T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO     : 2018 / 525

          KARAR NO : 2018 / 470

          KARAR TR  : 24.9.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

K  A  R  A  R

 

        Davacı           : R. S. A.Ş.

Vekilleri      : Av. Y.Y.S., Av. D. Y. K.

Davalı lar     : 1-Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. D. Ö.

 2-Tepebaşı İlçe Belediye Başkanlığı

Vekilleri      : Av. D. Ö., Av.B. De. Y., Av.N.Y.

 

O L A Y   :  Davacı şirket vekili dilekçesinde; 26 … 553 plakalı aracın müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, Trafik Kazası Tespit Tutanağında; 09.10.2017 tarihinde sürücüsünün aracı ile Sakarya Eğitim Kurumları arkasındaki yoldan Hobi Bahçeleri ile Sakarya Eğitim Kurumları arasındaki parke döşeli yolda seyir halinde iken, aracının altının rögar kapağına çarpması neticesinde tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, bu kazanın oluşumunda yolun yapımı ve bakımından tamir ve onarımından sorumlu olan kuruluşun sorumlu olduğu tespitinin yapıldığını; yapılan hesaplama neticesinde toplam 10.694,72.-TL hasar bedelinin 08/11/2017 tarihinde sigortalıya ödendiğini; kazanın oluşumunda Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığının; alt yapı hizmetlerine ilişkin kentsel alt yapıyı gerekli şekilde yapmaması, bu alt yapıyı gerekli şekilde işletmemesi, hizmete hazır ve sağlam bir şekilde bulundurmaması, gerekli ve kanunlarda belirtilen ve re’sen göz önüne alınacak sair sebeplerle;  Tepebaşı Belediye Başkanlığının ise; meydana gelen kazanın kendi sorumluluk alanı içerisinde meydana gelmesi, yolun bakım, gözetim ve hizmete uygun vaziyette bulundurulması ve kanunlarda belirtilen ve re’sen göz önüne alınacak sair sebeplerle sorumlu olduğunu; davalı idarelerin hizmet kusuru sebebiyle 3. kişilere vermiş oldukları zararları tazmin yükümlülüğü bulunduğunu;  olayda idarenin kusuru ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu,  idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu; hasar miktarının %50 kusuru nispetine isabet eden toplam 5.347,36.-TL tazminatın 08.11.2017 tarihinden itibaren davalılardan tahsili için başvuruda bulunulmuş ise de herhangi bir sonuç alınamadığını; bu kusur oranına göre talepte bulunmalarına karşın, davalıların tam kusurlu olduğu yönünde iddialarından vazgeçmediklerini ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve ek dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla; şimdilik 5.347,36.-TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tazmini istemiyle 1-Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve 2-Tepebaşı İlçe Belediye Başkanlığına karşı 13.12.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.  

Davalılar Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Tepebaşı İlçe Belediye Başkanlığı vekilleri süresinde verdikleri cevap dilekçesinde; davanın adli yargının görev alanına girdiğini öne sürerek görev itirazında bulunmuştur.

Eskişehir 2.İdare Mahkemesi,  13.2.2018 gün ve E:2017/971 sayılı ara karar ile, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılmasına; davanın Tepebaşı İlçe Belediye Başkanlığı yanında ESKİ Genel Müdürlüğü husumetiyle görülmesine karar vermiştir.

ESKİŞEHİR 2.İDARE MAHKEMESİ; 13.2.2018 gün ve E:2017/971 sayı ile, “(…)2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun "Görev ve Yetkiler" başlıklı 2/1-a maddesinde, "İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek" hükmüne, Ek 5. maddesinde ise, "Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 11.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." kuralı yer almaktadır.

Anılan Kanun hükmünde, "bu Kanundan doğan sorumluluk davaları" ifadesiyle 2918 sayılı Kanunda yer alan hukuki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağı davalarla sınırlı biçimde görevli yargı yerinin belirlendiği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, görevli yargı yeri belirlenirken, söz konusu Kanunda motorlu taşıt araçlarının verdiği zararlarla sınırlı biçimde düzenlenen sorumluluk kurallarının, dava konusu uyuşmazlığa uygulanıp uygulanmayacağının saptanması gerekir.

Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik güvenliğini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm önlemleri belirlemek amacını taşıyan 2918 sayılı Kanun, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğünün yanında Belediyelerin de trafik güvenliği yönünden görev ve yetkilerini sayma yoluyla belirlemiştir. Ancak Kanunda, diğer kamu idarelerinin ve bu arada Belediyelerin trafik düzeni ve trafik güvenliği ile ilgili olarak üstlendikleri kamu hizmetlerinden dolayı hukuki sorumlulukları düzenlenmiş değildir.

2918 sayılı Kanunun "Hukuki Sorumluluk ve Sigorta" başlıklı sekizinci kısmında; araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu; bir başka deyişle motorlu araçların karıştığı trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle araç sahiplerinin, işletmelerin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir.

 2918 sayılı Kanunun hukuki sorumluluğa sekizinci kısmında yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların görüm ve çözümünün adli yargı yerinde görülmesi amaçlanmıştır. Nitekim 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde değişiklik yapan 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunun gerekçesi incelendiğinde, bu Kanun hükmüyle, kamuya ait araçların karayolu üzerindeki seyri sırasında meydana gelen kazalarda, sebebiyet verdikleri zararların tazmini istemiyle açılan davaların adli yargı yerinde görülmesinin amaçlandığı görülecektir. Dolayısıyla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda 6099 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, kamu idarelerinin yol yapım, bakım ve trafik düzeni ve güvenliğini sağlama hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili hukuki sorumluluklarına yönelik olarak yeni bir düzenleme getirilmemiştir. Fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Kanunda görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında; trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle, ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.

Bu itibarla, belediyeler dahil olmak üzere 2918 sayılı Kanunda sayılan kamu kurumu ve kuruluşlarına 2918 sayılı Kanunda sayılan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürüttükleri kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluklarının idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; bu sebeple açılacak tam yargı davalarının da idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket nezdinde sigortalı olan aracın Eskişehir ili, Tepebaşı ilçesi, Hobi Bahçeleri ile Sakarya Eğitim Kurumları arasındaki yolda bulunan ve davalı idarenin sorumluluğunda olduğu iddia edilen rögar kapağına çarpması sonucu hasar görmesi nedeniyle anılan zararın tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu haliyle bakılan uyuşmazlık, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunla davalı idareye bırakılan görevlerin yerine getirilmesi amacıyla yol üzerine yerleştirilen mazgal demirinin (yağmursuyu ızgarası, rögar kapağı) trafik güvenliği için herhangi bir tehlike oluşturmayacak şekilde bulundurulmadığı, bir başka deyişle bakım ve onarımının tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanmakta olup, buna göre uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin yaptığı görev itirazının reddine,…” ve mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir.

Davalılardan Tepebaşı Belediye Başkanlığı vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolunda verdiği dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesinin birinci fıkrasında, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." hükmüne, beşinci fıkrasında ise "İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur." hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 106. maddesinde ise "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır." hükmü getirilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Kanunun 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü bulunmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 02/03/2015 tarih ve 2014/834 Esas ve 2015/79 Karar sayılı, 02/02/2015 tarih ve 2015/1 Esas 2015/43 Karar sayılı, 15/02/2016 tarih ve 2016/29 Esas ve 2016/65 Karar sayılı kararlarında da "2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararları ve konuya ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesi kararları göz önünde bulundurulduğunda, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, olayda; davacının yaralanmasına sebep olan kazanın karayolundaki eksikliklerden (tek yön, azami hız tabelası ile girilmez işaretinin bulunmamasından ve yaya geçişini düzenleyen işaret, ışık ve levhaların bulunmamasından) kaynaklandığı ve bu durumun trafik güvenliği ve denetimi kapsamında bulunduğu" denilmek suretiyle bu tür davaların görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu vurgulanmıştır.

Yukarıdaki açıklamalara göre, somut olaya ilişkin davanın da özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği düşünülmektedir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Kanunun 10 ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine…”  karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Turgay Tuncay VARLI'nın katılımlarıyla yapılan 24.9.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalılardan Tepebaşı Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasa’nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde, anılan Belediye Başkanlığı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken aracın altının rögar kapağına çarpmasıyla meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete sigortalı 26 … 553 plakalı aracın Eskişehir ili, Tepebaşı ilçesi, Hobi Bahçeleri ile Sakarya Eğitim Kurumlan arasındaki yolda bulunan ve davalı idarenin sorumluluğunda olduğu iddia edilen rögar kapağına çarpması sonucu hasar gördüğü; meydana gelen hasarda, yolun bakım, gözetim ve hizmete uygun vaziyette bulundurulması ve kanunlarda belirtilen görevlerini yerine getirmeyen idarenin/idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, sigortalıya ödenen toplam 10.694,72.-TL.nin fazlaya ilişkin talep ve ek dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 5.347,36.-TL'sinin rücuen tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan Tepebaşı Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Eskişehir 2.İdare Mahkemesinin; 13.2.2018 gün ve E:2017/971 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalılardan Tepebaşı Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Eskişehir 2.İdare Mahkemesinin; 13.2.2018 gün ve E:2017/971 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.9.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                    Üye                          Üye                       Üye                      

       Hicabi                   Şükrü                     Mehmet                   Birol             

    DURSUN              BOZER                      AKSU                 SONER            

 

 

                                     Üye                          Üye                        Üye                   

                            Süleyman Hilmi            Aydemir             Turgay Tuncay

                                   AYDIN                     TUNÇ                    VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 24.9.2018

                                                                                   

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI