Hukuk Bölümü         2013/1383 E.  ,  2013/1585 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-H.K. 2-K.M.

Vekili      : Av. B.K.

Davalı      : Bağcılar Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. Ş.A. 

O L A Y  : Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin sahibi olduğu Bağcılar, Kirazlı, 244 DS2Cpafta, 2890 ada, 43 parsel ve 45 parsel sayılı taşınmazlara davalı idare tarafından yasal anlamda bir kamulaştırma vb. işlem yapılmaksızın el atıldığını, kısmen yol ve kısmen imar planları ile kısıtlanmak suretiyle kamuya mal edilmiş olduğunu; taşınmazın çok önemli bir konumda bulunduğunu;  dava konusu parsellerin,  imar adası ihtiva eden, bölgedeki sosyal donatı alanlarının ayrıldığı parselasyon işlemi neticesinde ve DOP payı düşülerek oluşturulduğunu; parsellerinin onanlı imar planlarında 1/1000 ölçekli imar planında ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında yol ve yeşil alanda kaldığını;  parselden müvekkilinin tasarruf edebilme olanağının bulunmadığını, bu sebeple parsellerinin fazlaya dair dava ve taleplerini saklı tuttukları işbu davaları dahilinde ele alınarak, yeşil alan kısımlarının bedelinin hesaplanarak taraflarına verilmesinin gerektiğini; bu kapsamda, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 07.10.2008 tarihli ve 2008/7933 E. ve 2008/11424 sayılı kararı ile; "Dava konusu parselin yol kaldırım dışındaki kısımlarının spor tesis alanlarında, yol ve park alanında kaldığı belirtildiğinden, parselin tamamının bedelinin davalı idareden tahsili gerektiğinden davacı lehine kararın, … bozulmasına" karar verildiğini;  ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2008/6619 E. Ve 2008/8829 K. sayılı ilamı ile; "Dava dosyası içinde bulunan Bağcılar Belediye Başkanlığının 26.12.2007 tarihli yazısına göre dava konusu taşınmazın tamamının 1/1000 ölçekli imar planında yolda kalmaktadır. Bu nedenle taşınmazın el atılan459.60 m2alanın dışında kalan297.40 m2bölümünün de bedelinin tespiti ve davalı idareden tahsili gözetilmeden karar verilmesi... bozmayı gerektirmiştir." şeklinde belirtilmek suretiyle hukuki durumun açıkça ortaya konulduğunu; bu nedenle Yargıtay 5. Hukuk Dairesini istikrar bulmuş mutad kararları gereğince, imar planlarındaki taşınmazlarının tamamının imar planları ile kamuya tahsis edilmesi nedeniyle taşınmazlarının bedelinin tahsilini dava etme durumunda kaldıklarını;  Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 2010/5-662 E. Sayılı ilamı ile taşınmazların uzunca bir süre imar planları ile kısıtlı tutulmasını el atma olarak değerlendirdiğini;  bu nedenle taşınmazlarının bedelinin hesaplanarak taraflarına ödenmesinin gerektiğini ifade ederek; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; belirtilen taşınmazlara, Yargıtay'ın son dönemdeki görüşleri muvacehesinde, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları bakımında saklı tutmuş olmaları ve parsellerinin imar planında tamamen yapılaşmaya kapatılmak suretiyle tamamının sosyal donatı alanına ayrılması nedeniyle, taşınmazlarının şimdilik 10.500,00.TL bedelinin yasal faizi ile davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde, uyuşmazlığın idari yargı yerinde görüleceğinden bahisle görev itirazında bulunmuştur.

Davacılar vekilinin, davalı vekilinin cevaplarına verdiği cevap dilekçesinde; parsellerine kısmen yol olarak el atıldığını, artık kısımların kültürel tesis alanları olarak planlandığını, kısmen fiili el atmaya dayalı olarak ikame ettikleri davalarının yürütülmesinin durdurulmasına ve taşınmazların bedelinin tahsiline karar verilmesini istediği görülmüştür.

BAKIRKÖY 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.1.2013 gün ve E:2012/120 sayı ile, Davacı vekilinin, davalarının fiili el atma olgusuna dayalı olduğu; bu nedenle görev itirazının reddine karar verilmesini istediği; davalı vekilinin,  kendilerinin görev itirazlarının fiilin el atılmış yerlere ilişkin olmadığı, planlara göre davacının kullanamayacağını ileri sürdüğü mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahsedilen kısımlarına ilişkin olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin, kararlarında fiili el atmayı ayrı tutarak, diğer kısımlar ile ilgili görev itirazını kabul etmekte olduğu, yolundaki beyanlarına yer verdikten sonra;  davalı Bağcılar Belediyesi vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden;  dava dilekçesinde, imar planında kısmen yol, kısmen sosyal donatı alanına ayrılan taşınmazın, sosyal donatı alanına ayrılan kısmına getirilen kısıtlılık nedeniyle ve taşınmazın bir kısmına da kaldırım yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı iddia edilerek taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın taşınmazın imar planında sosyal donatı alanı olarak ayrılması nedeniyle tazminat istemine ilişkin kısmının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmış olduğu; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı,  ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmakta olduğu;  idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu;  bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği;  nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın davacıya ait taşınmazın imar planında sosyal donatı alanında kalması nedeniyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminata ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 11.11.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

Her ne kadar, Danıştay Başsavcısı  tarafından, “imar planında kısmen yol, kısmen sosyal donatı alanına ayrılan taşınmazın, sosyal donatı alanına ayrılan kısmına getirilen kısıtlılık nedeniyle ve taşınmazın bir kısmına da kaldırım yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı iddia edilerek taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın taşınmazın imar planında sosyal donatı alanı olarak ayrılması nedeniyle tazminat istemine ilişkin kısmının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmış olduğu;…”denilerek; “…davanın davacıya ait taşınmazın imar planında sosyal donatı alanında kalması nedeniyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminata ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına…” karar verilmiş ise de; davacılar vekilinin, ısrarlı bir şekilde, davalarını kısmen fiili el atmaya dayalı  olarak ikame ettiklerini beyan etmesi, aynı zamanda,  fiilen el atma haricindeki artık kısımların kültürel tesis alanları olarak planlanmasıyla, taşınmazlardan yararlanamadığını ileri sürmesi, diğer taraftan; aynı parsellere ilişkin olarak; yargılamanın farklı yargı kollarında yürütülmesinin, yargılamanın ekonomik olması gerektiği yönündeki ilkeye de aykırı bulunması karşısında; bu dosyaya özgü olarak, davanın bölünerek, davanın bir kısmı yönünden olumlu  görev uyuşmazlığı çıkarılamayacağı; Başsavcılığın kararının, davacılar vekilinin talebinin bütünlüğü gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Diğer yönlerden, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların maliki olduğu taşınmazlarına davalı idare tarafından yasal anlamda bir kamulaştırma vb. işlemi yapılmaksızın el atıldığı, kısmen yol ve kısmen imar planları ile kısıtlanmak suretiyle kamuya mal edilmiş olduğundan bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taşınmazlarının şimdilik 10.500,00.TL bedelinin yasal faizi ile davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan Bağcılar Belediye Başkanlığı Plan ve Proje Müdürlüğünün 9.4.2012 gün ve …-2112/12084 sayılı yazısında,  dava konusu Bağcılar İlçesi, Hürriyet Mahallesi, F21c22clb (244DS2C) pafta, 2890 ada, 43 ve 45 sayılı parsellerin, 18.04.2008 onanlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ve Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanan 15.09.2008 onanlı 1/1000 ölçekli Bağcılar Uygulama İmar Planında; Sosyal Kültürel Tesis Alanında kaldığı; bu parsellerin; bölgeye ait ilk plan olan 31.10.1986 onanlı 1/1000 ölçekli Güneşli İmar Planında Kütüphane Alanında kaldığı; ayrıca bahse konu parsellerin; bir önceki plan olan 13.11.2002 ve 12.09.2003 onanlı Nazım İmar Planında ve Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanan 19.10.2004 onanlı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında da Kültürel Tesis Alanında kaldığı; dava dilekçesinde iddia edildiği gibi bahse konu parsellerin yol ve park alanında değil, Kültürel Tesis Alanında kalmakta olduğu, 31.10.1986 onanlı planlardan itibaren parsellerin imarsız olduğu ve donatı alanına alınarak kamu yararı adına ayrılmış bir alan olduğunun açıkça görüldüğü;  dava dilekçesinde, söz konusu taşınmazlara davalı idare tarafından yasal anlamda bir kamulaştırma vb. işlem yapılmaksızın el atıldığının iddia edildiği, ancak Kamulaştırma İşlem dosyaları incelendiğinde, davacı Hacer KURNAZ’ın talebi doğrultusunda, 2890 (561) ada, 45 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesi hususunda Belediye Encümenince 06.09.2011 tarih ve 3790 sayılı kararın alındığı,  taşınmazın değer tespitinin yapılması hususunda Belediye Kıymet Takdir Komisyonuna yazılan 15.09.2011 tarih ve 5844 sayılı yazı ile taşınmazın değer tespitinin yapılmasının istenildiği; davacı Kemal Metin’in talebi doğrultusunda ise, 2890 (561) ada, 43 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesi hususunda Belediye Encümenince 06.09.2011 tarih ve 3789 sayılı kararın alındığı; taşınmazın değer tespitinin yapılması hususunda Belediye Kıymet Takdir Komisyonuna yazılan 15.09.2011 tarih ve 5842 sayılı yazı ile taşınmazın değer tespitinin yapılmasının istenildiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan,  dava dosyasında, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak düzenlenen 25.2.2013 tarihli Bilirkişi Ön Raporunda, dava konusu taşınmazlarda fiilen el atmanın olduğunun tespit edildiğinin ifade edildiği; ayrıca 17.4.2013 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda da aynen; “…Dava konusu taşınmaz olan 2890 ada, 43 parselde fiilen11,79 m2sine el konularak buradan Yol ve tratuvar geçirilmiştir. Taşınmaz imar durumunda kısmen SOSYAL KÜLTÜREL TESİS alanında kalmaktadır. Dava konusu 2890 ada, 45 parselde ise fiilen15,32 m2yol ve kaldırım olarak el atılmıştır. Taşınmazların kamu yararına olan bir bölümüne kısmen el konulmuş olduğundan, arta kalan SOSYAL KÜLTÜREL TESİS alanı da kamu yararına ayrılmış olduğundan ve aynı idarenin sorumluluğunda olduğundan ilgili Yargıtay içtihatları gereği arta kalan bölüme de el 1/1000 ölçekli uygulama imar planına göre kayden (Hukuken) el konulmuş sayılacağından

Bu nedenle,

A) FiiIen El konulan Alan toplamı: 11,79 m2+15,32 m2=27,11 m2x1400 TL/m2=37,954,00 TL dir.

Dava konusu taşınmazlar 1/1000 ölçekli 19/10/2004 tasdik tarihli uygulama imar planında KÜLTÜREL TESİS ALANINDA kalmaktadır. Aynı yerler 15/09/2008 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında yine SOSYAL KÜLTÜREL TESİS alanında kalmaktadır. Yani aranan 5 yılık süre değil hatta 8 yılık süre de dolmuştur. Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2011/5422 E, 2011/12304 K ve 05/07/2011 tarihli ilamında: İMAR PLANINDA KÜLTÜREL TESİS OLARAK AYRILMIŞ BULUNAN YERLERE EL ATILMAMIŞ OLSA DAHİ İMAR PLANININ KESİNLEŞTİĞİ TARİHTEN İTİBAREN 5 YIL KAMULAŞTIRMA GÖREVİNİN YERİNE GETİRİLMEMESİ NEDENİYLE TAŞINMAZ BEDELİ ÖDENECEĞİ vurgulanmıştır. Son uygulama imar planının üzerinden 5 yıl geçmemiş ise de taşınmaz ta ki 19/10/2004 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında yine kültürel tesis alanında kalmaktadır. 15/09/2008 tasdik tarihli 1/1Ö00 ölçekli uygulama imar planının üzerinden 5 yıl geçmemiş ise de taşınmazın bir ucundan fiilin el konularak yol ve kaldırım yapıldığından ve arta kalan kısımda aynı idarenin sorumluluğunda olduğundan bu yönü ile de taşınmazın tamamının bedeline hükmedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

B) Bu ikinci durumda ise 43 ve 45 saydı parsellerin toplam alanı: 202+224 =426 m2 olup, Kayden (Hukuken ) El koyma Bedeli :426 m2x 1.400TL/m2 =596.400,00 TL dır.

Davacının şimdilik talebi:10.500,00 TL’dir” sonucuna varılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18.maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazların bir kısmına fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmazların üzerinden, yol ve tretuvar geçirmek, kaldırım yapmak suretiyle kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 11.11.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.