T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

        ESAS   NO : 2019/797

        KARAR NO : 2019/845

        KARAR TR: 23.12.2019

         

ÖZET: Davalı Şirkette çalışırken Kurumun özelleştirilmesi nedeniyle kamu kurumuna nakledilen davacının, maaş nakil bildiriminin ilgili mevzuata uygun düzenlenmemesi nedeniyle uğradığı parasal kaybın giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

                                                            K A R A R                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          

            Davacı      : H.Ç.

Vekili         : Av. F.L.E.

Davalı      : Türk Telekomünikasyon A.Ş.

Vekili       : Av. A.M.P.

          

O L A Y : İl Telekom Müdürlüğünde görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasanın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasanın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen davacı kamu kurumu emrine atanmıştır.

Davacı vekili maaş nakil ilmühaberinin iptali ve düzeltilmesi ile fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla eksik yapılan ödemeler karşılığının hüküm altına alınması istemiyleadli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 16. İş Mahkemesi: 24.5.2011 gün ve E:2010/172, K:2011/350 sayı ile, Mahkemece yapılan yargılama sonunda alınan hesap raporuna itibar edilerek, davacının davalı işyerinde 399 sayılı KHK kapsamında çalıştığı, davalı ile imzaladığı 2. Tip sözleşme ile nakil hattını elinde tuttuğu, bu şekilde iş kurumu kapsamına geçtiği, 19.03.2010 tarihi itibariyle başka kamu kurumuna nakil edildiği, 04.01.2010 tarihli nakil aylık bildirim yazısında, bildirim tarihindeki ücretinin 2.165,14 TL. net olarak belirtildiği, davacının özelleştirme tarihi olan 14.11.2005 tarihinde 3999 sayılı KHK tabi olarak baş mühendis olarak çatlığı, anılan tarihte işçi olmadığından, kapsam dışı personel ücret ve fazla çalışmaesaslarına göre kendisine ikramiye ödenmediği, davalı kurumun davacının nakli sırasında Devlet Personel Başkanlığı'na bildirilmesi gereken net maaşının yanında ikramiyesini bildirme yükümlülüğü bulunmadığı, 406 sayılı yasanın Ek 25. maddesinin 3. fıkrasında, 1. fıkra kapsamına giren personelden sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsamın dışında personel statüsünde çalışanlar hakkında 4046 sayılı yasanın 22. maddesinin 4 ve 5. fıkrasının uygulanmasında Devlet Personel Başkanlığı'na bildirildikleri tarihteki unvanları esas almarak Yönetim Kurulunca 15.04.2004 tarihi itibariyle bu ünvana göre belirlenmiş olan ücret ve diğer mali haklarına bu tarihten Devlet Personel Başkanlığı'na bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirilen tarihe kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artan oran ve/veya miktarları uygulanmak sureti ile bulunacak tutar Devlet Personel Başkanlığı'na bildirildiği tarih itibariyle nakil formunda gösterilecek net ücreti olacağının belirtildiği, davacının bildirilmesi gereken ücretine itiraz edildiğinden 14.4.2004 tarihinden itibaren davacıya ödenmekte olan aylık ücrete 04.01.2010 tarihine kadar geçen dönemdeki kamu görevlilerine yapılan zam oran ve miktarları dikkate alınarak, hesaplama yapıldığı ve davacının nakil tarihindeki ücretinin 2.199,23 TL. olarak tespit edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar vermiş, bu karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi: 9.12.2013 gün ve E:2011/37590, K:2013/32118 sayı ile,mahkemece davanın HMK'nun 114/1-b maddesi uyarınca "yargı yolunun caiz olmaması" sebebiyle aynı Kanun'un 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Ankara 16. İş Mahkemesi: 17.4.2014 gün ve E:2014/119, K:2014/522 sayı ile, mahkemelerinin önceki kararında direnilmesine ve davanın kısmen kabulüne karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu : 18.11.2015 gün ve E:2014/9-1559, K:2015/2649 sayı ile, iptali istenilen işlemin tesis edildiği tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz edilemeyeceğinden; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu görüşü dile getirilmiş ise de, bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmediği; bu durumda mahkemece; somut uyuşmazlıkta idari yargı mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü ile bu doğrultuda karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının bozulmasına karar vermiştir.

ANKARA 16. İŞ MAHKEMESİ: 13.5.2016 gün ve E:2016/77, K:2016/247 sayı ile, bozmaya uyularak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılamada, davacı hakkında yapılan işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu, idari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ve 5473 sayılı kanundan kaynaklanan ek ödeme alacağının tahsiline ilişkin istemin idari işlem niteliğinde olduğu anlaşılmakla, davanın HMK 114/1-b maddesi uyarınca, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle aynı Yasanın 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, Türk Telekomünikasyon A. Ş. ile sözleşmesi feshedilerek kamu kurumuna nakli sonrasında aylık net ücretinin 2.247,15 TL olarak tahakkuk ettirilmesine dair işlemin, davacı iş mevzuatına tabi kapsam dışı personel statüsünde iken kamu kurumuna naklen atandığından ikramiye ve benzeri özlük hakları dikkate alınarak maaşının belirlenmesi gerekli olduğu halde dikkate alınmadığını ileri sürülerek, iptalini, maaş ve ikramiyelerin eksik ödenmesi sebebiyle 1.000,00-TL'nin adli yargı merciinde davanın açıldığı 17/10/2010 tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek oran üzerinden işletilecek faizi ile birlikte tazmini istemiyle Türk Telekomünikasyon A. Ş. Ye karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

Edirne İdare Mahkemesi : 14.6.2017 gün ve E:2017/1019 sayı ile, davanın doğru hasım olan Edirne Valiliği husumetiyle incelenmesi gerektiğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15'inci maddesi gereği Türk Telekomünikasyon A.Ş. hasım mevkiinden çıkarılarak, dava dilekçesi doğru hasım olarak tespit edilen Edirne Valiliği'ne bu kararla birlikte tebliğ edilmek suretiyle dava dosyasının tekemmül ettirilmesine, kararın bir örneğinin davacıya ve Türk Telekomünikasyon A.Ş.'ye gönderilmesine karar vermiştir.

Edirne İdare Mahkemesi : 26.12.2017 gün ve E:2017/1019, K:2017/1965 sayı ile, dava konusu işlem hukuka aykırı olduğundan, Anayasa'nın 125'inci maddesi hükmü gereği, davacının maaşının eksik ödenmesi sebebiyle uğranılan zarara karşılık olarak, talep ile bağlı kalınarak 1.000,00.-TL'nin tazmin talebi ile idari yargı merciinde davanın açıldığı 21/10/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar vermiş, bu karar davalı Edirne Valiliği vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdare Dava Dairesi: 5.6.2018 gün ve E:2018/513, K:2018/611 sayı ile, davacının idari yargıdan talep ettiği hak, başka bir deyişle dava, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin 22.03.2010 tarihli işleminin iptali ve buna bağlı tazminat ödenmesine ilişkin olduğundan 2577 sayılı Yasada belirlenen usulü işlemlerin, belirtilen dava konusu esas alınarak yürütülmesi gerekirken davanın konusu ve davalısı değiştirilmek suretiyle yürütülen usulü işlemlerde ve buna dayalı idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, davalı idare istinaf başvurusunun kabulüne, Edime İdare Mahkemesi'nce verilen kararın kaldırılmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Edirne İdare Mahkemesi : 3.7.2018 gün ve E:2018/947 sayı ile, doğru hasım olan Türk Telekomünikasyon A.Ş. husumetiyle incelenmesi gerektiğinden,2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15'inci maddesi gereği Edirne Valiliği hasım mevkiinden çıkarılarak, dava dilekçesi doğru hasım olarak tespit edilen Türk Telekomünikasyon A.Ş.'ne bu kararla birlikle tebliğ edilmek suretiyle, dava dosyasının tekemmül ettirilmesine, kararın birer örneğinin davacıya ve Edime Valiliği'ne tebliğine karar vermiştir.

Edirne İdare Mahkemesi: 24.4.2019 gün ve E:2018/947, K:2019/521 sayı ile, davacının 2010 yılında nakle tabi personel olarak Devlet Personel Başkanlığı'na bildiriminin yapıldığı, 22/03/2010 tarihinde Edime İl Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü emrine mühendis olarak naklen atanarak yeni kurumunda göreve başladığı, yeni görevine başlamadan önce davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından Devlet Personel Başkanlığı'na, 22/03/2010 tarihli "yer değiştirme suretiyle atamalarda aylık bildirim" işlemi ile bildirildiği, bunun üzerine eski görevi sebebiyle hak ettiği ücret, ikramiye ve tazminatlar dahil olmak üzere tüm ödemelerin 4046 sayılı Kanun'un 22'nci maddesinin beşinci fıkrası ile 406 sayılı Kanun'un ek 29'uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri gereği maaşına eklenmesi gerekirken yeni atandığı Edirne Valiliğince eklenmediği anlaşıldığından, davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından davacının aylık net ücretinin 2.247,15-TL olarak bildirilmesine dair dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı; öte yandan, dava konusu işlem hukuka aykırı olduğundan, Anayasa'nın 125'inci maddesi hükmü gereği, davacının maaşının eksik ödenmesi sebebiyle uğranılan zarara karşılık olarak, talep ile bağlı kalınarak 1.000,00.-TL'nin tazmin talebi ile adli yargı merciinde davanın açıldığı 17/10/2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiş, bu karara karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ İDARE DAVA DAİRESİ : 24.10.2019 gün ve E:2019/769 sayı ile, 406 sayılı Kanunun değişik 1.maddesinin 9. fıkrasında “Türk Telekomun, bu kanun ve özel kanun hükümlerine tabi bir anonim şirketi olduğu, bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz” hükmüne yer verilerek Türk Telekom’a özgü farklı bir statü oluşturduğu, aynı Kanunun 4673 sayılı Yasayla değişik Ek 22. maddesinde de Türk Telekomdaki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartlarının aranacağı, bunların dışında kalan personelin iş mevzuatı uyarınca istihdam edileceği ve iş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartların Yönetim Kurulu tarafından tayin olunacağının hükme bağlandığı, ayrıca, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin özelleştirme kapsamında iken %55 oranındaki hissesinin blok olarak satışı suretiyle özelleştirilmesi için 01.07.2005 tarihinde yapılan ihale sonucunda 2005/9146 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda şirketin %55 oranındaki hissesi satılarak 14.11.2005 tarihinde Oger firmasına devredildiği, şirketin kamusal niteliğinin ortadan kalktığı buna göre, iptali istenilen işlemin tesis edildiği ve davanın açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.  

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan23.12.2019 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Bölge İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacı tarafından; maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi istemiyle açılmıştır.

Telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom’un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Ancak, özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Oger Telekomünikasyon Anonim Şirketine satılmıştır.

Olayda, davalının hisse devir (14.11.2005) tarihinde çalışmakta iken 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve sonrasında kamu kurumu emrine atanan davacı tarafından; maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi istemiyle dava açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

 

c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre,iptal istemi tarihinde davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan sözetmek olanaksız olduğundan;uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin başvurusunun kabulü ile Ankara 16. İş Mahkemesince verilen 13.5.2016 gün ve E:2016/77, K:2016/247 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 16. İş Mahkemesince verilen 13.5.2016 gün ve E:2016/77, K:2016/247 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                                Üye                               Üye

      Hicabi                       Şükrü                           Mehmet                           Birol      

    DURSUN                    BOZER                          AKSU                           SONER          

 

 

                                             Üye                                Üye                              Üye

                                        Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                       ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                             KARŞI OY

 

 

Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de görev yapmakta iken 406 sayılı Kanunun Ek 29 maddesi ile 4046 sayılı Kanunun 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacı, maaş nakil ilmühaberinin eksik ve hatalı düzenlenerek Devlet Personel Başkanlığına bildirildiğinden bahisle maaş nakil ilmühaberinin iptali ve düzeltilmesi ile bu eksik ve hatalı bildirim sebebiyle uğradığı fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydı ile maddi zararının faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.

Uyuşmazlığın çözümünde görevli yargı yerinin belirlenmesi açısından öncelikle, dava konusu edilen işlemi tesis eden Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin ve bu kuruluşta çalışan personelin özelleştirme öncesi ve sonrasındaki hukuki statüsünün ortaya konulması gerekmektedir.

Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun, 18/06/1994 günlü, 21964 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi uyarınca, Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü’nce yürütülen telekomünikasyon hizmetlerinin sermayesinin tamamı kamu kesimine ait olacak bir anonim şirket şeklinde yapılandırılması suretiyle kurulmuş ve 233 ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere tabi bir kamu iktisadi kuruluşu statüsü verilmiştir.

29/01/2000 günlü, 23948 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Türk Telekom'un özelleştirilmesi amacıyla yapısının yeniden düzenlenmesine yönelik kurallar getiren 4502 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile, 406 sayılı Kanun'un 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, Türk Telekom’un, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olduğu, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuatın Türk Telekom’a uygulanmayacağı kuralına yer verilmiş; anılan kural, 23/05/2001 günlü, 24410 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4673 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile değiştirilmiş ve Türk Telekom’un, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olduğu, bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuatın Türk Telekom’a uygulanmayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, 4502 sayılı Kanun'un Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK’nin ekindeki “B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

4502 ve 4673 sayılı Kanunlar ile yapısı yeniden düzenlenen Türk Telekom'da çalışan personelin hukuki statüsü de, 406 sayılı Kanuna 4502 sayılı Kanun ile eklenen Ek 22.madde ile yeniden düzenlenmiş ve anılan maddede Türk Telekom’daki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranacağı, bunların dışında kalan personelin iş mevzuatı uyarınca istihdam edileceği, iş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartların Yönetim Kurulu tarafından tayin olunacağı kurallarına yer verilmiş, ayrıca, aynı Kanunun Geçici 4. maddesinde, 4502 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Türk Telekom’da 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta olanlardan isteyenlerin iş mevzuatına tabi personel statüsüne geçirileceği, iş mevzuatına tâbi personel statüsüne geçmek istemeyenlerin mevcut statü, sosyal ve özlük haklarıyla istihdamlarına devam olunacağı kurala bağlanarak, iş mevzuatına geçmek istemeyenlerin mevcut statü, sosyal ve özlük hakları korunmuştur.

4502 sayılı Kanun'un Resmi Gazete’de yayımlandığı 29/01/2000 gününden, özelleştirme sürecinin tamamlanmasının ardından hisse satış sözleşmesinin imzalandığı 14/11/2005 tarihine kadar geçen bu dönemde, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait olan Türk Telekom'un bir kamu kuruluşu olduğu ve personeliyle arasında doğan uyuşmazlıklara idari yargıda bakılacağı Danıştay kararlarında kabul edilmiştir. (Örneğin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17/06/2010 günlü, E:2010/329,K:2010/1310 sayılı kararı.)

Hisselerin fiilen devredildiği ve Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi”nin imzalandığı 14/11/2005 tarihinden sonra ise, hisselerinin yüzde elliden fazlası özel hukuk tüzel kişisine geçen Türk Telekom kamu kuruluşu niteliğini kaybetmiştir.

Belirtilen tarihten sonra, kural olarak, Türk Telekom personelinin kamu personeli ve işlemlerinin idari işlem sayılamayacağı, bir özel hukuk tüzel kişisi olan Türk Telekom'a karşı idari yargıda dava açılamayacağı açıktır.

Ancak, 406 sayılı Kanun'un Ek 29. maddesinin, 5398 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik birinci fıkrasında, özelleştirme tarihi itibarıyla Türk Telekom'da çalışmakta olan personelin haklarının korunması amacıyla, hukuki statülerini ve kamu kurumlarına nakil olanaklarını belirleyen bazı özel düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekom’da, Ek 22. maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22/01/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüz seksen gün aylıksız izinli sayılacaktır. Aynı maddeye göre, bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekom’da çalışmaya devam edecek, malî ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanacak, belirtilen süre içinde nakle tâbi personelden Türk Telekom tarafından hizmetine ihtiyaç duyulmayanlar tespit edildikleri tarihten, kendi isteği ile nakil talep edenler ise talep tarihinden itibaren en geç doksan gün içinde nakil için Türk Telekom tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirileceklerdir. Aynı fıkranın, 5457 sayılı Kanunla değiştirilen cümlesinde ise , maddede sayılanlardan aylıksız iznin bitiminden sonra T. Telekom'un tabi bulunduğu mevzuata ve bu fıkraya istinaden akdedilen sözleşmeye göre çalışmaya devam edenlerden hisse devir tarihinden itibaren en geç beş yıl içinde iş sözleşmesi herhangi bir nedenle sona erenlerin, bu madde hükümlerine göre işlem yapılmak üzere, sözleşmenin sona erdiği yılın 15 Ocak tarihindeki 3. fıkraya göre hesaplanan ücretleriyle Devlet Personel Başkanlığı'na bildirilecekleri, Türk Telekom Yönetim Kurulu'nca 15/04/2004 tarihi itibarıyla bu unvana göre belirlenmiş olan ücret ve diğer mali haklarına, bu tarihten Devlet Personel Başkanlığı'na bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihine kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artış, oran ve/veya miktarları uygulanmak suretiyle bulunacak tutarın dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır.

Aktarılan kanuni düzenleme ile, T. Telekom A.Ş.'nin özelleştirilmesi sonucunda, işlevsel görevlerde bulunan ve ikamesi kısa sürede imkansız personelin isteklerine bağlı olarak makul bir süre kamu görevlerinden aylıksız izinli sayılmasına ve aylıksız izin süresinin bitiminden itibaren beş yıl süre ile nakil hakları korunarak özel hukuk tüzel kişisinde çalışmalarına olanak sağlandığı anlaşılmaktadır. Buna göre, söz konusu personelin, aylıksız izinli olarak geçen sürede kamu personeli statülerinin devam ettiği , izin süresinin bitiminden itibaren beş yıl süreyle de kamu personeli statüsüne nakil haklarının korunduğu anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, İmtiyaz Sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmek hakkını elde eden davalı şirkete, devir sonrasında yetişmiş personel yetersizliği nedeniyle doğabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için, 406 sayılı Kanun hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak da, bünyesinde belli süre ile çalışmaya devam eden söz konusu personelin kamu kurumlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklenmiştir.

Bu görevler kapsamında, 406 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı şirket tarafından, hak sahibi personelinin devlet personel başkanlığına bildirilmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler bulunmaktadır.

Sayılan işlemler, idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurmakta ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlemekte esas alınmaktadır.

Belirtilen nitelikleriyle, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır.

Söz konusu işlemler, içerikleri itibarıyla idari işlem niteliğinde olmakla beraber, bir özel hukuk tüzel kişisi olan davalı şirketçe tesis edilmiş olmaları nedeniyle idari yargı denetimine tabi olup olmayacağı da ayrıca değerlendirilmelidir.

Davalı şirketin, Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi” ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bu görev ve yetkiler dahilinde bazı kamusal ayrıcalıkları ve yükümlülükleri bulunduğu yukarıda belirtilmiştir.

Belirtilen statüsü ve özel kanun hükümleri gereğince bazı kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere sahip olması nedeniyle davalı şirketin, herhangi bir özel hukuk tüzel kişisinden farklı bir hukuki statü içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Benzer durumdaki özel hukuk tüzel kişileri ile ilgili olarak Danıştay tarafından verilen kararlarda, kamusal ayrıcalıklarla donatılan veya kamu kesimi ile, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı bir ilişkisi bulunan tüzel kişilerin bazı işlemlerinin, nitelikleri esas alınmak suretiyle idari işlem olarak kabul edildiği ve idari yargıda dava konusu edilmesinin olanaklı olduğunun belirtildiği görülmektedir. Örneğin, Danıştay Onuncu Dairesinin 21/05/1996 günlü, E:1995/4326, K:1996/2769 sayılı kararıyla, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Atatürk Orman Çiftliği tarafından kurulan adi ortaklık niteliğindeki Şehirlerarası Terminal İşletmesinin, kamu kaynaklarından yapılan harcamalarla kamu hizmeti görmek üzere kurulması ve personelinin kamu personeli olması dikkate alınarak tesis ettiği işlemler, idari işlem sayılmıştır. Danıştay Onbirinci Dairesinin, 25/01/2011 günlü, E:2010/5904, K:2011/570 sayılı kararıyla da, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesinden sonra, kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personele kıdem tazminatı ödememesi yolunda tesis ettiği işlemler, nakledilen personelin kamu personeli olması ve anılan şirkete nakil süreci ile ilgili olarak bazı görevler yüklenmesi nedeniyle, idari işlem kabul edilerek idari yargı denetimine tabi olduğu sonucuna varılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 13/02/1995 günlü, E: 1995/2, K: 1995/1 sayılı kararında da, Dernekler Kanununa tabi bir özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde olan Türkiye Jokey Kulübü bünyesinde yer alan Komiserler Kurulunun işlemleri, müşterek bahis tertip etme yetkisine sahip olması ve kurul üyeleri arasında idarenin temsilcilerinin de yer alması gözetilerek idari işlem sayılmıştır.

Bu durumda; imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi olan, 406 sayılı Kanun hükümleri ile, kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.25.11.2019

 

 

 

                                                                      ÜYE

                                                            Ahmet ARSLAN