Hukuk Bölümü         2004/48 E.  ,  2004/56 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : M. C.

Vekili              : Av. H. E.

Davalılar        :1-TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

                       Vekili: Av.S. M.

                       2-A. İ. Ç.

                     O  L  A  Y       :Demiryolunun Keçiborlu- Karakuyu istasyonları arasında yer alan hemzemin geçitte, 6.10.2000 gününde trenin çarptığı davacıya ait otomobil hasar görmüştür.

            Davacı vekilince, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, maddi hasar karşılığı 3.000.000.000.,TL. ve hayati tehlike atlatan müvekkilinin yaşadığı ruhsal sıkıntı nedeniyle 4.000.000.000.-TL. manevi olmak üzere toplam 7.000.000.000.-TL. tazminatın, yasal faiziyle birlikte davalı TCDD İşletmesi ve tren makinisti A.İ.Ç.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 27.3.2002 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Davalılardan TCDD İşletmesi vekilince, Mahkemenin birinci celsesinde, idarenin hizmet kusurundan doğan zararlar nedeniyle açılan davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

            KEÇİBORLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 6.3.2003 gün ve E:2002/28, K:2003/18 sayı ile, memurların kamu görevlerini yaparken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla idare aleyhine açılabileceği Anayasa hükmü gereği olduğundan makinist A.İ.Ç. hakkındaki davanın husumet yönünden; hemzemin geçitte tren ile karayolu taşıtının çarpışmasından doğan zararlar nedeniyle idare aleyhine açılan davaların çözüm yeri idari yargı olduğundan TCDD İşletmesi hakkındaki davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

            Bu karar, taraflarca temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’nin 7.10.2003 gün ve E:2003/5812, K:2003/11295 sayılı ve “Dava, haksız eylem nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı TCDD Genel Müdürlüğü yönünden davaya idari yargı yerinde bakılması gerektiği belirtilerek görevsizlik; davalı tren makinisti Ali İhsan Çırak yönünden ise hizmet kusuru nedeniyle kamu görevlisine karşı dava açılamayacağı, husumetin idareye yöneltilmesi gerektiği belirtilerek pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

            Dosyadaki kanıtlara göre zarar doğuran eylemin, demiryolunun karayolu ile kesiştiği hemzemin geçit (demiryolu geçidi) olarak adlandırılan noktada meydana geldiği tartışmasızdır.

            Hemzemin geçitte meydana gelen hukuka aykırı eylem nedeniyle açılan davalarda uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı olup davalı TCDD yönünden görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.

            Diğer yandan memurların ve diğer kamu görevlilerinin kişisel kurusuna dayanılarak açılan davalar, Anayasa’nın 129/5 maddesinin kapsamı içinde düşünülemez. Davacı, davalı kamu görevlisinin kişisel kusuruna dayanmıştır. Bu durumda bu davalı yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması da doğru değildir. Mahkemece her iki davalı yönünden de işin esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik ve husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.” yolundaki gerekçeyle davacı yararına bozulmuştur.

            KEÇİBORLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.3.2004 gün ve E:2004/21 sayı ile, anılan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar vermiştir.

            Davalı idare  vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve gölge dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

            DANIŞTAY BAŞSAVCISI ; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde belirtilen, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün, kamu hizmeti olan taşımacılık işini, tekel halinde yürüten bir kamu kurumu olduğu; kamu hizmeti yürütmekle yükümlü kılınan bir kamu kurumunun hizmeti yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus  olup  olmadığının  tayin  ve  tespitinin  idari  yargı  yerlerine  ait olduğu ;  davalı   idarenin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli bulunan idari yargıya ait olduğundan Keçiborlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevlilik kararının davalılardan TCDD İşletmesi yönünden kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET  BAŞSAVCISI; TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu; 233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olmasının onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmediği; Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında , idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b. maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde; Karayolları Trafik Kanunu’nun kapsamının belirlendiği 3. maddesinde ise; “Demiryolu geçidinin (hemzemin geçit).. Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitlerdir, Kamu hizmeti taşıtı: Kamu hizmeti için yük veya yolcu taşıması yapan bütün taşıtlardır, Taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlar olduğu” açıklanmış olup, trenin bu Yasa kapsamına dahil edilmediğinin anlaşıldığı; keza, anılan  Yasa’nın 85,90 ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır kuralı uyarınca uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemiş ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmadığı; TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulu’nun 27.4.1992 gün 92/T.29 sayılı kararı ile eklenen Ek 2. maddede, “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolunun ana yol sayılacağı, trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesislerin kaldırılacağı, demiryolu üzerinde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü bulunduğunun açıklandığı; açıklanan nedenlerle, hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü gerektiği, nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 10.3.2003 gün, 2002/93 ve 2003/2 sayılı kararında da; hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın, idari yargı yerinde çözümlenmesi yolunda hüküm kurduğu; bu nedenle Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Keçiborlu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/21 esas sayılı görevlilik kararının TCDD İşletmesi yönünden  kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. 

 İNCELEME VE GEREKÇE    :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Tülay TUĞCU’nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU’nun  katılımlarıyla yapılan 04/10/2004 günlü toplantısında;

I- İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, TCDD işletmesi vekilince anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde ve 12. maddede belirlenen süre içinde başvurulması üzerine Danıştay Başsavcısı tarafından TCDD İşletmesi yönünden uyuşmazlık çıkarıldığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II- ESASIN İNCELENMESİ :Raportör–Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde  idari  yargının görevli  olduğu  yolundaki  raporu ile Danıştay Başsavcısının  idari

yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının                                

davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile  Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR’ün yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

             Dava, hemzemin geçitte trenin otomobile çarpması nedeniyle uğranılan zararların davalı TCDD İşletmesinden tahsiline hükmedilmesi isteminden ibarettir.

            28.10.1984  tarih  ve  18559  sayılı  Resmi  Gazetede  yayımlanan,  Türkiye  Cumhuriyeti Devlet   Demiryolları  İşletmesi Genel Müdürlüğü ( TCDD )  Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi “ Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki  ilişkileri ve ilgili diğer  hususları  düzenlemektir...” hükmünü taşımakta;  “Hukuki Bünye”  başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “ Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğuna  ve 233 sayılı KHK. ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret  edilmekte; 4.maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK. hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı  KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

            Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacı vekilince olayda davalı işletmenin kusur ve sorumluluğunun bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın, zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle idarenin hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu nedenine dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125.maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü   olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

            Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna   dayanılmış   olması   karşısında ,  tekel  niteliğinde   kamu  hizmeti    yürüten   TCDD İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

            Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85., 90. ve 106. maddeleri  hükümleri  uyarınca,   işletenin  hukuki   sorumluluğu  kapsamında  çözümlenmesi

gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.

            Nitekim, TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, “ Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

            Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

            Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

            Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır.”denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır.

           Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte  trenin otomobile çarpması sonucunda doğan zararın TCDD İşletmesince tazminine yönelik olarak açılan davanın, idarenin hizmet kusuru esasına göre görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile Keçiborlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Yargıtay bozma kararına uyulmak suretiyle TCDD İşletmesi yönünden verilen görevlilik kararının kaldırılması gerekmektedir.

 SONUÇ    : TCDD İşletmesi aleyhine açılan davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Keçiborlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce  18.3.2004 gün ve E:2004/21  sayı ile TCDD işletmesi yönünden verilen   GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.10.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.