Hukuk Bölümü         2009/112 E.  ,  2009/256 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : Tes – İş Sendikası Genel Başkanlığı

Vekili              : Av. M. K.E., Av. R.K.

Davalı            : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Zonguldak Bölge Müdürlüğü)

 O L A Y          : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Zonguldak Bölge Müdürlüğü’nün 03.07.2008 gün ve 8958 sayılı işlemi ile, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 maddesine muhalefet(çalıştırılan bir işçiye asgari ücretin altında ücret ödendiği) edildiğinden bahisle aynı Kanunun 102. maddesine göre davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezasına karşı  adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

            ZONGULDAK 3.SULH CEZA MAHKEMESİ; 30.10.2008 gün ve D.İş E: 2008/397, D.İş K: 2008/57 sayı ile, 18.12.2006 tarihide yürürlüğe giren 5560 sayılı yasanın 31. maddesi ile 5326 yasanın 3. maddesinin; "Bu kanunun a)İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri,diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması, b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımına gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır." Şeklinde değiştirildiğini; bu haliyle 4857 sayılı iş Kanununa aykırılıktan kaynaklanan uyuşmazlıklar için hem İş Kanununun 108/2. maddesi hem de 5560 sayılı yasa ile gelen değişiklikler dikkate alındığında, bu uyuşmazlıklar yönünden münhasıran İdare Mahkemesi'nin görevlendirildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ZONGULDAK İDARE MAHKEMESİ: 19.12.2008 gün ve E: 2008/1344, K: 2008/1380 sayı ile,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. ve  27. maddelerine yer verdikten sonra; 4857 sayılı İş Kanunu'nun İdari Para Cezalarının Uygulanmasına İlişkin Hususlar başlıklı 108 inci maddesinin 2. fıkrasında "Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir" düzenlemesine yer verilmişken, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 578. maddesinin (oo) bendiyle, idare mahkemesine itiraz edilebileceğine ilişkin hükmün bulunduğu 4857 sayılı Kanun'un 108. maddesinin 2. fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve maddenin yeni halinde bu kanun uyarınca verilen idari para cezalarına karşı hangi merciiye itiraz edileceğine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiş bulunduğu;  öte yarıdan; 26.05.2008 günlü ve 26887 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5763 sayılı İş Kanunun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 10. maddesi ile 4857 sayılı Kanun'un 108. maddesi yeniden değiştirilmiş, ancak maddenin bu yeni halinde de bu kanun uyarınca verilen idari para cezalarına karşı hangi merciiye itiraz edileceğine ilişkin hüküm yer almamış olduğu;  dava dosyasının incelenmesinden; davacı sendikanın Zonguldak Şubesinin 4857 sayılı Yasanın 39. maddesine muhalefet ettiğinden bahisle aynı Yasanın 102. maddesinin (a) bendi uyarınca toplam 1.300 YTL idari para cezası ile cezalandırıldığı, anılan cezanın iptali istemiyle açılan dava sonucunda Zonguldak 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 30.10.2008 günlü ve D.İş E:2008/397, D.İş K:2008/57 sayılı kararı ile görevsizlik kararı verildiği, söz konusu kararın tebliği üzerine süresi içerisinde idari para cezasının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı;  gerekçesiyle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi. hükmü uyarınca  görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 23.2.2009 gün ve E:2009/62, K:2009/61 sayılı kararıyla onanmış ve kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 02.11.2009 günlü toplantısında:

            l-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.      

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4857 sayılı Kanun’un 39. ve 102.  maddelerine göre verilen idari  para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun “Ücret ile ilgili hükümlere aykırılık” başlıklı 102. maddesinde; Kanunun, 39 uncu maddesinde belirtilen komisyonun belirlediği asgari ücreti işçiye  ödemeyen  veya  noksan ödeyen, ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını zorunlu tutulduğu halde özel olarak açılan banka hesabına ödemeyen işveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her ay için idari para cezası  verileceği belirtilmiş; “İdari para cezalarının uygulanmasına ilişkin hususlar” başlığını taşıyan 108. maddesinde ise, “(Değişik: 15/5/2008-5763/10 md.) Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 ve 106 ncı maddelerdeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 ve 106 ncı maddeler kapsamındaki idari para cezaları ise doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilir ve genel esaslara göre tahsil edilir. 106 ncı maddeye göre verilecek idari para cezası için, 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (h) bendindeki tutar esas alınır.”  denilmiş,  madde hükmü  26.5.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu durumda, 4857 sayılı İş Kanunu’nda idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.     

Öte yandan; 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde  " (1) Bu Kanunun;

            a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

             b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır"; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı  27. maddesinin 1. fıkrasında ise "idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir" düzenlemeleri yer almıştır.

            Bu düzenlemeye göre;  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının  5326 sayılı  Kanun’un 16. maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4857 sayılı Kanun’da da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır.  Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacak olması nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Zonguldak 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 30.10.2008 gün ve D.İş E: 2008/397, D.İş K:2008/57 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.11.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.