T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

          ESAS NO        : 2019 / 140

          KARAR NO    : 2019 / 194

          KARAR TR     : 25.3.2019

ÖZET : Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de çalışırken özelleştirme nedeniyle bir kamu kurumuna nakledilen davacının, davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen bir kısım parasal haklarının tahsili istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

           

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : B. G.

Vekili            : Av. G. Ç.N.

Davalı           : Türk Telekomünikasyon A.Ş.

Vekili            : Av. R.Ç. Y.

 

O L A Y        : Davalı Şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasanın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasanın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen davacı 16.06.2006 tarihinde, Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü emrine atanmıştır.

Davacı vekili, müvekkilinin davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ek ödemeler ikramiyeler ve +40 maaş zammı gibi haklarının tahsiline yönelik olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 9.000,00 TL alacağın tahsili istemiyle 02.11.2009 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla):21.5.2014 gün ve E:2009/605, K:2014/488 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne karar vermiş; temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 22.Hukuk Dairesi: 8.2.2016 gün ve E:2014/29385, K:2016/2606 sayı ile, “(…)Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemelerin görevi kanunla belirlenmiştir.

4857 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 2. fıkrası ve 4. maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerinde, işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir.

Memur ve sözleşmeli personel statü hukukuna ilgilendirdiğinden idare ile çıkacak olan uyuşmazlıklar iş mahkemeleri yerine idari yargı yerinde çözümlenmelidir.

Somut olayda, davalı kurumda teknisyen olarak çalışan davacı, davalı kurumdan nakledildiği tarihten itibaren hesaplanacak 40+40 maaş artış farkı, ikramiye, ek ödeme, hafta tatili ve fazla mesai ücretlerinin eksik ödenen alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davacı ücret farkı talep edilen dönemde statü hukuku hükümlerine tabi olarak çalışmıştır. Davacının talebinin, idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve kurumdaki özlük ve parasal haklarını belirlediği dikkate alındığında, davalı Kurumun denge tazminatı ve enflasyon farkı ödememesine ilişkin işlemleri kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğindedir. Bu durumda, idari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın adli yargı yerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Mahkemece davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b. maddesi uyarınca "yargı yolunun caiz olmaması" sebebiyle aynı Kanun'un 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

Sonuç:

Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen sebeplerden BOZULMASINA…” karar vermiştir.

FETHİYE 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA): 24.6.2016 gün ve E:2016/291, K:2016/428 sayı ile, Bozma ilamına uyduktan sonra “(…) memur ve sözleşmeli personelin statü hukukunu ilgilendiren idare ile çıkacak olan uyuşmazlıkların idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, davacının talepte bulunduğu dönemde statü hukuku hükümlerine tabii çalıştığı açık olmakla davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b. maddesi uyarınca "yargı yolunun caiz olmaması" sebebiyle aynı Kanun'un 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere;

Davanın usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa müvekkilinin davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ek ödemeler, ikramiye +40 zammı gibi haklarının tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Muğla 1.İdare Mahkemesi; 17.7.2018 gün ve E:2016/1119, K:2018/1193 sayı ile, “(…)  dava açma tarihi itibarıyla kamu kurumu niteliği taşımayan bir kurumun iradesinin değerlendirilebileceği yargı merci idari yargı yerleri olmayıp, uyuşmazlığın adli yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiğinden Mahkememizin bu uyuşmazlığın esası hakkında görevsiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Nitekim İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 2. İdari Dava Dairesinin 14/09/2017 tarih ve E:2016/543, K:2017/6891 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle;

-görevli yargı yerinde ayrı ve müstakil bir dava açılmakta serbest olmak üzere) 2577 sayılı Kanun'un 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş;  istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi;  25.10.2018 gün ve E:2018/4811, K:2018/4986 sayı ile, “(…) adli yargı yerinde açılan davanın görev yönünden reddi üzerine bakılmakta olan davanın açılmış olması nedeniyle, Mahkemesince kendisinin görevsiz görülmesi durumunda 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen usulün işletilerek Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması yoluna gidilmesi gerekirken, bu yola başvurulmaksızın davanın görev yönünden reddine dair başvuruya konu kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; istinaf başvurusunun kabulüne, başvuruya konu Muğla 1. İdare Mahkemesince verilen 17/07/2018 gün ve E:2016/1119, K:2018/1193 sayılı kararın kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen usulde tekemmül ettirilmesi suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

MUĞLA 1.İDARE MAHKEMESİ: 7.2.2019 gün ve E:2018/1503 sayı ile, “(…)2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinde; idari dava türleri; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak tanımlanmış, aynı Kanun'un 15/1-a maddesinde; idari yargının görev alanına gitmeyip adli veya askeri yargının görev alanına giren davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.

406 sayılı Kanun'un değişik l'inci maddesinin 7'nci fıkrasında; "Türk Telekom, bu kanun ve özel kanun hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz" hükmüne yer verilerek Türk Telekom'a özgü farklı bir statü oluşturulmuştur.

Aynı Kanun’un 4673 sayılı Kanunla değişik Ek 22'nci maddesinde de; Türk Telekomdaki kamu payı % 50'nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartlarının aranacağı, bunların dışında kalan personelin iş mevzuatı uyarınca istihdam edileceği ve iş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartların Yönetim Kurulu tarafından tayin olunacağı hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin özelleştirme kapsamında iken %55 oranındaki hissesinin blok olarak satışı suretiyle özelleştirilmesi için 01/07/2005 tarihinde yapılan ihale sonucunda 2005/9146 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda şirketin %55 oranındaki hissesi satılarak 14/11/2005 tarihinde Oger firmasına devredildiği, şirketin kamusal niteliğinin ortadan kalktığı da anlaşılmaktadır.

Buna göre, davanın açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan, uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19'uncu maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2009/605 ve E:2016/291 sayılı dosyaları ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 25.3.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacının, davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ek ödemeler ikramiyeler ve +40 maaş zammı gibi haklarının tahsili istemiyle açılmıştır.

Telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Ancak, özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Oger Telekomünikasyon Anonim Şirketine satılmıştır.

Olayda, davalının hisse devir (14.11.2005) tarihinde davalı kuruluşta çalışmakta iken 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve sonrasında kamu kurumu emrine atanan davacının vekili tarafından;  ilk olarak adli yargı yerinde, davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ek ödemeler ikramiyeler ve +40 maaş zammı gibi haklarının fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 9.000,00 TL alacağın tahsili istemiyle 02.11.2009 tarihinde; idari yargı yerinde ise davalı kurumda çalıştığı süre zarfında ödenmeyen fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ek ödemeler, ikramiye +40 zammı gibi haklarının tahsili istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

“a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre, dava açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle Muğla 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla), 24.6.2016 gün ve E:2016/291, K:2016/428 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Muğla 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla), 24.6.2016 gün ve E:2016/291, K:2016/428 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.3.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ