T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO       : 2015 / 890

          KARAR NO   : 2015 / 923

          KARAR TR    : 28.12.2015

ÖZET: Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

  

K  A  R  A  R

 

Davacı          : A.Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av..E T.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili            : Av.G.K.

 

O L A Y        : Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili şirketin; H.A. T.’un maliki olduğu 06 DR 9515 plaka sayılı aracı, kasko sigortası kapsamında sigortalamış olduğunu; 05.07.2013 tarihinde, sürücü M. D.’ın, sevk ve idaresindeki 06 DR 9515 plakalı araç ile Gölbaşı Karayolu (1.Besni Kavşağı istikametinden) Besni istikametine seyrederken Karaca Petrol İstasyonunun bulunduğu kesime yaklaştığı esnada kendi gidiş şeridinde gelen araca çarpmamak için sola doğru yol yapım (geniş alan) kısmına manevra yaptığını, karşı şeritte seyreden sürücü A.D.’ın sevk ve idaresindeki 33 RA 062 plakalı araç ile Besni istikametinden Gölbaşı istikametine seyrederken Karaca Petrol İstasyonu’nu geçtikten sonra, önünde gidiş istikametine birden bire önünde şeridinden gelen araca çarpmamak için geniş alana sağa doğru manevra yaparak yol yapım alanına girerek kafa kafaya araçların ön kısımları ile çarpmaları sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; bu kazanın oluşumunda, her iki araç sürücüsünün de kendi şeritlerinde gittiklerini, trafik kural ihlali yapmadıklarını, çarpmamak için ikisinin de manevra yapıp yoldan çıktıklarını beyan etmeleri üzerine bu kazanın meydana gelişi ile ilgili kusur dağılımı yapılamadığını; ancak, Besni yolu 4.km ila 8.km arasında yol yapım çalışması olduğunu, levhaları mevcut; km 4 ve km 8 başlangıç kısımlarında yolun gidiş geliş (iki yönlü) olduğuna dair levhalardan birer adet mevcut, ancak km 4 ile km 8 arasında yolun iki yönlü trafik akımı olacağına dair işaretlemeler ve ikaz levhaları bulunmadığından;  bu kazanın oluşumunda yol yapım ve onarım çalışması yapan kurumun kazanın oluşumunda kusurlu olduğunun tespit edildiğini; yaptırılan ekspertiz neticesinde düzenlenen Ekspertiz Raporunda, sigortalı aracın ağır hasarlı olarak değerlendirilmesinin uygun olacağının, sigortalı aracın hasar tarihindeki hasarsız emsalinin piyasa peşin rayiç değerinin 26.000,00 TL, hasarlı vaziyetteki değerinin ise 8.209,00 TL olduğunun tespit edildiğini; bu rapor doğrultusunda, hasarlı aracın sigortalıda kalması nedeniyle, aracın, hasar tarihindeki hasarsız emsalinin piyasa peşin rayiç değeri olan 26.000,00 TL’den hasarlı vaziyetteki değeri olan 8.209,00 TL’nin mahsubu sonrasında bakiye 17.791,00 TL.nin, müvekkili şirket tarafından 04.11.2013 tarihinde sigortalıya ödendiğini; müvekkilinin 22.01.2014 tarihinde, Karayolları Genel Müdürlüğü ile Besni Belediyesi Başkanlığı’na yazılı müracaat ederek zararın ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı kurumlar tarafından herhangi bir cevap verilmediğini; davalıların; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 7/a maddesinde “Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,” ve 13.madde gereğince de “karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdürler.” denildiğini; zarara neden olan kazanın; kaza tespit tutanağında da açıkça belirtildiği üzere, yolun bakım ve onarımından sorumlu davalıların yol güvenliği ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmemesi ve işaret ve uyarıcı levhaların yetersiz olması nedeniyle meydana geldiğini, bu nedenle, 2918 sayılı yasa gereği davalıların zarardan sorumlu bulunduğunu; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 110.maddesindeki düzenleme ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararı doğrultusunda, müvekkili şirketin rücuen işbu davayı açmak zorunda kaldığını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 17.791,00TL tazminatın, ödeme tarihi olan 04.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle, 1 - Karayolları Genel Müdürlüğü,  2- Besni Belediyesi Başkanlığına karşı 3.4.2014  tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Besni 2.Asliye Hukuk Mahkemesi, 13.11.2014 tarihli 1.Celsede; davalı Belediye Başkanlığı yönünden davanın HMK 167 maddesi uyarınca bu dosyadan ayrılarak yeni esasa kaydedilmesine ve yargılamaya bu esas üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.

BESNİ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 13.11.2014 gün ve E:2014/72, K:2014/326 sayı ile, “(…) Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davası olduğu, davacının davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğünün yol yapım çalışmaları sırasında gerekli işaretlemeleri yapmadığı, gerekçesiyle kusurunun bulunduğunu iddia edilerek davalılardan tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmış, söz konusu davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne yönelik olarak yapılan talebin hizmet kusuruna dayandığı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 20/12/2010 tarih, 2010/186 Esas, 2010/13274 Karar sayılı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22/12/2011 tarih, 2011/15251 Esas, 2011/13980 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere hizmet kusurlarından dolayı doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesi uyarınca idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği anlaşıldığından Karayolları Genel Müdürlüğü dışında kalan davalılar yönünden dava dosyasının bu dosyadan tefrikine karar verilmiş olup davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden İdari Yargı'nın görevli olduğu kanaatine varılarak davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine (…) karar vermek gerekmiş ve aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden 2577 sayılı yasanın 2. Maddesi uyarınca adli yargının görevi dışında kaldığı ve 6100 sayılı HMK'nın 114 ve 115.maddelerine göre yargı yolu caiz olmadığından dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden REDDİNE…,” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle, yalnızca Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı,    29.1.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ŞANLIURFA 2.İDARE MAHKEMESİ: 11.11.2015 gün ve E:2015/123 sayı ile, “(…) 11.01.2011 gün ve 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği, zarar görenin kamu görevlisi olmasının bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemeyeceği, hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sigorta şirketine kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan 06 DR 9515 plakalı aracın Adıyaman İli, Gölbaşı Karayolu üzerinde meydana gelen kazaya karışması sonucu meydana gelen 17.791,00 TL zararın yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle Besni Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan tazminat davasının, anılan Mahkemenin 13.11.2014 tarih ve E:2014/72 K:2014/326 sayılı kararıyla davaya bakmakla idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine Mahkememizde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacıların tazminat talebinin dayanağı olan trafik kazasının idarenin bakım ve onarımından sorumlu olduğu karayolu üzerinde ve bakım/onarım nedeniyle meydana geldiği açık olup yukarıda değinilen 2918 sayılı Kanun'un 6099 sayılı Kanun ile değişik 110. maddesi hükmü gereği anılan kanundan doğan sorumluluk davasının adli yargıda görülmesi gerekmektedir.

Bu durumda, uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun ile davalı idareye yüklenen sorumluluktan kaynaklandığı anlaşıldığından, anılan Kanun hükmü gereğince davanın görüm ve çözümü Adli Yargı'nın görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Besni Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13.11.2014 tarih ve E:2014/72 K:2014/326 sayılı dosyasının temin edilerek dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmadık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sigorta şirketine kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan 06 DR 9515 plakalı aracın, Adıyaman İli, Gölbaşı Karayolu üzerinde meydana gelen kazaya karışması sonucu araçta hasar meydana geldiği,  zarara neden olan kazanın; yolun bakım ve onarımından sorumlu davalının yol güvenliği ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmemesi ve işaret ve uyarıcı levhaların yetersiz olmasından kaynaklandığı iddia edilerek, sigortalıya ödenen 17.791,00TL.nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan,  Şanlıurfa 2.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Besni 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Şanlıurfa 2.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Besni 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2014 gün ve E:2014/72, K:2014/326 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 28.12.2015  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

                                                           KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.12.2015

 

    

                                                                 ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN