Hukuk Bölümü         2007/225 E.  ,  2007/162 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           :  DSİ Genel Müdürlüğü

Vekilleri         :  Av. A.N.O. – Av. S.T.

Davalı            :  Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı

Vekili              :  Av. Ş.E.                                   

O L A Y           : Antalya Sigorta İl Müdürlüğü'nün 1.2.2005 gün ve 10995 sayılı işlemi ile, 2004 yılı Mayıs ayı aylık bildirgesini yasal süresi içerisinde vermediğinden bahisle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesi uyarınca 140. maddesine göre davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezasının kaldırılması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2. İDARE MAHKEMESİ; 7.6.2006 gün ve E:2005/438, K:2006/1047 sayı ile, 2576 sayılı Kanun’un 3410 sayılı Kanun’la değişik 5. maddesinin 1. fıkrası, 2577 sayılı Yasa’nın 4001 sayılı Yasa’yla değişik 2. maddesinin 1. fıkrası ve 2577 sayılı Yasa’nın 14. maddesi ile anılan Yasanın 3622 sayılı Yasa’yla değişik 15. maddesinin 1/a bendinden söz ederek, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 15.02.2006 tarih ve 26081 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5454 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle değişik 140. maddesinin 4. fıkrasında, “İdari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kuruma ödenir veya aynı süre içinde kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili Sulh Ceza Mahkemesine başvurabilirler..." hükmüne yer verildiği, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağının bilinen bir genel hukuk ilkesi olduğu, buna göre, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceğinin açık bulunduğu, bu durumda, yukarıda metni aktarılan 506 sayılı Yasa hükmü uyarınca para cezasına ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargının (Sulh Ceza Mahkemesinin) görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara yapılan itirazın reddi suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANTALYA 3. SULH CEZA MAHKEMESİ; 12.3.2007 gün ve E:2006/233 D. İş, K:2007/29 D. İş sayı ile, itiraz eden vekili dilekçesinde; Antalya Sigorta İl Müdürlüğü’nün 01.02.2005 tarih ve 010995 sayılı idari yaptırım kararı ile müvekkiline 1.332,45 YTL idari para cezası verildiğini, verilen idari yaptırım kararının yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle kaldırılmasına karar verilmesini istediği, itiraz başvurusuna ait dilekçe ve ekinde ibraz edilen belgelerden itiraz edenin 22.03.2005 tarihinde başvuruya konu idari yaptırım kararına karşı Antalya 2. İdare Mahkemesi’ne iptal davası açtığı, başvuruya konu idari yaptırım kararı ile ilgili belgeler celbedilerek davanın esasına girişildiği, ancak bilahare Antalya 2. İdare Mahkemesi’nin 07.06.2006 tarih ve 2005/438 Esas, 2006/1047 Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, Mahkemelerince görev yönünden yapılan incelemede; kabahat niteliğindeki eylemler dolayısı   ile   verilecek idari yaptırım kararlarına   karşı başvuru yolu ile izlenecek yargılama usulünü    düzenleyen    genel yasa niteliğindeki 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler  Kanunu’nun geçici 2. maddesinde, "bu kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibari ile idare mahkemelerinde   dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz", geçici 3. maddesinde ise, "daha önce verilmiş olan idari para cezasına ilişkin kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş  olması halinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 gün içinde 27. madde hükümlerine göre Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunulabilir" denildiği, belirtilen geçici   maddelerdeki   yasal düzenleme nazara alındığında 5326 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihi öncesinde idare mahkemelerine dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında 5326 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanamayacağı, ancak bu tarih itibari ile daha önce verilmiş olan idari yaptırım kararlarına karşı iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş olması halinde bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 15 gün  içinde   5326    sayılı Yasa’nın 27. maddesi hükümlerine göre Sulh Ceza Mahkemesine  başvurulabileceği, idari yaptırım kararlarına karşı 01.06.2005 olan yürürlük tarihinden önce idare mahkemelerine açılmış olan iptal davalarında idare mahkemelerinin görevsizlik kararı veremeyeceği, açılmış olan iptal davalarına bakıp sonuçlandırması gerekeceğinin anlaşıldığı, her ne kadar 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140/4 maddesinde 08.02.2006 tarih ve 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile, kurumca verilecek idari yaptırım kararına karşı kurumun ilgili   ünitesine yapılan itirazı reddedilenlerin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili Sulh Ceza Mahkemesine başvurabilecekleri belirtilmiş ise de; bu yönde yapılan değişikliğin tamamen   ve sadece 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’ndaki yasal düzenleme doğrultusunda yapılan bir düzenlemeden ibaret olduğu, zaten 5326 sayılı  Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihi itibari ile 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi gereğince verilen idari yaptırım kararlarını incelemeye Sulh Ceza  Mahkemelerinin  görevli olduğu  ve belirtilen  türdeki idari yaptırım  kararlarına karşı  başvuruların yetkili Sulh Ceza Mahkemelerine yapılarak bakılıp sonuçlandırıldığı,  08.02.2006 tarih ve 5454    sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile 506 sayılı Yasa’nın  140/4 maddesinde yapılan değişikliğin bu yönde herhangi bir değişiklik yaratmadığı, öte yandan, yapılan değişiklikte idari yaptırım kararlarına karşı iptal başvurusuna yönelik olarak daha önce İdare Mahkemelerinde açılmış olan davalarda görevsizlik kararı verilmesi gerektiği yönünde açıkça bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle, genel nitelikte olan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekeceği, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun geçici 2. maddesine göre de, bu Kanunun yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden önce İdare Mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı, yani idare mahkemelerinin açılmış olan davaları bakıp sonuçlandırması gerekeceği, bu davalarla ilgili görevsizlik kararı veremeyeceği, benzer bir durumla ilgili Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 06.03.2006 tarih ve 2006/2 Esas, 25 Karar sayılı içtihadında da "506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezasının iptali istemi ile 5326 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden önce idari yargı yerinde açılan davanın 5326 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesi uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği" belirtilmiş olup, belirtilen yasal düzenleme ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararı karşısında başvuruya konu idari yaptırım kararının kaldırılması yönündeki iptal davasına ilişkin yargılamanın İdare Mahkemesinin görevinde bulunduğu, Mahkemelerinin görevsiz olduğu kanaatine varıldığı, buna göre gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, itiraz başvurusuna konu idari yaptırım kararının kaldırılması yönünde yapılan başvuruyu incelemeye 5326 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesi gereğince Mahkemelerinin görevsiz olduğu gerekçesiyle kesin olarak görevsizlik kararı vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, O. Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 01.10.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

17.7.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun daha sonra değişikliğe uğrayan 29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı Kanun ile değişik 140. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunun sayılan maddelerinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında asgari ücrete göre belirlenen oranlarda idari para cezası verileceği bent’ler halinde kurala bağlanmıştır. Aynı maddenin olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan dördüncü fıkrasında, Kurumca itirazı reddedilenlerin kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilecekleri öngörülmüş iken, 1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesinin 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile değişik dördüncü fıkrasında, "İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2.000 Yeni Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmüne göre tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezasına karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez." denilmiştir.

15.2.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeden sonra Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi uyarınca, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezalarına  karşı yapılan itirazların görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.

30.3.2005 tarihli, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

          a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

          b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

          uygulanır." denilmiştir.        

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşıldığından; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü “dava konusu edilen idari para cezasına ilişkin yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 15.2.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun değişik 3. maddesi hükmü karşısında da, görevli mahkemenin 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde sözü edilen sulh ceza mahkemesi olduğu açıktır.” şeklinde karar vermiştir.

5560 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce; 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” yolundaki üçüncü tümcesi, Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 gün ve E:2006/75, K:2006/99 sayılı kararıyla iptal edilmiş;  5560 sayılı Yasa ise 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 6.4.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren iptal kara-rından sonra Yasama organınca bir düzenleme yapılmadan önce, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 5560 sayılı Yasa’nın Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 günlü kararından sonra yürürlüğe girdiği ve halen de yürürlüğünü sürdürdüğü, her ne kadar Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında belirtildiği gibi, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve  yargı  organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı kuşkusuz ise de;

Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 günlü iptal kararından sonra 19.12.2006 tarihinde 5560 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmiş olması ve Yasama organınca konuya ilişkin yeni bir düzenlemenin de yapılmadığı gerekçesine dayanılarak dava konusu işle­min iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar vermiştir.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin 4. fıkrası, 20.5.2007 tarihinde yürürlüğe giren 9.5.2007 gün ve 5655 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilerek, “İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kesinleşir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî  para  cezaları, bu  Kanunun  80 inci  maddesi  hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezalarına karşı Kuruma itiraz etme veya yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak, Kurumca itirazın reddedilmesi veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 80 inci madde hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

Bu duruma göre, incelenen uyuşmazlıkta, dava konusu edilen idari para cezasına ilişkin yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 20.5.2007 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

            Öte yandan; 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde, “Bu Kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz.” denilmesi ve İdare Mahkemesinde davanın açıldığı tarihin 22.3.2005 olması nedeniyle,  bakılan uyuşmazlıkta,  bu Yasa hükümlerinin uygulanmayacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 7.6.2006 gün ve E:2005/438, K:2006/1047 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 01.10.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.