T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

             

            ESAS NO      : 2018 / 642

            KARAR NO  : 2018 / 810

            KARAR TR   : 24.12.2018

 

ÖZET : Davacının Türk vatandaşı olup, aynı zamanda Lübnan kayıtlarında Lübnan vatandaşı olduğundan bahisle; davacının evlilik ve çifte vatandaşlık kaydının Türk Nüfus Kayıtlarına işlenmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kararının iptali istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : M.A.

Vekili           : Av. A.A.

Davalılar       : 1-İskenderun Nüfus Müdürlüğü

                       2-İçişleri Bakanlığı(İdari Yargıda)

 

O  L  A  Y    : Davacı vekili dilekçesinde;  müvekkilesi M.A.’un, halen Beyrut'ta yaşadığını,  aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunu,  Lübnan’da M. (M.) H. adı ile ve 1971 doğumlu olarak  kayıtlı bulunduğunu;  M.A.’un Türkiye'de 13.06.1975 Savur doğumlu olarak göründüğünü;  iki farklı kayda sahip kişinin aynı kişi olduğunu; bu hususta İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin, E:2016/2700 ve K:2017/364  sayılı ilamı ile "Türkiye cumhuriyeti nüfus kayıtlarında yer alan M.A. ile Lübnan Kayıtlarında yer alan M. H.'ın aynı kişi olduğunun tespiti"ne karar verildiğini,  bu kararın kesinleştiğini; kararın kesinleşmesine müteakip taraflarınca 22/08/2017 tarihli dilekçe ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne "evlilik kaydının ve yabancı vatandaşlık kaydının kayıtlara işlenmesi istemli" dilekçe yazıldığını; buna istinaden Genel Müdürlük tarafından "21/04/2011 tarih ve 38740 sayılı Genelgenin 2. maddesinin 2. fıkrasında bildirilen yetkili Türk Mahkemelerinden alınmış kayıt düzeltme kararını da ibraz etmesinin uygun olacağı...”nın belirtildiğini: bu nedenle, Genel Müdürlük cevabi yazısında belirtilen eksikliğin giderilmesi adına M.A.'un Türk Vatandaşlığı yanında aynı zamanda Lübnan Vatandaşı olduğunun tespit edilmesi adına işbu davayı açtıklarını ifade ederek; tüm delillerin toplanmış ve sunulmuş olması dolayısıyla dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmek üzere: 23108455008 TC nolu 13.06.1975 SAVUR doğumlu davacı M.A.'un aynı zamanda LÜBNAN vatandaşı olduğunun TÜRK NÜFUS KAYITLARINA İŞLENMESİNE, karar verilmesi istemiyle 31.10.2017 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSKENDERUN 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 7.12.2017 gün ve E:2017/335, K:2017/960 sayı ile, “(…)Dava, " Yabancı Ülke Vatandaşı Olduğunun Nüfus Kayıtlara İşlenmesi " davasıdır.

Somut olayda; davacının, Türkiye Cumhuriyeti kaydı ile Lübnan ülkesindeki kaydında aynı kişi olduğunun tespitine karar verildiği, nüfus müdürlüğüne yapmış olduğu başvuruda aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun da nüfus kayıtlarına işlenmesi talep ettiği bu talebin reddi üzerine Türk vatandaşı olan davacının aynı zamanda Lübnan Vatandaşı olduğunun nüfusa kayıt ve tesciline karar verilmesini, talep ettiği maddi kabul gereğidir.

Maddi olayın kabulü ile ile yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 44 ve aynı kanunun uygulamasına ilişkin yönetmeliğinin 80. maddesine göre Herhangi bir nedenle bir veya birden fazla yabancı devlet vatandaşlığını kazanan ve bu yolda yazılı bildirimde bulunan Türk vatandaşı hakkında yapılacak inceleme sonucunda, aile kütüklerindeki kimlik bilgileri ile ibraz ettiği yabancı devlet vatandaşlığı kimlik belgesindeki bilgilerin karşılaştırılması sonucu, aynı kişi olduğunun tespiti halinde nüfus kaydına çok vatandaşlığa sahip olduğuna dair açıklama yapılır. Aynı yönetmeliğin 83. Maddesine göre; herhangi bir nedenle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan ve form dilekçe ile nüfus müdürlüklerine ya da dış temsilciliklere bildirimde bulunan Türk vatandaşlarının çok vatandaşlık işlemleri nüfus müdürlüklerince yürütülür.

Yukarıda anılan yönetmeliğe göre çok vatandaşlık durumunun tespit ve tescili nüfus idaresine verilmiş idari bir görevdir.

Aynı kişi olduğuna dair tespit kararı üzerine Türk vatandaşı olan davacının aynı zamanda Lübnan Vatandaşı olduğunun nüfusa kayıt ve tescili talep edilmiş ise de idarece bu talep yönünde de karar alınması gerektiğinden bahisle talebin kabul edilmemesi üzerine, davacı eldeki dava ile bu durumun nüfus kayıtlarına tescilini sağlamayı amaçlamaktadır. Davacının bu talebi ile esasen idari bir işlem ile elde edeceği menfaati sağlamak üzere adli yargıda açılan idareye işlem tesis edilmesini sağlayan dava niteliğindedir.

Kural olarak adli yargı yerinde idareyi belirli yönde işlem yapmaya zorlayıcı karar verilemez. Davacı, davalı idarece yapılmayan işlemin yapılmasını istediğine göre böyle bir uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı olmayıp 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/1-b maddesi gereğince kamu hukuku kuralları içerisinde inceleme yapacak olan idari yargı yeridir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 30/03/2013 tarih ve 2012/18712 Esas - 2013/1341 Karar sayılı ilamı aynı yönde Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 11/04/2017 tarih ve 2017/1288 Esas - 2017/5378 Karar, 16/03/2017/2017/1152 Esas-2017/3814 Karar sayılı ilamları) Dava şartı niteliğinde olan  ( Görev ) yargı yolunun caiz olup olmadığı hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmelidir.

Bunun ötesinde; davacının talebi esasdan incelendiğinde mahkememizce her şeyden önce davacının yabancı ülke vatandaşlığı yönünden bir tespit yapılması zorunludur. bilindiği üzere vatandaşlık ilgili ülkenin egemenlik alanına ilişkin olup nasıl kazanılacağı veya bir kişinin nasıl o ülkenin vatandaşı olacağı ancak o ülke tarafından kabul edilen bir statü ile mümkün olup Türk mahkemelerince bir kişinin başka bir ülkenin vatandaşı olduğunun tespiti yargı yetkisi kapsamı dışında kalmaktadır.

Eda hükmü aynı zamanda bir tespit hükmü olup davacının talebi doğrultusunda davacının aynı zamanda Lübnan vatandaşı olarak nüfus kayıtlarına tesciline karar verilmesi halinde mahkememizce davacının Lübnan vatandaşı olduğu da tespit edileceğinden statü olan yabancı ülke vatandaşlığına dair idari bir işleme esas teşkil etmek üzere adli yargıda tespit kararı verilemesi mümkün değildir. Zira; idari işleme karşı açılacak davada bu husus tespit edilebilir. Başka bir ifade ile adli yargı tarafından idareyi belli biçimde işlem yapmaya zorlayıcı nitelikte karar verilmesi doğru değildir. ('Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 31/05/2017 tarih ve 2017/576 Esas - 2017/547Karar sayılı ilamı, (Yargıtay 18. HDB'nın 28/04/2016 tarih ve 2015/8474 Esas - 2016/6835 Karar sayılı ilamı ) Bu nedenle davacının aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun nüfus kayıtlarına tesciline karar verilmesi mümkün değildir. Bu husus mahkememiz yargı yetkisi kapsamı dışındadır.

Bu kapsamda; her iki değişik gerekçe ile davacının davasının dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak oluşan ve vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;

1-Davacının davasının DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,(…)” karar vermiş, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi: 23.2.2018 gün ve E:2018/168, K:2018/184 sayı ile, “(…)Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen dava, Türk Vatandaşı olan davacının aynı zamanda Lübnan Vatandaşı olması nedeniyle nüfus kayıtlarına Lübnan vatandaşı da olduğunun işlenmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece; nüfus kayıtlarına çoklu vatandaşlığın işlenmesi hususunun Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 44 ve aynı kanunun uygulamasına İlişkin yönetmeliğinin 80. maddesine göre idari işlem niteliğinde olduğu, nüfus müdürlüğünce talebin reddedilmesi halinde de idari yargıda dava açılması gerektiğinden dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiştir.

Vatandaşlık Kanunu'nun 6. maddesinde soy bağına bağlı olarak vatandaşlığın kendiliğinden kazanılacağı, 7. maddesinde; Türk vatandaşı olan anadan doğan çocukların doğumla birlikte Türk vatandaşlığını kendiliğinden kazanacakları, Vatandaşlık Yönetmeliği'nin 8. maddesine göre; yurt dışında yaşayan ve onsekiz yaşını tamamladığı halde doğumuna ilişkin bildirimde bulunulmayan kişilerin aile kütüğüne tescili, Türk vatandaşı ana veya babadan dolayı Türk vatandaşlığını kazandıklarının, Bakanlıkça yapılacak inceleme sonucunda tespiti halinde mümkün olduğu, aynı yönetmeliğin 63. maddesine göre; bir kişinin Türk vatandaşı olup olmadığı konusunda tereddüte düşüldüğü takdirde bu hususun Bakanlıktan sorulacağı, aynı maddenin ikinci fıkrasında, ana veya babadan dolayı Türk vatandaşı olduğu iddiasında bulunan kişinin, iddiasını kanıtlayacak her türlü bilgi ve belge ibraz edebileceği, kişinin, tıbbi raporlara dayanılarak mahkemece verilmiş olan tespit kararı da ibraz edebileceği, herhangi bir belge ibraz edilememesi veya ibraz edilen belgelerle iddia edilen ana ya da baba arasında bağ kurulamaması durumunda talebin reddedileceği, aynı yönetmeliğin 64. maddesinde Türk vatandaşlığının kazanılması, kaybı, ispatı ve çok vatandaşlığa ilişkin başvuruların yurt içinde yerleşim yerinin bulunduğu valiliğe, yurt dışında ise dış temsilciliklere bizzat veya bu hakkın kullanılmasına ilişkin özel vekâletname ile yapılacağı, aynı maddenin 3. fıkrasında, yurt içinde çok vatandaşlığın tesciline yönelik bildirimler doğrudan yerleşim yerinin bulunduğu nüfus müdürlüğüne de yapılabileceği, aynı yönetmeliğin 80. maddesine göre; herhangi bir nedenle bir veya birden fazla yabancı devlet vatandaşlığını kazanan ve bu yolda yazılı bildirimde bulunan Türk vatandaşı hakkında yapılacak inceleme sonucunda, aile kütüklerindeki kimlik bilgileri ile ibraz ettiği yabancı devlet vatandaşlığı kimlik belgesindeki bilgilerin karşılaştırılması sonucu, aynı kişi olduğunun tespiti halinde nüfus kaydına çok vatandaşlığa sahip olduğuna dair açıklama yapılacağı, yine aynı yönetmeliğin 85. maddesine göre; çok vatandaşlığa sahip olan kişinin vatandaşlık işlemleri için ibraz ettiği yabancı devlet vatandaşlığını gösteren kimlik belgesindeki bilgiler ile aile kütüğündeki kimlik bilgilerinin farklı olması halinde vatandaşlık işlemlerinin yapılmayacağı, farklı kimlik bilgilerine sahip olan kişinin, aynı kişi olduğuna dair Türk mahkemelerince verilmiş tespit kararını ibraz etmesi halinde talebi yeniden değerlendirileceği hususları hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, davacı taraf, hem Türk vatandaşı, hem de Lübnan vatandaşı olduğunu iddia etmek suretiyle, davacı M.A.'un aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun Türk Nüfus Kayıtlarına işlenmesi talebinde bulunmaktadır. Davacı tarafın, asıl amacı çok vatandaşlık halinin, Vatandaşlık Kanunu'nun 44. ve yönetmeliğin 80. maddesi uyarınca nüfus kayıtlarına aktarılmasına ilişkindir.

Esasen, idari bir işleme esas olmak üzere adli yargıda tespit kararı verilemez. Meğer ki, yönetmeliğin 85. maddesinde düzenlendiği gibi, bu konuda açık bir yasal düzenleme mevcut olsun. Diğer yandan, her dava gibi tespit davasının açılması da hukuki yarar şartına bağlıdır. İdareye müracaat ile elde edilebilecek bir hukuki menfaatin davaya konu edilmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Yukarıda alıntılanan yasal düzenlemelere göre ve özellikle yönetmeliğin 85. maddesine göre, çoklu vatandaşlık halinin, nüfus kayıtlarına yansıtılması amacıyla idareye yönelik gerçekleştirilen müracaatın sonuçlanmasının, aynı kişi olunduğunun tespitine dair mahkeme kararına ihtiyaç göstermesi halinde, ancak, ilgili kişinin dava açmakta hukuki yararının mevcut olduğundan bahsedilebilir.

Davacı tarafından aynı kişi olduğunun tespitine daha önceden karar verilmiş ve kararın kesinleşmiş olduğu, kesinleşen bu karar ile idareye müracaat etmesi gerektiği, şayet idarece işlem yapılmaz ise idari işlemin iptali için idare mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.

Açılan dava nüfus kayıtlarında düzeltilecek bir dava olmayıp idari bir işlem niteliğindedir.

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Gen.Müd.nün 21/04/2011 tarih 38740 sayılı genelgesinde;

"1- Dış temsilciliklerce yapılacak işlemler:....

2. Nüfus Müdürlüklerince yapılacak işlemler:

Dış temsilciliklerce çok vatandaşlığın tesciline ilişkin nüfus müdürlüklerine iletilen yazılarda, yukarıda belirtilen şekilde açıklama bulunması kaydıyla müracaat makamından ayrıca kimlik belgesi veya benzeri bir belge istenmeyecek ve kimlik bilgilerinin karşılaştırılmasında doğum belgesi veya yabancı kimlik belgesi ile birlikte form dilekçede bulunan kimlik bilgileri esas alınacaktır.

Nüfus müdürlüklerine doğrudan çok vatandaşlık başvurularında ise ibraz edilen doğum belgesi veya kimlik belgesi dışında başka bir belge istenmeyecek ve kimlik bilgilerinin karşılaştırılmasında ibraz edilen belge ile birlikte form dilekçede bulunan bilgiler esas alınacaktır.

Diğer taraftan 5901 Sayılı Kanunun Uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğin 85 inci maddesi uyarınca ibraz edilen tespit kararlarının değerlendirilmesinde aşağıda belirtilen kriterler esas alınacaktır.

1) Çok vatandaşlık bildiriminde bulunan ve kimlik bilgilerinin karşılaştırılması sonucunda; adı, soyadı, baba ve ana adında bütünlüğü bozmayan harf değişiklikleri veya uyruğunda bulunduğu diğer devlet alfabesinden kaynaklı yazılış farklılığı nedeniyle talebi reddedilen kişilerin ibraz ettikleri tespit kararları işleme konularak nüfus kayıtlarına çok vatandaşlığa sahip olduklarına dair açıklama yapılacaktır.

2) Çok vatandaşlığa sahip olduğuna dair bildirimde bulunan kişinin Türkiye'deki nüfus kaydında bulunan adı, soyadı, ana adı, baba adı, doğum yeri, doğum tarihi ile yabancı kimliğinde bulunan adı, soyadı, ana adı, baba adı, doğum yeri, doğum tarihi birbirinden farklı ise çok vatandaşlık işlemi yapılmayacaktır. Ancak ilgili tarafından tespit kararı ile birlikte yetkili Türk mahkemelerinden alınmış kayıt düzeltme kararının ibraz edilmesi halinde çok vatandaşlık işlemi yapılacaktır.

Bilgi edinilmesini ve çok vatandaşlık işlemlerinde bu genelgede belirtilen esaslara göre işlem yapılması yolunda bilgi ve gereğini önemle arz ve rica ederim." şeklindedir.

Davacı vekilinin gerekçe yaptığı ve dava açmasına sebep olarak gösterdiği genelgenin incelenmesinde de yabancı ülkenin vatandaşlığının nüfusa işlenmesi için mahkeme kararının getirilmesinin gerektiğinin belirtilmediği, genelgede nüfus bilgilerinde uygunluk bulunmaması halinde aynı kişi olduğunun tespiti halinde tespit kararı ile birlikte kayıt düzeltme kararının ibraz edilmesi gerektiğinin belirtildiği, davacının ise işbu davada kayıt düzeltme davası açmadığı, davacının açıkça T.C.Nüfus kayıtlarına Lübnan vatandaşı olduğunun işlenmesi davası açmış olduğu, bu işleminde idari bir işlem olması nedeniyle mahkemenin görev yönünden dava şartı eksikliğinden vermiş olduğu ret kararının yerinde ve usule uygun olduğu kanaatine varılmıştır.

Bu itibarla; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki delillerle çelişmeyen tespit ve değerlendirmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve re'sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İskenderun 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/12/2017 tarih ve 2017/335 Esas, 2017/960 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-l maddesi uyarınca, ESASTAN REDDİNE…” kesin olarak karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa,  dava dilekçesinin konu kısmında "Kayıt Düzeltim İstemi" dedikten sonra, dilekçenin sonuç kısmında "13/06/1975 doğumlu davacı M.A.'un aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun Türk nüfus kayıtlarına işlenmesine," karar verilmesi istemiyle İskenderun Nüfus Müdürlüğüne karşı idari yargı yerinde dava açmış; Hatay İdare Mahkemesi; 26.12.2017 gün ve E: 2017/3040, K:2017/2760 sayı ile, “(…)davacının isteminin, dilekçenin konu kısmında "Kayıt Düzeltim İstemi" şeklinde, sonuç kısmında ise "13/06/1975 doğumlu davacı M.A.'un aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun Türk nüfus kayıtlarına işlenmesine," şeklinde mahkemeden idari işlem tesisi niteliğinde yargı kararı verilmesi talebinde bulunulduğu, idare mahkemelerinde icrai niteliği olan, hukuk aleminde sonuç doğuran işlemlerin tarih ve sayısının belirtilerek iptalinin istenebileceği, Mahkemeden idari işlem tesisi şeklinde veya tespit yapılması şeklinde talep de bulunulamayacağı, öte yandan dava dilekçelerinde, iptali istenen idari işlemin hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak belirtilmesi gerektiği açık olup, davacının "evlilik kaydının ve yabancı vatandaşlık kaydının kayıtlara işlenmesi" istemi ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne 22/08/2017 tarihli bir başvurusunun bulunduğu anlaşılmakla, söz konusu başvurunun ve bu başvuruya ilişkin cevabın dava dilekçesine eklenmediğinin görüldüğü, kaldı ki davacının başvurusu üzerine idarenin tesis etmiş olduğu işlemin iptalinin istenilip istenilmediğinin de anlaşılamadığından, bu haliyle dava dilekçesinin 2577 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde aranan koşulları taşımadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacı tarafından idari işlem niteliğinde karar verilmesine yönelik taleplerin yer almadığı, doğrudan iptal isteminden bahsedilmek kaydıyla iptali istenilen işlem ve/veya işlemlerin tarih ve sayısı açıkça belirtilmek suretiyle dava konusunun açık ve net olarak ortaya konulduğu, aynı zamanda dava konusu edilmek istenilen işlemin(idareye yapılan başvurunun) de dilekçeye eklendiği yeni bir dilekçe ile tekrar dava açılmak üzere işbu dilekçenin reddi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, dava dilekçesinin (…) reddine…” karar vermiştir.

Davacı vekili bunun üzerine dilekçesini yenileyerek; emsal Bölge Adliye Mahkemesi kararı ışığında; müvekkilinin aynı kişi olduğunun tespitine dair kararın kesinleşmesine müteakip taraflarınca  22/08/2017 tarihli dilekçe ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne,  “evlilik kaydının ve yabancı vatandaşlık kaydının kayıtlara işlenmesi istemli" dilekçe yazıldığını;  bu dilekçeye istinaden Genel Müdürlük tarafından "21/04/2011 tarih ve 38740 sayılı Genelgenin 2. maddesinin 2. fıkrasında bildirilen yetkili Türk Mahkemelerinden alınmış kayıt düzeltme kararını da ibraz etmesinin uygun olacağı..."nın belirtildiğini;  bu nedenle,  ekte de sundukları  Genel Müdürlük cevabi yazısında belirtilen eksikliğin giderilmesi adına M.A.'un Türk Vatandaşlığı yanında aynı zamanda Lübnan Vatandaşı olduğunun tespit edilmesi adına İskenderun 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/335 E. Sayılı dosyası ile kayıt düzeltim davası açtıklarını; bu davanın konusunun, müvekkili davacının Türk Nüfus kayıtlarında Lübnan Vatandaşı olduğunun da işlenmesi üzerine olduğunu ifade ederek; müvekkili davacının davalı kuruma yaptığı 22.08.2017 tarihli evlilik kaydının ve çifte vatandaşlık kaydının işlenmesine dair yazılı taleplerine karşı davalı kurum tarafından verilen 16/10/2017 tarihli 71721457-522-115539 sayılı kararının iptaline karar verilmesi istemiyle, Nüfus Ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne karşı  idari yargı yerinde dava açmıştır.

Hatay 1.İdare Mahkemesi: 26.4.2018 gün ve E:2018/685, K:2018/572 sayı ile, uyuşmazlığın çözümünde İçişleri Bakanlığı Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü'nün bulunduğu yerdeki Ankara İdare Mahkemesi'nin yetkili olduğu gerekçesiyle;  2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Ankara İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

Ankara İdare Mahkemesi İçişleri Bakanlığını hasım mevkiine almıştır.

ANKARA 5.İDARE MAHKEMESİ; 31.5.2018 gün ve E:2018/1067 sayı ile, “(…)5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun "Kayıt düzeltilmesi" başlıklı 35 inci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde "Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz." hükmü; "Nüfus davaları" başlıklı 36 ncı maddesinin 1-a bendinde, "Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ... tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır." hükmü bulunmaktadır.

Uyuşmazlıkta, davacı tarafından davalı idareye 22/08/2017 tarihli dilekçe ile yapılan başvuruda, "aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun da (çifte vatandaşlık) nüfus  kayıtlarına şerh edilmesini" talep ettiği; davalı idarenin 16/10/2017 tarihli ve 115539 sayılı yazısı ile 21/04/2011 tarihli ve 38740 sayılı genelge gerekçe gösterilerek çok vatandaşlık açıklama kaydının tescili için Türk Mahkemelerinden alınmış kayıt düzeltme kararının ibraz edilmesi gerektiği belirtilerek davacının başvurusunun reddedilmesi üzerine davacı tarafından adli yargıda "aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun nüfusa kayıt ve tesciline karar verilmesi" istemiyle dava açıldığı; bu davada uyuşmazlığı çözümlemekle idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle        reddine karar verildiği; davacı tarafından bu kez, "Türk Mahkemelerinden alınmış kayıt düzeltimine dair yargı kararını elde etmek için" bakılan davanın açıldığı; davacının isteminin aynı zamanda Lübnan vatandaşı olduğunun nüfus kayıtlarına tescil edilmesine yönelik bir karar elde etmeye yönelik olduğu, bu itibarla nüfus kütüğü kaydında düzeltme yapılmasına karar verilmesi isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 24.12.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının halen Beyrut'ta yaşayan Türk vatandaşı olduğu, aynı zamanda Lübnan kayıtlarında M. (M.) H. olarak kayıtlı Lübnan vatandaşı olduğundan bahisle;  adli yargı yerinde, Türk vatandaşı olan davacının aynı zamanda Lübnan Vatandaşı olduğunun “Türk Nüfus Kayıtlarına İşlenmesine”; idari yargı yerinde ise; davacının evlilik ve çifte vatandaşlık kaydının işlenmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün 16/10/2017 gün ve  71721457-522-115539 sayılı kararının iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 3.maddesinde, “Çok vatandaşlık”, Türk vatandaşının aynı anda birden çok vatandaşlığa sahip olması şeklinde tanımlanmış; 6. maddesinde soy bağına bağlı olarak vatandaşlığın kendiliğinden kazanılacağı;  7. maddesinde, Türk vatandaşı olan anadan doğan çocukların doğumla birlikte Türk vatandaşlığını kendiliğinden kazanacakları belirtilmiş, “Çok vatandaşlık” başlıklı 44.maddesinde; “ (1) Herhangi bir nedenle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişilerin, bu durumlarına ilişkin belgeleri ibraz etmeleri ve yapılacak inceleme sonucunda kayden aynı kişiler olduklarının tespiti halinde, nüfus aile kütüklerindeki kayıtlarına çok vatandaşlığa sahip olduklarına dair açıklama yapılır.” denilmiş; 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 46 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmış olan Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesine göre; yurt dışında yaşayan ve onsekiz yaşını tamamladığı halde doğumuna ilişkin bildirimde bulunulmayan kişilerin aile kütüğüne tescili, Türk vatandaşı ana veya babadan dolayı Türk vatandaşlığını kazandıklarının, Bakanlıkça yapılacak inceleme sonucunda tespiti halinde mümkün olduğu;  aynı Yönetmeliğin 63. maddesine göre; bir kişinin Türk vatandaşı olup olmadığı konusunda tereddüte düşüldüğü takdirde bu hususun Bakanlıktan sorulacağı, ana veya babadan dolayı Türk vatandaşı olduğu iddiasında bulunan kişinin, iddiasını kanıtlayacak her türlü bilgi ve belge ibraz edebileceği;  kişinin, tıbbi raporlara dayanılarak mahkemece verilmiş olan tespit kararı da ibraz edebileceği,  herhangi bir belge ibraz edilememesi veya ibraz edilen belgelerle iddia edilen ana ya da baba arasında bağ kurulamaması durumunda talebin reddedileceği;  Yönetmeliğin 64. maddesinde, Türk vatandaşlığının kazanılması, kaybı, ispatı ve çok vatandaşlığa ilişkin başvuruların yurt içinde yerleşim yerinin bulunduğu valiliğe, yurt dışında ise dış temsilciliklere bizzat veya bu hakkın kullanılmasına ilişkin özel vekâletname ile yapılacağı;  yurt içinde çok vatandaşlığın tesciline yönelik bildirimlerin doğrudan yerleşim yerinin bulunduğu nüfus müdürlüğüne de yapılabileceği;  Yönetmeliğin 80. maddesine göre; herhangi bir nedenle bir veya birden fazla yabancı devlet vatandaşlığını kazanan ve bu yolda yazılı bildirimde bulunan Türk vatandaşı hakkında yapılacak inceleme sonucunda, aile kütüklerindeki kimlik bilgileri ile ibraz ettiği yabancı devlet vatandaşlığı kimlik belgesindeki bilgilerin karşılaştırılması sonucu, aynı kişi olduğunun tespiti halinde nüfus kaydına çok vatandaşlığa sahip olduğuna dair açıklama yapılacağı;  Yönetmeliğin “Çok vatandaşlığa ilişkin bildirimlerde nüfus müdürlüğünce yapılacak işlemler ve uygulanacak esaslar” başlıklı 83.maddesinde; herhangi bir nedenle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan ve form dilekçe ile nüfus müdürlüklerine ya da dış temsilciliklere bildirimde bulunan Türk vatandaşlarının çok vatandaşlık işlemlerinin nüfus müdürlüklerince yürütüleceği; bildirim üzerine nüfus müdürlüğünce, ilgili kişilerin nüfus kayıtlarında yer alan adı, soyadı, doğum tarihi ve cinsiyet bilgileri ile sahip oldukları diğer devlet vatandaşlığını gösteren belgelerde yer alan kimlik bilgilerinin karşılaştırılacağı;  yapılan karşılaştırma sonucunda kimlik bilgilerinin uyması halinde ilgili veri giriş formunun düzenleneceği ve nüfus kaydına gerekli açıklamanın yapılacağı;  çok vatandaşlığa ait bildirim formuna diğer olaylar kütüğünden numara verileceği ve dayanak belgeleri ile birlikte muhafaza edileceği;  kimlik bilgilerinin farklı olması halinde bu kişilerin taleplerinin reddedileceği;  yabancı devlet vatandaşlığının kazanılması sırasında yabancı ad ve soyadının seçildiğini gösteren yetkili makamlarca verilmiş belge ibraz edilmesi halinde, çok vatandaşlık işlemi yapılan kişinin nüfus kaydına almış olduğu yabancı ad ve soyadının da işleneceği;  çok vatandaşlığa sahip olduğu halde bu yolda bildirimde bulunmayan Türk vatandaşlarının diğer devlet vatandaşlığı ile yapmış oldukları nüfus olaylarının, nüfus kayıtlarına işlenmeyeceği;  yine aynı Yönetmeliğin 85. maddesine göre; çok vatandaşlığa sahip olan kişinin vatandaşlık işlemleri için ibraz ettiği yabancı devlet vatandaşlığını gösteren kimlik belgesindeki bilgiler ile aile kütüğündeki kimlik bilgilerinin farklı olması halinde vatandaşlık işlemlerinin yapılmayacağı, farklı kimlik bilgilerine sahip olan kişinin, aynı kişi olduğuna dair Türk mahkemelerince verilmiş tespit kararını ibraz etmesi halinde talebin yeniden değerlendirileceği hususları hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan;  5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun, “Kayıt düzeltilmesi” başlıklı 35.maddesinde; “(1) Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.(…)” hükmüne;  

Nüfus davaları” başlıklı 36. maddesinde;  “(1) Mahkeme kararı ile yapılan kayıt düzeltmelerinde aşağıdaki usûllere uyulur:

a) Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları (..) nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır.

b) (Değişik: 19/10/2017-7039/9 md.) Haklı sebeplerin bulunması hâlinde aynı konuya ilişkin düzeltme yapılması hâkimden istenebilir. Ad değişikliği hâlinde, nüfus müdürlüğü bu kişinin çocuklarının baba veya ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eşin ve ergin olmayan çocukların soyadını da düzeltir.

c) Tespit davaları, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder.

(2) Kişilerin başkasına ait kaydı kullandıklarına ilişkin başvurular Bakanlıkça incelenip sonuçlandırılır.” Hükmüne yer verilmiş;

4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanmış olan “Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”in 4/g) maddesinde; “Çok vatandaşlık: Bir kişinin Türk vatandaşlığından başka bir ya da birden fazla vatandaşlığa sahip olmasını,  ifade eder şeklinde tanımlanmış; Yönetmeliğin Çok vatandaşlığa sahip olan kişilerin tescili, başlıklı 51.maddesinde, “ (1) Türk vatandaşlığını muhafaza kaydıyla yabancı devlet vatandaşlığına geçmesine veya izin almaksızın kazanmış olduğu yabancı devlet vatandaşlığının yanı sıra Türk vatandaşlığını korumasına izin verilen ya da iradesi dışında yabancı devlet vatandaşlığını kazanmış kişilerin bu durumları bildirim formuna dayanılarak diğer kişisel durum değişiklikleri alanına işlenir.”; Çok vatandaşlığa sahip olan kişilerin nüfus olaylarının tescili başlıklı 52.maddesinde;  “(1) Çok vatandaşlığa sahip olan kişilerin, vatandaşlığını taşıdıkları diğer devlet kimliği ile yapmış oldukları evlenme ve boşanma gibi kişisel durum değişikliklerinin aile kütüklerine tescil edilebilmesi için; a) Tescili istenen olayın Türk hukukuna uygun olarak gerçekleşmesi, b) İlgili kişinin bizzat veya bu hakkın kullanılmasına ilişkin vekillik belgesi ile yazılı olarak talepte bulunması, c) Nüfus kayıtlarında çok vatandaşlığa sahip olduğuna dair açıklama bulunması, ç) Aynı kişi olduğunun tespit edilmesi, zorunludur.”; “Kayıt Düzeltme” üst başlığı altında yer alan Dava açma yetkisi, başlıklı 60.maddesinde; “(1) Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları Cumhuriyet savcısı ve nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır. (2) Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir. (3) Tespit davaları, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder.”; “Kayıt düzeltme kararlarının tesciline ilişkin esaslar” başlıklı 64. Maddesinde; “(1) Kayıt düzeltme kararlarının aile kütüklerine tesciline ilişkin esaslar aşağıda belirtilmiştir: a) Soyadını düzelttiren veya değiştiren erkek ise; mahkeme kararında bir açıklama aranmaksızın, kendisi ile birlikte varsa karısının ve karar tarihinde ergin olmayan çocuklarının da soyadları düzeltilir veya değiştirilir. Soyadını düzelttiren veya değiştiren kadın ise; kendisinin ve karar tarihinde ergin olmayan evlilik dışı doğmuş çocukları varsa onların da soyadları düzeltilir veya değiştirilir. b) Adını düzelttiren ya da değiştiren kişinin çocukları var ise mahkeme kararında bu işleme ilişkin herhangi bir hüküm aranmaksızın çocukların kaydındaki ana veya baba adları da düzeltilir veya değiştirilir. Baba veya ana adının düzeltilmesinden veya değiştirilmesinden önce yer değiştirme, evlenme, evlat edinme gibi nedenlerle bu haneden gitmiş olan ergin çocukların nüfus kayıtlarında gerekli düzeltme işlemi, kararı tescil eden nüfus müdürlüğü tarafından ilgililerin gittikleri yerlerdeki kayıtlarında da yapılır. c) Doğum tarihini, ad veya soyadını değiştiren askerlik çağında ise yapılan işlemler nüfus müdürlüğünce yedi gün içinde askerlik şubesine bildirilir. ç) Doğum tarihinin mahkeme kararı ile düzeltilmesinde: 1) Ay ve günü baki ya da saklı kalması şeklinde veya ay ve günden bahsedilmeden yalnızca yılın düzeltilmesi şeklinde karar verilmesi halinde doğum tarihlerinin eski ay ve günü düzeltilmiş yılı ile birlikte tescil edilir. 2) Aile kütüğünde doğum tarihi ay ve günsüz olarak yalnızca yıl şeklinde yazılmış ise tescil tarihi itibariyle engel bulunmaması ve kişinin talep etmesi halinde Kanunun 39 uncu maddesindeki esaslar çerçevesinde ay ve gün ilavesi yapılır.” denilmiş; Yönetmeliğin 167.maddesinde ise, Yabancı resmî makamlarca verilmiş olan belgelerin ne şekilde işleme alınacağı açıklanmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden, Türk vatandaşı olan ve Türkiye'de 13.06.1975 Savur doğumlu olarak görünen davacının halen Beyrut'ta yaşadığı,  aynı zamanda M. (M.) H. adı ile 1971 doğumlu olarak kayıtlı Lübnan vatandaşı olduğu; İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin, E:2016/2700 ve K:2017/364 sayılı ilamı ile "Türkiye cumhuriyeti nüfus kayıtlarında yer alan M.A. ile Lübnan Kayıtlarında yer alan M. H.'ın aynı kişi olduğunun tespiti"ne karar verildiği;   bu kararın kesinleşmesinden sonra 22/08/2017 tarihli dilekçe ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne başvurularak "evlilik kaydının ve yabancı vatandaşlık kaydının kayıtlara işlenmesi”nin istenildiği;  İdarece,  "21/04/2011 tarih ve 38740 sayılı Genelgenin 2. maddesinin 2. fıkrasında bildirilen yetkili Türk Mahkemelerinden alınmış kayıt düzeltme kararını da ibraz etmesinin uygun olacağı...” gerekçesiyle davacı tarafın isteminin karşılanmadığı; bunun üzerine davacının vekili tarafından adli yargı yerinde; TC vatandaşı olan davacının aynı zamanda Lübnan Vatandaşı Olduğunun Türk Nüfus Kayıtlarına İşlenmesine, karar verilmesi istemiyle; idari yargı yerinde ise; idare mahkemesince verilen dilekçe ret kararı doğrultusunda; davacının davalı kuruma yaptığı 22.08.2017 tarihli,  evlilik kaydının ve çifte vatandaşlık kaydının işlenmesine ilişkin istemlerinin reddine ilişkin davalı İdarenin  16/10/2017 tarihli 71721457-522-115539 sayılı kararının iptaline karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

Konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 39. maddesinde, mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamayacağı hükme bağlanmış; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 35. maddesinde, kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydının düzeltilemeyeceği; 36. maddesinde, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının, asliye hukuk mahkemesinde açılacağı kurallarına yer verilmiş olduğu; nüfus davalarına yönelik olarak Mahkememizin yerleşik içtihatlarında,  nüfus kütüğünde bulunan bir kaydın baştan itibaren hatalı olduğu iddiasına dayalı davaların "kayıt düzeltme" davası olarak kabulü ile söz konusu hataların hükmen adli yargı yerince düzeltilmesi gerektiğinin belirtildiği; bakılan uyuşmazlığın ise, Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte açıklanan kaydın düzeltilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği;  davacının talebinin; (Asliye Hukuk Mahkemesince verilip kesinleşen tespit kararı da eklenerek,) T.C. Nüfus Kayıtlarına, Lübnan vatandaşı olduğunun işlenmesine yönelik bulunduğu; davanın da, davacının talebinin İdarece reddedilmesine ilişkin, kamu gücüne dayalı, resen ve tek yanlı olarak tesis edilen idari işleminden doğduğu kuşkusuzdur.

Bu bağlamda, yukarıda da açıklandığı üzere dava konusu talebin/ ve iptali istenilen işlemin, mevzuatta öngörülen idari bir kararla çözüme kavuşturulabileceği gözetildiğinde; açılan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a. maddesinde belirtilen "İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları" kapsamında görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. 

Açıklanan nedenlerle, Ankara 5.İdare Mahkemesinin; 31.5.2018 gün ve E:2018/1067 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 5.İdare Mahkemesinin; 31.5.2018 gün ve E:2018/1067 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 24.12.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ