Hukuk Bölümü         2008/28 E.  ,  2008/284 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : H.S.

            Vekili             : Av. S.Ö.

            Davalı           : Demirci Belediye Başkanlığı                       

O  L  A  Y       : Demirci Belediye Başkanlığı’nın 21.6.2005 gün ve 83 sayılı Encümen kararı ile, davacı tarafından imar planında park alanı ve rekreasyon alanı görüldüğü halde davacının buraya geçmiş yıllarda Kuruma haber vermeden kaçak olarak bina yaptığı ve halen inşaata devam ettiğinin tespit edildiği, bununla ilgili 14.6.2005 günü inşaat durdurma zaptı ile inşaatın durdurularak mühürlendiği, bu nedenle, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42/1 fıkrasına göre işlem yapılmasına, ayrıca daha önceki yıllarda da 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 34. maddesine muhalefet ettiği tespit edildiğinden bunlara göre işlem yapılması ve ilgili yapı sahibine 1 ay süre verilerek ruhsata uygun hale getirilmesi aksi takdirde 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre işlem yapılmasına, kaçak inşaat yapmasından dolayı 3194 sayılı Kanun’un 42/1 maddesine göre 1459,4YTL para cezası verilmesine karar verilmiştir.

Davacı vekili, para cezasının kaldırılması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA 1. İDARE MAHKEMESİ; 30.1.2006 gün ve E:2006/80, K:2006/82 sayı ile, davanın, Konya, Gülağaç İlçesi, Demirci Beldesi, Kurtuluş Mahallesi, 7 pafta, 1929 sayılı parseldeki taşınmaz üzerinde yapılan inşaatın ruhsatsız olduğundan bahisle 21.6.2005 tarih ve 83 sayılı Demirci Belediye Encümeni kararı ile 1.459,00YTL para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptali istemiyle açıldığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun muhtelif maddelerinden söz ederek, Kabahatler Kanunu hükümleri incelendiğinde, ceza hukukunun genel prensipleriyle yakın ilişki içinde bulunan ve bu ilişki nedeniyle Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilen bütün kanunlardaki idari para cezaları için artık Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşıldığı, Kabahatler Kanunu’nun  gerekçesinden ve TBMM Adalet Komisyonu raporundan söz ederek, bütün bu açıklamalar ile Kabahatler Kanunu’nun sistematiği ve gerekçesi dikkate alındığında 1.6.2005 tarihinden itibaren açılacak bütün idari para cezası davalarında artık 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun uygulanması gerekeceği, bu durumda, dava tarihi itibariyle artık Kabahatler Kanunu kapsamında olan dava konusu idari para cezasının görüm ve çözümü adli yargı mercilerinin görev alanında bulunduğundan, davanın görev yönünden reddinin icap ettiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

AKSARAY 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 11.5.2007 gün ve Dosya No:2006/167, K:2007/141 sayı ile, başvuru sahibinin, Demirci Belediyesi Encümeni’nin almış olduğu 21.6.2005 tarihli ve 83 karar numaralı Encümen kararıyla verilen para cezasının iptalini talep ettiği, başvuran vekili dilekçesinde özetle, Demirci Belediyesi tarafından başvuruya konu inşaatın yapılması nedeniyle inşaatın kaçak yapıldığından ve halen devam edildiğinden bahisle öncesinde inşaatın durdurulup mühürlendiği iddiasıyla 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42/1 maddesine göre işlem yapılmasına ve para cezası kesilmesine karar verilmiş olduğunu ve İdare Mahkemesinin verilen Encümen kararına karşı açılan davada ayrı ayrı davalar için süre verildiğini ve başvuruya konu kısım için görevsizlik kararı verilmiş olduğunu, esasen inşaatın devam etmediğini, mühürlenmesinin söz konusu olamayacağını, bina inşaat harcı ile emlak vergisinin düzenli olarak ödendiğini, başvuru sahibi ile belediye yetkilileri arasında seçimlerde desteklememe nedeniyle bu olayın meydana geldiğini, cezanın sırf siyasi tavırdan kaynaklandığını bu nedenle iptalini talep ettiği, Konya İdare Mahkemesi’nin 2006/80 Esas, 82 Karar sayılı dosyasından karar örneğinin getirtildiği, başvuruya  konu  Encümen   kararının  21.6.2005  günlü, Demirci  Kasabası, Kurtuluş  Mahallesi’nde mülkiyeti Durmuş Sarı, Tahsin Uz, Mustafa Uz, Ayşe Sarı ve H.S.’ya ait olup imar planında park alanı ve rekreasyon alanı görüldüğü halde, şahsın Kuruma haber  vermeden kaçak bina yaptığı ve halen inşaata devam ettiğinin tespit edildiği, bununla ilgili 14.6.2005 günlü inşaat zaptı ile durdurularak mühürlendiği, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42/1 maddesi uyarınca işlem yapılmasına ve 34. maddesine muhalefet ettiğinden yapı sahibine 1 ay süre ile ruhsata uygun hale getirilmesi, aksi halde yasa gereğince işlem yapılmasına karar verildiğini, ekli inşaat durdurma zaptının ve inşaatın mühürlendiğine dair tutanağın düzenlenmiş olduğunun görüldüğü, başvuru sahibine düzenlenen idari yaptırım kararı uyarınca, inşaatın durdurulması ile idari para cezasına karar verilmiş olduğu, inşaata devam edilmesi halinde şahsa 1 ay süre verilerek ruhsata uygun hale getirilmesi, aksi halde 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre işlem yapılmasına karar verildiği, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesinde yapılan düzenlemede ruhsat almadan yapılan yapılar için ruhsatın iptaliyle yapının yıktırılmasına dair düzenleme yapılmış olduğunun anlaşıldığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 28. maddesi düzenlemesiyle Mahkemelerince idari yaptırım kararının Mahkemelerince incelenecek kararlardan olması nedeniyle usulden kabulüne karar verilmiş ise de idari yaptırım kararıyla idari para cezasından başka yapının durdurulmasına karar verildiği, aynı zamanda ruhsata uygun hale getirilmesi aksi takdirde 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre işlem yapılmasına karar verildiğinin görüldüğü, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca idari para cezası ile mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda  yer alan diğer tedbirlerin idari yaptırım ve idari tedbirler olduğu, buna yönelik kabahat dolayısıyla 27. madde uyarınca idari yaptırım kararına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru yapılabileceği, düzenlenen Demirci Belediyesi Encümeni’nin 21.6.2005 gün ve 83 sayılı kararında belirtilen yaptırımlara yönelik inceleme ve karar verme görevinin Mahkemelerinin görev alanında bulunmadığı, idare mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 17.11.2008 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği….”açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Başsavcılık tarafından da Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine göre verilen para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasında, ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine, fenni mesule ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana para cezası verileceği kurala bağlanmış; anılan Yasa maddesinin itiraz merci olarak sulh ceza mahkemesini belirleyen beşinci fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 15.5.1997 tarihli ve E:1996/72, K:1997/51 sayılı kararıyla; bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümünün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmadığı, zira bu işlemlerin, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğu, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili olacağı, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı, idari bir işlemin bölünerek bir bölümünün idari yargının bir bölümünün de adli yargının denetimine bırakılmasında isabet bulunmadığı belirtilmek suretiyle iptal edilmiş olup, yasama organınca bu konuda düzenleme yapılmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararını gözeten Uyuşmazlık Mahkemesi, 3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesine göre verilen idari para cezalarına karşı açılan davaları, göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür.

30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde “(1) Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.

Aynı Kanunun 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak; idari para cezasına konu yapı ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın(mühürleme) da verildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği kuşkusuzdur.

Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesi ve aynı Kanunun 27. maddesine 5560 sayılı Kanun’la eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı açılacak davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya 1. İdare Mahkemesi’nin 30.1.2006 gün ve E:2006/80, K:2006/82 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.