Hukuk Bölümü 2004/19 E., 2004/37 K.

  • UYUŞMAZLIĞA KONU İDARİ VE ADLİ YARGI MAHKEMELERİNDE AÇILAN DAVALARIN KONUSUNUN AYNI OLMAMASI
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN İLK İNCELEME YAPAMAMASI
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 14 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde mevsimlik işçi olarak çalışan davacı, 1992 yılından beri Genel Bütçenin ( 66 ) proğramı ödenekleri kapsamındaki geçici işçi kadrosunda istihdam edildiği halde 2000 yılında Döner Sermaye İşletmesi Bütçesi kapsamında düzenlenen hizmet akdi ile çalıştırıldığını; Hükümet ile Türk - İş arasında 26.10.2000 tarihinde imzalanan Protokole göre sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilecek geçici işçiler için, Genel Bütçenin ( 66 ) proğramı kapsamında 2000 yılında istihdam edilmiş olmak koşulu öngörüldüğünden mağdur edildiğini öne sürerek, 2000 yılında döner sermaye bütçesinde işe başlatıldığı tarihin Genel Bütçe olarak kabulüne ve her zaman her yıl vizeli çalıştığı geçici mevsimlik işçi kadrosunda çalışmış olarak aynen ifa kararı ile kabulüne karar verilmesi istemiyle, 22.12.2000 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

    ANKARA 6. İŞ MAHKEMESİ; 29.4.2002 gün ve E: 2001/7, K: 2002/812 sayı ile, ( aynen ) "İNCELEME VE GEREKÇE: Davacının işyeri kayıtları ve özlük dosyasıyla davayla ilgili tüm bilgi ve belgeler getirtilmiş ve deliller toplanmıştır.

    Davacı vekilinin yazılı ve sözlü iddia ve açıklamalarından davanın, davacının dava konusu devrede döner sermaye bütçesinde geçmiş çalışmalarının genel bütçede geçtiğinin tesbiti ve aynı zamanda Türk İş Başkanıyla Devlet Bakanı ve 5 Bakan tarafından imzalan protokolle öngörülen koşullara uygunluğun sağlanması ve giderek davacının daimi işçi kadrosuna geçirilmesinin temini istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

    Resen seçilen bilirkişi tarafından tanzim edilen dosyada mevcut 15.3.2002 tarihli raporda dosyadaki tüm deliller kapsamlı ve ayrıntılı biçimde irdelenip tartışılarak ve davacının işe girdiği tarihten itibaren çalışmalarının ait olduğu bütçelere bağlı hizmet süreleri belirtilerek sonuç olarak davacının haklı olduğu bildirilmiştir.

    Ancak davacının çalıştığı işyeri ve yaptığı işte değişiklik olmaksızın ücretinin ödendiği bütçenin değiştirildiği anlaşılan dava konusu devrede davacının genel bütçeye bağlı olarak çalıştığının tesbiti ve resmi belgelere dayanan durumun aksine bir karar verilmesi mümkün görülmemiştir.

    Davacının son olarak genel bütçe yerine döner sermaye bütçesine bağlı çalıştırılmış bulunması nedeniyle Devlet Bakanı ve beş bakan ile Türk İş Başkanı tarafından imzalanan 26.10.2000 tarihli protokolde öngörülen koşullar nedeniyle davacının daimi kadroya geçirilmediği anlaşılmaktadır.

    Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin benzer nitelikteki olayda verdiği 5.11.2001 tarih ve 2001/12986-17311 esas ve karar sayılı ilamında 'Toplu İş Sözleşmesi işveren veya işveren sendikalarıyla işçi sendikaları arasında bağıtlanabilir. İşçi konfederasyonunun Toplu İş Sözleşmesi niteliğinde protokol yapması mümkün değildir. Davacının sendika üyesi olsada bağlı bulunduğu konfederasyonun taraf olduğu protokol daimi işçi kadrosuna geçirilme yolunda normatif hüküm içeremez. Bu protokol işverenin yönetim hakkını kısıtlayamaz. Dolayısıyla işverenden işçinin daimi işçilik kadrosuna geçirme işlemi konusunda iş mahkemesinin kurucu bir karar vermesi sözkonusu olamaz' denilmektedir.

    Sözü edilen Yargıtay kararında belirtiliği üzere hernekadar işçi konfederasyonunun Toplu İş Sözleşmesi niteliğinde protokol yapması ve protokol ile idarenin düzenleme ve objektif ölçülere göre işlem tesis etmesi hak ve yetkisinin engellenmesi mümkün değil ise de ve dolayısıyla sözü edilen protokol geçersiz bulunmakta ise de adli yargı yerinde işvereni belli bir tasarrufta bulunmaya zorlayıcı bir karar verilmesi de mümkün değildir.

    Davacının daimi kadroya geçirilmesi yönünde istemi olmuş ve bu istemi reddeden bir idari işlem tesis edilmiş ise bu idari işlemin kazai yönden denetim yeri İdari Yargı'ya aittir. Bu nedenle davacının iddialarının haklı olup olmadığının hukuka aykırı bulunup bulunmadığının tesbiti ve daimi kadroya geçirilmemesi yönündeki işlemin iptali hususunda karar verme görev ve yetkisi İdari Yargı'ya ait olup Adli Yargı yerlerinden olan İş Mahkemesinde davacının daimi işçi kadrosuna geçirilmesi hususunda kurucu bir karar verilmesine olanak bulunmamaktadır.

    Açıklanan delil ve gerekçeler karşısında davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıda yazılı olduğu üzere hüküm oluşturulması uygun bulunmuştur.

    HÜKÜM: Bu gerekçe ile;

    1- Davanın REDDİNE..." karar vermiş; bu karar, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ'nin 16.9.2002 gün ve E: 2002/13728, K: 2002/15198 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

    Davacı, protokol kapsamına alınması İçin 7.11.2000 günlü dilekçe ile Enstitü Müdürlüğüne başvuruda bulunmuş ise de, 9.11.2000 günlü yazı ile verilen cevapta, protokolün kapsamı ve ne şekilde uygulanacağının belirli olmadığının, Kuruma intikal eden daimi işçi kadrosu bulunmadığının ve ilgilinin protokol kapsamına dahili için Müdürlüğün insiyatifinin olmadığının belirtilmesi üzerine, Genel Bütçenin ( 66 ) kaleminden ücret alan geçici mevsimlik işçi statüsünde çalışırken Döner Sermayeye bağlı geçici mevsimlik işçi statüsüne aktarılmasına ilişkin işlemin iptali ile döner sermayede işe başladığı tarihin Genel Bütçe olarak kabulüne ve işe girdiği statüye iadesine karar verilmesi istemiyle, 18.1.2001 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

    ANKARA 2. İDARE MAHKEMESİ; 22.5.2001 gün ve E:2001/31, K:2001/641 sayı ile, davacının işçi statüsünde çalışan bir eleman olduğu, ister süresi belirli olsun ister belirsiz olsun işlem 1475 sayılı İş Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi çerçevesinde olup idari bir işlem olmaması nedeniyle davanın idare mahkemelerinin görev alanına girmediği, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünün iş mahkemelerinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, DANIŞTAY ONİKİNCİ DAİRESİ'nin 28.2.2002 gün ve E: 2001/3527, K: 2002/672 sayılı kararıyla onanmak ve karar düzeltme isteği de aynı DAİRE'nin 17.10.2003 gün ve E: 2002/4033, K: 2003/2825 sayılı kararıyla reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Tülay TUĞCU'nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER,Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 1/7/2004 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU' nun 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR'ün başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 14. maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasa'nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

    Olayda, İdare Mahkemesi'nce görevsizlik kararı verilmiş olmasına karşılık, İş Mahkemesi'nce "davanın reddi" yolunda hüküm kurulmuş olması nedeniyle bu hükmün göreve ilişkin olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

    Hukukumuzda, hüküm fıkrası kararın aslı olarak kabul edilmekte ve maddi anlamda kesinlik, kural olarak, kararın yalnız hüküm fıkrasına hasredilmekte ise de; hüküm fıkrasının açık olmadığı, bir davanın usulden reddedilip reddedilmediğinin anlaşılamadığı ve gerekçenin sıkı sıkıya hüküm fıkrasına bağlı olduğu hallerde gerekçenin de " maddi anlamda kesinlik" ile ilgisinin olduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

    Buna göre İş Mahkemesi kararı incelendiğinde: davacının döner sermaye bütçesi kapsamındaki çalışmasının Genel Bütçe kapsamında geçtiğinin tespiti istemiyle açtığı dava ile, sözkonusu çalışmaya ilişkin hizmet akdinin Hükümet ile Türk- İş tarafından sürekli işçi kadroları hakkında imzalanan Protokol kapsamına uygunluğunun sağlanmasını ve bu suretle sürekli işçi kadrosuna geçirilmesini amaçladığı, ancak bu davada İş Mahkemesi'nce işçinin sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi yolunda kurucu bir karar verilemeyeceği gerekçesiyle "Davanın Reddine" şeklinde hüküm kurulduğuna göre, davanın esas yönünden reddedildiği anlaşılmaktadır.

    Anılan kararda, hernekadar "Davacının daimi kadroya geçirilmesi yönünde istemi olmuş ve bu istemi reddeden bir idari işlem tesis edilmiş ise bu işlemin kazai yönden denetim yeri İdari Yargı'ya aittir." şeklinde ifadeye yer verilmiş ise de; Mahkemece, olayda idari yargı yetkisine giren bir işlem var ise buna karşı idari yargı yerinde dava açılarak amaca ulaşabileceğine işaret edilmek suretiyle, davacı tarafa başka bir dava yolunun gösterildiği açıktır.

    Öte yandan, adli yargı yerinde "aynen ifa" hükmüne yönelik tespit davası açılmasına karşılık, idari yargı yerinde, Genel Bütçe kapsamında değil de döner sermaye kapsamında sözleşme yapılmasının iptali istemiyle dava açılmış olması nedeniyle, her iki yargı yerinde açılan davaların konularının da aynı olmadığı görülmektedir.

    Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığa konu edilen kararlardan biri göreve ilişkin bulunmadığı gibi davaların konuları da farklı olduğundan, 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerekmektedir.

    SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 1.7.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.