T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2015 / 791

          KARAR NO  : 2015 / 806

          KARAR TR   : 30.11.2015

                                                  

 

 

 

 

 

ÖZET : Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan araçta; karayoluna dökülen kaygan madde nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan zarar sebebiyle araç sahibine ödenen meblağın olayda kusuru bulunan davalıdan rucuen tazmini ile açılan davanın; 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. Maddesi gereğince ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : H.D.İ. Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av.A.T.A. & Av.B.I.  

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av.İ.K.A.                

                        

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı araçta 31.08.2011 günü Nusaybin-Mardin karayolunda meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu hasar meydana geldiğini; kazanın davalı idarenin bakım ve onarım yükümlülüğünde bulunan yolda bulunan kaygan madde nedeni ile meydana geldiğini, bu nedenle dava dışı sigortalıya ödenen hasar bedelinin olayda kusuru bulunan davalıdan tazminin gerektiğini belirterek;  fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 7.500,00 TL’nin ödeme tarihi olan 26.12.2011 den itibaren işleyecek değişken oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi: 27.12.2012 gün ve 2012/90 Esas, 2012/527 Karar sayılı kararı ile: “Trafik kaza raporu, hasara ilişkin belgeler, ekspertiz raporu, ödeme belgeleri ibraz edilip, taraf delilleri toplanmış, kazanın yola dökülen kaygan madde nedeniyle sigortalı araç sürücüsünün kontrolü kaybetmesinden ileri geldiği, bu nedenle gerçekten de yolun bakımından sorumlu davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu, dolayısıyla idari yargı yerinin görevli olacağı düşünülmüş ise de, Davacı vekili tarafından sunulan çok sayıdaki karar ve ilamlaym değerlendirilmesinden, karayolunda meydana gelen davamız konusu olayın trafik kazası mahiyetinde olduğu ve 2918 sayılı Trafik Kanunu uygulamasına tabi olduğu, bu durumda mahkememizin görevli olduğu, davanın genel yetkili mahkeme olan Davalının ikametgahındaki mahkemede açılmış olması nedeniyle yetki itirazının da yerinde olmadığı kanaatine varılıp, görev ve yetki itirazları yerinde görülmemiş, dosya, resen seçilen uzman bilirkişiye tevdi edilerek alınan raporda, sigortalı araç sürücüsünün %40, kaygan maddenin yola dökülmesine neden olan dava dışı kişinin %35, davalı idarenin ise %25 oranında kusurlu oldukları, kaygan maddeyi yola döken kişilerin kusurundan da davalının sorumlu olması gerektiği mütalaa edilmiştir.

Davalı vekilinin rapora itirazlarına rağmen, kazada kusurlar arasındaki sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru dışında müteselsil sorumluluk esasına dayalı olduğu, buna göre sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında indirimi yapılarak, kalan zararın tamamından davalının sorumlu tutulmasının doğru olduğu kanaatine varılmış, rapor hesap tarzı itibariyle de benimsenmiş, belirlenen 5 875,80 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne” şeklindeki gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 5.857,80 TL’nin 26.11.2011 ödeme tarihinden itibaren değişken oranlı avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 30.05.2013 gün ve 2013/5744 Esas, 2013/8025 Karar sayılı  kararı ile; “…Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir. Bir kamu kurumu olan tesislere bakım ve yol güvenliği ile ilgili görevi kamusal bir görevdir. O halde, bu görevden kaynaklanan sorumluluğu, hizmet kusuruna dayanmakta olup, kusurdan doğan zararların ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının II.bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluştururlar. Bu davaların ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi hükmünce idari yargı yerinde görülmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta da davacı hizmet kusuruna dayanarak tazminat isteğine göre, davalı aleyhine açılan dava yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmemiş olması doğru görülmemiştir.

Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” şeklindeki gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.11.2013 gün ve 2013/435 Esas, 2013/512 Karar sayılı kararı ile; “…Bir kamu kurumu olan davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yol üzerindeki tesislere bakım ve yol güvenliği ile ilgili görevi kamusal bir görevdir. O halde, görevden kaynaklanan sorumluluğu, hizmet kusuruna dayanmaktadır. Kusurdan doğan zararların ödetilmesi istekleri 11.02.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın II.Bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturmaktadır. Bu davaların ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesi hükmünde idari yargı yerinde görülmesi gerekir. Olayımızda davacı hizmet kusuruna dayanarak tazminat istediğine göre, davalı aleyhine açılan dava yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine” karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 11.08.2015 tarihinde, davalı vekiline 10.08.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, tarafların temyiz etmemesi üzerine 08.09.2015 tarihinde kesinleşmiş ve karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı taleplerle; idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 15.İdare Mahkemesi: 16.09.2015 gün ve 2015/2434 Esas, 2015/1070 Karar sayılı kararı ile; 2577 sayılı Kanunun 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Mardin İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Mardin İdare Mahkemesi: 05.11.2015 gün ve 2015/3689 Karar sayılı kararı ile: “2918 Sayılı Kanunun değişik 110. maddesi, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. Sözkonusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110'uncu maddesi ile Anayasa Mahkemesinin aynı Kanunun hükmünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularında İdare Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usûllerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adlî yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1 'inci maddesi ile, "adlî, İdarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarının kesin olarak çözmeye yetkili'' bulunmak üzere kurulan Uyuşmazlık Mahkemesinin (Hukuk Bölümü) (26/02/2013 gün ve 28571 -Mükerrer- sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan) 14/01/2013 gün ve E: 2013/58, K: 2013/161 sayılı kararında da, emsal bir uyuşmazlıkta adlî ve İdarî yargı arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı, yukarıda belirtilen gerekçelerle adlî yargı görevli kılınmak suretiyle giderildiği gibi en son Anayasa Mahkemesinin (27/03/2014 gün ve 28954 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan) 26.12.2013 tarihli, E. 2013/68 ve K.2013/165 sayılı kararında da 2918 Sayılı Kanunun 110. maddesi uyarınca açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli bulunduğu yönünde karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:

            l-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 33 BDB 65 plakalı araçta; 31.08.2011 tarihinde Nusaybin-Mardin arası seyri sırasında karayoluna dökülen kaygan madde nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle araç sahibine ödenen hasar bedelinin olayda kusuru bulunan davalıdan rucuen tazmini istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, olay tarihinde Mardin-Nusaybin karayolu üzerinde bulunan sigortalı araçta kaygan madde nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan rucuen tazmini istemi ile Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı,  Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davayı görev yönünden reddetmesi üzerine bu kez Ankara 15.İdare Mahkemesi’nde dava açıldığı, Ankara 15.İdare Mahkemesi’nin yetkisizlik kararı vererek dosyanın Mardin İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verdiği, Mardin İdare Mahkemesi’nce davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi amacı ile dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Mardin İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.11.2013 gün ve 2013/435 Esas, 2013/512 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mardin İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.11.2013 gün ve 2013/435 Esas, 2013/512 Karar sayılı  GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.11.2015 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 30.11.2015

 

 

                                                               

ÜYE

                                                         Süleyman Hilmi AYDIN