T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 298

          KARAR NO : 2018 / 299

          KARAR TR  : 28.5.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : H.Sigorta A.Ş.

Vekili          : Av. H.U.

Davalı         : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili         : Av. C.S.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkil şirkete sigortalı 06 B… plakalı aracın, sürücüsünün sevk ve idaresinde, 30.04.2014 günü saat 16.00 sıralarında Siirt/Baykan-Kozluk Devlet Karayolu üzeri (D360-10- 37+600) Km.’sinde Baykan-Kozluk istikametinde seyir halinde iken, sürücünün gidiş istikametine göre önüne birden çıkan ve sağ şeridi tamamen kaplayan derin bir münferit çukur’a düşmemek için direksiyonu kırması sonucu sol tarafta bulunan tarlaya savrularak kaza yaptığını,  araçta büyük oranda maddi hasar oluştuğunu;  Jandarma Trafik Tim Komutanlığı’nca tutulan trafik kazası tespit tutanağına göre, bu kazada sürücünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı, yolun Bakım ve Onarımından sorumlu olan İdarenin kusurlu olduğunun saptandığını; olay nedeniyle araçta oluşan 10.650,00TL.lik hasar bedelinin sigortalıya 05.06.2014 tarihli dekontla ödendiğini; müvekkili tarafından, yaptığı ödemeyi kazada tam kusurlu tespit edilen Diyarbakır/Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü’ne ihtar ve ihbarname gönderilerek, ödenen hasar tazminatının tediyesini istenilmiş ise de İdarece istemin reddedildiğini, müvekkilinin Türk Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. madde hükümleri gereğince sigortalısına halef olduğunu ifade ederek; sigortalıya ödenen hasar tazminatının ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak rücuan tazminine karar verilmesi istemiyle 17.7.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 21.7.2014 gün ve E: 2014/425, K:2014/418 sayı ile “(…) Davalıya işleten sıfatıyla değil, hizmetten sorumlu kuruluş olarak husumet yöneltilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. md. gereğince idari yargı görevli olduğundan dava dilekçesi reddedilmiştir.

HÜKÜM:

1-Davalı İşleten olmadığından İdari Yargının görevli oluşu nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE(…)” karar vermiş;  temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince, 20.11.2014 gün ve E:2014/19597, K:2014/16603 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 6.2.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 17. İdare Mahkemesi,  20.02.2015 gün ve E:2015/173, K:2015/240 sayı ile davanın yetki yönünden reddine, dosyanın Batman İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; Batman İdare Mahkemesi, 20.5.2015 gün ve E:2015/943, K:2015/1200 sayı ile “(…)davacı şirketin sigortalısının sürücüsünün sevk ve idaresindeki aracın, yol kusuru nedeniyle doğan zararın, Devlet ve il yollarının yapım ve bakımından sorumlu olan davalı idarenin, söz konusu eyleminin 2918 sayılı Yasanın 7. maddesinde belirtilen sorumluluğundan kaynaklanması nedeniyle, meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, adli yargı yerlerinin görev alanında bulunduğundan görev yönünden reddi gerekmektedir.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 06/02/2012 tarih ve E:2012/3, K.2012/29; aynı gün ve E:2011/256, K:2012/25; 04/06/2012 tarih ve E:2012/101, K:2012/133 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş;  itiraz edilmesi üzerine Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi; 8.3.2016 gün ve E:2016/170, K.2016/511 sayı ile “(…) uyuşmazlık, yolun bakım ve onarımından sorumlu olan idarenin hizmet kusuru oluşturduğu iddia edilen eylemi nedeniyle uğranılan zarara ilişkin bir tam yargı davası niteliğinde olup, hizmet kusuru nedeniyle açılan davalarda da görevli yargı yerinin idari yargı mercileri olduğu açık olduğundan, görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılan davada işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden bahisle davanın reddi yönünde verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, itiraz isteminin kabulü ile, Batman İdare Mahkemesi'nce verilen 20/05/2015 gün ve E:2015/943, K:2015/1200 sayılı tek hâkim kararının bozulmasına, 2577 sayılı Yasanın 45/4. maddesi uyarınca işin esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine…” kesin olarak karar vermiş; Batman İdare Mahkemesi, 29.5.2017 gün ve E:2016/876, K:2017/773 sayı ile “(…)Karar veren Batman İdare Mahkemesi Hakimliği'nce, Mahkememizin 20/05/2015 tarih ve E:2015/943, K:2015/1200 sayılı görevsizlik kararının Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi’nin 08/03/2016 tarih ve E:2016/170, K:2016/511 sayılı kararı ile işin esası hakkında bir karar verilmesi için bozulduğu görülmekle birlikte; işbu dava dosyasına emsal olabilecek nitelikte, Mahkememizin 2017/763 esasına kayıtlı dava dosyası hakkında verilen 16/09/2014 tarih ve F:-014 1709. K;2014/2282 sayılı görevsizlik kararının Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi'nin 20/02/2015 tarih ve E:2015/100, K:2015/268 sayılı kararı ile işin esası hakkında bir karar verilmesi için bozulduğu, anılan karara uyularak Batman İdare Mahkemesi tarafından işin esası hakkında verilen 17/03/2016 tarih ve E:2015/921, K:2016/322 sayılı kararın Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi'nin 11/04/2017 tarih ve E:2016/3457, K:2017 609 sayılı kararı ile dava konusu uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerektiği belirtilerek tekrar bozulduğunun görülmesi üzerine dava dosyası incelenerek işin gereği düşünüldü:

(…)Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; olayda, 06 BM 9983 plakalı aracın, 30/04/2014 tarihinde Batman İli, Kozluk İlçesi istikâmetinde seyir halinde iken, yol üzerinde bulunan çukura düşmemek için araç sürücüsünün direksiyonu kırması üzerine yolun solunda bulunan tarlaya savrulması sonucu meydana geldiği belirtilen trafik kazasının, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek, 10.650,00 TL tutarındaki zararın ödeme tarihi olan 05.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan iş bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, adli, idari ve askeri yargı kolları arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözmekle görevli Anayasal kurum olan Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 2918 sayılı Yasanın 110. maddesinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden itibaren benzer uyuşmazlıklarda istikrarlı olarak verdiği kararlarda, adli yargının görevli olduğuna işaret edilmektedir.

(…)

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1 -a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; davalı İdare tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü İdari Dava Dairesi; 9.11.2017 gün ve E:2017/2849, K:2017/2588 sayı ile “(…)Batman İdare Mahkemesi'nce dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak idari yargının görevine girmediği sonucuna ulaşılmakta ise adli yargı yerince verilmiş kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunduğundan dolayı, davada, Kanun hükmü uyarınca gerekçeli bir karar ile görevli yargı merciinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması ve davanın incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar erteleyerek Uyuşmazlık Mahkemesi Kararından sonra (şayet adli yargının görevli olduğuna karar verilirse) görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden istinaf talebine konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne, Batman İdare Mahkemesi'nce verilen 29/05/2017 tarih ve E:2016/876, K:2017/773 sayılı kararın kaldırılmasına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45/5. maddesi uyarınca yeniden karar verilmek üzere dava dosyasının Mahkemesine iadesine…” kesin olarak karar vermiştir.

BATMAN İDARE MAHKEMESİ; 15.12.2017 gün ve E:2017/2021 sayı ile “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 7. Maddesinde de yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmanın Karayolları Genel Müdürlüğü'nün görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne, Geçici 21. maddesinde de; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı sigorta şirketi tarafından, kasko poliçesi ile sigortalanan 06 BM 9983 plakalı aracın, 30/04/2014 tarihinde Batman İli, Kozluk İlçesi istikâmetinde seyir halinde iken, yol üzerinde bulunan çukura düşmemek için araç sürücüsünün direksiyonu kırması üzerine yolun solunda bulunan tarlaya savrulması sonucu meydana geldiği belirtilen trafik kazasının, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek, 10.650,00 TL tutarındaki zararın ödeme tarihi olan 05.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava hakkında Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/425, K2014/418 sayılı kararı ile idari yargının görevli yargı yeri olduğundan bahisle verilen görev yönünden ret kararının Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20/11/2014 tarih ve E:2014/19597, K2014/16603 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesi üzerine, bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularını inceleyen Anayasa Mahkemesi, 26.12.2013 tarih ve E:2013/68, K.2013/165 sayılı kararı ile; Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir...” gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oybirliğiyle reddetmiştir.

Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında; “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca tüm yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar durumundadır.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; olayda, 06 BM 9983 plakalı aracın, 30/04/2014 tarihinde Batman İli, Kozluk İlçesi istikâmetinde seyir halinde iken, yol üzerinde bulunan çukura düşmemek için araç sürücüsünün direksiyonu kırması üzerine yolun solunda bulunan tarlaya savrulması sonucu meydana geldiği belirtilen trafik kazasının, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek, 10.650,00 TL tutarındaki zararın ödeme tarihi olan 05.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan iş bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/425, K:2014/418 numaralı dosyası temin edilerek anılan dosya ile dava dosyasının, gerekçeli kararımızla birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi kararına kadar ertelenmesine…” karar vermiş; Mahkemece 17.4.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası, 20.4.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 28.5.2018 günlü toplantısında:

 

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı şirketçe sigorta edilen 06 BM 9983 plakalı aracın, sürücüsünün sevk ve idaresinde, 30.04.2014 günü saat 16.00 sıralarında Siirt/Baykan-Kozluk Devlet Karayolu üzeri (D360-10- 37+600) Km.’sinde Baykan-Kozluk istikametinde seyir halinde iken, sürücünün önüne birden çıkan çukura düşmemek için direksiyonu kırması sonucu sol tarafta bulunan tarlaya savrularak kaza yaptığı,  araçta maddi hasar oluştuğu;  araçta oluşan 10.650,00TL.lik hasar bedelinin sigortalıya 05.06.2014 tarihli dekontla ödendiği; kazanın ve hasarın oluşmasında  yolun bakım ve onarımından sorumlu olan İdarenin kusurlu olduğu  iddia edilerek; sigortalıya ödenen hasar tazminatının ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak rücuan tazminine  karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.  

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Batman İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin; 21.7.2014 gün ve E:2014/425, K:2014/418 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Batman İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin; 21.7.2014 gün ve E: 2014/425, K:2014/418 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 28.5.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

 Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                 KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.5.2018 

 

                                                       ÜYE

                                           Turgay Tuncay VARLI