Hukuk Bölümü         2013/1287 E.  ,  2013/1771 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : Z.B.

Vekili      : Av. H.E.S.

Davalı      : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. A.T. 

O L A Y  : Davacı vekili, Kocaeli’nde görev yapan bir öğretmen olan müvekkilinin,  04.07.2011 tarihinde Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminalinde (AŞTİ) asansöre binmek istediği sırada asansör arızası sebebiyle boşluğa düşerek yaralan­dığını; olay günü Kocaeli’den An­kara'ya, buradan da memleketi olan Kırıkkale’ye gitmeyi planladığını;  zemin katta bulunan “gelen yolcu” peronlarında otobüsten indiğini,  üst kata çıkmak için yürüyen merdi­venlere yöneldiğini; merdivenlerin çalışmaması üzerine görevliler tarafından en yakın asansöre yönlendirildiğini;  asansörün yanına gittiğinde, biri güvenlik görevlisi olmak üzere 2 kişinin de asansöre binmek üzere müvekkilinin arkasında beklediklerini; müvek­kilinin, elinde valizi ile asansörün kapısını açıp binmeye çalıştığı anda yaklaşık2 metreaşağı­daki beton zemine düştüğünü;  asansör kabini katta olmadığı halde asansörün kapısının açıldığını; kaza sonrası düştüğü yerde yarı baygın olarak bir saate yakın ambulans beklediğini;  daha sonra Atatürk Hastanesine kaldırıldığını, “sol humerus boyun kırığı” sebe­biyle ameliyata alındığını; 06.07.2011'de verilen Adli Tıp Kurumu raporunda, yaralanmanın; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durumu olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, kemik kırığına neden olduğu, humerus boyun kırığının 4 (dört) Ağır derecede olduğunun  belirtildiğini;  Hastane Sağlık Kurulu tarafından müvekkiline 2 ay istirahat raporu verildiğini; müvekkilinin sol koluna platin takıldığını, kazanın üzerinden 1 seneye yakın za­man geçmesine rağmen, kolunu gerektiği şekilde kullanamadığını; sol omzunda yaklaşık10 cmboyunda büyük bir ameliyat yara izi bulunduğunu; konu olayla ilgili olarak açılan ceza davasının Ankara 4. Sulh Ceza Mahke­mesinin 2011/1582 E. sayılı dosyasında derdest olduğunu; müvekkilinin yaralanmasına sebep olan olayın, davalının maliki bulunduğu binadaki asansörün bozukluğu ve eksikliğinden kaynaklandığını; asansör kabini katta olmadığı halde asansörün kapısının açılabildiğini;  davalının, binası dahilindeki asansörün tüm bakım ve kontrol­lerini yaparak tam ve düzgün şekilde çalışır vaziyette bulundurmakla yükümlü bulunduğunu; bu yü­kümlülüğün, AŞTİ gibi her gün binlerce insanın ellerinde valizlerle bir yerden bir yere yetiş­meye çalıştığı bir bina söz konusu olduğunda daha da öne çıktığını; davalının yükümlülü­ğünü yerine getirmeyerek müvekkilinin zarar görmesine neden olduğunu; Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi gereğince müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu; hatta bir an için davalının kusurunun olmadığı farz edilse bile, ‘‘kusursuz sorumluluk’' ilkesi gereğince yine davalının sorumluluğunun bulunduğunu; kazadan dolayı, 26 yaşında, evlenme ça­ğında genç bir insan olan müvekkilinin psiko­lojisinin olumsuz etkilendiğini;  manevi zararın parayla ölçülmesi kesinlikle mümkün değilse de, bir nebze iç huzurun sağ­lanmasına hizmet etmesi amacıyla davalıdan manevi tazminat talep etme gereğinin doğduğunu ifade ederek; davaya konu olayla ilgili olarak diğer zarar ve sorumlulara karşı talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle bir­likte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesi  istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdare vekilince, birinci savunma dilekçesinde; idarenin hizmet kusuru esasına dayanan davada idari yargının görevli olduğu öne sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 11.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.1.2013 gün ve E:2012/357 sayı ile, davalı vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare vekilince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve ekleri Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasanın 125'inci maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunun hükme bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2'nci maddesinin l'inci bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi, yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaların, idari dava türleri olarak sayıldığı; görüldüğü üzere; İdare Hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümünün İdari Yargının görev alanında bulunduğu; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanan hizmet kusurunun; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi (eylemsizlik) hallerinde gerçekleştiği ve idarenin tazmini yükümlülüğünün doğmasına yol açtığı;  belediyenin görev ve sorumluluklarını düzenleyen 5393 sayılı Belediye Yasasının 14. maddesinin (a) bendinde ise, belediyenin mahalli müşterek nitelikte olması şartıyla, imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı hizmetlerini yapmak ve yaptırmakla yükümlü olduklarının belirtildiği;  olayda, bakım ve kontrolü davalı idareye ait olan asansörün gerekli bakımının yapılmaması sonucu, davacının asansör kapısını açarak binmeye çalıştığı sırada, kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan idarece, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin belirlenmesinin gerektiği; bu durumda davacının asansör boşluğuna düşerek yaralanması sonucu oluşan manevi zararda, idarenin hizmet kusuru ya da başka bir nedenle sorumluluğunun bulunup bulunmadığının denetiminin idari yargı yerlerine ait bulunduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanunun, 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Başkent Ulaşım ve Doğalgaz Hizmetleri Proje Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (BUGSAŞ) arasında akdedilen anlaşma ile 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren AŞTİ (Ankara Şehirlerarası Terminal İşletmesi)’nin İşletmeciliğinin BUGSAŞ tarafından yürütülmekte olduğu; sözleşme ile alt kiracılık tesis etme yetkisi ve idarenin bir kısım yetki ve sorumluluklarının BUGSAŞ’a aktarıldığı;  bu kapsamda işletmedeki ticari alanlarda olaya konu asansörün bakım sözleşmesi gibi, çeşitli sözleşmeler imzalanarak kiraya verilmiş olduğu;  BUGSAŞ’ın EGO, ASKİ, Belko Ltd. Şti., M. İmar A.Ş. ve Halk Ekmek A.Ş. ortaklığında Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulduğu; Ana sözleşmede belirtilen esaslar ve Türk Ticaret Kanununda yer alan kurullar tarafından yönetildiği; Şirket Genel Kurulu tarafından belirlenen kurallar içerisinde Yönetim Kurulunca verilen talimatlar çerçevesinde faaliyetlerini sürdürdüğü;  bu kapsamda BUGSAŞ’ın; ANKAR.İŞLETMESİ sistemlerin verimli bir şekilde işletilmesinden tesis, araç ve gereç vb’nin bakım onarımından, yedek parça stoklamasından ve kontrolünden sorumlu bulunduğu (Kaynak: http://www.bugsas.com.tr/ Erişim T:14/11/2013); yukarıdaki açıklamalardan, AŞTİ’nin, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının, iktisadi teşekküllerinden birisi olan BUGSAŞ tarafından idare edildiği, amacının Belediye mevzuatı çerçevesinde kamu hizmeti sunmak olduğu, faaliyetlerini özel hukuk hükümlerine göre yürüttüğü, sermayesi kamuya ait bir kamu tüzel kişiliği olduğunun anlaşıldığı;  davalı Belediye idaresindeki şirketler, her ne kadar hukukî açıdan “özel hukuk tüzel kişisi” ise de, belediyelerin genel olarak buralarda yüzde (%) 50’nin üzerinde paya sahip oldukları;  bu durumun belediyelere, şirket yönetiminde önemli imkanlar sağladığı; sözgelimi, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürün belediye yönetimince belirlendiği, dolayısıyla şirket politika ve stratejilerinin belediye yönetimince şekillendirildiği; bu nedenle, şirketlerin gerçekte bir kamu kurumu olan belediyenin bir uzantısı haline geldiği; bu şirketlerin yasal dayanağını oluşturan; 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun da 1580 sayılı Kanun ile belediyelere bu konuda verilen hak ve yetkileri tanımış olduğu;  nitekim, 3030 sayılı Kanun’un 8. maddesinin “Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, görevli oldukları konularda, 1580 sayılı Belediye Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri ile belediyelere tanınan hak, yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahiptir” hükmünü taşıdığı; (Yard. Doç. Dr. R.B., "Belediye İktisadî Teşebbüslerinin Özelleştirilmesinde Temel Sorun", Mevzuat Dergisi, Yıl 7, S. 73, Ocak 2004),  davaya konu olayda, davacının, Ankara Belediyesinin sorumluluğunda bulunan şirket aracılığı ile yerine getirdiği hizmetin gereği gibi yerine getirilmemesi, denetlenmemesi ya da eksik yerine getirilmesi nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü hizmet kusuruna dayanarak tazminat isteminde bulunduğu; bu hali ile davanın, 2577 sayılı İYUHK 2/b maddesi kapsamında, İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında kaldığı gerekçesiyle; Danıştay Başsavcılığının başvurusunun kabulünün gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasa’nın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcılığı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminalinde (AŞTİ), asansör arızası nedeniyle, asansör boşluğuna düşerek yaralanması nedeniyle, davacının uğradığı manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

AŞTİ alanının ve içerisinde bulunan ticari işletmelerin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 1 (bir)yıl süre ile kiralanması işinin ihalesi, 23.12.1999 tarihinde yapılmış ve ihale yüklenici Başkent Ulaşım ve Doğalgaz Hizmetleri Proje Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (BUGSAŞ)üzerinde kalmış;  AŞTİ Kompleksi davalı idarece bir bütün halinde Ankara 18. Noterliğinin 28.01.2000 tarih ve 4047 yevmiye no.lu kira sözleşmesi ile BUGSAŞ'a kiralanmış;  sözleşme ile davalı İdare "terminal işletme yetkisini" de anılan şirkete devretmiştir.

Başkent Ulaşım ve Doğalgaz Hizmetleri Proje Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (BUGSAŞ) ortakları arasında %98.76 payla  ASKİ Genel Müdürlüğü en büyük ortak olarak gözükmekte iken; kalan payların, yine davalı Belediye Şirketleri olan  BEL-KO, M. İmar ve Halk Ekmek arasında dağıldığı anlaşılmaktadır.

Davalı İdarenin savunması ile dosyadaki diğer bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 28.01.2000 tarihinden bu yana AŞTİ kompleksinin, BUGSAŞ tarafından işletilmekte; yine anılan şirket tarafından yapılan asansör alım sözleşmesi ile de; tesisteki asansörlerin alımı, periyodik bakımlarının yaptırılması ve onarımı işinin, bir başka yüklenici firmaya verildiği görülmektedir.

Gerek Hizmet Alım sözleşmesinin, gerekse de AŞTİ Yürüyen Merdiven ve Asansör Sistemleri Bakım Onarım İşi Özel İdari ve Teknik Şartnamesi’nin incelenmesinden, işin bakım, onarımında ve hizmetin işleyişinde idarenin mutlak kontrolünün bulunduğu anlaşılmaktadır.

  Başkent Ulaşım ve Doğalgaz Hizmetleri Proje Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (BUGSAŞ) en büyük ortağı olan Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, 21.11.1981 tarih ve 2560 sayılı Kanuna 3305 sayılı Kanunla eklenen ek 4. madde ve Bakanlar Kurulunun 11.3.1987 tarih ve 87/11594 sayılı kararının 1. maddesi ile Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olarak kurulmuş olup, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde kuruluş Kanununda belirtilen su ve kanalizasyon işlerini yapmakla görevli müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projenin hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Olayda,  bakım ve kontrolü davalı idareye ait şirkette bulunan asansörün gerekli bakım ve kontrolünün yapılmaması nedeniyle, davacının asansör kapısını açarak binmeye çalıştığı sırada, asansör boşluğuna düşerek yaralanması nedeniyle, uğranılan manevi zararın  giderilmesi istemiyle,  kamu hizmeti yürüten  davalı İdareye karşı dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı idare vekilinin görev itirazının, Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı idare vekilinin GÖREV İTİRAZININ Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce REDDİNE İLİŞKİN 22.1.2013 gün ve E:2012/357 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.