Hukuk Bölümü         2000/41 E.  ,  2000/39 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : TEDAŞ Genel Müdürlüğü

            Vekili              : Av. İ.D.

            Davalı             : İçişleri Bakanlığı 

            OLAY             : Bingöl Elektrik Dağıtım Müessesesinde işçi olarak çalışan A.Ç.’ın, hat arızasının giderilmesi çalışması sırasında teröristlerin açtığı ateş sonucunda yaşamını yitirmesi nedeniyle mirasçıları tarafından TEDAŞ Genel Müdürlüğü aleyhine açılan tazminat davasında; ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ, 25.11.1996 gün ve E: 1995/ 4733, K:1996/1685 sayı ile, seçilen uzman bilirkişilerce olayda davalı TEDAŞ’ ın %30, İçişleri Bakanlığının %70 kusurlu olduğunun, ancak itirazlar üzerine alınan ek raporda, İçişleri Bakanlığına atfedilmiş olan %70 oranındaki kusurun teröristlere ait olduğunun saptandığı; Mahkemece ek raporun benimsendiği; davanın İçişleri Bakanlığına ihbar edildiğinden bahisle, toplam 5.016.318.623. –TL. maddi ve manevi tazminatın ölüm tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı TEDAŞ’ tan alınıp davacılara verilmesine hükmetmiş; bu karar, YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ’ nin “... teröristlere verilen kusurun belli bir kesiminden; Devletin, Anayasadan kaynaklanan, güvenliği sağlama ödevinin zorunlu bir sonucu olan yurttaşların can ve mal güvenliğini temin etme görevini yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulması gerekmesine; davanın dayanışmalı sorumluluk esasına dayanılarak açılmasına, Devletin (İçişleri Bakanlığının) hizmet kusuru niteliğindeki sorumluluğunun ve oranının ileride açılacak rücu davasında, ayrıca değerlendirilmesinin doğal bulunmasına göre...” yolundaki açıklamasını da içeren 28.3.1997 günlü, E: 1997/ 30, K: 1997/ 2282 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

            Anılan yargı kararı gereğince haksahiplerine toplam 7.722.804.207. – TL. ödemede bulunan TEDAŞ Genel Müdürlüğü, olayda %70 kusur ve sorumluluğu saptanan İçişleri Bakanlığından, idarelerince ödenen miktarın %70’i olan 5. 405.962.944.- liranın ödeme tarihinden ve ayrıca yapılmış bulunan yargılama giderlerinden payına düşen 249.980.500. – liranın da sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline 3533 sayılı Yasa hükümlerine göre Hakem sıfatıyla karar verilmesi istemiyle, 14.7.1997 gününde adli yargı yerinde alacak davası açmıştır.

            ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; (HAKEM SIFATIYLA) 4.3.1999 gün ve E: 1997/532, K:1999/ 23 sayı ile, Ankara 5. İş Mahkemesi’nin 1995/ 4733, 1996/1685  sayılı karar dosyasından, davacılar tarafından TEDAŞ aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açıldığının, İçişleri Bakanlığının iş mahkemesi kararında taraf olmadığının ve ihbar edilen olarak aleyhine hüküm kurulmadığının anlaşıldığı; olayda, İçişleri Bakanlığı aleyhine hüküm kurulmadığından, istenen tazminat rücu olmayıp davalının kusurundan kaynaklanan bir tazminat davası olduğu; kamunun güven ve düzenini sağlamakla görevli olan İçişleri Bakanlığının sorumluluğunun hizmet kusuruna dayandığı; hizmet kusurunun mevcut olup olmadığının tespit ve takdirinin ise idari yargıya ait bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, davacı TEDAŞ tarafından yapılan itirazın aynı MAHKEME’ ce 6.7.1999 günlü ek karar ile kesin olarak reddedilmesi suretiyle kesinleşmiştir.           

            TEDAŞ Genel Müdürlüğü, aynı istekle, 4.8.1999 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 4. İDARE MAHKEMESİ; 16.2.2000 gün ve E: 1999/ 760, K: 2000/159 sayı ile, Borçlar Kanununa göre hissesinden fazla ödemede bulunan tarafın diğerine rücu hakkının olduğu; bu itibarla, haksız iktisaptan doğan bir alacak niteliği taşıyan rücuan tazminat alacağına ilişkin davanın, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesinin gerekeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar ise, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. 

            İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Mustafa BİRDEN, Dr. Erol ALPAR ve Ertuğrul TAKA’nın katılımlarıyla yapılan 3 / 7 / 2000 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 USULE İLİŞKİN İNCELEME:

İdari yargı dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve dava dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan ve tazminatın tamamını ödemiş bulunan TEDAŞ Genel Müdürlüğü tarafından, idarelerince ödenen tazminattan kusur ve sorumluluğu oranındaki tutarın, davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığından rücuen tahsili isteminden ibarettir.

            Olayda, görevi esnasında teröristlerce öldürülen kurum işçisinin mirasçıları tarafından, TEDAŞ aleyhine tazminat davası açıldığı; mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapora göre, davalı TEDAŞ’ ın %30, İçişleri Bakanlığının %70 oranında kusurlu ve sorumlu olduklarının, ancak Mahkemece de benimsenen ek raporda İçişleri Bakanlığına atfedilen kusurun teröristlere yüklendiğinin, ölen işçinin ise kusursuz bulunduğunun saptandığı; dava  İçişleri  Bakanlığına  ihbar  edilmiş  ise  de,  müdahil   olmadığı;  mahkemece  dava  kabul edilerek, hükmedilen tazminatın tamamının davalı TEDAŞ’ a yüklendiği ve bu yoldaki kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

            Bu durumda:

            1- Olayda ölenin mirasçıları yönünden, tazminat isteğinin tamamen karşılanmış olması nedeniyle,tazminat davası bakımından ortada çözümsüz kalan ya da başka yargı merciinde dava edilmesi gereken bir uyuşmazlık kalmamıştır. Diğer bir ifadeyle, tazminata ilişkin bulunan birinci davada, İçişleri Bakanlığı davalı sıfatı taşımadığı gibi, bilirkişi raporunda işaret edilen sorumluluğun idare hukuku esaslarına göre idari yargı yerince saptanacağı yolunda bu kısma yönelik bir görevsizlik kararı da  verilmediğinden, idari yargıda çözümü gereken bir tam yargı davasından sözetmek olanaksızdır. 

            2-Destekten yoksun kalma nedeniyle açılan  tazminat davası tümüyle adli yargı yerinde çözümlendiğine ve kaybeden taraf davayı İçişleri Bakanlığına ihbar etmiş olduğuna göre, TEDAŞ tarafından İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan alacak davasının bir rücu davası olduğunun kabulü gerekir.

            Nitekim, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ nun 49. maddesinin birinci fıkrasında “ İki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde üçüncü şahsa rücu hakkı olduğu mülâhazasında bulunursa makamına kaim olarak davayı takip veya davada üçüncü şahıs sıfatıyla kendisine iltihak etmesi lüzumunu o şahsa ihbar edebilir” denilmekte; aynı Kanun’ un  51 . maddesinde  de

“ Üçüncü şahıs ihbar eden kimsenin makamına kaim olarak davayı takip veya davaya müdahale eylemediği halde bu hususu ihbar eden kimse davada bulunmaya mecburdur. Şu kadar ki ihbar tarihinden itibaren üçüncü şahsa karşı yalnız hilesinden veya ağır kusurundan mesuldür.” hükmüne yer verilmektedir.

Bu hükümlerden, davayı kaybettiği takdirde üçüncü kişiye rücu hakkı olduğunu düşünen tarafın, davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi  davaya müdahale etmez ya da ihbar edenin temsilcisi gibi davayı takip etmez ise, ihbar edenin davayı takip etmekle yükümlü olduğu; ancak, ihbar eden tarafın, davayı kaybetmesi halinde üçüncü kişi aleyhine rücu davası açabileceği ve davayı kaybetmesinden dolayı üçüncü kişiye karşı yalnız hilesi ve ağır kusurunun bulunması halinde sorumlu olacağı anlaşılmaktadır.

            Buna göre, dava ihbar edilen üçüncü kişinin istekli olmaması halinde, mahkemece hakkında davaya katılması ya da müdahil sıfatı kazanması yolunda hiçbir işlem yapılamayacağı gibi, aleyhine hüküm  verilmesine de olanak bulunmamaktadır.

            Şu halde, tazminat davasında kendisine dava ihbar edilmiş olmasına karşın müdahil olmayan ve davayı takip etmeyen üçüncü kişi konumundaki İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan rücuen alacak  davasında, davanın ihbarının hukuki sonuçları itibariyle, birinci davada aleyhine hüküm verilmiş olması koşulunun aranmayacağı açıktır.

             3- Tazminat davasının ihbar eden aleyhine sonuçlanması üzerine açılan rücu davasının konusunu oluşturan alacak, tazminat davasında bilirkişice saptanan kusur ve sorumluluk oranına göre ihbar edenin hissesinden fazla ödemede bulunduğu miktara, başka deyişle, müşterek sorumluluğu saptanan üçüncü kişiye ait hisseye ilişkin bulunmakta olup; ortada, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmamaktadır. 

Belirtilen tüm bu hususlara göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi; bu nedenle, Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir. 

            SONUÇ         : Davanın çözümünde ADLİ  YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 22. Asliye Hukuk  Mahkemesi’nin ( Hakem Sıfatıyla) 4.3.1999 günlü, E:1997/532, K:1999/23 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 3.7.2000 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ  ile karar verildi.