T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

          ESAS NO        : 2018 / 839

          KARAR NO    : 2019 / 124

          KARAR TR     : 25.2.2019

ÖZET : Davacının konutunun kültür merkezi alanı üzerinde kaldığından bahisle, 3194 ve 775 sayılı yasalar uyarınca tahliye ve tasfiye yapılması yolundaki davalı İdare kararı ile uygulanan yıkım işlemi nedeniyle; taşınmaza el atılması sonucu uğranılan zararların tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

           

K  A  R  A  R

 

Davacı          : D. Y.

Vekili           : Av. S.Y.

Davalı           : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av.İ. G.

 

OLAY          : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait Ankara ili, Altındağ ilçesi, Doğantepe Mahallesi, Şehit Hacı Osman Duğan Caddesi, 1378. Sok. No:1 adresindeki taşınmaz için (Ankara ili, Altındağ ilçesi Doğantepe Mahallesi 24156 ada 1 Parselde kayıtlı) Altındağ Belediye Başkanlığınca, Kültür Merkezi inşaatı/yolu üzerinde kaldığından bahisle alınan yıkım kararının 03.06.2011 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine müvekkilince, karara karşı davalı idareye başvurulduğunu; olumlu bir cevap alamayan müvekkiline su, elektrik aboneliklerinin iptal edileceği bildirilerek söz konusu taşınmazdan tahliyesinin talep edildiğini; bunun üzerine 02.08.2011 tarihinde; Altındağ Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü Gecekondu Ve Sosyal Konutlar Şube Müdürlüğü’nün 03.06.2011 günü 1289 sayılı işleminin iptali ve yıkım işleminin yürütülmesinin durdurulması amacıyla Ankara 1. İdare Mahkemesinde 2011/1275 E sayılı dosyası ile dava açıldığını; Mahkemenin olayın özelliğini dikkate alarak yürütmenin durdurulmasına karar verdiğini, 2011/1275 E ve 2012/2565 K sayılı kararı ile dava konusu yapının kaçak ve ruhsatsız olması nedeniyle yıkılmasında hukuka aykırılık görülmediğini belirterek davayı reddettiğini; söz konusu yapının kaçak olmadığı ve ruhsatlı olmasına dayanarak; karar temyiz edilmiş ise de davalı idarenin bu süreçler içerisinde müvekkilinin taşınmazına yıkım işlemi uyguladığını; temyiz sonrası Danıştay 14. Dairesinin, 24.06.2015 tarihinde 2013/1719 E, 2015/5699 K sayılı ilamı ile, İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verdiğini, davalı belediyenin karar düzeltme talebinin reddedildiğini; bozma ilamı neticesinde Ankara 1. İdare Mahkemesinin 25.02.2016 tarih ve 2016/434 E, 2016/480 K sayılı ilamında, davalı idarenin yıkım kararında hukuka uyarlık bulunmadığından dava konusu işlemin iptaline karar verdiğini ve bu davada haklılıklarının kanıtlandığını; söz konusu taşınmazda davalının 775 sayılı yasaya dayalı olarak işlem yapmasının mümkün olmadığını, Yasanın uygulanabilmesi için müvekkiline ait ev ve işyerinin başkasına ait bir arazi üzerinde ve imar yapı işlerini düzenleyen mevzuatlara aykırı olarak yapılmasının gerektiğini; sonuçta,  hukuka aykırı olarak kamulaştırmasız el atılan ve müvekkilinin mülkiyet hakkının ihlalini doğuran işlemin iptali ile idarenin müvekkile verdiği zararları talep etme zorunluluğu doğduğunu; çünkü, Belediye tarafından kamulaştırma yapılmadan, her hangi bir bedel ödenmeden 3194 sayılı İmar Yasası ve 775 sayılı Gecekondu Yasasının ilgili maddeleri gerekçe gösterilerek, hukuka aykırı olarak yıkım işleminin tesis edilmiş olduğunu; yıkım aşamasında dava konusu yere ait müvekkilinin tapu tahsis belgesinin bulunduğunu; yıkılan taşınmazın üzerinde bulunduğu arsanın da müvekkiline ait olduğunu,  yapılar için ise yapı kullanma izni ve yapı ruhsatı verilmiş olduğunu,  somut durumda ise taşınmazın tapusunun mevcut ve müvekkile ait bulunduğunu;  müvekkilinin davalı idarenin kamulaştırmasız el atması nedenine dayanarak; dava konusu taşınmazın bedelini Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/30 D.iş sayılı dosyası ile tespit ettirdiğini  ve dilekçe ile belediyeden kamulaştırmasız el atma sebebiyle taşınmazın bina eklenti ve ağaç bedeli talep edilmiş ise de idarece;  “gecekondunuz ile ilgili Ankara 1. İdare Mahkemesi’ne açtığınız davanın sonucu olarak, 3194 sayılı kanunun 32. Maddesine göre kaçak ve ruhsatsız olduğuna karar verildiğinden” bahisle ödeme yapılmayacağının  kendilerine bildirildiğini;  ancak; Danıştay’ın bozma ilamı sonrasında Ankara 1. İdare Mahkemesince verilen kararla dava konusu işlemin kaçak ve ruhsatsız olmadığının karara bağlandığını ve davalı idarenin yıkım işleminin hukuki dayanağının kalmadığını;  Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında ve  46. maddesinde,  kamulaştırmasız el atma davalarının temelini oluşturan unsurların açıkça belirtildiğini; Devlet ve kamu tüzel kişilerinin, taşınmaz malların parasını peşin ödememesi veya hiç ödememesi ve kamulaştırmayı yaparken kanunla belirtilen usul ve esaslara göre hareket etmemesinin, kamulaştırmasız el atma nedenli davalarına esas teşkil ettiğini; zira müvekkiline ait ruhsatlı ve tapu tahsis belgeli taşınmazın herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan hukuka aykırı olarak yıkım işlemi yapılması neticesinde uğranılan zararların tazmininin talep edildiğini; 3194 sayılı yasanın 18. madde 9. ve 10. fıkraları uyarınca bina bedeli ödenmeden veya kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar kamulaştırılmadan yapıya el atılamaz ise de söz konusu idarenin kamulaştırma kararı almadan veya bina bedeli ödenmeden taşınmaza el koyduğunu ve yapıya yıkım işlemi uyguladığını; fiili yıkım işleminin uygulanmasıyla birlikte müvekkilinin maddi ve manevi anlamda telafisi güç olan zararlara maruz kaldığını;  Danıştay’ın bozma ilamı sonrası 24.10.2016 tarihinde davalı idareye 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 5999 Sayılı Kanun'la getirilen geçici 6. maddenin 1. fıkrasında belirtilen uzlaşma prosedürüne binaen alacaklarının ödenmesi talebiyle idari başvuru yapıldığını, ancak davalı idarenin yapılan başvuruya cevap vermediğini ifade ederek; fazlaya ilişkin dava ve hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; 1-)500,00 TL yıkılan taşınmazın emsal bina eklenti ve ağaç bedelinin taşınmazların yıkım tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkile verilmesi; 2-)Yıkım sonrasında konut kirası ödemek zorunda kalan müvekkilinin, yıkım tarihinden mahkeme karar tarihine kadar olan toplam 100,00 TL alacağının her ay için işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkile verilmesi, 3-)Yıkım sonrasında işyeri kirası ödemek zorunda kalan müvekkilinin, yıkım tarihinden mahkeme karar tarihine kadar olan toplam 100,00 TL alacağının her ay için işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır. 

Davalı vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde, bu davanın idare mahkemelerinde açılması gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 19.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:26.6.2018 gün ve E:2017/177 sayı ile, davalı tarafın gecekonduyu yıkması nedeniyle fiilen el atmanın gerçekleştiğinden bahisle yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolundaki süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “(…)Uygulama ve öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

Bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.

Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında imar yolu olarak ayrılan taşınmaza kamulaştırılmasız el atılması nedeniyle bilirkişilerce bina ve eklentileri ile ağaç bedeli olarak tespit edilen 62.526,06 TL. nin ödenmesi istenildiği anlaşılmıştır.

Bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazına, Yargıtay Hukuk Genel Kumlunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 sayılı kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku yoktur. Ancak bu sonuç ya da sonuçlar, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemeden, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmaktadır.

İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.

Bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.

Nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6’ncı maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kuramlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğu öngörülmüş bulunmaktadır.

SONUÇ: Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “(…)Bilindiği gibi, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların, plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla hazırlanan 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesinde, planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında uyulacak temel esaslara yer verilmiş; imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşaatı devam etmekte olan tüm yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair başvuru, tespit, değerlendirme, uygulama esaslarını belirlemek amacıyla çıkarılan 2981 sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı işlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"la, valilik veya belediyelerce yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve korunması mümkün görülen gecekonduların Kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak hak sahibi olduğu belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlamıştır.

Öte yandan, Uyuşmazlık Mahkemesinin başta 13/10/2014 tarihli ve E.-K.2014/817-914 sayılı kararı ve bir çok emsal kararında; "kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, 'idari işlem'; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, 'idari eylem' olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri, 2981 sayılı Yasa uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat, tahliye, arsa payı tahsisi gibi bireysel işlemlerin, 'idari işlem’;  bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı açıktır." hususları vurgulanmıştır.

Anılan mevzuat ve açıklamalar uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, davacıya ait taşınmazla ilgili olarak 3194 sayılı Kanun uyarınca yapılan imar planında kısmen imar yolu olarak ayrılan taşınmaz üzerinde bulunan yapı ve eklentilerinin bir kısmının yıkılmasından kaynaklanan zararın tazmini talep edildiğinden; idarenin söz konusu uygulama işlemlerinin, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı nitelik taşımakta olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1.b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Böylece, davalı idarece kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile taşınmaz üzerinde bulunan yapı ve eklentilerinin kısmen yıkılmasından doğan zararın tazminine ilişkin davada, söz konusu işlemin davalı idarenin re'sen ve tek taraflı kamu gücü kullanması sonucu ortaya çıkması sebebiyle ve işlemin idari niteliği itibarı ile idare mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/06/2018 tarihli ve 2017/177 Esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi…” gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 25.2.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının konutunun kültür merkezi alanı üzerinde kaldığından bahisle, 3194 ve 775 sayılı yasalar uyarınca tahliye ve tasfiye yapılması yolundaki Altındağ Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü Gecekondu Ve Sosyal Konutlar Şube Müdürlüğü’nün 03.06.2011 günü 1289 sayılı kararı ile uygulanan yıkım işlemi nedeniyle; taşınmaza el atılması sonucu uğranılan zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Altındağ Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü Gecekondu ve Sosyal Konutlar Şube Müdürlüğü’nün 03.06.2011 günü 1289 sayılı işlemi ile, davacıya ait Ankara ili, Altındağ ilçesi, Doğantepe Mahallesi, Şehit Hacı Osman Dugan Caddesi, 1378. Sok. No:1 adresindeki taşınmazın Kültür Merkezi alanı üzerinde kaldığından bahisle 7 gün içinde tahliye ve tasfiyesinin yapılması gerektiği,  aksi takdirde gecekondunun 3194 ve 775 sayılı yasalar uyarınca tahliye ve tasfiyesinin belediye ekipleri tarafından yapılacağı, yıkım masraflarının %20 fazlasıyla davacıdan tahsil edileceği hususunun bildirildiği; olay kısmında da ayrıntılı belirtildiği üzere; bu işleme karşı idari yargı yerinde açılan davada, sonuç itibariyle, işlemin iptal edildiği; davacı vekili tarafından açılan davada; idari yargı yerinde haklılıklarının kanıtlandığını, buna karşın yargılama devam ederken idarece yıkım işleminin uygulandığını, 3194 sayılı İmar ve 775 sayılı Gecekondu Kanununun ilgili maddeleri gerekçe gösterilerek yapılan yıkım işleminin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, taşınmaza el atılmasından dolayı uğranılan zararın tazmininin talep edildiği; davacının iddialarına karşılık davalı idarece verilen cevap dilekçelerinde; davacıya 2981 sayılı yasa kapsamında tapu tahsis belgesi ve gecekondusunun bulunduğu parselden yer tahsis edildiğinin, davacının taşınmazının yalnızca yolda kalan kısmının yıkıldığının, diğer kısımlara dokunulmadığının, 3194 ve 775 sayılı yasaların, belediyelere kaçak yapıları herhangi bir bedel ödemeden kaldırma yetki ve sorumluluğu verdiğinin, bu nedenle herhangi bir bedel ödenmesinin söz konusu olmadığının savunulduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda, her ne kadar davacı tarafından, Mahkemede açılan tespit dosyasında bedel tespiti yaptırılmış ise de, ortada idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, davanın anılan Yasada işaret edilen bedel arttırma davası niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Olayda, davacıya ait yapının ve eklentilerinin imar ve gecekondu mevzuatı uyarınca yıktırılmasından dolayı maddi tazminat istemiyle dava açıldığı; dava konusu uyuşmazlığın da,  idarelerin yetkili organlarının kamu gücünü kullanarak, res'en ve tek taraflı olarak tesis ettiği işlem/veya işlemler nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarardan kaynaklandığı; davacı vekili  tarafından da, bu işlemlerden doğan zararın tazmininin istenildiği gözetildiğinde; davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı idare vekilinin görev itirazının reddine ilişkin, Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.6.2018 gün ve E:2017/177 sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı idare vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN, Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.6.2018 gün ve E:2017/177 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 25.2.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ