Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         2003/60 E.  ,  2004/17 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

İstanbul İli, Eminönü İlçesi, Konsolosluklar Mahallesi, 034/10 kütüğün, 47 sayfa, 1879 sırasında nüfusa kayıtlı Ahmet Meraşi'nin 1936 yılında evlendiği Suriye uyruklu Ayşe'den olma 1948 Halep doğumlu ve Suriye vatandaşı olan oğlu Mustafa Basel Almaraşi ( Meraşi ) tarafından, babasının kütüğüne kaydedilmesi isteğiyle başvuruda bulunulması üzerine, Nüfus İdaresince adıgeçen hakkında düzenlenen 29.5.1989 tarihli Mernis Doğum Tutanağı ile diğer belgeler eklenerek, nüfusa tescil izni verilmesi hususu İçişleri Bakanlığına sunulmuştur.

Bu arada, Mustafa Basel Almaraşi tarafından açılan tespit davasında, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, 29.12.1989 gün ve E: 1989/558, K: 1989/586 sayı ile, İstanbul, Eminönü, Konsolosluklar Mahallesi nüfusuna kayıtlı Ahmet Meraşi ile uyruğu Suriye Arap Cumhuriyeti olan Ahmet Almaraşi'nin aynı kişi olduklarının ve davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin Ahmet Almaraşi'nin oğlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce 1312 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile İçişleri Bakanlığının 5.6.1990 gün ve 153 sayılı kararına dayanılarak düzenlenen yeniden kayıt bildirimi üzerine, Mustafa Basel Almaraşi hakkında, 21.6.1990 gününde babasının nüfus kaydına tescil işlemi yapılmıştır.

A) Mustafa Basel Almaraşi, İstanbul- Eminönü, Konsolosluklar Mah. nüfusuna kayıtlı amcası Mahmut Zahit'in 20.1.1978 tarihinde öldüğünü ve kendisinden başka mirasçısının bulunmadığını ileri sürerek, 25.4.1991 gününde veraset davası açmıştır.

1- OĞUZELİ SULH HUKUK MAHKEMESİ; 10.6.1991 gün E: 1991/96, K: 1991/160 sayı ile, aile nüfus kayıt tablosunun tetkikinden, muris Mahmut Zahit'in Celile Adli ile evli iken 20.1.1978 tarihinde vefat ettiğinin ve eşinin Türk vatandaşlığını kaybettiğine dair şerh verildiğinin ve çocuklarının bulunmadığının görüldüğü, murisin eşi Celile'nin Suriye uyruklu olması ve Suriye ile Ülkemiz arasında karşılıklılık ilkesinin mevcut bulunmaması nedeniyle miras yoluyla gayrımenkul edinemeyeceği gerekçesiyle, Mahmut Zahit'in 20.1.1978 tarihinde tekmil mirası 1 hisse kabul edilerek bunun da 1957 yılında ölen kardeşi Ahmet'in oğlu Mustafa Basel Almaraşi'ye aidiyetine karar vermiştir.

Maliye Hazinesi vekilince, muris Mahmut Zahit'in mirasçısına ilişkin 10.6.1991 gün ve 1991/96-160 sayılı veraset ilamı ile Suriye- Halep şer'i mahkemesinden verilen veraset ilamının çelişkili olduğu öne sürülerek, 1991/96-160 sayılı veraset ilamının iptali istemiyle, 14.8.1991 gününde dava açılmıştır.

2- OĞUZELİ SULH HUKUK MAHKEMESİ; 13.3.1997 gün ve E: 1996/133, K: 1997/48 sayı ile, Mahkemece verilen kararların Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nce bozulması üzerine yargılamaya devam olunarak eksikliklerin giderildiğinden bahisle, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden gelen cevabi yazılara göre muris Mahmut Zahit ve iptali istenilen veraset ilamında murisin mirasçısı olan Mustafa Basel Almaraşi'nin Türk vatandaşı olduklarının anlaşıldığı, verasetin nüfus kaydı ve tanık beyanlarına göre usulüne uygun olduğu, Suriye makamları tarafından verilen veraset belgesinin hukukumuz açısından geçerliliğinin bulunmadığı ve Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen veraset ilamının iptalini gerektirecek bir etkisinin olmayacağı gerekçesiyle sabit olmayan davanın reddine karar vermiş; bu karar, YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ'nin 11.6.1997 gün 1997/5105-5742 sayılı kararıyla onanmak ve karar düzeltme isteği de aynı DAİRE'nin "... ölümünden sonra oluşturulan murisin Türk vatandaşlığını kazanmadığına ilişkin 19.9.1979 günlü 1552 sayılı İçişleri Bakanlığı kararı ile 20.9.1979 günlü 18386 sayılı aynı Bakanlığın yazısı deliller arasında yargılama sırasında mahkemeye ibraz edilmemiş olup,yerel mahkemede yapılan yargılama sırasında iddia ve ispat edilmeyen yönlerin karar düzeltme safhasında dikkate alınmasının mümkün bulunmamasına..." yolundaki açıklamaya yer veren 6.10.1997 gün ve 1997/9263-10204 sayılı kararıyla reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.

Maliye Hazinesi vekili tarafından, miras bırakan Mahmut Zahit ve mirasçı Mustafa Basel Almaraşi ile diğer mirasçıların Türk vatandaşlığını hiçbir zaman kazanamadıklarının ve Suriye uyruklu olduklarından haklarında yabancı işlemi yapılması gerektiğinin İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün 30.6.1997 günlü yazısından öğrenildiği, anılan Bakanlığın 20.9.1979 gün ve 18386 sayılı kararının HUMK. 445. maddesine göre yargılamanın yenilenmesini gerektiren yeni belge niteliğinde olduğu ileri sürülerek, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.3.1997 gün ve E: 1996/133, K: 1996/48 sayılı ilamının iptaline karar verilmesi istemiyle, 4.11.1997 gününde başvuruda bulunulmuştur.

3- OĞUZELİ SULH HUKUK MAHKEMESİ; 22.6.2000 gün ve E: 1997/253, K: 2000/91 sayı ile, davanın Mahkemenin 10.6.1991 gün ve 1991/96-160 sayılı veraset ilamının iptaline ilişkin olduğunun tespit edildiği, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün cevabi yazısından, muris Mahmut Zahit ile mirasçı Mustafa Basel Almaraşi ve Celile Adli'nin vatandaşlık durumlarının incelenmesi sonucunda Türk vatandaşı olmadıkları tespit edildiğinden haklarında yabancı işlemi yapılarak nüfus kayıtlarının silinmesi yolunda Bakanlıkça karar alındığının ve alınan karar uyarınca Mahmut Zahit ile Celile Adli'nin kayıtlarının 26.6.1997 gün ve 35746 sayılı ve Mustafa Basel Almaraşi'nin kaydının ise 13.6.1997 gün ve 34620 sayılı yazı ile silindiklerinin ve Suriye vatandaşı olduklarının anlaşıldığı gerekçesiyle, HUMK.'nun 445. maddesi gereğince yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile Mahkemenin 13.3.1997 günlü, E: 1996/133, K: 1997/48 sayılı ve 10.6.1991 günlü, E: 1991/96, K: 1991/160 sayılı ilamlarının iptaline karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

B) İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce, 12.6.1997 gün ve 34526 sayılı yazı ile, Türk vatandaşlığını kazanamadığı halde vatandaşlığımızı kazanmış gibi 1.11.1927 tarihinde İstanbul, Eminönü, Konsolosluklar Mah. nüfusuna tescili yapılan Suriye uyruklu Ahmet Meraşi'nin; 13.6.1997 gün ve 34626 sayılı yazı ile, Türk vatandaşlığını kazanamadıkları anlaşılan Mustafa Basel Almaraşi ( vd. )'nin, nüfus kayıtlarının silinmesi ve haklarında yabancı işlemi yapılması hususunda İstanbul Valiliğine talimat, Maliye Bakanlığına ise bilgi verilmiştir.

Mustafa Basel Almaraşi vekilince, müvekkilinin babası ve kendisi hakkında İçişleri Bakanlığınca tesis edilen nüfus kaydının silinmesi işlemlerinin iptalleri istemiyle, 31.3.1998 gününde dava açılmıştır.

1- ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ; 22.12.1999 gün ve E: 1998/268, K: 1999/1268 sayı ile, 1927 yılında Türkiye lehine yapılan nüfus kaydının Optanlara Mütedair protokolün 1. maddesi uyarınca süresi içinde teyit edilmemesi ve ikametgahın Türkiye'ye taşınmaması karşısında, davacının babasının ve buna bağlı olarak davacının da Türk vatandaşlığını kazanamaması nedeniyle nüfus kayıtlarının silinmesine ilişkin işlemde mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiştir.

Bu karar, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİ'nin 18.9.2000 gün ve E: 2000/2045, K: 2000/4537 sayılı kararıyla, 1989 yılında vatandaşlık için yaptığı başvuru kabul edilerek nüfus kayıtlarına tescil edilmesinde ve vatandaşlık kararının alınmasında herhangi bir etkisi ve hilesi olduğu tespit edilemeyen davacının vatandaşlığa alındıktan ve nüfusa tescili yapıldıktan sonra geçen uzun bir süreden sonra nüfus kayıtlarının silinmesi ve vatandaşlık kararının iptal edilmesinin idare hukukunun temel ilkelerinden olan idari istikrar prensibine aykırı düştüğü gerekçesiyle bozulmuştur.

2- ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ; 21.2.2001 gün ve E: 2001/126, K: 2001/172 sayı ile, anılan Danıştay bozma kararına uymayarak, davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmesine karar vermiştir.

Sözüedilen ısrar kararı, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU'nun 14.6.2002 gün ve E: 2001/617, K: 2002/509 sayılı kararıyla, 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 39. maddesinde, bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı hakkında Türk makamlarınca tereddüde düşüldüğü takdirde bu husus İçişleri Bakanlığından sorulur hükmü ile aynı Kanunun 41. maddesinde, "Danıştay dışında herhangi bir Türk yargı organı önünde bir kimsenin Türk Vatandaşı olup olmadığı iddia edilir veya ilgili organ tarafından tereddüde düşülürse bu husus İçişleri Bakanlığından sorulur. İçişleri Bakanlığı engeç bir ay içinde kararını bildirir. İçişleri Bakanlığınca verilen kararın davaya bakmakta olan mahkemece taraflara tebliğinden başlayarak bir ay içinde ilgililerce Danıştay'a başvurulmadığı takdirde Bakanlık kararı kesinleşir. Danıştay'a başvurulmuş olursa bakılmakta olan dava, karara kadar durdurulur. Sözü edilen fıkra gereğince yapılan müracaatları Danıştay üç ay içinde kesin olarak karara bağlar." hükmüne yer verildiği; Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 153. maddesinde, nüfus kaydının silinmesi; bir kişiye veya aileye ait nüfus kaydının hukuken geçersiz hale getirilmesi şeklinde tanımlandıktan sonra ( b ) bendinde, Türk Vatandaşı olmadığı halde vatandaş gibi aile kütüklerine geçirilmiş olması halinde nüfus kaydının silineceğinin, 154. maddesinde de, 153. maddenin b bendinde yazılı hallerde Türk Vatandaşlık Kanununun 39 ve 41. maddeleri uyarınca vatandaşlık incelemesi sonucu alınacak kararla Bakanlığın kaydın silinmesine karar vermeye yetkili olduğunun belirtildiği; ayrıca, 4.7.1938 tarihinde Ankara'da aktedilen Optanlara Mütedair Protokolün birinci maddesinde; Lozan Anlaşmasının uygulanması dolayısıyla vatandaşlık açısından seçim hakkını Türkiye lehine kullanmış olanların 15.8.1938 tarihine kadar yetkili makam önünde evvelce kullandıkları seçim hakkını teyit etmezlerse bu seçim hakkının kullanılmasının sağladığı her türlü yararı kaybedecekleri re'sen diğer ülke tabiyetini kazanacakları hükmüne yer verildiği; dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden, davacının babasının 8.1.1922 tarihinde Suriye nüfusuna tescil edildiği, 1927 yılında Halep Şehbenderliğince Türk Vatandaşlığını kazanmış gibi İstanbul Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kaydedildiğinin, Lozan Anlaşmasının 33. maddesine göre ikametgahını Türkiye'ye getirmemesine rağmen kaydının silinmediğinin, davacının babasının 1957 yılında öldüğünün, davacının ise 29.5.1989 tarihinde ailesinin nüfusa kaydının yapılmasını istediğinin, bu istek üzerine 1990 yılında nüfus kayıtlarının yapıldığının, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinin 6.5.1991 gün ve 1992/50 sayılı yazısına İçişleri Bakanlığınca ( Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce ) verilen 29.5.1992 gün ve 045555 sayılı cevabi yazıdada, davacının babasına tebaen Suriye Vatandaşlığını kazandığının, annesine bağlı olarak 15.1.1948 tarihinden ( doğumdan ) itibaren vatandaşlığı kazandığından bahisle nüfusa kaydının yapıldığının, yine aynı Bakanlığın 21.1.1993 gün ve 018950 sayılı yazılarında da davacının babası Ahmet Almaraşi'nin Eminönü İlçesi Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kayıtlı olduğunun ve bu nedenle Mustafa Almaraşi'de doğumdan itibaren Türk Vatandaşlığını kazandığından hakkında Bakanlar Kurulundan karar alınmayıp, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce alınan kararla nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığının bildirildiğinin, öte yandan, davacının Türk Vatandaşı olan amcası Mahmut Zahit'in ölümü nedeniyle alınan veraset ilamının aynı nedenlerle iptali istemiyle Maliye Hazinesince Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın 13.3.1997 tarih ve E: 1996/133, K: 1997/48 sayılı kararla reddedildiğinin, bu karar üzerine Maliye Bakanlığınca 4.6.1997 gün ve 19830 sayılı yazı ile davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin nüfus kayıtlarında çelişkiler bulunduğu ve Türk Vatandaşı olup olmadığı konusunda tereddüde düşüldüğünün İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi üzerine dava konusu 13.6.1997 gün ve 89 sayılı işlem ile davacının babası Ahmed Almaraşi'nin ve dolayısıylada davacının Türk Vatandaşlığını kazanamadıkları halde nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığından bahisle ilgili mevzuat uyarınca nüfus kayıtlarının silindiğinin ve Türk vatandaşı olduklarına dair alınmış olan kararın iptal edildiğinin anlaşıldığı; bu durumda, 1989 yılında vatandaşlık için yaptığı başvurunun kabul edilerek nüfus kayıtlarına tescil edilmesinde ve vatandaşlık kararının alınmasında herhangi bir etkisi ve hilesi olduğu tespit edilemeyen davacının, vatandaşlığa alınıp, nüfusa tescili yapıldıktan ve bunun üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra nüfus kayıtlarının silinmesi ve vatandaşlık kararının iptal edilmesinin idare hukukunun temel ilkelerinden olan idari istikrar prensibine aykırı düştüğü; dolayısıyla dava konusu işlemin iptal edilmesi gerekirken idare mahkemesince davanın reddi yolunda verilen israr kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.

3- ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ; 9.10.2002 gün ve E: 2002/1557, K: 2002/1569 sayı ile, DİDDGK bozma kararındaki gerekçelerle dava konusu işlemlerin iptallerine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK:

Maliye Hazinesi vekilince, Ahmet Almaraşi oğlu Mustafa Basel Almaraşi'nin annesi Ayşe'nin, bugüne kadar ne idari ne adli bir kararla sehven dahi olsa hiçbir zaman Türk vatandaşı olmadığı, nüfus kayıtları kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan idarenin Mustafa Basel Almaraşi hakkında açık hataya düşerek tesis ettiği tescil işlemlerinin süre kaydı aranmaksızın geri almasının idari istikrar ilkesine aykırı düşmediği, Maliye Bakanlığı için kullanılan Hazine teriminin, geniş anlamda Devlet tüzel kişiliğine dahil bütün bakanlıkları ve genel bütçe içindeki diğer daireleri de kapsamakta olup, idari yargıdaki davanın 4353 sayılı Yasa'nın 22. maddesine uygun olarak yalnızca İçişleri Bakanlığınca takip edildiği, yargılamanın iadesi sonunda adli yargı yerince verilen veraset ilamının iptali yolundaki kararın idare mahkemesine ibraz edilmemesinin mahkemeyi yanıltma gayesine matuf olup bu şekilde adli ve idari yargı kararları arasında aykırılık ve çelişki doğmasına neden olunduğu, adli yargı yerince verilen kararın idari yargı yeri tarafından iptal edilmesi nedeniyle Anayasanın 138. maddesine aykırı olarak adli yargı kararının uygulanamazlığı sonucunun ortaya çıktığından bahisle, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinin veraset ilamının iptali davası sonucu verilen ve kesinleşen 22.6.2000 gün ve E: 1997/253, K: 2000/91 sayılı kararı ile Ankara 5. İdare Mahkemesinin 9.10.2002 gün ve E: 2002/1557, K: 2002/1569 sayılı kesinleşen kararları arasında doğduğu öne sürülen HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ, bu arada hüküm tesis edilinceye kadar 1062 sayılı Kanun uyarınca davalı ve murisine ait taşınmazlar üzerine konulmuş bulunan el koyma şerhleri, kesinleşen İdare Mahkemesi kararı nedeniyle kaldırıldığından, mezkur taşınmazlar üzerine 3. şahıslara devrinin önlenmesi yönünden TEDBİR KONULMASI istemiyle, 21.5.2003 günlü dilekçe ile Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuştur.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI:

Olayda, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararlardan; Ankara 5. İdare Mahkemesi kararı, Mustafa Basel Almaraşi'nin vatandaşlık kaydının silinmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptali, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı da yine Mustafa Basel Almaraşi ve diğer davacının Türk vatandaşı olmayıp Suriye vatandaşı olduklarına dair İçişleri Bakanlığı yazısına dayanılarak Türk vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle veraset ilamının iptali yolunda verildiği; bu durumda, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilip kesinleşen, aynı konu ve sebebe dayalı, taraflarından biri aynı olan sözkonusu kararlar arasında çelişki olduğu gibi, bu çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi de olanaksız bulunduğundan, olayda 2247 sayılı Yasa'nın 24 üncü maddesinde öngörülen anlamda hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü gerektiği;anılan uyuşmazlığın ne yolda çözümleneceğine gelince; dosyanın incelenmesinden, davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin babasının 8.1.1922 tarihinde Suriye nüfusuna tescil edildiği ve 1927 yılında Halep Şehbenderliğince Türk vatandaşlığını kazanmış gibi İstanbul Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kaydedildiği, Lozan Anlaşmasının 33 üncü maddesine göre, ikametgahını Türkiye'ye getirmemesine karşın kaydının silinmediği, Suriye uyruklu Ayşe ile evlendiği, çocuklarını doğumda Suriye nüfusuna tescil ettirdiği ve 1957 yılında öldüğü, davacının ise 29.5.1989 tarihinde ailesinin nüfusuna kaydının yapılmasını istediği, bu istek üzerine 1990 yılında nüfus kayıtlarının yapıldığı, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün 21.1.1993 günlü ve 018950 sayılı yazısında, davacının babası Ahmet Almaraşi'nin Eminönü İlçesi Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kayıtlı olduğu ve bu nedenle Mustafa Basel Almaraşi'nin de doğumdan itibaren Türk vatandaşlığını kazandığından, hakkında Bakanlar Kurulundan karar alınmayıp, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce alınan kararla nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığının belirtildiği, öte yandan, davacının Türk vatandaşı olan amcası Mahmut Zahit'in ölümü nedeniyle alınan veraset ilamının iptali istemiyle Maliye Hazinesince Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın 13.3.1997 günlü ve E: 1996/133, K: 1997/48 sayılı kararla reddedildiği, bu karar üzerine Maliye Bakanlığınca 4.6.1997 günlü ve 19830 sayılı yazı ile davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin nüfus kayıtlarında çelişkiler bulunduğu ve Türk vatandaşı olup olmadığı konusunda duraksamaya düşüldüğünün İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi üzerine davacının babası Ahmed Almaraşi'nin ve dolayısıyla davacının Türk vatandaşlığını kazanamamasına karşın, nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığından bahisle İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili mevzuat uyarınca nüfus kayıtlarının silindiği ve Türk vatandaşı olduklarına dair alınmış olan kararın iptal edildiği, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesince, İçişleri Bakanlığının bu işlemine dayanılarak davacının Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle yargılamanın iadesi istemi kabul edilerek, veraset ilamının iptaline karar verildiğinin anlaşıldığı; 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 39 uncu maddesinde, bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı hakkında Türk makamlarınca tereddüde düşüldüğü takdirde bu hususun İçişleri Bakanlığından sorulacağı belirtilmiş, 41. maddesinde de, "Danıştay dışında herhangi bir Türk yargı organı önünde bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı iddia edilir veya ilgili organ tarafından tereddüde düşülürse bu husus İçişleri Bakanlığından sorulur. İçişleri Bakanlığı en geç bir ay içinde kararını bildirir. İçişleri Bakanlığınca verilen kararın davaya bakmakta olan mahkemece taraflara tebliğinden başlayarak bir ay içinde ilgililerce Danıştay'a başvurulmadığı takdirde Bakanlık kararı kesinleşir. 2 nci fıkrada belirtilen şekilde Danıştay'a başvurulursa bakılmakta olan dava karara kadar durdurulur. Sözü edilen fıkra gereğince yapılan müracaatları Danıştay üç ay içinde kesin olarak karara bağlar" hükmünün yer aldığı; diğer yandan, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 153 üncü maddesinde, nüfus kaydının silinmesi, bir kişiye veya aileye ait nüfus kaydının hukuken geçersiz hale getirilmesi olarak tanımlanmış, aynı maddenin ( b ) bendinde ise Türk vatandaşı olmadığı halde vatandaş gibi aile kütüklerine geçirilmiş olma, nüfus kaydının silineceği hallerden biri olarak belirtilmiş, 154 üncü maddesinde de, 153 üncü maddenin ( b ) bendinde yazılı hallerde 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 39 uncu ve 41 inci maddeleri uyarınca vatandaşlık incelemesi sonucu İçişleri Bakanlığının vatandaşlık kaydının silinmesine karar vermeye yetkili olduğunun belirtildiği; bunlara ek olarak, 4.7.1938 tarihinde Ankara'da aktedilen Optanlara Mütedair Protokolün 1 inci maddesinde, Lozan Anlaşmasının uygulanması sonucu vatandaşlık açısından seçim hakkını Türkiye lehine kullanmış olanların 15.8.1938 tarihine kadar yetkili makam önünde evvelce kullandıkları seçim hakkını teyit etmemeleri ya da seçim hakkını teyit etmelerine karşın ikametgahlarını 15.1.1939 tarihinden evvel seçim haklarını lehine kullandıkları ülkeye nakletmemeleri durumunda, seçim hakkının kullanılmasının sağladığı her türlü yararı kaybedecekleri ve re'sen diğer ülke tabiyetini kazanacaklarının açıklandığı; bu duruma göre, 1927 yılında yapılan nüfus kaydı Türkiye lehine yapılmış vatandaşlık seçim hakkı olarak değerlendirilse bile, yukarıda metni açıklanan Protokolün 1 inci maddesi uyarınca süresi içinde teyit edilmemesi ve ikametgahın Türkiye'ye nakledilmemesi karşısında, davacının babasının ve buna bağlı olarak davacının Türk vatandaşlığını kazanamadıkları sonucuna ulaşıldığından, açık hataya dayalı nüfus kayıtlarının silinmesinde ve Türk vatandaşı olduklarına dair alınmış olan vatandaşlık kararlarının iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı; bu bakımdan, davanın Sulh Hukuk Mahkemesince karara bağlandığı biçimde çözümü uygun olup, bu kararla çelişen idari yargı kararının kaldırılması gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI:

Olayda, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararlardan; Ankara 5. İdare Mahkemesi kararı, Mustafa Basel Almaraşi'nin vatandaşlık kaydının silinmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptali, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı da yine Mustafa Basel Almaraşi ve diğer davacının Türk vatandaşı olmayıp Suriye vatandaşı olduklarına dair İçişleri Bakanlığı'nın aynı yazılarına dayanılarak Türk vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle veraset ilamının iptali yolunda verildiği;bu durumda, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilip kesinleşen, aynı konu ve sebebe dayalı, tarafları aynı olan söz konusu kararlar arasında çelişki olduğu gibi, bu çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi de olanaksız bulunduğundan, olayda 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde belirtilen manada hüküm uyuşmazlığının doğduğu; konu ile ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde; 403 sayılı Türk vatandaşlığı Kanunu'nun 39. maddesinde, "bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı hakkında Türk makamlarınca tereddüde düşüldüğü takdirde bu hususun İçişleri Bakanlığından sorulacağı" belirtilmiş,41. maddesinde de, "Danıştay dışında herhangi bir Türk yargı organı önünde bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı iddia edilir veya ilgili organ tarafından tereddüde düşülürse bu husus İçişleri Bakanlığından sorulur, İçişleri Bakanlığı en geç bir ay içinde kararını bildirir. İçişleri Bakanlığınca verilen kararın davaya bakmakta olan mahkemece taraflara tebliğinden başlayarak bir ay içinde ilgililerce Danıştay'a başvurulmadığı takdirde Bakanlık kararı kesinleşir,2. fıkrada belirtilen şekilde Danıştay'a başvurulursa, bakılmakta olan dava, karara kadar durdurulur. Sözü edilen fıkra gereğince yapılan müracaatları Danıştay üç ay içinde kesin olarak karara bağlar" denildiği; 1587 sayılı Nüfus kanununa dayanılarak Bakanlar kurulunca çıkarılan Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 153 maddesinde" nüfus kaydının silinmesi bir kişiye veya aileye ait nüfus kaydının hukuken geçersiz hale getirilmesidir." ( b ) bendinde ise," Türk vatandaşı olmadığı halde vatandaş gibi aile kütüklerine geçirilmiş olmak" ve aynı yönetmeliğin 154. maddesinde ise" nüfus kaydının silinmesi adli ve idari bir karara dayanılarak yapılır, ( b ) bendinde yazılı hallerde Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 39 ve 41. maddeleri uyarınca vatandaşlık incelemesi sonucu İçişleri Bakanlığının vatandaşlık kaydının silinmesine karar vermeye yetkili olduğu; 1062 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre çıkarılan 01.10.1966 gün ve 6/7104 sayılı kararnameye ilişkin "Suriye Uyruklu- Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Mallarının İdaresi Hakkındaki Yönetmelik" uyarınca ne gibi işlem yapılacağı düzenlenmiş, 1066 sayılı Bakanlar Kurulu kararına göre de, Suriye ile Türkiye arasında karşılıklılık olmadığı için Suriye uyrukluların miras yolu ile Türkiye'de gayrimenkul edinemeyecekleri ve 1.10.1966 günlü 6/7104 sayılı kararname hükümlerine göre de Suriye uyrukluların Türkiye'de bulunan menkul, tapulu ve tapusuz taşınmazlarına Hazinece el konulacağı; Lozan Anlaşmasının 32. maddesi hükmü uyarınca seçme hakkının nasıl kullanılacağı, 33. maddesinde ise, tercih hakkını kullandığı ülkeye ikametgahını nakletmesi gerektiği, ayrıca 4.7.1938 tarihinde Ankara'da akdedilen Optanlara Mütedair Protokol uyarınca, vatandaşlık seçim hakkını Türkiye lehine kullanmış olanların, 15.8.1938 tarihine kadar evvelce kullandıkları seçim hakkını teyit etmezlerse diğer ülke tabiyetini kazanacakları, hükümlerinin yer aldığı; davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin babasının 8.1.1922 tarihinde Suriye nüfusuna tescil edildiği ve 1927 yılında Halep Şeh- benderliğince Türk vatandaşlığını kazanmış gibi İstanbul Eminönü Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kaydedildiği, Lozan Antlaşmasının 33 üncü maddesine göre, ikametgahını Türkiye'ye getirmemesine karşın kaydının silinmediği, Suriye uyruklu Ayşe ile evlendiği, çocuklarını doğumda Suriye nüfusuna tescil ettirdiği ve 1957 yılında öldüğü, davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin ise, 29.5.1989 tarihinde babasının nüfusuna kaydının yapılmasını isteği üzerine, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı tespit davası sonucunda, 29.12.1989 gün, 1989/558 esas ve 1989/586 sayılı kararı ile davacının Ahmed Almaraşi'nin oğlu olduğuna, 1312 sayılı Yasa'nın 1. maddesi uyarınca Türk vatandaşlığını doğumundan itibaren kazandığının tespitine karar verilmesi üzerine, 1990 yılında nüfusa kaydının yapıldığı, bilahare davacının nüfus kütüğüne Türk vatandaşı olarak görünen amcası Mahmut Zahit'in ölümü nedeniyle Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat ederek veraset ilamını aldığı, veraset ilamının iptali istemiyle Maliye Hazinesince Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesine açılan dava üzerine, Maliye Bakanlığınca 4.6.1997 gün ve 19830 sayılı yazı ile davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin nüfus kayıtlarında çelişkiler bulunduğu ve Türk vatandaşı olup olmadığı konusunda duraksamaya düşüldüğünün İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi üzerine, davacının babası Ahmed Almaraşi'nin ve dolayısıyla davacının Türk vatandaşlığını kazanamamasına karşın, nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığından bahisle İçişleri Bakanlığı tarafından 403 sayılı vatandaşlık Kanunu'nun 39,41, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 153. maddesinin ( b ) fıkrası uyarınca nüfus kayıtlarının silindiği, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesince, İçişleri Bakanlığının bu işlemine dayanılarak davacının Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle yargılamanın iadesi istemi kabul edilerek veraset ilamının iptaline karar verildiğinin anlaşıldığı; bu duruma göre, Lozan Antlaşmasının 32. maddesi hükmü uyarınca 1927 yılında düzenlenen nüfus kaydı, Türkiye lehine yapılmış vatandaşlık seçim hakkı olarak değerlendirilse bile, aynı antlaşmanın 33. maddesine göre tercih hakkını kullandığı ülkeye ikametgahını nakletmesi gerektiği, 1.7.1938 tarihinde Ankara'da akdedilen Optanlara Mütedair Protokol uyarınca vatandaşlık seçim hakkını Türkiye lehine kullanmış olanların 15.8.1938 tarihine kadar evvelce kullandıkları seçim hakkını teyit etmeleri ve ikametgahlarını Türkiye'ye getirmeleri gerekmesi karşısında, tercih hakkını Türkiye lehine kullanmayan, Türkiye'de ikamet etmeyip Suriye'de yaşadıkları anlaşılan, ayrıca, 1922- 1989 yılları arasında Türkiye'deki nüfus kayıtlarında kişilere ait aile bilgilerinin yer almamasına karşın, Suriye'de bulunan kayıtlarda değişikliklerin düzenli olarak işlendiği belirlenen, davacının babasının ve buna bağlı olarak davacının Türk vatandaşlığını kazanamadıkları sonucuna ulaşıldığından, sehven düzenlenen nüfus kayıtlarının silinmesinde ve Türk vatandaşı olduklarına dair alınmış olan vatandaşlık kararlarının iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı; bu bakımdan, davanın Sulh Hukuk Mahkemesince karara bağlandığı biçimde çözümü uygun olup, bu kararla çelişen idari yargı kararının kaldırılması gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Tülay TUĞCU'nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M.Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 3.5.2004 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısı'nın başvuru konusu kararlar arasında 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen şekilde hüküm uyuşmazlığı bulunduğuna ve idari yargı kararının kaldırılarak davanın adli yargı kararı doğrultusunda çözümlenmesi gerektiğine ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR'ün yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 24. maddesinin 2592 sayılı Kanun'la değişik birinci fıkrasında, " 1nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından,görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflardan en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir." hükmü yer almaktadır.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli,idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Olayda, 8.1.1922 tarihinde Suriye nüfusuna tescil edilmiş olan Ahmet Meraşi'nin, 1927 yılında Halep Şehbenderliğince İstanbul- Eminönü Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kaydı yapılmış olup, Lozan Antlaşmasının uygulanmasına ilişkin olarak 4.7.1938 tarihinde Ankara'da aktedilen Optanlara Mütedair Protokol'ün 1. maddesi gereğince 15.8.1938 tarihinden önce Suriye'deki Türkiye Konsolosluğu nezdinde Türk vatandaşlığı için seçim hakkını teyit etmemiş ve aynı Protokolün 2. maddesi gereğince de 15.1.1939 tarihinden önce ikametgahını Türkiye'ye nakletmemiş olmasına karşın Türkiye'deki nüfus kaydı silinmemiştir. Ahmet Meraşi'nin 1936 yılında evlendiği Suriye uyruklu Ayşe'den olma 1948 Halep doğumlu ve Suriye vatandaşı oğlu Mustafa Basel Almaraşi'nin, babasının Türkiye'deki kütüğüne kaydedilmek için başvuruda bulunması ve İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 29.12.1989 gün ve E: 1989/558, K: 1989/586 sayılı "İstanbul, Eminönü Konsolosluklar Mahallesi nüfusuna kayıtlı Ahmet Meraşi ile uyruğu Suriye Arap Cumhuriyeti olan Ahmet Almaraşi'nin aynı kişi olduklarının ve davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin Ahmet Almaraşi'nin oğlu olduğunun tespitine" yolundaki kararı üzerine, İçişleri Bakanlığının 5.6.1990 tarih ve 153 sayılı kararıyla doğumdan itibaren Türk vatandaşlığını kazanmış gibi nüfusa tescili yapılmıştır.

Mustafa Basel Almaraşi tarafından açılan veraset davasında, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesi'nce 10.6.1991 gün ve E: 1991/96, K: 1991/160 sayı ile, İstanbul- Eminönü Konsolosluklar Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup 20.1.1978 tarihinde ölen Mahmut Zahit'in mirası 1 hisse kabul edilerek bunun 1957 yılında ölen kardeşi Ahmet'in oğlu Mustafa Basel Almaraşi'ye aidiyetine karar verilmiş; Maliye Hazinesince 14.8.1991 tarihinde açılan sözkonusu veraset ilamının iptali davası aynı Mahkemece reddedilmiş ve bu karar derecattan geçerek kesinleşmiş ise de, muris Mahmut Zahit ile mirasçısı Mustafa Basel Almaraşi'nin Türk vatandaşlığını hiçbir zaman kazanamadıklarının ve Suriye uyruklu olduklarının saptandığı nedeniyle haklarında yabancı işlemi yapılarak nüfus kayıtlarının silinmesi yolundaki İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün işlemlerine dayanılarak yargılamanın yenilenmesi istemiyle Maliye Hazinesince 4.11.1997 günlü dilekçeyle başvuruda bulunulması üzerine OĞUZELİ SULH HUKUK MAHKEMESİ, 22.6.2000 gün ve E: 1997/253, K: 2000/91 sayı ile, Mahmut Zahit ile Mustafa Basel Almaraşi ve diğerlerinin nüfus kayıtlarının Bakanlık kararıyla silindiğinin ve Suriye vatandaşı olduklarının anlaşıldığı gerekçesiyle, HUMK.'nun 445. maddesi gereğince yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile Mahkemenin ( 13.3.1997 günlü kararı ile ) 10.6.1991 günlü, E: 1991/96, K: 1991/160 sayılı veraset ilamının iptaline karar vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Mustafa Basel Almaraşi tarafından, babası ve kendisi hakkında İçişleri Bakanlığınca tesis edilen nüfus kayıtlarının silinmesi işlemlerinin iptali istemiyle 31.3.1998 gününde açılan davada; ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ'nce, 9.10.2002 gün ve E: 2002/1557, K: 2002/1569 sayı ile, davanın reddi yolundaki 21.12.1999 günlü kararın Danıştay 10. Dairesi'nce bozulması üzerine verilen 21.2.2001 günlü ısrar kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nca bozulması nedeniyle, 1989 yılında vatandaşlık için yaptığı başvurunun kabul edilerek nüfus kayıtlarına tescil edilmesinde ve vatandaşlık kararının alınmasında herhangi bir etkisi ve hilesi olduğu tespit edilemeyen davacının, vatandaşlığa alınıp nüfusa tescili yapıldıktan ve bunun üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra nüfus kayıtlarının silinmesi ve vatandaşlık kararının iptal edilmesinin idare hukukunun temel ilkelerinden olan idari istikrar prensibine aykırı bulunduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Maliye Hazinesi vekilince, veraset ilamının iptali yolundaki Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kesinleşen 22.6.2000 günlü kararı ile nüfus kaydının silinmesine ilişkin işlemin iptali yolundaki Ankara 5. İdare Mahkemesi'nin kesinleşen 9.10.2002 günlü kararı arasında doğduğu öne sürülen hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istenilmektedir.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden: ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar bulunduğu; her iki kararda davaların esasının hükme bağlandığı; taraflardan en az birinin ( Mustafa Basel Almaraşi yönünden ) aynı olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak, idari yargıda, davacının ve murisinin Türk vatandaşlığını kazanamadıkları yolundaki idari işlemlerin iptali isteğiyle açılan ve vatandaşlık ve nüfus hukukuna dayalı bir iptal davası sözkonusu iken adli yargı yerinde miras hukukuna göre düzenlenecek veraset belgesi isteğiyle dava açılmış bulunmaktadır. Bu durumda her iki davanın konularının, sebeplerinin ve hukuki dayanaklarının farklı olduğu açıktır.

Diğer bir ifadeyle, adli yargı yerinde görülen davanın konusu mirasçılık hakları iken, ilgilinin vatandaşlık durumu ve nüfus kayıtları davanın sebeplerinden birini oluşturmakta; buna karşılık idari yargı yerinde, ilgilinin vatandaşlık durumu ve nüfus kayıtlarına ilişkin işlem davanın konusu iken, davanın sebebi vatandaşlık hukuku ile uluslararası anlaşma ve bunlara ilişkin uygulama olduğundan iki dava arasındaki ilişki, bir sebep- sonuç ilişkisinden ibaret bulunmaktadır.

Belirtilen duruma göre ve olayda, Yasa'da öngörülen öncelikli koşullardan konu ve dava sebeplerinin aynı olması koşulunun gerçekleşmemiş bulunması karşısında, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesine uygun bulunmayan başvurunun reddi gerekmektedir.

SONUÇ :

2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen koşullar birlikte gerçekleşmediğinden BAŞVURUNUN REDDİNE, bu nedenle tedbir isteminin incelenmesine YER OLMADIĞINA, 3.5.2004 gününde Üyelerden Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN'ın KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY :

2247 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için; adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan iki ayrı kararın olması ve bu kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması gerekmektedir.

Olayda, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararlardan; Ankara 5. İdare Mahkemesi kararı, Mustafa Basel Almaraşi'nin vatandaşlık kaydının silinmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptali, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı da yine Mustafa Basel Almaraşi ve diğer davacının Türk vatandaşı olmayıp Suriye vatandaşı olduklarına dair İçişleri Bakanlığı yazısına dayanılarak Türk vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle veraset ilamının iptali yolunda verilmiş bulunmaktadır.

Bu durumda, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilip kesinleşen, aynı konu ve sebebe dayalı, taraflarından biri aynı olan sözkonusu kararlar arasında çelişki olduğu gibi, bu çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi de olanaksız bulunduğundan, olayda 2247 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinde öngörülen anlamda hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü gerekir.

Anılan uyuşmazlığın ne yolda çözümleneceğine gelince;

Dosyanın incelenmesinden, davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin babasının 8.1.1922 tarihinde Suriye nüfusuna tescil edildiği ve 1927 yılında Halep Şehbenderliğince Türk vatandaşlığını kazanmış gibi İstanbul Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kaydedildiği, Lozan Antlaşmasının 33 üncü maddesine göre, ikametgahını Türkiye'ye getirmesine karşın kaydının silinmediği, Suriye uyruklu Ayşe ile evlendiği, çocuklarını doğumda Suriye nüfusuna tescil ettirdiği ve 1957 yılında öldüğü, davacının ise 29.5.1989 tarihinde ailesinin nüfusuna kaydının yapılmasını istediği, bu istek üzerine 1990 yılında nüfus kayıtlarının yapıldığı, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün 21.1.1993 günlü ve 018950 sayılı yazısında, davacının babası Ahmet Almaraşi'nin Eminönü İlçesi Konsolosluklar Mahallesi kütüğüne kayıtlı olduğu ve bu nedenle Mustafa Basel Almaraşi'nin de doğumdan itibaren Türk Vatandaşlığını kazandığından, hakkında Bakanlar kurulundan karar alınmayıp, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce alınan kararla nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığının belirtildiği, öte yandan, davacının Türk vatandaşı olan amcası Mahmut Zahit'in ölümü nedeniyle alınan veraset ilamının iptali istemiyle Maliye Hazinesince Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın 13.3.1997 günlü ve E: 1996/133, K: 1997/48 sayılı kararla reddedildiği, bu karar üzerine Maliye Bakanlığınca 4.6.1997 günlü ve 19830 sayılı yazı ile davacı Mustafa Basel Almaraşi'nin nüfus kayıtlarında çelişkiler bulunduğu ve Türk vatandaşı olup olmadığı konusunda duraksamaya düşüldüğünün İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi üzerine davacının babası Ahmet Almaraşi'nin ve dolayısıyla davacının Türk vatandaşlığını kazanamamasına karşın, nüfus kütüklerine tescilinin yapıldığından bahisle İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili mevzuat uyarınca nüfus kayıtlarının silindiği ve Türk vatandaşı olduklarına dair alınmış olan kararın iptal edildiği, Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesince İçişleri Bakanlığının bu işlemine dayanılarak davacının Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle yargılamanın iadesi istemi kabul edilerek, veraset ilamının iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 39 uncu maddesinde, bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı hakkında Türk makamlarınca tereddüde düşüldüğü takdirde bu hususun İçişleri Bakanlığından sorulacağı belirtilmiş, 41 inci maddesinde de, "Danıştay dışında herhangi bir Türk yargı organı önünde bir kimsenin Türk vatandaşı olup olmadığı iddia edilir veya ilgili organ tarafından tereddüde düşülürse bu husus İçişleri Bakanlığından sorulur. İçişleri Bakanlığı en geç bir ay içinde kararını bildirir. İçişleri Bakanlığınca verilen kararın davaya bakmakta olan mahkemece taraflara tebliğinden başlayarak bir ay içinde ilgililerce Danıştay'a başvurulmadığı takdirde Bakanlık kararı kesinleşir. 2 nci fıkrada belirtilen şekilde Danıştaya başvurulursa bakılmakta olan dava karara kadar durdurulur. Sözü edilen fıkra gereğince yapılan müracaatları Danıştay üç ay içinde kesin olarak karara bağlar" hükmü yer almıştır.

Diğer yandan, Nüfus hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 153 üncü maddesinde, nüfus kaydının silinmesi, bir kişiye veya aileye ait nüfus kaydının hukuken geçersiz hale getirilmesi olarak tanımlanmış, aynı maddenin ( b ) bendinde ise Türk vatandaşı olmadığı halde vatandaş gibi aile kütüklerine geçirilmiş olma, nüfus kaydının silineceği hallerden biri olarak belirtilmiş, 154 üncü maddesinde de, 153 üncü maddenin ( b ) bendinde yazılı hallerde 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 39 uncu ve 41 inci maddeleri uyarınca vatandaşlık incelemesi sonucu İçişleri Bakanlığının vatandaşlık kaydının silinmesine karar vermeye yetkili olduğu belirtilmiştir.

Bunlara ek olarak, 4.7.1938 tarihinde Ankara'da aktedilen Optanlara mütedair Protokolün 1 inci maddesinde, Lozan Antlaşmasının uygulanması sonucu vatandaşlık açısından seçim hakkını Türkiye lehine kullanmış olanların 15.8.1938 tarihine kadar yetkili makam önünde evvelce kullandıkları seçim hakkını teyit etmemeleri ya da seçim hakkını teyit etmelerine karşın ikametgahlarını 15.1.1939 tarihinden evvel seçim haklarını lehine kullandıkları ülkeye nakletmemeleri durumunda, seçim hakkının kullanılmasının sağlandığı her türlü yararı kaybedecekleri ve re'sen diğer ülke tabiyetini kazanacakları açıklanmıştır.

Bu duruma göre, 1927 yılında yapılan nüfus kaydı Türkiye lehine yapılmış vatandaşlık seçim hakkı olarak değerlendirilirse bile, yukarıda metni açıklanan Protokolün 1 inci maddesi uyarınca süresi içinde teyit edilmemesi ve ikametgahının Türkiye'ye nakledilmemesi karşısında, davacının babasının ve buna bağlı olarak davacının Türk vatandaşlığını kazanamadıkları sonucuna ulaşıldığından, açık hataya dayalı nüfus kayıtlarının silinmesinde ve Türk vatandaşı olduklarına dair alınmış olan vatandaşlık kararlarının iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu bakımdan, davanın Sulh Hukuk Mahkemesince karara bağlandığı biçimde çözümü uygun olup, bu kararla çelişen idari yargı kararının kaldırılması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 5 İdare Mahkemesinin 9.10.2002 günlü E: 2002/1557, K: 2002/1569 sayılı kararının kaldırılması ve Oğuzeli Sulh Hukuk Mahkemesi kararının benimsenmesi gerektiği görüşüyle aksi yöndeki karara katılmıyoruz.