T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO : 2015 / 508

          KARAR NO : 2015 / 856

          KARAR TR : 28.12.2015

 

ÖZET : Köy İhtiyar Heyeti izniyle 7 km. uzakta bulunan su kaynağından davacının köye getirdiği suyun kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

                                                                                                                            

            Davacı             : C.Ç.

            Davalı             : Adli Yargıda

  Muradiye Kaymakamlığı

Vekili              : Av. S. B.

Davalı             : İdari Yargıda

1-      Muradiye Kaymakamlığı

2-      Van İl Özel İdaresi

 

 

            OLAY                        : Davacı dava dilekçesinde; “Van İli, Muradiye İlçesine bağlı Beydağı köyünde ikamet etmekteyim, kendim ve komşularım bulunan beş hanelik olup, köy altında ikamet etmekte olup, 1996 yılında Köy İhtiyar Heyetinin izniyle ve İlçe Kaymakamlık makamının onayı ile bizlere içme suyu olarak ise Beydağı mevkiinde köyümüze 7 km’lik uzaklıktaki içme suyu kaynağının kendi gücümüzle ve izin alınarak tüm masraflar bizlere ait olmak kaydıyla, köy altında evlerimiz bulunan C.Ç., S.Ç., S.Ç., Y.Ç., K.Ç.’e içme suyu dağıtımı yapıldı, hem insanlarımızın hemde hayvanlarımızın bu içme suyundan bu güne kadar yararlandık, şu anda suyumuz Muradiye Kaymakamlığınca kesildi, şebekeden bizlere bir musluk su verildi, ama sabah 10 dakika ve akşam 10 dakika içme suyu verilmekte, bizler içme suyu sıkıntısı çekmekteyiz. Bu hususun daha evvelce makamca bizlere tahsis edilmiş, 1996 yılından bu güne kadar bir mahalle olarak ihtiyaçlarımızı karşılayan içme suyunun kesilmesi bizlerin zamanında yapmış bulunduğumuz masrafların göz önünde bulundurularak bizlere makamca izin verilen ve şu anda kesilen içme suyuna ait iş bu davayı açma zaruriyeti hasıl olmuştur. Bu hususta mahkemece gerekli keşfin ve tespitin yapılmasıyla ya içme suyumuzun geri bağlanmasını ya da mahkemece gerekli tazminatın ödenmesine karar verilmesi hususunda mağduriyetimizin göz önünde bulundurularak hem insanların hayatı ve hem de hayvanların susuz kalması dolayısıyla gereğinin mahkemece yapılmasını arz ve talep ederim.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, davaya cevap dilekçesinde; “Davacının müvekkil kurum aleyhinde açmış bulunduğu davayı ve dava dilekçesinde davacı tarafından sıralanan asılsız iddiaları kabul etmiyoruz.

Şöyle ki; 1-Öncelikle davanın husumet yönünden reddi gerekir. Çünkü Muradiye Kaymakamlığının köylere su ve benzeri hizmetleri yapma görevi bulunmamaktadır. Sadece özel idare müdürlüğü ve köye hizmet götürme birlikleri adına ihale yapma görevleri vardır. Bu tip hizmetlerin yapılması ve denetimi Özel idare Müdürlüğü ve Köye hizmet götürme birlikleri tarafından yapılmaktadır. İl Özel İdaresi tarafından su tahsisi kararı verilmeden bir kere ihale yapılma imkânı dahi mevcut değildir. Bu açıdan açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle öncelikle reddine karar verilmesi gerekir.

2-Kaldı ki iddia edilen su kaynağı özel su olmayıp kadim su olup, bu su da akar-bakar su olup köy merasından alınan sudur. Yine Köy Kanunu gereğince İl Özel İdaresi tarafından su tahsis kararı verilmeden köy muhtarlığı tarafından su kaynağı gösterilmesi gerekmektedir ki bu hususta yapılmıştır. Sayın Mahkemenizce gerekirse köy muhtarlığı tanık sıfatıyla dinlenilebilir.

3-Mera ve    hazine arazilerinden çıkan suyun kullanımı özel su   niteliğinde olmadığı gibi kullanımı da kanunda açıkça tespit edilmiştir. Kaldı ki köye bağlanan şebeke de sürekli ve düzenli akan bir şebekedir. İddia edildiği gibi günde 10 dakika akan su değildir.

4-Alınan su kaynakları da Beydağı Köyü 196, 197, 256 ve 258 nolu parsellerden alınmıştır. Bu parsellerden 196 nolu parsel maliye hazinesine ait olup, diğer üç parsel de mera'dır. Ekte sunmuş olduğumuz kadastro paftalarında ve kadastro elemanlarınca yapılan tespit krokilerinde açıkça görülmektedir.

Arz edilen nedenlerle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.” demiştir.

Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi: 15.11.2007 gün ve E:2007/214, K:2007/249 sayı ile, “Davacının davası uğramış olduğu zararın tazminine ilişkin maddi tazminat davasıdır. Davalı idarenin Beydağı Köyü’ne su götürme ile ilgili protokol yapılıp yapılmadığı sorulmuş, davalı idare yazı cevabında Beydağı köyü’ne su götürme ile ilgili herhangi bir protokol yapılmadığını bildirmiştir.  Her ne kadar davacı, davalı kaymakamlığın Beydağı Köyü'ne su getirme ile ilgili kararı olduğunu, buna rağmen kaymakamlığın sularını kestiğini beyan etmişse de, dosyamıza, sunulan kararın Köy ihtiyar meclisi kararı olduğu, kararın ise kaymakamlık makamına onaya sunulduğu, köy ihtiyar heyetinin kararları üzerinde kaymakamlığın idari vesayet yetkisinin olduğu, idari vesayet yetkisinin kullanılması durumunda işlem onaya tabi tutulmuş olsa da işlemi yapan makamın işlemi olmaya devam ettiği dolayısıyla kaymakamlık işlemi olmadığı, yine kaymakamlığın köylere su ve benzeri hizmetleri yapma görevlerinin olmadığı,özel idare ve köylere hizmet götürme birlikleri adına ihale yapma görevlerinin olduğu,bu tip hizmetlerin yapılması ve denetiminin özel idare müdürlüğü ve köye hizmet götürme birlikleri tarafından yapıldığı,dolayısıyla husumetinde bu kuruluşlara yöneltilmesi gerektiği düşünülerek davanın husumet yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine…” karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi : 31.1.2008  gün ve E: 2008/599, K: 2008/803 sayı ile, “Dava, tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, 7 km uzaklıktaki suyu kendi imkânları ile köylerine getirerek 5 aileye dağıttıklarını ancak davalı kaymakamlığın suya müdahale ederek kestiğini, suyun akmadığını bu nedenle zarara uğradıklarını, içme sularının geri bağlanmasını olmadığı takdirde uğranılan zararın davalıdan tahsil edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.

Davalı vekili husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece kaymakamlığın köylere su ve benzeri hizmetleri yapma yükümlülüğü olmadığını, bu tip görevlerin özel idare müdürlüğü ve köylere hizmet götürme birlikleri tarafından yapılması gerektiğini bu nedenle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Dava dilekçesi ve dosya içeriği dikkate alındığında davacı, davalı idarenin suya yaptığı müdahale eyleminin durdurulmasını ve bu eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini istemektedir. İdarenin eylemi sonucu zarara uğradığı iddia edilen bir hakkın yerine getirilmesi, idari eylem ile bir hakka yapılan saldırının durdurulması veya uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan tam yargı davalarının idari yargı yerinde görülmesi gerektiği 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Şu durum karşısında yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddi gerekirken mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmesi hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir. Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle bozulmasına…” karar vermiştir.

            MURADİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ : 27.3.2008 gün ve E: 2008/31, K: 2008/87 sayı ile, “Yargıtay bozma ilamına uyarak, davanın niteliği itibari ile idareye karşı açılması ve idari yargıda görülmesi gerektiğinden görev yönünden dava dilekçesinin reddine...” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

            Davacı bu kez, Van İli, Muradiye İlçesi, Beydağı Köyündeki suların kesilmesine ilişkin idari işlemin iptali ve tazminat istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            VAN İDARE MAHKEMESİ : 12.9.2008 gün ve E: 2008/2396. K: 2008/2044 sayı ile, “Olayda, davacının kendi imkanları ile getirmiş olduğu suyun kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali ve uğranılan zararın tazmini istemiyle görülmekte olan dava açılmışı ise de; dava dilekçesinin incelenmesinden, davalı idarece, suyun kesilmesine ilişkin tesis edilmiş, idari davaya konu edilebilecek herhangi bir işlemin bulunmadığı, dolayısıyla herhangi bir idari karara dayanmayan bir suya el atma durumunun söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu, idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu durumda, herhangi bir idari işleme dayalı olmaksızın, davacının kendi imkanları ile getirmiş olduğu suya vaki müdahalenin önlenmesi ve müdahale sebebiyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazminine ilişkin davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine” karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

            DANIŞTAY 10. DAİRESİ: 19.3.2013 gün ve E: 2009/9618. K: 2013/2383 sayı ile,

“Kuşkusuz, idari yargı yerinde açılan bir davada, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için, öncelikle uyuşmazlığı doğuran işlem veya eylemin tespit edilmesi, bunun tespitinden sonra ise söz konusu tasarrufun hukuki niteliğinin ve tâbi olacağı hukuki rejimin ortaya konulması gerekmektedir. Tam yargı davalarında da öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, Mahkemece, olayın maddi yönünün, yani zararı doğuran işlem veya eylemin tespit edilmesi zorunludur. Bakılan davada ise, Mahkemece, davalı idarenin savunması alınmaksızın veya ara kararıyla uyuşmazlığa neden olan işlem ya da eylem ile kaynak suyunun tâbi olduğu hukuki rejim araştırılmaksızın; uyuşmazlığın, "idari karara dayanmayan suya haksız el atmanın önlenmesi ve bu müdahale nedeniyle uğranılan zararın tazmini" şeklinde nitelendirildiği görülmektedir. Oysa, bilindiği gibi, adli yargının görevinde bulunan haksız müdahalenin önlenmesi davası, yalnızca özel mülkiyete konu taşınır ya da taşınmaza tecavüz halinde söz konusu olabilmektedir. Her ne kadar davalı idarenin temyiz dilekçesinde, idarelerince tesis edilen bir işlem bulunmadığı belirtilmekte ise de; bu durum, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki köy merasından çıkan su kaynağına yönelik olarak idarelerinin işlem tesis etme yetkisi bulunmadığı beyanına dayandığından ve 2577 sayılı Yasanın 14. ve 15. maddeleri uyarınca, idari dava türleri arasında ayrım yapılmaksızın, davanın doğru hasma karşı açılmadığının tespiti halinde, Mahkemece husumet düzeltme kararıyla davanın gerçek hasma yöneltilmesi gerektiğinden; idarenin anılan beyanının, uyuşmazlığın idari karara dayanmayan haksız el atmanın önlenmesi davası olarak nitelendirilmesi için yeterli olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, davalı idarece, su kaynağının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu da ileri sürülmektedir. Buna göre, İdare Mahkemesince, davacının varlığını ileri sürdüğü işlem ve/veya eylemin varlığı ve idari faaliyet alanına ilişkin olup olmadığı, ayrıca köye taşındığı belirtilen kaynak suyunun tâbi olduğu hukuki rejim (gerektiğinde adli yargı yerindeki dosyanın da incelenmesi suretiyle) araştırıldıktan sonra görev hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Öte yandan; Mahkemece yukarıda belirtilen şekilde yapılacak araştırma sonucu uyuşmazlığa neden olan tasarrufun idari faaliyete ilişkin olmadığının tespit edilmesi ve adli yargı yerinin görevli olduğu kanaatine varılması halinde, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'un 19. maddesi uyarınca, daha önce adli yargı merciince verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunduğu gözetilerek, davanın görev yönünden reddine karar verilmeyip, görevli merciin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmektedir. Bu itibarla, yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeksizin uyuşmazlığın adli yargı yerinin görevine girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddi yolunda verilen temyize konu kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca tarafların temyiz isteminin kabulü ile Van İdare Mahkemesinin 12.9.2008 tarih ve E:2008/2396, K:2008/2044 sayılı kararının bozulmasına” karar vermiştir.

            VAN 1. İDARE MAHKEMESİ : 11.3.2015 gün ve E: 2013/1879 sayı ile, “Bozma kararına uyarak, Bakılan davada, Mahkememiz tarafından uyuşmazlığa neden olan işlem ya da eylem araştırılmasına yönelik olarak yapılan 10.10.2013 tarihli ara kararıyla uyuşmazlığın, idari karara dayanan bir işlem ya da eylemden kaynaklı olup olmadığının araştırılması neticesinde, davacının varlığım ileri sürdüğü işlem ve/veya eylemin varlığı ve idari faaliyet alanına ilişkin bir bilgi ve bulgunun olmadığı anlaşılmakla, işbu davanın çözümünün, idare mahkemesinin görev alanına girmediği, adli yargı yerinin görev alanında bulunduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmaması ve Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca adı geçen Mahkemenin E:2008/31 sayılı dava dosyası temin edildikten sonra görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, Van İli, Muradiye İlçesi, Beydağı Köyünde 30.10.1996 tarihinde Köy İhtiyar Heyeti izniyle 7 km. uzakta bulunan su kaynağından davacının köye getirdiği suyun kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 20.000,00 TL maddi zararın tazmini istemiyle  açılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projenin hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; Beydağı Köyünde ikamet eden davacı tarafından köye getirilen suyun kesilmesi ve bu sebeple oluştuğu öne sürülen zararın giderilmesi istemiyle dava açıldığı; adli yargı yerinde açılan davada Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.10.2007 gün ve E:2007/214 sayılı müzekkeresi ile Muradiye İlçesi, Beydağı Köyüne su götürme ile ilgili olarak Kaymakamlık makamınca yapılan protokollerin çıkartılarak mahkemelerine gönderilmesinin belirtildiği; 17.10.2007 gün ve 2007/374 sayılı Muradiye İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliği Başkanlığınca verilen cevapta Beydağı Köyüne su götürme ile ilgili olarak kaymakamlarınca herhangi bir protokolün yapılmadığının kayıtlarından anlaşıldığının belirtildiği; idari yargı yerinde açılan davada ise; Van 1. İdare Mahkemesinin 10.10.2013 gün ve E: 2013/1879 sayılı ara kararı ile Van İl Özel İdaresinden ve Muradiye Kaymakamlığından 20.7.2007 tarihinde Muradiye İlçesi Beydağı Köyündeki suların kesilmesine yönelik bir eylemde bulunup bulunmadıklarının ve 20.7.2007 tarihinde suların kesilmesine yönelik bir işlem yapıldı ise dava konusu işlemin onaylı ve okunaklı bir örneğinin mahkemelerine gönderilmesinin ve ayrıca dava konusuna ait tüm bilgi ve belgelerin istenildiği; Van İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürlüğünün 17.1.2014 gün ve 11-91 sayılı cevabi yazısıyla, Muradiye İlçesi Beydağı Köyüne gidilerek tutulan 3.1.2014 tarihli tutanak ile Beydağı Köyü için yapılan içmesuyu tesisi için alınan memba sularının köy merasında olduğunun dolayısıyla suların kesilmesine yönelik herhangi bir eylemlerinin bulunmadığının ancak konunun netleştirilmesi için mevsim şartları uygun olduğunda tekrar köyde çalışma yapılarak gerekli bilgilerin gönderileceğinin belirtildiği anlaşılmıştır.

Olayda her ne kadar davacı tarafından, 1996 yılında Köy İhtiyar Heyetinin izni ve ilçe kaymakamlık makamının onayı ile içmesuyu olarak köylerine yedi kilometre uzaklıkta bulunan su kaynağından kendisinin köye su getirdiği belirtilmekte ise de; dosyada bulunan 30.10.1996 karar tarihli Köy İhtiyar Heyeti Kararında içme suyunun getirilerek beş çeşmeye ayrıldığının bu nedenle mahalleye su dağıtıldığının yazıldığı ancak kararda Kaymakamlık onayının veya imzasının bulunmadığı anlaşılmış olup, yukarıda sözü edilen yazışmalarda kaymakamlık ve İl Özel İdarelerince köye su bağlanmasıyla ilgili olarak alınmış bir karar bulunmadığı gibi suyun kesilmesine ilişkin olarak da bir kararın alınmadığı dolayısıyla idarelerce tesis edilmiş bir işlemden veya idarelerin gerçekleştirdikleri bir eylemden de söz edilemeyeceği açıktır.

Dolayısıyla idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak tesis edilmiş bir işleme karşı ya da bu nitelikteki işlem ve eyleminden doğan zararların tazminine yönelik olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1. maddesinde sayılan idari davalardan birisi açılmamış, taşınmaza yapılan müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi istenmiştir. Her ne kadar, idare mahkemesinde suyun kesilmesine ilişkin işlemin iptali ve uğranılan zararın tazmini istenilmiş ise de, davanın özünün müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi ve zararın tazmini talebine ilişkin olduğu görülmektedir.

 Bu durumda talep doğrultusunda, yapılan müdahalenin bir idari plan veya proje kapsamında olup olmadığı veya haksız el atma bulunup bulunmadığı incelenerek müdahale konusunda bir karar verilmesi gerekecektir. Zira kamu hizmetinin yasa ile idareye görev olarak verilmiş olması, bir ayni hakka yapılan müdahalenin önlenmesi için açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi için yeterli sayılmaz.

Belirtilen duruma göre, davacının kendi imkanlarıyla getirdiğini ileri sürdüğü genel suya davalı idarece, yapıldığı öne sürülen müdahalenin önlenmesine ve eski hale getirilmesine ve uğranıldığı ileri sürülen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekeceği açıktır.

Belirtilen nedenlerle, Van 1.İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.3.2008 gün ve E:2008/31, K:2008/87 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Van 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.3.2008 gün ve E:2008/31, K:2008/87 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN