Hukuk Bölümü         2008/26 E.  ,  2009/136 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : B.. Elektrik Dağıtım A.Ş.

Vekili              : Av. F.P.

Davalı            : Yenimahalle Belediye Başkanlığı

Vekilleri         : Av. F. T.A. – Av. İ.K.

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde, Batıkent Batı Villaları 529/6 ve 529/7 Sokaklarında yol çalışmaları yaparken B.. Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye ait 1.kv. aydınlatma kablosuna hasar verdiğinden, davalıya 16.4.2001 tarih ve 278 sayılı yazı ile hasarın ödenmesinin bildirildiği halde borcun ödenmediği, bunun üzerine Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün E:2001/9788 sayılı icra dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe 29.6.2001 tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibe itirazın haksız olduğunu, hasar miktarının Kurumun yetkili elemanlarınca hesaplandığını ileri sürerek Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün E:2001/9788 sayılı dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 19.7.2006 gün ve E:2006/283, K:2006/219 sayı ile, davacı vekili, dava dilekçesi ile, davalının Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün 2001/9788 sayılı dosyasındaki 29.6.2001 tarihli dilekçe ile borca vaki itirazın iptalini, takibin devamını, asgari %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava ettiği, davalı vekilinin davanın yargı yolu görev itirazında bulunduğu, icra inkar tazminatı talebinin de yasal olmadığını savunarak davanın esastan reddini istediği, davanın itirazın iptali davası olduğu, davalı Belediye ekiplerinin Batıkent Batı Villaları 529/6 ve 7 Sokaklarında yol çalışması yaparken davacının 1 kv 4X6 MM2 aydınlatma kablosuna 1.120.054.000.-TL’lik hasar verdiğinin 13.1.2001 tarihli hasar tespit tutanağı ile saptandığı, davacı vekilinin işbu hasar bedelinin %17 oranında 190.409.180.-TL KDV ve haksız fiil tarihi olan 13.1.2001 tarihinden takip tarihi olan 13.6.2001 tarihine kadar geçen süre için 326.682.417.-TL reeskont faizi ve ferileri ile birlikte davalıdan tahsili için ilamsız icra takibi yaptığı; örnek 47 numaralı ihtarlı ödeme emrinin davalıya 25.6.2001 tarihinde tebliğ edildiği; davalı vekilinin 29.6.2001 tarihli dilekçe ile süresinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacı vekilinin de İİK’nun 67/1 maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde işbu davayı açtığı, davanın esastan kabulüne dair Mahkemelerinden verilen 12.2.2004 gün ve 2002/534 Esas, 2004/29 sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 28.6.2005 tarih ve 2004/12796 Esas, 2005/7169 sayılı ilamı ile 3533 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince davanın tahkim usulüne göre çözümlenmesi gerektiğinden bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesinin icap ettiği halde işin esasının incelenmiş olmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozulduğu, hükmüne uyulan Yargıtay bozma kararı gereğince HUMK’nun 27. maddesi uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın talep halinde Ankara (Hakem) 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği, işbu kararda davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 29.3.2006 tarih ve 2006/2910-3469 sayılı ilamı ile ve özet olarak Dairenin 28.6.2005 tarihli olup davaya hakem mahkemesinde bakılmasına ilişkin kararın isabetli olmadığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.3.2006 gün ve 2006/4-6 Esas, 2006/74 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere kamu iktisadi teşebbüslerinin ticari işletme kurup işlettikleri için tacir oldukları, sermayelerinin Devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesinin bu kurumlara kamu hukuku müessesi vasfı kazandırmayacağı; özel hukuk tüzel kişisi oldukları ve haklarında hususi hukuk hükümleri uygulanacağı, bu nedenlerle, olayda 3533 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığı, mecburi tahkimin istisnai bir yol olduğu ve bu nedenle aralarındaki uyuşmazlıkların bu yolla çözülebileceği kurumların özel bir kanunla ve tahdidi bir biçimde gösterildiği, kanunun sınırlayıcı yöntemle belirlediği bir kapsamın yorum yoluyla genişletilmesi ve bu meyanda herhangi bir kurumun salt sermayesinin Devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi gibi unsurlar göz önünde tutularak kanun kapsamına dahil edilmesine çalışılmasının yorum ilkelerine ters düşeceği, hal böyle olunca davaya genel mahkeme sıfatı ile bakılıp sonuçlandırılması gerektiği, Dairelerinin emsal içtihatlarının da bu yolda olduğu, yargı yeri konusunda Yargıtay tarafından verilen kararlara mahkemece uyulmuş olmasının taraflar yönünden usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, görev konusu kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her aşamasında resen gözetilebileceği, davacının iddia ettiği zarar, davalı belediyenin yol çalışması sırasında meydana gelmiş bulunduğundan niteliği itibariyle hizmet kusuruna dayandığı, bu nedenle, davaya idari yargı yerinde bakılmasının icap ettiği gerekçesiyle bozulduğu, taraflarca tashihi karar talebinde bulunulmadığı, Mahkemelerince de Yargıtay bozma kararına uyulduğu, bu nedenlerle davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden HUMK’nun 27. maddesi gereğince görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’nin 11.5.2007 gün ve E:2007/4870, K:2007/6220 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.          

ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ; 31.10.2007 gün ve E:2007/1152 sayı ile, davanın, davacı tarafından yapılan icra takibinin kaldırılması için davalı idarece yapılan itiraz işleminin iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesi istemiyle açıldığı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin, “Takip talebine itiraz edilen alacaklı itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içerisinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum eder” hükmünün yer aldığı, anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denildiği, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği, dava dosyasının incelenmesinden, davalı idarenin Batıkent Batı Villaları 529/6 ve 529/7 Sokaklarında yol çalışmaları yaparken davacı şirkete ait 1Kv. aydınlatma kablosuna zarar verdiğinden bahisle, 16.4.2001 tarihli ve 278 sayılı yazıyla hasar ödemesinin bildirildiği buna rağmen borcun ödenmediği, bunun üzerine Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün 2001/9788 E sayılı icra dosyasında icra takibi başlatıldığı, davalının 29.6.2001 tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu, Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2002/534 E ile itirazın iptali davasının açıldığı, anılan Mahkemenin 12.2.2004 tarih, 2002/534 E, 2004/29 K sayılı kararla davanın kısmen kabulüne karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce davanın tahkim usulüne göre çözümlenmesi gerekeceği ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle 28.6.2005 tarih ve 2004/12796 E, 2005/7169 K sayılı kararla anılan kararın bozulduğu, bunun üzerine Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın Ankara (Hakem) 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği, söz konusu kararın davacı tarafından 3.2.2006 tarihinde temyiz edildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bu defa zararın niteliği itibariyle hizmet kusuruna dayandığı, bu nedenle idari yargı yerinde bakılması gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararını bozduğu, 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozma kararına uyularak 19.7.2006 tarih ve 2006/283 E, 2006/219 K sayılı karar ile davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar verildiği, davacının söz konusu kararı 29.7.2007 tarihinde temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 11.5.2007 tarih ve 2007/4870 E, 2007/6220 K sayılı kararı ile anılan kararın onandığı ve Mahkemelerinde bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı, olayda, davacı şirket tarafından, her ne kadar davalı idarenin eyleminden doğan zararının bulunduğu iddia edilmekte ise de, idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle bir tam yargı davasının açılmadığı, uyuşmazlığın icra takibinden kaynaklandığının anlaşıldığı, bu durumda, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu, nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 2.7.2007 tarih, E:2007/15, K:2007/118 sayılı kararının da bu yönde olduğu, bu nedenlerle, adli yargının görev alanına giren davanın 2577 sayılı Yasanın 14/3-a ve 15/1-a maddeleri uyarınca görev yönünden reddine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve davanın Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 1.6.2009 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince anılan Yasanın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

            İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

            İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

            Sözkonusu değişik 67. madde, “Takip talebine itiraz edilen ve itirazın kaldırılması için mercie müracaat etmek istemeyen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, umumi hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

            Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir. 

            İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

            Alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması talebinde bulunmazsa bir daha ilâmsız takip talebinde bulunamaz.

            Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.” hükümlerini taşımaktadır.

            Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri : a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 9. İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.7.2006 gün ve E:2006/283, K:2006/219 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.6.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.