T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/17

KARAR NO   : 2019/101      

KARAR TR    : 28/01/2019

 

ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                                                   : Eureko Sigorta Anonim Şirketi

          Vekilleri                         : Av. B. T. Av. E.Ş.

          Davalı                                                  : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekilleri                         : Av. D. K. Y. Av. S. Y.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından kasko sigorta poliçesiyle sigorta edilen 34 NE 4137 plakalı aracın Nakkaştepe - Üsküdar Bağlarbaşı istikametinde seyir halinde iken yol üzerinde gerekli işaretlemelerin yapılmamış olması nedeniyle trafik kazası meydana geldiği, kaza neticesinde araçta oluşan hasar nedeniyle ödenen 4.976.00 TL' nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 08.04.2016 gün ve E:2016/448 K:2016/582 sayılı dosyasında "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunla değişik 110.maddesinde;'İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür, hükmüne yer verilmiştir.

2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeler ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5.maddesinin 1. fıkrasında da idare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceği hükme bağlanmıştır.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15.maddesinin 1/a bendinde; 14.maddenin 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların görev yönünden reddine hükmedileceği belirtilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacının sigortalısına ait 34 NE4137 plakalı aracın, Nakkaştepe - Üsküdar Bağlarbaşı istikametinde seyir halinde iken yol üzerinde gerekli işaretlemelerin yapılmamış olması nedeniyle trafik kazası meydana geldiği, kaza neticesinde araçta oluşan hasar nedeniyle sigortalısına ödenen 4.976.00 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda yer verilen 2918 sayılı Kanunun 110.maddesinde yer alan açık hüküm gereği karayolunda meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklı sorumluluk davaları adli yargının görev alanına girmekte olup, yasa metnin tüm sorumluluk davalarını kapsayıcı lafza sahip olduğundan iş bu davanın da idare mahkemelerin görev alanına girmediğinde tereddüt bulunmamaktadır.

Nitekim benzer bir ihtilafta mahkememizce verilen 19.11.2012 tarih ve E:2011/668, K:2012/2296 sayılı görev ret kararının İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 24.04.2013 tarih ve E:2013/5717, K:2013/6419 sayılı kararı ile onanmış, davalı tarafça yapılan karar düzeltme istemi ise 12.11.2013 tarih ve E:2013/15077, K:2013/16859 sayılı karar ile reddolunmuştur.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" karar vermiş, itiraz edilen karar İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesinin 27/10/2016 tarih ve E:2016/814, K:2016/465 sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargıda dava açmıştır.

İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi: 08.05.2018 gün, E:2017/207, K:2018/188 sayı ile davanın kabulüne karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ:01/10/2018 gün, 2018/3370 Esas, 2018/1299 Karar sayılı dosyada "...Dava, uzun süreli genişletilmiş kasko sigorta poliçesine dayalı olarak, dava dışı sigortalıya ödenen tazminatın, TTK.'nın 1472. maddesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK'nın 355. ma ddesine göre, kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.

Dava dilekçesinde, kazanın gerçekleştiği yolun davalı Belediyenin yapmış olduğu asfalt çalışmasına istinaden asfalt araçları vb. ile kapatıldığı, yol üzerinde herhangi bir güvenlik önlemi alınmadığı, uyarıcı işaret ve levhalar konulmadığı ve orta refüjdeki işaretlerin de kaldırıldığı beyan edilerek, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddia edilmektedir.

Her ne kadar, dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak açılmış olan İstanbul 8. İdare Mahkemesi'nin 2016/448 esas 2016/582 karar sayılı dosyasında; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a maddesi hükmü uyarın ca görev yönünden reddine karar verilmiş ise de;

Anayasa'nın 125/1.fıkrası ile idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olduğu; 2577 sayılı İYUK 2-b bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan ihlal edilenler tarafından, idari yargı yemde tam yargı davası açabileceği hüküm altına alınmıştır.

2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesine göre "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebep verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargı'da görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez.". Ancak 2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesi, 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değiştirilmiştir.

2918 sayılı KTK'nın 110. maddesinde yapılan değişiklikle, kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğuna ilişkin olarak 2918 sayılı Kanunun amacına uygun biçimde adli yargıda davanın görülmesi esası benimsenmiş ancak hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların da bu kapsamda değerlendirileceğine yönelik herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir.

KTK'nın 110. maddesinde, 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile yapılan değişikliğin genel gerekçesinde " KTK, kamuya ait araçların karayolu üzerindeki seyrini (md 85. 86. 90. 106. 109 ve diğerleri ) kendi kapsamına almış ve bu nevi araçların sebebiyet verdikleri zararların tazmini davaları doğru olarak adli yargıda görülmüştür. Madde gerekçesinde ise " komisyon; kanunun kamu araçlarının kara yolundaki seyrini ve bu sırada oluşan haksız fiilleri özel hukuka bağlı kılmış olması karşısında ( md 106 ), bu tür fiillerden kaynaklanan davaların adli yargıda görülmesini, bu kabulün kaçınılmaz sonucu olarak görmektedir. Sonuç olarak, kamuya ait olan araçların sebebiyet verdiği trafik kazaları ile hemzemin geçitlerde meydana gelen tren-trafik kazaları düzenleme yoluna gidilmiştir." şeklinde kanun koyucunun amacım ortaya koymuştur.

Anayasa Mahkemesinin 25-23 sayılı 16/02/2012 tarihli kararıyla iptal edilen 6100 sayılı HMK'nın 3. maddesinde "her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır." hükmüne yer verilmişti. Buna göre, mala ilişkin zararlar madde kapsamı dışında bırakılmış olup idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı mala ilişkin zararların tazminine ilişkin davalara idari yargı yerinde bakılması gerekmekteydi.

Anayasa Mahkemesinin 25-23 sayılı 16/02/2012 tarihli kararı 19/05/2012 tarihinde R.G.'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde "dava konusu kuralla sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararları ve ölüm nedeniyle maddi-manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemelerine verilmektedir. Buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar, kapsama alınmadığından, sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları, İdari Yargı'da görülmeye devam edecek, bu durumda idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda, bir bölümünün adli yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir." denilmiştir.

Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.06.2016 tarih, 2014/1163 E. "2016/909 K: sayılı ilamında "....KTK’dan doğan sorumluluk davaları 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen “motorlu aracın işletilmesinin” sonucu doğan zararlar nedeni ile “motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin” sorumlu olduğu davalardır. Yani KTK'nun 106. maddesi gereğince Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların işletilmesi nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla (KTK'nun 85. maddesi gereğince) kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davalar adli yargı kolunun görev almana girmektedir. Buna karşın kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı KTK’na göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşıması ve yukarıda sözü edilen KTK’da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin herhangi bir düzenlemenin ayrıca KTK’da yer almaması dikkate alındığında, trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir. ... Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 gün ve 2015/17-225 E., 2015/2370 K., 04.11.2015 gün ve 2015/17-86 E.,2015/2364 K., ile 04.11.2015 gün ve 2015/17-1869 E., 2015/2369 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir...." şeklinde karar verilmiştir.

Tüm bu yasal düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları bir arada değerlendirildiğinde; davanın konusunu oluşturan olayda davalı idarenin, hizmet kusuru bulunup bulunmadığını araştırma görevinin, idari yargının görev alanında bulunduğu sonucu ortaya çıkmaktadır" gerekçesiyle "Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, HMK'nın 353/1 (b)2. maddesi uyarınca, İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/05/2018 tarih, 2017/207 E. ve 2018/188 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, ESAS HAKKINDA YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA, HMK'nın 114/1-b maddesi gereğince, yargı yolu caiz olmadığından, davanın, HMK'nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, davaya bakmaya İdari Yargı'nın görevli olduğuna" kesin olarak karar vermiştir.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kesinleşmiş görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçeyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş olmakla, dava dosyası 28.12.2018 tarih ve E:2017/207 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 07.01.2018 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 28/01/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine adli yargı yerince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği vsasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:e usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının

          Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı Belediyeden rücuan tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2018 gün ve E:2018/3370, K:2018/1299 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

          S O N U Ç :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2018 gün ve E:2018/3370, K:2018/1299sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28/01/20119 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ