Hukuk Bölümü         2012/577 E.  ,  2012/472 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : M.E.

Vekili       : Av. E.K.

Davalı      : T.C. Milli Savunma Bakanlığı

Vekili       : Av. H.K.

Dahili Davalı : O.M.Ceylan

Vekili       : Av. C.Ö. 

O L A Y  : Davacı vekili özetle; Davacı M.E.’in, askerlik görevini yaparken 15.06.2010 tarihinde kendisine konulan sol tranmatik optik nüropati teşhisi sebebiyle muayene edilmesi için G.A.T.F Askeri Hastanesi Başhekimliğine Göz Polikliniğince sevk edildiğini, burada muayene olan müvekkiline 17.06.2010 tarihinde verilen radyoloji tetkik sonucunda her şeyin normal ve normal görünümünde olduğunun belirtildiğini, daha sonra 04.08.2010 tarihli Batman Bölge Devlet Hastanesince müvekkiline verilen sağlık kurulu raporu ile Sol Optik Atrofi teşhisi konulduğunu ve özürlü durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı olarak %15 (onbeş) rapor verildiğini, son olarak 01.09.2010 tarihinde Sivas Numune Hastanesi Göz Kliniğinde muayene olan müvekkiline sol gözünde %90 görme bozukluğu olduğu ve sol gözünün tamamen görme işlevini yitirdiğine dair rapor verildiğini belirterek, bunlardan dolayı müvekkiline yapılan ilk müdahalede teşhisin konulamaması ve sonraki aşamalarda da birbiri ile çelişen raporların verilmesi, yapılan hatanın tekrarı sonucu sol gözünün işlevini tamamen kaybetmesi, buna bağlı olarak da vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini amacıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 50.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte tazmini için davalı aleyhine adli yargı yerinde dava açmıştır. 

Davalı idare vekilince, 1.celseden önce,süresi içerisinde verilen cevap dilekçesinde özetle, görev itirazında bulunulmuştur.

Dahili davalı vekilince, süresi içerisinde verilen cevap dilekçesinde özetle, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.04.2012 gün ve E: 2011/560 sayı ile davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idare vekilince süresinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, başvuru dilekçesiyle birlikte dava dosyası, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi  Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; Davanın, davacı M.E.’in J.Er rütbesi ile TSK bünyesinde görev yaparken davalı idare tarafından sunulan sağlık hizmetinin kötü işlemesine bağlı olarak ortaya çıktığı iddia olunan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açıldığını, Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun düzenlendiğini, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiğini, Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek idare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğunu, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmayacağının belirtildiğini; 20.7.1972 günlü ve 1602 Sayılı Yasanın 25.12.1981 günlü ve 2568 Sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hükmün yer aldığını, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini,1602 Sayılı Yasa’nın 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker kişi sayıldıklarını, bu bağlamda, davacının askerlik yükümlülüğünün ifası sırasında ortaya çıkan zararın tazminini istemesi karşısında davacının asker kişi sıfatını taşıdığı noktasında duraksama bulunmadığını, İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” eylemin kanun ve nizamlarının Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşıdığını, Askeri nitelikte idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamanın olanaklı olduğunu, İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden bütünlüğü veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olmasının gerektiğini, davada, davalı idare tarafından sunulan sağlık hizmetinin kötü işlemesi şeklindeki hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülen zararın askeri bir görevin yürütülmesi sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği ve dolayısıyla AYİM’in görevli olduğunun değerlendirildiğini belirterek, 2247 sayılı Kanunun 10, 12 ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılarak, uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 24.12.2012 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasa’nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1 maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Süalp Tanyel’in davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

                Dava, davacı M.E.’in J.Er rütbesi ile TSK bünyesinde görev yaparken davalı idare tarafından sunulan sağlık hizmetinin kötü işlemesine bağlı olarak ortaya çıktığı iddia olunan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

                Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun25.12.1981tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

                Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

                1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

                Davacının askerlik yükümlülüğünün ifası sırasında ortaya çıkan zararın tazminini istemesi karşısında, davacının asker kişi sıfatını taşıdığı noktasında duraksama bulunmamaktadır.

                Dava konusu eylemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince; İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” eylemin kanun ve nizamlarının Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımakta olup, Askeri nitelikte idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamanın olanaklı olduğu, İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden bütünlüğü veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olmasının gerektiği anlaşılmakla, davada, davalı idare tarafından sunulan sağlık hizmetinin kötü işlemesi şeklindeki hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülen zararın askeri bir görevin yürütülmesi sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşılmıştır.

                Bu durumda, dava konusu eylemin, askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edildiğinin ve bu nedenle de askeri hizmete ilişkin bulunduğunun kabulü gerekir.

                Belirtilen durumlara göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerinde öngörülen, idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

                         SONUÇ: Davanın çözümünde ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.04.2012 gün ve E:2011/560 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.12.2012  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.