T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/767

KARAR NO  : 2019/901      

KARAR TR  : 23/12/2019

 

ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                          : A.A. Türk Sigorta Şirketi

          Vekili                             : Av. H.L.P.

          Davalı                           : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekilleri                        : Av. O.K. Av. N.Ö.E. Av. H.D.S.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından sigortalanan 34 V... plaka sayılı aracın, 20.01.2018 tarihinde, saat 04:30 sularında seyir halinde iken, yol ortasında siyah renkli asfalttan oluşan kaya parçasına çarpması sonucunda maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, meydana gelen trafik kazasında yolun bakım ve onarımından sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, araçta meydana gelen ve davacı şirket tarafından sigorta müşterisine ödenen 48.000,00-TL tutarındaki hasar bedelinin, davalıya başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL 9. İDARE MAHKEMESİ: 07.05.2019 gün ve E:2018/2336, K:2019/1074 sayılı dosyada "Dava; davacı şirket tarafından sigortalanan 34 V... plaka sayılı aracın, 20.01.2018 tarihinde, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, E-5 Güney Yan Yol üzerinde Şirinevler istikametinde gece saat 04:30 sularında seyir halinde iken, yol ortasında siyah renkli asfalttan oluşan kaya parçasına çarpması sonucunda maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, meydana gelen trafik kazasında yolun bakım ve onarımından sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, araçta meydana gelen ve davacı şirket tarafından sigorta müşterisine ödenen 48.000,00-TL tutarındaki hasar bedelinin, davalıya başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında; işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının, adli yargıda görüleceği hükme bağlanmıştır.

          Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirket tarafından sigortalanan aracın yolda bulunan kaya parçasına çarpması sonucu zarara uğradığı, söz konusu zararın oluşumunda idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Benzer bir uyuşmazlıkta, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin anılan hükmünün iptali istemiyle yapılan başvuruyu Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddeden, Anayasa Mahkemesinin 8/12/2011 tarih ve E:2011/124, K:2011/160 sayılı kararında; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir." yolundaki gerekçesi de dikkate alındığında, anılan yasada yer alan görev kuralının idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan davaları da kapsadığının kabulü zorunludur.

 

                         Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 08/04/2013 tarih ve E:2013/339, K:2013/524 sayılı kararı ile de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi çerçevesinde "Sigortalı araç için araç sahibine ödemede bulunan sigorta şirketince, zararın giderilmesi istemiyle idare aleyhine açılan davanın, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği" yolunda karar verilmiş olup, daha sonra verilen kararlar da aynı mahiyettedir.

          Bu durumda, yukarıda aktarılan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ve 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3-a ve 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" dair verdiği kararın istinaf başvurusunun 04/07/2019 tarih, E:2019/534, K:2019/537 sayılı ilamıyla reddedilerek kesinleştiği anlaşılmıştır.

          Davacı vekili aynı taleple bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.10.2019 gün ve E:2019/324 sayı ile "Dava, davalı belediyenin hizmet kusuru iddiasıyla meydana gelen zararın tazminine yönelik davacı sigorta tarafından dava dışı sigortalıyı ödenen ücretlerin rücuen tazminine ilişkin olarak açılmıştır.

          Uyap üzerinden celp edilen İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 2018/2336 E. Dosyasında yapılan yargılama neticesinde 07/05/2019 tarih 2019/1074 Karar Sayılı ilamı ile adli yargı görevli olduğundan görevsizlik Kararı verildiği kararın istinaf edildiği, istinaf neticesinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi'nin 2019/534 Esas 2019/537 Karar sayılı 04/07/2019 tarihli kesin kararı istinaf başvurusunun reddedildiği görülmüştür.

          Bilindiği üzere kamu kurumlan, idari hizmetlerin yürütülmesi sırasında üçüncü kişilere verdikleri zarardan dolayı sorumludurlar. Bu nedenle kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyenin kamu hizmetinin gerek yapılmasındaki, gerekse yürütülmesindeki kusurdan doğan zararlar, idari karar ve eylemlerden doğan zarar niteliğinde olduğundan, söz konusu zararların tazmini de ancak tam yargı davalarının konusu olabilirler. Tam yargı davaları ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.maddesi gereği idari yargının görev alanına girmektedir. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemelerinin benzer olaylara ilişkin kararlarında da hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar için idari yargının görevli olacağı kabul edilmiştir. Yapılan bu değerlendirme neticesinde davanın idari yargı görev alanında kaldığı kanaatine varılmıştır" gerekçesiyle "Dava dosyasındaki yargılamanın 2247 sayılı UMK m. 19/1 maddesi gereği durdurulmasına, her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine" karar vererek 01/11/2019 tarih ve 2019/324 E. sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 06.11.2019 tarihinde kaydedilmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Bölge Adliye Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının, ekindeki idari yargı dosyası bilgileri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

                         II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen ve davacı şirket tarafından sigortalanan aracın hasar görmesiyle sonuçlanan kaza sebebiyle, davalı kurumun kusurlu olduğu ileri sürülerek, ödenen hasar bedelinin rücuen tazmini istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

 

 

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.10.2019 gün ve E:2019/324 sayılı ara kararıyla yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.10.2019 gün ve E:2019/324 sayılı ara kararıyla yaptığı BAŞVURUNUN REDDİNE, 23/12/2019 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                         BOZER                         AKSU                          SONER

 

     

 

 

 

                                              Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ       ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.23.12.2019

 

ÜYE

Ahmet ARSLAN