyiz aşamasında olup henüz kesinleşmediği de gözetildiğinde; ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacılar         : 1.C.G.

                          2.S.B.

Vekili               : Av.N. Ç.    

Davalılar         : 1.Nilüfer Belediye Başkanlığı

Vekilleri           : Av.F. G.& Av.Ö.Y.A. & Av.S. Ay & Av.V.A.

                          2.Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekilleri           : Av.S. D. G. & Av.N. K. & Av.S.A. M.   

 

O L A Y          : Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin Bursa ili Nilüfer ilçesi Alaattinbey Mahallesi 2839 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın maliki ve hissedarı olduğunu, taşınmaza davalı tarafça kamulaştırma yapılmadan yola dönüştürmek suretiyle el atıldığını, el atmanın kalıcı mahiyette ve kamuya tahsis amaçlı olduğunu, davaya konu taşınmazın şuyulama parseli olduğu gibi çevresindeki parsellerde de şuyulama yapılmış olduğundan yeniden şuyulama yapılarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, el atılmayan kısımlardan da istifadelerinin mümkün olmadığını belirterek; davacıların taşınmazından kamulaştırılmadan el konulan kısımların bedeli olarak fazlaya ait hakları saklı kalmak şartıyla 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;  25.03.2014 gün ve E:2013/671, K:2014/342 sayı ile; uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, taşınmazın fiilen el atılan A ve B harfleriyle işaretlenen bölümlere ilişkin uyuşmazlığın esasını incelemiş; bu bölümler dışında kalan taşınmaz kesimlerinden davacıların paylarına düşen yerlere ilişkin olarak ise; “…İdarelerin hizmetlerin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyecek şekilde yaptıkları işlemler idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmaları idari eylem olarak tanımlanmaktadır. Somut olayda; idarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığına göre, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığının, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca; Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 09.04.2012 gün 2011/238E.-2012/63K. ve 2012/41 E- 2012/77 K. sayılı kararı da göz önüne alınarak uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1 -b ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekli görülerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL kamulaştırmasız el atma nedeniyle oluşan tazminatın 05.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Nilüfer Belediye Başkanlığından alınarak, 4.500 TL sinin davacılardan S.B.'a, 5.500 TL sinin de davacılardan C.G.'a verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, 2- Bursa ili Nilüfer ilçesi, Alaaddinbey mh.2839(sehven 2339 yazılmış) ada 1 parsel sayılı taşınmazda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 24.01.2014 tarihli rapora ekli haritada (A) harfi ile işaretli 312,21 m2 ile (B) harfi ile işaretli 80.36 M2 olmak üzere toplam 392,57 m² yüzölçümündeki bölümlerden davacılar payının iptali ile davalı Nilüfer Belediye Başkanlığı adına tapuya tesciline, 3-Bursa ili Nilüfer ilçesi, Alaaddinbey mh. 2839(sehven 2339 yazılmış) ada 1 parsel sayılı taşınmazda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 24.01.2014 tarihli rapora ekli haritada (A) ve (B) harfi ile işaretli bölümler dışındaki yerlere yönelik davada uyuşmazlığın 2577 sayılı İYUK hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden HMK 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 18.Hukuk Dairesi; 09.09.2014 gün ve E:2014/9337, K:2014/12375 sayı ile; “(…)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

1-Hüküm fıkrasında davalı Bursa Büyükşehir Belediyesi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması,

2-Davalı tarafta iki farklı idarenin bulunduğu gözetilerek davacıdan tahsiline karar verilen maktu vekalet ücretinin hangi idareye ödeneceğinin belirtilmesi gerekirken infazda tereddüt oluşturacak şekilde “davalıya verilmesine” şeklinde karar verilmesi,

3-Taşınmazın   bir kısmına fiilen el atılmış ve bedelinin tahsiline karar verilmiş olduğu dikkate alınarak yapılan yargılama giderlerinin davalı Nilüfer Belediye Başkanlığından tahsiline karar verilmesi gerekirken davacılar üzerinde bırakılmasına hükmedilmesi,

Doğru görülmemiştir(…)”gerekçesi ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozulmasına karar vermiş;  davalılardan Nilüfer Belediye Başkanlığı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairece; 14.12.2015 gün ve E:2015/4691, K:2015/18321 sayı ile; “(…)davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 09.09.2014 gün 2014/9337 Esas, 2014/12375 Karar sayılı ilamında "Doğru görülmemiştir" sözcüklerinden önce gelmek üzere "4-2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6.maddesinin 12. ve 13. fıkraları 13.03.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarih, 2013/95 ve 2014/176 sayılı kararıyla iptal edildiğinden; 04.11.1983 tarihinden sonra el atılan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan davalarda, mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretinin nispi olarak uygulanması gerektiğinden karar düzeltme isteyen davalının sıfatı da dikkate alınarak nispi harç yerine maktu harca hükmedilmesi ve davalı yararına nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması…" şeklinde ilave bozma maddesi yazılmasına, ilamdaki diğer hususların aynen muhafazasına karar vermiştir.

Mahkememizce 17.05.2016 tarihli yazı ile dava dosyasının aslı istenilmiş olup,  Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.05.2016 gün ve 2013/671 esas sayılı cevabi yazı ile; dava dosyasının bozma kararı üzerine 2016/37 sayılı esasına kaydedildiği, karar duruşmasının yapıldığı, gerekçeli kararın yazılma aşamasında olduğu, dosyanın temyiz edilme ihtimali bulunduğundan yazı gereğinin yerine getirilemediği bildirilmiştir.

Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.4.2016 gün ve E:2016/37, K:2016/323 sayı ile,”(…) DELİLLER VE GEREKÇE :

Dava, taşınmazın belirli bölümünün davalı tarafından yol yapılmak suretiyle haksız olarak el atması nedeniyle tazminat istemine, belirli bölümünün ise taşınmaza fiilen el atılmadığı halde idare tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 7. ve 8. maddeleri uyarınca düzenlenen 1/1000 ölçekli imar uygulama planında Belediye Hizmet Alanında kalması nedeniyle kullanım hakkının kısıtlanmasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değişik 15. maddesi hükmüne uygun olarak oluşturulan bilirkişi heyeti ile birlikte taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti için keşif yapılmıştır. Harita mühendisi Uzman Bilirkişi tarafından düzenlenen 24.01.2014 tarihli rapor ve ekindeki haritasında dava konusu taşınmazın (A) harfi ile işaretli bölümüne asfalt ve stabilize yol, (B) harfi ile işaretli bölümüne ise beton ve stabilize malzeme dökülerek yol yapılmak suretiyle el atılan bölüm içerisinde kaldığı, 1/1000 ölçekli imar planında ise taşınmazın tümünün belediye hizmet alanında kaldığı belirtilmiştir.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin tespitine ilişkin olarak düzenlenen 03.02.2014 tarihli raporda; taşınmazın m2 sinin 575 TL olması nedeniyle arsanın davacı C.G.'ın payına düşen 12,43 m2x575 TL= 7147 TL, davacı S.B.'ın payına düşen 10,14 m2x575 TL=5830 TL değerinde olduğu belirlenmiştir.

Uzman bilirkişiler tarafından mahkememize ibraz edilen raporlardaki değerin kamulaştırma kanunun 11. maddesine uygun nitelikte olduğu, emsal taşınmazlar ve ekonomik veriler göz önüne alındığında bilirkişi heyeti tarafından yapılan değerlendirmenin dosya kapsamına, hakkaniyete ve taşınmazın gerçek değerine uygun nitelikte olduğu belirlenmiş ve davanın kısmen kabulü yönünde karar verilmiştir.

Davalı Bursa Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından mahkememize sunulan temyiz dilekçesinde; müvekkili kurum aleyhine hüküm kurulmamış olsa dahi reddine dair de karar verilmediği, bu nedenle hükmün 6. Maddesinde davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini ancak dosyada taraf iki davalının bulunduğunu, dolayısıyla da kararın yeterince açıklayıcı olmadığını ileri sürerek mahkememizce verilen kararı temyiz etmiştir.

Dosyanın temyiz edilmesinin ardından, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 2014/9337 Esas 2014/12375 Karar sayılı kararında;

"1-Hüküm fıkrasında davalı Bursa Büyükşehir Belediyesi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması,

2-Davalı tarafta iki farklı idarenin bulunduğu gözetilerek davacıdan tahsiline karar verilen maktu vekalet ücretinin hangi idareye ödeneceğinin belirtilmesi gerekirken infazda tereddüt oluşturacak şekilde “davalıya verilmesine ” şeklinde karar verilmesi,

3-Taşınmazın bir kısmına fiilen el atılmış ve bedelinin tahsiline karar verilmiş olduğu dikkate alınarak yapılan yargılama giderlerinin davalı Nilüfer Belediye Başkanlığı'ndan tahsiline karar verilmesi gerekirken davacılar üzerinde bırakılmasına hükmedilmesi, Doğru görülmemiştir." şeklinde açıklayarak mahkememizce verilen kararı bozmuştur.

Yeni esas numarası ile yargılamaya devam olunmuş ve 12/04/2016 tarihli celsede Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tarafından verilen Bozma Kararına uyulmasına karar verildiğinin bildirildiği, davacı vekili tarafından eski kararda direnilmesini, davalı Nilüfer Belediyesi vekilinin takdirin mahkemeye ait olduğunu belirttiği, Davalı Büyükşehir Belediyesi vekilinin ise davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.

Mahkememizce tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, bozma ilamına uyulmuştur.

Dava konusu taşınmaza fiilen elatan belediyenin Nilüfer Belediye Başkanlığı olduğu kabul edilerek yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden Nilüfer Belediyesi sorumlu tutulmuştur.

Dava konusu taşınmaza fiilen elatmayan (hukuken elatan) ise Bursa Büyükşehir Belediyesi olup Bursa Büyükşehir Belediyesi yönünden yargı yolu bakımından usulden reddine karar vermek gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere göre;

A) Bozma haricindeki hususlar kesinleştiğinden bu konuda tekrar karar verilmesine yer olmadığına,

1-Alınması gerekli 683,10 TL nispi harcın peşin alınan 170.80 TL den mahsubu ile fazla alman 512,30 TL harcın istendiğinde ve hüküm kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,

2-Davacı tarafından yapılan harç, posta, keşif ve bilirkişi giderinden ibaret toplam 1.540,45 TL yargılama giderlerinin davalı Nilüfer Belediyesi'nden tahsili ile davacılara verilmesine,

3-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri göz önüne alınarak hesap ve takdir edilen 1.800,00 TL vekalet ücretinin davalı Nilüfer Belediyesi'nden alınarak davacılara verilmesine,

B) Bursa Büyükşehir Belediyesi yönünden davanın HUSUMETTEN REDDİNE,

1-Davalı Bursa Büyükşehir Belediyesi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri göz önüne alınarak hesap ve takdir edilen 1.800,00 TL maktu vekalet ücretinin ücretinin davacılardan alınarak davalı Büyükşehir Belediyesi'ne verilmesine,

Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, hükmün tebliğinden itibaren mahkememize hitaben verilecek bir dilekçe ile, yargı çevresi dışında olması halinde eşdeğer bir mahkemeye verilecek dilekçe yahut mahkeme katibine yapılacak şifahi beyan ile 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 12/04/2016” şeklinde karar vermiştir.

Mahkememizce bu kararın kesinleşip kesinleşmediğinin sorulması üzerine Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.10.2016 gün ve E:2016/37 sayılı cevabi yazı ile, dosyanın Yargıtay’da olduğu ve henüz dönmediği bildirilmiştir.

Adli yargı yerindeki dava süreci dikkate alındığında; Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin;  25.03.2014 gün ve E:2013/671, K:2014/342 sayılı kararının, “3-Bursa ili Nilüfer ilçesi, Alaaddinbey mh. 2839(sehven 2339 yazılmış) ada 1 parsel sayılı taşınmazda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 24.01.2014 tarihli rapora ekli haritada (A) ve (B) harfi ile işaretli bölümler dışındaki yerlere yönelik davada uyuşmazlığın 2577 sayılı İYUK hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden HMK 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine” ilişkin kısmının bozmaya konu olmadığından kesinleştiği; bozma üzerine Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesince, bozma haricindeki hususlara ilişkin olarak verilen 12.4.2016 gün ve E:2016/37, K:2016/323 sayılı kararın ise henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.

Davacılar vekili bu kez, davanın konusu olarak, “Kamulaştırılmadan el konulan taşınmazın bedelinin tahsili talebi.(Hukuken el koyma.)” şeklinde belirleme yaptıktan sonra; müvekkillerin maliki ve hissedarı bulunduğu Bursa ili, Nilüfer ilçesi, Alaattinbey Mh.2839 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın tamamının uygulama imar planında Belediye Hizmet Alanı olarak kamu hizmetine tahsis edildiğini, uygulama imar planının kesinleşmesinin üzerinden 10 yılı aşkın süre geçtiğini; davalı idarelere karşı Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/671 esas sayılı dosyası ile kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat davası açıldığını;  davanın el atılan kısımlarla ilgili kısmen kabulüne, el atılmayan kısımlar için yargı yolu yönünden reddine karar verildiğini, kararın taraflarınca temyiz edildiğini, ancak Yargıtay’ca bu husustaki temyiz taleplerinin kabul edilmediğini,  kararın bu kısımlara ilişkin kesinleşmiş olduğunu ifade ederek; el konulan davaya konu taşınmazın bedeli olarak fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00.TL.’sının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 12.1.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davacılar vekili tarafından verilen 26.11.2015 tarihli dilekçe ile davanın değeri 608.792,00TL olarak belirlenmiştir.

BURSA 2.İDARE MAHKEMESİ; 29.1.2016 gün ve E:2015/26, K:2016/83 sayı ile, “(…) Dava, davacılar tarafından, hissedarı ve maliki olunan ve 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında "belediye hizmet" alanı olarak belirlenen Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Alaattinbey Mahallesi, 2839 ada, 1 parsel sayılı sayılı taşınmaza yönelik herhangi bir uygulama, işlem veya kamulaştırmanın yapılmayarak mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülen zarara karşılık olarak 608.792,00 TL kamulaştırma bedelinin tazmini istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemimden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırları dahilinde sayılmıştır.

 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6.maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el alma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğu öngörülmüş bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Alaattinbey Mahallesi, 2839 ada, 1 parsel sayılı sayılı taşınmazın hisseleri oranında malik olan davacıların, söz konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında "belediye hizmet alanı" olarak belirlendiği, ancak yapılan belirleme ve buna ilişkin yapılan planın üzerinden 5 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın herhangi bir uygulama, işlem veya kamulaştırmanın yapılmadığı, bu nedenle mülkiyet hakkının kısıtlanması sonucu maddi zarara uğradığını ileri sürülerek, meydana gelen 608.792,00 TL maddi zararın tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacıya ait mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı ve söz konusu taşınmazdaki fiili durumun tespiti amacıyla mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde; 16.864 m2'lik parsel'in toplamda 397,81 m2'lik kısmına (kamulaştırılmaksızın) yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı anlaşılarak ilgili raporun Mahkememize sunulduğu görülmektedir.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır.

Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atması karşısında, idarenin bu eylemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların adli yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.'’’ görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik açılan davanın, her ne kadar taşınmazın bir kısmında hukuki, bir kısmında da fiili el atmanın bulunduğu görülmesine karşın, üzerinden 1/1000 ölçekli uygulama imar planında özgülenmediği halde yol geçirilmesi ve fiilen kullanılması karşısında, öncelikle taşınmazın üzerinden geçirilen yola (fiili el atılan kısma) ilişkin olarak haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre uyuşmazlığın açığa kavuşturulması gerektiği sonucuna varıldığından, işbu davanın bu aşamada görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.11.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının aslı ile adli yargı dosyasının bir örneğinin 15.maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların hissedarı oldukları taşınmazlarının imar planında  "belediye hizmet" alanı olarak belirlenmek ve taşınmaza yönelik herhangi bir uygulama, işlem veya kamulaştırmanın yapılmayarak mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle, kamulaştırmasız el atma bedelinin tazmini istemine ilişkindir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacıların Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Alaattinbey Mahallesi, 2839 ada, 1 parsel sayılı sayılı taşınmazın hisseleri oranında maliki olduğu; söz konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında "belediye hizmet alanı" olarak belirlendiği, ancak yapılan belirleme ve buna ilişkin yapılan planın üzerinden uzun bir süre geçmesine karşın herhangi bir uygulama, işlem veya kamulaştırmanın yapılmadığı, bu nedenle mülkiyet hakkının kısıtlanması sonucu maddi zarara uğranıldığı ileri sürülerek, kamulaştırmasız el atma bedeli istemiyle dava açıldığı; adli ve idari yargı yerlerinde, dava konusu taşınmazdaki fiili durumun tespiti amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemeleri yaptırıldığı; hazırlanan raporlara göre,  toplam büyüklüğü 16.864 m2  olan parsel'in 397,81 m2'lik kısmına (kamulaştırılmaksızın) yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığının belirtildiği; adli yargı yerindeki yargılama sırasında, fiilen el atılan kısımlara ilişkin olarak Mahkemece davanın kabulüne,  hukuken el atılan kısımların ise görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verildiği; hukuken el atıldığı belirtilen  kısımlara ilişkin verilen hüküm temyiz edilmediğinden bu kısmın adli yargı yerinde kesinleştiği, fiilen el atıldığı belirtilen kısma ilişkin verilen hükmün henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazlardan bir tanesine fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atılması karşısında, bu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Her ne kadar, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen karar ile davaya konu taşınmazın fiilen el atılmadığı tespit edilen kısmı yönünden davada ayrı hüküm kurularak görevsizlik kararı verilmiş ise de;  dava konusu taşınmazın imar planında belediye hizmet alanında kaldığı, bilirkişi raporlarında, taşınmaza fiili el atmanın mevcut olduğu tespit edilen kısım yönünden verilen kabul yönündeki kararın temyiz aşamasında olup henüz kesinleşmediği de gözetildiğinde, fiilen el atılan kısım yönünden ayrı, el atılmayan kısım yönünden ayrı değerlendirme yapılmasında yargılamanın salahiyeti ve usul ekonomisi yönünden fayda bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2014 gün ve E:2013/671, K:2014/342 sayılı kararının,  görevsizliğe ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2014 gün ve E:2013/671, K:2014/342 sayılı KARARININ  GÖREVSİZLİĞE İLİŞKİN KISMININ KALDIRILMASINA, 28.11.2016  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN