T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS NO     : 2019 / 280

          KARAR NO : 2019 / 429

          KARAR TR  : 8.7.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı      : Y.P.ve Ticaret Ltd. Şti.

Vekilleri    : Av. M. A.- Av. İ.Y.

Davalı       : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili        : Av. E.A.

 

O L A Y        : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili Şirketin şoförü olan Y. K.'ın 21.05.2009 tarihinde motosiklet sürücüsü R. K.’a çarpması sonucunda ölümlü trafik kazası meydana geldiğini; Doğanhisar Asliye Ceza Mahkemesinin E:2012/36 Sayılı dosyası ile yapılan yargılama ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas Dairesi Başkanlığı tarafından ve karara esas alınan raporda;  müvekkilinin çalışanı sürücünün asli kusurlu, Karayolundan sorumlu görevli  kişilerin tali kusurlu (hizmet kusuru);  yol kenarındaki tarla maliki kişinin tali kusurlu;   ölen sürücünün ise kusursuz olduğu şeklinde rapor verildiğini;  daha sonra da muris Ramazan Kurul'un mirasçılarının Doğanhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2009/127 sayılı dosyası ile  maddi - manevi tazminat davası açtıklarını;  yapılan yargılama sonucunda davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, manevi tazminat talepleri yönünden ise toplamda 50.000,00-TL manevi tazminata hükmedildiğini;  tazminata ilişkin karar   davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş ise de Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/4525 E, 2015/5318 K, Sayılı ilamı ile onandığını; müvekkili Şirketin mahkemece hükmedilen manevi tazminatı,  toplamda 88.000,00-TL olarak,  31.08.2015 tarihinde defaten ödediğini; belirttikleri  üzere; davalı Kurumun  hizmet kusuru işlediği gerekçesi ile tali kusurlu bulunduğunu,  zararın tamamını müvekkilinin ödediğini,  davalı Kurumun ise sorumluluk oranının taraflarınca  bilinmediğini, bu nedenle de belirsiz alacak davası açmak zorunda kaldıklarını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; davalı Kurumun hizmet kusurunun bilirkişi incelemesi ile kusur oranının belirlenerek oluşan zarardan şimdilik 5,000,00-TL.sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle  idari  yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA 2.İDARE MAHKEMESİ: 11.11.2015 gün ve E:2015/1165, K:2015/1050 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş, 3. maddesinde karayolu, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmü yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı Y. P. ve Ticaret LTD. ŞTİ.'nin şoförünün 21/05/2009 tarihinde bir motorsiklet sürücüsüne çarpması nedeniyle ölümlü trafik kazası meydana gelmesi sonucu Yıldız Petrol ve Ticaret LTD. ŞTİ.'nin şoförünün bu kazada asli kusurlu bulunması sebebiyle Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonucunda mahkemece hükmedilen manevi tazminatın 31/08/2015 tarihinde Y.Petrol A.Ş. tarafından ödenmesi üzerine davalı kurumun da tali kusurlu sayıldığı ileri sürülerek 5.000,00TL tazminat ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 2918 Sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla karayollarında oluşan trafik kazaları nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucunda oluşan zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine(…)” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 15.1.2019 gün ve E:2016/661, K:2019/5 sayı ile, Mahkemelerinin bu davaya bakmakla görevli ve yetkili bulunmadığı gerekçesiyle, Mahkemelerinin görevsizliğine, bu nedenle davanın usulden reddine karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesi: 25.3.2019 gün ve E:2019/239, K:2019/262 sayı ile, “(…)mahkemece, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 19. maddesi gereğince dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (2247 sayılı UMK'nın 19/1. maddesi) her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı beklenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilerek dosya esasının kapatılması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK'nın 353/1-a-4.maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp yukarıda açıklandığı şekilde Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19.maddesi gereğince işlem yapılması için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Konya 2 Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/661 Esas, 2019/5 Karar sayılı 15/01/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,

2-HMK'nın 353/1.a.4.maddesi gereğince, dosyanın yeniden görülmek üzere üzere kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE(…)” kesin olmak üzere karar vermiştir.

KONYA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 3.4.2019 gün ve E:2019/128 sayı ile, “(…)1-Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19.maddesi gereğince dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (…) her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığın çözümlenmesi amacıyla UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ'NE GÖNDERİLMESİNE,

2-Mahkememiz dosyasındaki yargılamanın Uyuşmazlık Mahkemesi'nden dönünceye kadar durdurulmasına…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 8.7.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, adli yargı dosyasının aslı ve idari yargı dosyasının UYAP sistemi üzerinden temin edilen bir örneği ile birlikte 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirketin şoförünün yaptığı trafik kazası nedeniyle ölen kişinin yakınlarının açtığı tazminat davasının yargılaması sırasında ve Adli Tıp Kurumunca düzenlenen  raporda,  kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin de sorumluluğunun bulunduğu belirtildiğinden ve oluşan zararın tamamının davacı şirketçe ödendiğinden bahisle; davalı Kurumun kusur oranının belirlenerek,  oluşan zarardan şimdilik 5,000,00-TL.sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Tazminat davasına bakan Asliye Hukuk Mahkemesince,   kusur ve sorumluluk oranları esas alınarak bir saptama yapılmadığı;  davalı İdare yönünden de olayda hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği görüldüğünden,  görev uyuşmazlığına konu edilen bu davanın, bir rücu davası olarak nitelendirilmesi olanağı bulunmamaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin şoförü olan kişinin  motosiklet sürücüsü kişiye  çarpması sonucunda  ölümlü trafik kazası meydana geldiği; adli yargı yerindeki ceza ve  tazminat davalarındaki yargılamalarda  ve dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu raporunda davalı idarenin tali kusurlu olduğu görüşüne yer verildiği; ölenin yakınlarının açtığı tazminat davasında davalı idare yönünden görevsizlik kararı verildiği ve manevi tazminata hükmedildiği, tazminatın tamamının davacı şirket tarafından ödendiği ifade edilerek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması  kaydıyla;  davalı idarenin hizmet kusurunun bilirkişi incelemesi ile kusur oranının belirlenerek oluşan zarardan şimdilik 5,000,00-TL.sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle  dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesince, 3.4.2019 gün ve E:2019/128 sayı ile yapılan başvurunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesince, 3.4.2019 gün ve E:2019/128 sayı ile yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 8.7.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                  Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                              Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                             SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                            Nurdane           

                                           AYDIN                            TUNÇ                             TOPUZ