T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/619

KARAR NO  : 2020/465      

KARAR TR  : 13/07/2020

 

ÖZET: Meslek Lisesi Yiyecek - İçecek Hizmetleri alanında görev yapan talep sahibine sehven yapılan eğitim öğretim tazminatı ödemesinin geri istenilmesine ilişkin idari işlemin hukuka uygun olmadığının saptanması karşısında; yersiz ödemenin geri alınması için idarece açılan alacak davası sonunda davanın kabulüne karar veren Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351 sayılı kararının kaldırılmasına, hukuk ve usule uygun bulunan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 tarihli ve E.2015/5833, K.2016/755 sayılı kararının kabulüne karar verilmesi ve bu suretle hüküm uyuşmazlığının giderilmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

Hüküm Uyuşmazlığının

Giderilmesi İsteminde Bulunan

(İdari Yargıda Davacı Adli

Yargıda Davalı)                 : R.T.

Vekili: Av. Hazar Kardaş

İdari Yargıda Davalı

(Adli YargıdaDavacı) : Millî Eğitim Bakanlığı

Vekili                           : Av. N.K.T.

 

 

O L A Y: I- Davacı R.T. vekili, Davalı Millî Eğitim Bakanlığı’na karşı; Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi'nde, yiyecek içecek hizmetleri alanında öğretmen olarak görev yapan davacıdan, 15/07/2008- 15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle 3.303,19 TL'nin geri ödemesinin istenilmesine ilişkin 23/01/2014 tarih ve 326202 sayılı işlemin; hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          I-a)Ankara 18. İdare Mahkemesi; 26.12.2014 gün ve E:2014/419, K:2014/1918 sayı ile “(…) Davalı idare tarafından, her ne kadar, davacıya hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle tesis edilen işlemin hukuka aykırılık teşkil etmediği iddia edilmekteyse de; davacının eğitim öğretim tazminatını hak edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin davalı idarece yapıldığı, (5) yıldan fazla bir süredir davalı idarece hesaplanan tazminat tutarının davacının maaşına eklendiği düşünüldüğünde, davalı idare çalışanlarının ihmali, dikkatsizliği ve bilgisizliği gibi nedenler sonucunda (5) yıl boyunca davacının durumundan haberdar olunmadığı anlaşıldığından, davacıya 15/07/2008 - 15/09/2013 tarihleri arasında yapılan ve davacının hilesinin ya da gerçek dışı beyanının neden olmadığı ödemelerin yukarıda yer verilen Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile belirlenen ilkeler uyarınca idari dava açma süresi içerisinde geri istenmesi mümkün iken, bu süreye uyulmaksızın yapılan ödemelerin tamamının istenilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin, son ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere (60) günlük süre içerisinde kalan bölümünün borç çıkartılmasına ilişkin kısmının reddine fazlasına ilişkin borç çıkartılması kısmının iptaline …” karar vermiş, itiraz edilmesi üzerine;

          I-b) Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulu;  18.02.2016 gün ve E:2015/5833, K:2016/753 sayı ile, “(…) Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı gereğince, uyuşmazlık konusu kişi borcuna neden olan ilave eğitim öğretim tazminatı ödemesinin geri istenilmesinin, davacı adına borç tahakkuna ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği 23.01.2014 tarihinden geriye doğru 60 günlük dava açma süresi içinde kalan döneme ilişkin kısmı için mümkün olduğu, bu tarihten geriye doğru 60 günlük dönemi aşan, önceki ödemeler ise davacıdan geri istenilemeyeceğinden, 15/07/2008 - 15/09/2013 tarihleri arasında yapılan ödemelerin davacıdan geri istenilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

          Açıklanan nedenlerle, davalı itirazının reddine, Ankara 18. İdare Mahkemesi'nce verilen 26/12/2014 gün ve E:2014/419, K:2014/1918 sayılı kararın dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmının onanmasına, davacı itirazının kabulüne, anılan İdare Mahkemesi kararının davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına…” karar vermiş, aleyhine yasa yoluna başvurulmayan kararın 25/04/2016 tarihinde kesinleştiği bildirilmiştir.

          II - Davacı Millî Eğitim Bakanlığı vekili Davalı R.T.’ e karşı; Devlet memurlarına ödenecek zam ve tazminatlara ilişkin 17.04.2006 gün ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının "Diğer Tazminatlar" başlığı altında III sayılı cetvel A bölümünde eğitim öğretim tazminatına ilişkin oranlar ile tazminata ilişkin esas ölçü ve nispetlerin belirlendiğini, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı ek V sayılı cetvelde sayılan mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına atölye, laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak eğitim öğretim hizmetleri sınıfına dahil ünvanlı kadrolara atananlara atandıkları branşa göre ilave eğitim öğretim tazminatının ayrıca ödeneceği düzenlemesi bulunduğunu, kararın (d) bendinde belirtilen branşlarda yiyecek içecek hizmetleri bulunmamasına rağmen Yenimahalle Ankara Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi öğretmeni davalı Reyhan Türkseven'e 15.08.2008-15.09.2013 tarihleri arasında 9 puan ilave eğitim öğretim tazminatının sehven ödendiğini, toplam ödemenin 3.303,19 TL olduğunu, davalıya 23.01.2014 tarihli yazının gönderildiğini, 21.02.2014 tarihli dilekçesi ile borcu ödemeyeceğini ifade ettiğini, rızai ödemenin yapılmadığını belirterek 14-19 Haziran 2010 tarihleri arasında 25 saat ders ücretinin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte hükmen tahsiline karar verilmesi istemiyle 15.02.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          II-a) Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi; 21/10/2016 gün ve 2016/71Esasa, 2016/436 Karar sayılı dosyada “fazla ödemenin davalının kusurundan kaynaklanmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, karar aleyhine istinafa başvurulmuştur.

          II-b) Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi: 09.01.2017 gün ve 2017/8 esas 2/17/8 karar sayılı dosyada, “… idarenin parasal ödeme kararlarının hak yaratıcı işlemler (şart tasarruf işlemleri) niteliğinde bulunmadığı, ödeme kararlarında bir hata olmuş veya bir hukuka aykırılık yapılmış ise (hak etmediği halde ödeme yapılmış ise) bu kararın iptal edilebileceği veya geri alınabileceği, dava konusu fazla ödemenin idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yürürlükte bulunduğu dönemde salt hatalı ödemeden kaynaklandığı, HGK.nun 05.12.1984 tarih 387-997 sayılı kararı ile İ.B.K.nın idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde, idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek ödeme yapılan kişilerden, gerekse ödemeyi yapandan geri alınamaması gibi bir sonuç doğuracağı ve bununda idareyi işlemez duruma getireceği yönünde karar verildiği, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına 16.01.2014 tarih 2014/5800 sayılı değişiklikle “yiyecek içecek hizmetleri “ branşı eklenmiş ise de dava konusu edilen yersiz ödeme tarihleri dikkate alındığında somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığı, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2016/6403 E.-2016/6907 K. sayılı ilamında da aynen benimsendiği gibi yersiz ödeme yapıldığı iddia edilen tarihlerde yürürlükte olan 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu kararında “yiyecek içecek hizmetleri” branşının yer almaması nedeniyle yapılan hatalı ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebileceği, mahkemece Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nin 18.02.2016 gün ve 2015/5833 E.,2016/755 K sayılı kararları karşısında çözülmüş olduğunun belirtilmiş olmasına rağmen söz konusu kararlar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davacının talepte bulunmasına engel teşkil etmediği, davanın bu niteliğine göre, 6098 sayılı TBK'.nun 77-82. maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşme kurallarına göre inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gerektiği belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına karar vererek dosyayı mahalline iade etmiştir.

          II-c) ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351 sayı ile “(…)2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararma 16.01.2014 tarih 2014/5800 sayılı değişiklikle "yiyecek içecek hizmetleri" branşı eklenmiş ise de dava konusu edilen yersiz ödeme tarihleri dikkate alındığında somut olaya uygulanması mümkün değildir.

Yersiz ödeme yapıldığı iddia edilen tarihlerde yürürlükte olan 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu kararında “yiyecek içecek hizmetleri” branşının yer almaması nedeniyle yapılan hatalı ödeme, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebilir. 6098 sayılı TBK.nun 77-82. maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşmeye dayanan ve şart tasarruf niteliğinde bulunmayan idarenin hatalı işlemi nedeni ile davacı tarafından davalıya ödenen ve hüküm vermeye yeterli denetime elverişli bilirkişi raporu ile davalıya yersiz ödendiği belirlenen 3.309,19 TL'nin davalıdan tahsiline ilişkin” olarak Davanın KABULÜ ile 3.303,19 TL'nin 21/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine …” karar vermiş; istinaf edilen karar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin, 23.05.2019 gün ve E:2018/991, K:2019/691 sayılı kararıyla başvuru reddedilerek kesinleşmiştir.

          UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: İdare Mahkemesinde görülen davada davacı olan R.T. vekili;

          “Müvekkilden, Yenimahalle Kaymakamlığı İlçe Millî eğitim Müdürlüğü 23.01.2014 tarih ve 326237 sayılı yazısı ile 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı III sayılı cetvelin (d) bendinde belirtilen branşlarda yiyecek içecek hizmetleri bulunmaması nedeni ile 15.08.2008- 15.09.2013 tarihleri arasında 9 puan ilave eğitim öğretim tazminatı tahakkuk tutarı 3.303,19 TL'nin iadesini istemiştir.

          Söz konusu işlemin iptali amacı ile 21.02.2014 tarihinde dava açılmış, Ankara 18. idare Mahkemesi 2014/419E. ve 2014/1918 sayılı kararı ile "son ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere (60) gün içerisinde kalan bölümün borç çıkartılmasına ilişkin kısmının reddine, fazlasına ilişkin borç çıkartılması kısmının iptaline karar vermiştir. Karara itiraz edilmiş Ankara Bölge idare Mahkemesi 4. Kurul 205/5833E. ve 2016/755K. sayılı kararı ile dava konusu işlemin tamamın iptaline hükmetmiş ve karar kesinleşmiştir.

          Millî Eğitim Bakanlığı Ankara Bölge idare Mahkemesi 4. Kurul 205/5833E. ve 2016/755K. sayılı kararına rağmen Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/71. sayılı dosyası üzerinden alacak davası açmıştır. Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/71E. ve 2016/436K sayılı kararı ile davayı reddetmiştir. Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2017/8E. ve 2017/8K. Sayılı kararı(ek-8) ile istinaf talebini kabul ederek eksikliklerin giderilmesi için dosyayı yerel mahkemeye göndermiştir.

          Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/46E. ve 2017/351K. sayılı kararı ile kesinleşmiş idare mahkemesi kararı ve aynı konuya ilişkin yargı kararları olmasına rağmen davayı kabul etmiş ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2018/991E. ve 2019/691K. sayılı kararı ile yerel mahkeme kararını kesin olarak onamıştır.

          İdari yargı kolunda verilen ve kesinleşen bir iptal kararına rağmen davalı, adli yargı kolunda dava açmış aynı konuya ilişkin kesinleşmiş bir hüküm olmasına rağmen dava kabul edilerek bölge adliye mahkemesi tarafında da onanmıştır. Müvekkil Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Müdürlüğünde görev yapmaktadır. 01.06.2008 tarihinden itibaren MEGEP kapmasında Millî Eğitim Bakanlığı'nın mesleki ve teknik okulların alan ve dallarının isimlerinde değişiklik yapılması kapmasında Millî Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 06.08.2008 tarih 60500 sayılı işlemi ile Gıda Teknoloji-1 olan alanı Yiyecek İçecek hizmetleri olarak değiştirilmiştir.

 

          Yapılan alan değişikliğinden önce müvekkilin almakta olduğu 9 puan ilave eğitim ve öğretim tazminatını almaya devam etmiş ancak Yenimahalle Kaymakamlığı ilçe Millî Eğitim Müdürlüğü'nün 23.01.2014 tarih 326202 işlemi ile Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara ilişkin 17.04.2006 tarih ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın III sayılı cetvelinin (A) bölümünün (d) bendinde belirlenen branşlarda yiyecek içecek hizmetleri bulunmaması nedeni ile 15 Temmuz 2008 tarihinden 15 Eylül 2013 tarihleri arasında tahakkuk eden 9 puan ilave eğitim öğretim tazminatı tutarı olan 3.303,19 TL(faiz hariç) miktarın 30 gün içerisinde Yenimahalle Mal müdürlüğüne yatırılması aksi halde dosyanın tahsilatı için Defterdarlık Muhakemat Müdürlüğüne gönderileceği müvekkile bildirilmiştir

          Davalı idare davaya konu işlemi tahakkuk eden 3.303,19TL(faiz hariç)'nin yatırılmasını 23.01.2014tarih ve 326237 sayılı işlem ile istemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere yapılan alan değişikliği müvekkilin isteğine bağlı değil MEGEP kapsamında yapılmıştır. Göreve başladığı tarihten itibaren çalıştığı okulun türü ve içeriği değişmemiş sadece alan ve dalların ismi değişmiştir.

          Meslek liselerinde görev yapan atölye, laboratuvar ve meslek dersleri öğretmenlerine ödenen ilave eğitim ve öğretim tazminatı Bakanlar Kurulu'nca yeniden düzenlenmiş 16.01.2014 tarih 28884 sayılı resmî gazetede yayımlanmıştır, idare tarafından yapılan bu değişiklik ile mağduriyet giderilmiş olsa dahi daha önceki dönemlere ilişkin tahakkuk eden miktarların istenmesi ise hakkaniyete aykırı olduğu açıktır.

          Kaldı ki yapılan ödemelerin hukuka aykırı olduğu kabul edilse dahi idarenin kendi ihmali ile yapılan ödemelerin istirdadını ancak ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 60 gün içinde isteyebileceği yerleşik içtihatlarla sabittir. Somut olayda ise davalı idare 15 Eylül 2013 tarihine kadar yapılan ödemelerin istirdadını istemiştir.

          Bir idari karar aleyhine idari dava süresi içinde ilgililer dava açmazsa işlem kesinleşir ve ilgili bu kanunsuz işlemin sonuçlarına katlanır ve katlanmak zorundadır. Şu halde idare de dava süresi sonunda kanunsuz olduğu ileri sürülen işleminin sonucuna katlanmalıdır. Kaldı ki idare böyle hallerde gene de imtiyazlı durumdadır.

          Onun aldığı kanunsuz kararın alınmasında en küçük bir katkısı bulunmayan idare olunan, süresinde dava açmazsa bu kararın sonuçlarına katlanıyor. Halbuki idare kendi ihmali, bilgi azlığı sonucu bu kararı aldığına göre dava süresi geçtikten sonra bunun sonuçlarına öncelikle katlanmalıdır. (Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulu, 22.12.1973 tarih ve 1969/8 - 1973/14 sayılı karar)

          Yüksek mahkemenin kararında belirtildiği üzere kişiler idarenin hukuka aykırı işlemlerine karşı dava açma süresini kaçırması durumda yapılan işlem hukuka aykırı olsa bile kişiler idarenin bu kararını katlanmakla yükümlüdür. Aynı şekilde de idare kendi kusurundan kaynaklanan bu işlemden dolayı bu işlemin sonuçlarına katlanmalıdır.

          Somut olayda yapılan ödemelerde de müvekkilin hiçbir kusuru bulunmamaktadır. 01.06.2008 tarihinden itibaren MEGEP kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı'nın mesleki ve teknik okulların alan ve dallarının isimlerinde değişiklik yapılması nedeniyle alanı talebi dışında değiştirilmiştir. Kaldı ki yapılan ilave eğitim öğretim tazminat ödemelerin de ise müvekkilden kaynaklanan bir hata ya da idareyi yanıltmak amacıyla ibraz ettiği bir belge bulunmamaktadır. Yapılan ödeme idarenin kendi kusurundan kaynaklanmakta olup yapılan ödemelerin tarafımdan faiziyle birlikte istenmesi hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.

          Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, 22.12.1973 tarih ve 1969/8 -1973/14 sayılı kararı ile; idarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği ancak; belirtilen bu istisnalar dışında kalan durumlarda yapılan ödemelerin, ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 gün (dava açma süresi) içinde geri isteyebileceği,60 günlük süre geciktikten sonra geri almanın mümkün olmayacağı sonucuna varmıştır.

          Yukarıdaki içtihat Kararı gereğince, maddi hata yapılması, idareyi aldatıcı belge ibraz edilmesi, beyan esasına dayanılarak yapılacak ödemelerde gerçek dışı beyanda bulunulması gibi nedenlerle bir memura fazla ve yersiz olarak yapılan ödemelerin 60 günlük süreye bağlı kalınmaksızın her zaman geri alınması mümkündür. Ancak; idarenin kendi ihmali ve bilgi azlığı gibi nedenlerden kaynaklanan idari işlemlere dayanılarak yapılan fazla ve yersiz ödemelerin (örneğin; bir memura, memurun bilgisi dışında idarece fazla ve yersiz maaş, ücret, tazminat ... ödenmesi gibi) ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere mutlaka 60 günlük dava açma süresi içinde geri istenmesi gerekecek, böylece; idarenin fuzuli davalara muhatap olması önlenmiş olacaktır.(Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü 09.12.1997 tarih 108 sayılı 64 sıra nolu Muhasebat Genel Müdürlüğü Genelgesi)

          Davaya konu olayda ise alan değişikliği işlemi idarenin takdiriyle gerçekleşmiş olup bu konuda idareyi aldatıcı belge sunmam ya da yanlış beyanda bulunmam ise mümkün değildir.

          C- Yukarıda açıkladığımız ve önerdiğimiz hal tarzı kabul olunmaz, başka bir anlatımla kanunsuz işlemlerin her zaman geri alınması kabul edilecek olursa, bu işlemlere dayalı olarak ödenmiş paraların geri alınmasının mümkün olup olamayacağı sorununu ayrıca incelemek gerekecektir.

          İdari işlemlerde doğruluk karinesi bulunduğundan, aksi yetkili merci veya makamlarca saptandığı tarihe kadar doğru kabul edilen bir işlemin doğurduğu sonuçların da doğru olması gerekmektedir. Bu kuralın aksini düşünmek idarede ve toplum yaşantısında kargaşayı ve anarşiyi davet demektir.

          Durumu bir örnekle açıklamak gerekirse: Bir ile atanan valinin atanma işleminin yanlış olduğunun anlaşılması üzerine bu işlemin geri alındığını kabul edelim. Bu durumda bu valinin yaptığı bütün işlemlerin geçersiz sayılması gerekecektir, ita amiri olarak harcadığı paralar, yaptığı atamalar, verdiği idari ve yargısal kararlar tüm geçersiz olacak. Bütün bu kararların geçersiz olacağını nasıl kabul edemezsek aynı şekilde valinin aldığı aylığın geri alınmasını da kabul edemeyiz. Çünkü hususi hukukta kullanılan deyimle ortada sebepsiz zenginleşme söz konusu olmadığından bu paranın geri alınması da kanımızca mümkün değildir. Yalnız burada bir idari işlemin hukuki sonucu olan ödemelerle maddi hataları ayırmak gerekmektedir. Bir aylığın, bir alacağın hesaplanmasında yapılan hatalar genel zaman aşımı içerisinde geri istenir ve alınır. Çünkü bunlar bir idari işlemin sonucu değildir.(. (Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulu, 22.12.1973 tarih ve 1969/8 - 1973/14 sayılı karar)

          Yüksek mahkemenin kararında da açıklandığı üzere idarenin devamlılığı ve bütünlüğü esastır, idare kendi hatasından kaynaklamasa dahi yapılan hatalardan dolayı bağlı olan bütün işlemleri geri alması nasıl mümkün değilse, kendi hatasından kaynaklanan işlemleri geri alması ve bunun sonucunda kendi hatası nedeni ile ödenen miktarların iadesini istemesinin de kabul edilemeyeceği açıktır.

          Aynı kararda belirtildiği üzere nasıl ki ilgililer dava süresi içerisinde hukuka aykırı işlemin iptalini istememesi durumunda bunun sonuçlarına katlanmaktalarsa idare de kendi hatasından kaynaklana işlemlerin sonucuna katlanmalı ve ancak dava süresi içerisinde hatanın giderilebilmesini isteyebilmelidir.

          Sonuç:

          3- Yukarıda belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 gün içinde kabil olduğuna ve 90 günlük süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceğine, 22.1.1973 günü yapılan müzakerede esasta ve gerekçede oy çokluğuyla karar verildi. (Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulu, 22.12.1973 tarih ve 1969/8 - 1973/14 sayılı karar)

          Yerel mahkeme Danıştay kararlarına aykırı olarak son ödeminin yapıldığı tarihten başlamak üzere (60) günlük süre içerisinde kalan bölümü isteyebileceğinden bahisle açılan iptal davasını bu yönden kısmen reddetmiştir. Danıştay kararları açık olup hatalı ödemeden itibaren 60 gün içinde istirdat talebinde bulunabileceği açıktır. Davaya konu olayda ise idare 23.01.2014 tarihinde istirdat talebinde bulunmuştur. Davalı idare istirdat talebi ile ancak 23.09.2013-23.01.2014 tarihleri arasında yapılan ödemelerin iadesini isteyebilecekken 15.07.2008-15.09.2013 tarihleri arasında yapılan ödemelerin iadesini istemiştir. Davalı idarenin işleminin bu yönden de iptali gerekirken yerel mahkeme Danıştay kararlarını hatalı olarak yorumlamış ve ödemenin yapıldığı tarihten itibaren (60) günlük süre içerisinde kalan kısmın istenebileceğine hükmetmiştir.

 

          Yukarıda açıklandığı üzere müvekkile ilave eğitim öğretim tazminatının fazla ödenmesinde müvekkilin herhangi bir hatası ya da hilesi bulunmamaktadır. Kaldı ki zaten müvekkile ödenmesi gereken ve halen almaya devam ettiği tazminat nedeni ile idarenin kusurundan kaynaklı nedenlerden müvekkili sorumlu tutmak ise hukuka aykırı olacaktır.

          Tüm bu hususlar dışında idare tarafından açılan benzer davalarda ise yerel mahkemeler davaları reddetmiş ve ret kararları ise Yargıtay tarafından ONANMIŞTIR.

          Kaldı ki tarafımızca işlem iptal edilmiş olmasına rağmen idarenin kesinleşen Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/46E. ve 2017/351K. Sayılı ilamının icrası durumunda müvekkil söz konusu bedeli ödemek durumunda kalacaktır.

          Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Ankara Bölge idare Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi ise idari yargı kolunda aynı konuda kesinleşmiş bir yargı kararı olmasına rağmen idarenin davasının reddetmiş ve tarafımızca kazanılan davanın icrasını ortadan kaldırarak hüküm uyuşmazlığına neden olmuştur.

          Açıklanan nedenlerle kesinleşmiş idare mahkemesi kararına rağmen hüküm kuran Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/46E. ve 2017/351K. Sayılı kararının kaldırılarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini talep etmek ise zorunlu olmuştur.

          SONUÇ VE İSTEM : Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin2017/46E. ve 2017/351K. Sayılı kararının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2018/991E. ve 2019/691K. Sayılı kararı ile kesin olarak onanmasından sonra kesinleşen Ankara Bölge idare Mahkemesi 2015/5833E. ve 2016/755K. Sayılı kararı ile ortaya çıkan hüküm uyuşmazlığının Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/46 E. ve 2017/351K. Sayılı kararının kaldırılarak giderilmesi yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim.” diyerek Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

          Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısının yazılı düşünceleri istenilmiştir.

          DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “…Hüküm uyuşmazlığının çözümünde; ilgiliye yersiz ödendiği belirtilen 3.309,19-TL ilave eğitim öğretim tazminatı tutarının geri istenilmesine ilişkin işlemin niteliği önem kazanmaktadır.

          İlave eğitim öğretim tazminatı ödenmesine dair olan işlem, idarenin tek yanlı iradesiyle tesis etmiş olduğu, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir idari işlem olup, İdare Hukukunun usulde paralellik ilkesine göre, bir idari işlemin geri alınmasına ilişkin işlemin de aynı nitelikte olması gerekir. Başka bir anlatımla bir idari işlemin geri alınmasına ilişkin işlemler de icrai nitelikte işlemlerdir.

          Tümüyle idari nitelikte olan işleme ilişkin uyuşmazlığın idari yargı usul ve esaslarına göre çözümlenmesi Anayasanın 155. maddesi ile kurulan "idari rejim" sistemi gereğidir.

          657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesi ile zam ve tazminatlar başlığı altında yeniden düzenlenen, 152. maddesinin (II) "Tazminatlar" başlıklı fıkrasında, görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının bu maddede belirtilen oranları aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde tazminat olarak ödeneceği öngörülmüş, ödenecek tazminatlar, farklı adlar altında ve farklı kapsamdaki personele ödenebilecek şekilde ayrı ayrı belirtilmiş; bunlar arasında özel hizmet tazminatı ve "eğitim, öğretim tazminatına da yer verilmiştir.

          Bakanlar Kurulunun 17/4/2006 tarih ve 10344 sayılı "Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararı"nın III Sayılı Cetvelinin ikinci bölümünde, "(...) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ek V Sayılı Cetvelde sayılan mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına, atölye, laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil Öğretmen unvanlı kadrolara atananlara, atandıkları branşa göre aşağıdaki oranlarda ilave Eğitim Öğretim Tazminatı ayrıca ödenir. Mesleki Açık Öğretim Lisesi ile Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere, branşlarında fiilen derse girmeyenlere bu tazminat ödenmez. (...)" denilmiş ve buna ilişkin olarak anılan bölümün (d) maddesinde; "Metalürji, giyim (biçki dikiş), hazır giyim (konfeksiyon), terzilik, giyim ve ev aksesuarları, deri hazır giyim, nakış (I.D.O.)-nakış, resim, dekoratif sanatlar, halıcılık, halıcılık kursu, grafik, gıda hazırlama-aşçılık, besin teknolojisi, besin endüstrisi, kuaförlük, el sanatları, çiçek örgü dokuma, el sanatları-çiçek, kütüphanecilik, kafeterya işletmeciliği, iş teknik, ev yönetimi-beslenme, aile ekonomisi-beslenme, ev ekonomisi-beslenme, moda tasarım, plastik sanatlar-lastik teknolojisi;

          -En az 4 yıl yükseköğrenim görenler: 9

          -En az 2 yıl yükseköğrenim görenler: 6 (...)" hükmüne yer verilmiştir.

          Dava dosyasının incelenmesinden, Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde, Gıda Teknolojisi-1 alanında öğretmenlik yapmakta olan davacının, 14/08/2008 tarihinde Gıda Teknolojisi-1 olan alanının Yiyecek İçecek Hizmetleri olarak değiştirildiği, Gıda Teknolojisi-1 alanındayken almakta olduğu eğitim öğretim tazminatının kendisine verilmeye devam edildiği, ancak davacının yiyecek içecek hizmetleri alanında eğitim öğretim tazminatı alma hakkı olmadığı halde 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle 3.303,19-TL'nın geri ödemesinin istenilmesine ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Olayda, anılan düzenleme uyarınca, yiyecek içecek hizmetleri alanında eğitim öğretim tazminatı alma hakkı olmadığı halde davacıya 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında mevzuatın yorumunda hataya düşülerek "eğitim, öğretim tazminatı" ödemesinin yapıldığı, ancak davacının söz konusu ödemelerin yapılması konusunda hilesi veya gerçek dışı beyanının bulunmadığı anlaşılmıştır.

          Bu bakımdan; parasal hak ödemesini düzenleyen mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 12. maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71. maddesi kapsamında sayılıp sayılamayacağı yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.

          657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 12. maddesinin birinci fıkrasında, kamu görevlilerinin kamu hizmetinin sunumunda kullanılan her türlü kamu malını koruma yükümlülükleri; aynı maddenin ikinci fıkrasında ise koruma ve hizmete hazır bulundurmak zorunda mallara verdikleri zararın rayiç bedel üzerinden tahsil edileceği; son fıkrasında da, anılan zararın tahsil usulü düzenlenmiş olup, mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının, münhasıran kamu mallarına verilen zararı düzenleyen 12. madde kapsamında tahsili mümkün değildir.

          Devlet memurlarına sehven ya da mevzuatın yorumunda hataya düşülerek yapılan aylık ve ücret farkı ödemelerinin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında tahsil edilip edilemeyeceği hususuna gelince;

          5018 sayılı Kanunun "Kamu zararı" başlıklı 71. maddesinde, kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması "kamu zararı" olarak tanımlanmış anılan maddenin ikinci fıkrasında ise, kamu zararı kapsamına giren haller; kamu kaynakları kullanılarak piyasadan mal ve hizmet satın alınması sırasında fazla ödeme yapılması, idarenin gelirlerinin tahsili sırasında mevzuata aykırı davranılması ve mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme yapılması suretiyle yol açılan zararlar olarak sayılmak suretiyle sınırlandırılmıştır.

          Anılan fıkra bir bütün olarak değerlendirildiğinde (g) bendinde yer alan "mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması" kuralının kapsamının, yine mal ve hizmet alımları nedeniyle yapılan ödemeler sonucu oluşan kamu zararı şeklinde anlaşılmasını gerektirmektedir.

          Kaldı ki, bakılan uyuşmazlığa konu tutar, mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme yapılması nedeniyle oluşan kamu zararı olmayıp, mevzuatın öngördüğü bir ödemenin yapılması sırasında hataya düşülmesinden kaynaklandığından, uyuşmazlığın anılan Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

          Bu durumda, kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alımında 5018 sayılı Kanun öncesinde olduğu gibi Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 gün ve E: 1968/8, K: 1973/14 sayılı kararının uygulanması gerektiği açıktır.

 

          Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 gün ve E:1968/8, K: 1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş olup; anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği; ancak bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin dava açma süresi içinde geri alınabileceği belirtilmiştir.

          Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı hatalı ödemelere ilişkin olmakla beraber getirdiği ilkelerin idari işlemlerin geri alınmasına dair genel ilkeler olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla idare yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı işlemini her zaman geri alabilecek, ancak bunun dışında kalan hallerde hatalı işlemini sadece dava açma süresi içinde geri alabilecek, bu süre geçtikten sonra idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkesi gereği geri alamayacaktır.

          Olayda, davacıya yersiz ödendiği tespit edilen "eğitim, öğretim tazminatı" tutarının mevzuat hükümlerinin yanlış yorumlandığından bahisle geri alınmak istenildiği dikkate alındığında, idarenin açık hataya düştüğünden söz edilemeyeceği gibi, eğitim, öğretim tazminatının ödenmesinde, davacının hilesi veya gerçekdışı beyanının da olmadığı açıktır.

          Bu itibarla; kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alınmasında, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 gün ve E: 1968/8, K: 1973/14 sayılı kararının uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmakla, mevzuat hükümlerinin davalı idarece yanlış yorumlanması nedeniyle davacıya yapılan ödemelerde, davacının hilesinin, gerçek dışı beyanı olmadığından, davacıya yersiz ödendiği tespit edilen "eğitim, öğretim tazminatı" tutarının en son ödemenin yapıldığı tarihten itibaren altmış günlük sürenin geçirilmesinden sonra talep edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararın hukuka uygun olduğu kanısına varılmıştır.

          SONUÇ:

          Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 gün ve E:2015/5833, K:2016/755 sayılı kararı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 23/05/2019 gün ve E 2018/991, K:2019/691 sayılı kararı arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğuna;

          Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 23/05/2019 gün ve E:2018/991, K:2019/691 sayılı kararının kaldırılmasına;

          Ankara Bölge idare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 gün ve E 2015/5833, K2016/755 sayılı kararının kabulüne;

          Bu surette hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir…” yolunda düşünce vermiştir.

          YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI;“…Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinde; ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kanun yollarına başvurularak şeklen kesinleşmiş; taraflarından en az birinin aynı olduğu kararların bulunduğu ve tüm kararlarda da davanın esasının hükme bağlandığı ve kanun yollarının tüketildiği anlaşılmıştır.

          Hüküm uyuşmazlığına konu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulu kararında, davacıya, ilave eğitim öğretim tazminatı ödemesinin geri istenilmesinin, davacı adına borç tahakkuna ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği 23/01/2014 tarihinden geriye doğru (60) günlük dava açma süresi içinde kalan döneme ilişkin kısmı için mümkün olduğu, bu tarihten geriye doğru (60) günlük dönemi aşan önceki ödemeler ise davacıdan geri istenilemeyeceğinden, yapılan ödemelerin geri istenilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmesine karşın, Ankara 5. Asliye Mahkemesi kararında, söz konusu ödemenin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verildiği anlaşılmakla, iki karar arasında oluşan çelişki nedeni ile hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiği, bu duruma göre, söz konusu adli ve idari yargı kararlan arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğu kabul edilmelidir.

          İlave eğitim öğretim tazminatı ödenmesine dair işlem, idarenin tek yanlı iradesiyle tesis edilen, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir işlem olup, aynı şekilde bu idari işlemin geri alınmasına yönelik işlem de icrai nitelikte idari bir işlemdir. Bu bakımdan, tümüyle idari nitelikte olan bir işlemle ilgili uyuşmazlığın idari yargı usul ve esaslarına göre çözümlenmesi Anayasanın 155. maddesiyle kurulan "idari rejim" sisteminin gereğidir.

          657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152. maddesinin "(II)-Tazminatlar” başlıklı fıkrasında, görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının bu maddede belirtilen oranlan aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde tazminat olarak ödeneceği öngörülmüş, ödenecek tazminatlar, farklı adlar altında ve farklı kapsamdaki personele ödenebilecek şekilde ayrı ayrı belirtilmiş; bunlar arasında özel hizmet tazminatı ve "eğitim, öğretim tazminatına da yer verilmiştir.

          Bakanlar Kurulunun 17/4/2006 tarihli ve 10344 sayılı ''Devlet Memurlarına ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararı”nın III Sayılı Cetvelinin ikinci bölümünde, "(...) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ek V Sayılı Cetvelde sayılan mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına, atölye, laboratuar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil Öğretmen unvanlı kadrolara atananlara, atandıkları branşa göre aşağıdaki oranlarda ilave Eğitim Öğretim Tazminatı ayrıca ödenir. Mesleki Açık Öğretim Lisesi ile Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere, branşlarında fiilen derse girmeyenlere bu tazminat ödenmez. denilmiş ve buna ilişkin olarak anılan bölümün (d) maddesinde; "Metalürji, giyim (biçki dikiş), hazır giyim (konfeksiyon), terzilik, giyim ve ev aksesuarları, deri hazır giyim, nakış (I.D.O.)-nakış, resim, dekoratif sanatlar, halıcılık, halıcılık kursu, grafik, gıda hazırlama-aşçılık, besin teknolojisi, besin endüstrisi, kuaförlük, el sanatları, çiçek örgü dokuma, el sanatları-çiçek, kütüphanecilik, kafeterya işletmeciliği, iş teknik, ev yönetimi-beslenme, aile ekonomisi-beslenme, ev ekonomisi-b eslenme, moda tasarım, plastik sanatlar-lastik teknolojisi; / -En az 4 yıl yükseköğrenim görenler: 9 / -En az 2 yıl yükseköğrenim görenler: 6 (...)" hükmüne yer verilmiştir.

          Dava dosyasının incelenmesinden, Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde, Gıda Teknolojisi-1 alanında öğretmenlik yapmakta olan davacının, 14/08/2008 tarihinde Gıda Teknolojisi-1 olan alanının Yiyecek İçecek Hizmetleri olarak değiştirildiği, Gıda Teknolojisi-1 alanındayken almakta olduğu eğitim öğretim tazminatının kendisine verilmeye devam edildiği, ancak davacının yiyecek içecek hizmetleri alanında eğitim öğretim tazminatı alma hakkı olmadığı halde 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle 3.303,19 b'nin geri ödemesinin istenilmesine ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Olayda, anılan düzenleme uyarınca, yiyecek içecek hizmetleri alanında eğitim öğretim tazminatı alma hakkı olmadığı halde davacıya 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında mevzuatın yorumunda hataya düşülerek "eğitim, öğretim tazminatı" ödemesinin yapıldığı, ancak davacının söz konusu ödemelerin yapılması konusunda hilesi veya gerçek dışı beyanının bulunmadığı anlaşılmıştır.

          Bu bakımdan; parasal hak ödemesini düzenleyen mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının 657 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71. maddesi kapsamında sayılıp sayılamayacağı yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.

          657 sayılı Kanunun 12. maddesinde, kamu görevlilerinin kamu hizmetinin sunumunda kullanılan her türlü kamu malını koruma yükümlülükleri, koruma ve hizmete hazır bulundurmak zorunda bulundukları bu mallara verdikleri zararın rayiç bedel üzerinden tahsil edileceği ve anılan zararın nasıl tahsil edileceği düzenlenmiş olup, mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının, münhasıran kamu mallarına verilen zararı düzenleyen 12. madde kapsamında tahsili mümkün değildir.

          Devlet memurlarına sehven ya da mevzuatın yorumunda hataya düşülerek yapılan aylık ve ücret farkı ödemelerinin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında tahsil edilip edilemeyeceği hususuna gelince;

          5018 sayılı Kanunun "Kamu zararı'' başlıklı 71. maddesinde, kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması "kamu zararı" olarak tanımlanmış, kamu zararı kapsamına giren haller; kamu kaynakları kullanılarak piyasadan mal ve hizmet satın alınması sırasında fazla ödeme yapılması, idarenin gelirlerinin tahsili sırasında mevzuata aykırı davranılması ve mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme yapılması suretiyle yol açılan zararlar olarak sayılmak suretiyle sınırlandırılmıştır. Anılan madde bir bütün olarak değerlendirildiğinde, "mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması" kuralının kapsamının, yine mal ve hizmet alımları nedeniyle yapılan ödemeler sonucu oluşan kamu zararı şeklinde anlaşılmasını gerektirmektedir. Ayrıca, bakılan uyuşmazlığa konu tutar, mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme yapılması nedeniyle oluşan kamu zararı olmayıp, mevzuatın öngördüğü bir ödemenin yapılması sırasında hataya düşülmesinden kaynaklandığından, uyuşmazlığın anılan Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

          Bu durumda, kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alımında Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarihli ve E.1968/8, K.1973/14 sayılı kararının uygulanması gerekmektedir.

          Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun anılan kararında, idarenin; yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın kanunsuz ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin geri alınmasının hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde mümkün olduğu, bu süre geçtikten sonra geri alınamayacağı esasa bağlanmıştır. Anılan İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı ile konulan ilkeye göre davacının sebep olduğu bir hata, hile ya da gerçek dışı beyanı söz konusu olmadığı halde fazla yapıldığı iddia edilen ihtilaf konusu ödemenin, ödendiği tarihten itibaren ancak 2577 sayılı Kanunda dava açma süresi olarak öngörülen 60 gün içinde geri alınabileceği, bu süre geçtikten sonra idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkesi gereği idarenin bu tutarı geri alamayacağı kabul edilmelidir.

          Olayda, davacıya yersiz ödendiği tespit edilen eğitim öğretim tazminatı tutarının mevzuatın yanlış yorumlandığından bahisle geri alınmak istenildiği dikkate alındığında, davacının söz konusu ödemenin yapılması konusunda hilesi veya gerçek dışı beyanının bulunmadığı, bu sebeple idarenin açık hataya düştüğünden söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alınmasında, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun yukarıda zikredilen kararının uygulanması gerektiği, bu sebeple mevzuat hükümlerinin davalı idare tarafından yanlış yorumlanması sebebiyle davacıya yapılan ödemelerde, davacının hilesi ve gerçek dışı beyanı olmadığından, yersiz ödendiği tespit edilen eğitim öğretim tazminatı tutarının en son ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 60 günlük sürenin geçirilmesinden sonra talep edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde verilen kararın hukuka uygun olduğu kanaatine varılmıştır.

          SONUÇ:

          Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 tarihli ve E.2015/5833, K.2016/755 sayılı kararı ile Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/10/2017 tarihli ve E.2017/46, K.2017/351 sayılı kararı arasında hüküm uyuşmazlığının bulunduğunun kabulüne,

          Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/10/2017 tarihli ve E.2017/46, K.2017/351 sayılı kararının kaldırılmasına;

          Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 tarihli ve E.2015/5833, K.2016/755 sayılı kararının benimsenmesine,

 

          Karar verilmesi suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir…” gerektiği yolunda düşünce bildirmiştir.

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan27.04.2020 günlü toplantısında:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir” denilmiş; 24. maddesinde ise, 1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği belirtilmiştir.

          Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

          a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

          b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

          c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

          d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

          e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

          Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen idari yargı ve adli yargı kararlarının incelenmesinden; ortada idari (Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 gün ve E:2015/5833, K:2016/755) ve adli (Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351) yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; davanın taraflarının aynı olduğu anlaşılmıştır.

          Konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığının incelenmesinden:

          Uyuşmazlık, Millî Eğitim Bakanlığı'nda öğretmen olarak görev yapan davacıya 15/07/2008- 15/09/2013 tarihleri arasında 3.303,19 TL eğitim öğretim tazminatının yersiz ödendiği iddiası ile geri istenilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanlığı'nın işlemi sonrasında başlamıştır.

          R.T. vekilince, Millî Eğitim Bakanlığı'nın ödenen eğitim öğretim tazminatının hukuka aykırı olarak geri istenmesinin iptali istemiyle idari yargıda dava açılırken, idare vekilince, ödenen eğitim öğretim tazminatının geri istenmesine rağmen ödenmemesi nedeniyle tahsili istemiyle adli yargıda dava açıldığı görülmektedir.

          Dava sebebi; talep sonucunu haklı göstermeye yarayan maddi vakıalar iken dava konusu; netice-i taleptir. Olayımızda her iki davanın sebebi Millî Eğitim Bakanlığı'nda çalışan Reyhan Türkseven’e 15/07/2008- 15/09/2013 tarihleri arasında 3.303,19 TL eğitim öğretim tazminatının hukuka aykırı olarak ödenip ödenmediğine ilişkindir. Bir taraf söz konusu ödemenin hukuka uygun olarak yapıldığı iddiası ile geri istenemeyeceği iddia ve savunmasında bulunurken diğer taraf tam aksine yapılan ödemenin hukuka aykırı olduğundan geri istenebileceği iddia ve savunmasında olduğundan, her iki dava sebebi yani maddi vakıalar aynıdır.

          Dava konusuna gelince; idari yargıda davanın konusu, denetim tazminatının geri ödenmesine ilişkin idari işlemin iptali ve idari işlem nedeniyle yapılan ödemelerin iadesi olarak belirlenirken, adli yargıda da haksız yapıldığı iddiası ile yapılan ödemenin idareye geri ödenmesine ilişkin olması nedeniyle hüküm uyuşmazlığı olduğu iddia edilen kararlar arasında dava konuları da aynıdır.

          Kararlardan işin esasının hükme bağlanmasının incelenmesinden;

          Millî Eğitim Bakanlığı vekili tarafından adli yargıda açılan dava sonunda; ödemenin yanlış da olsa bir şart tasarrufa, idari bir karara dayandığının iddia ve ispat edilememesi karşısında, davalıya yapılan ödemenin daha önce bu yolda alınmış bir idari karara dayanmadığı, bir idari karar olmadığından iptali yönünde de açılmış bir dava da bulunmadığı, salt hatalı ödeme yapılması sebebiyle, söz konusu ödemenin davalı yönünden sebepsiz zenginleşme olduğunun kabulünün gerektiği,ödenen tazminatın kesilmesine dair idare kararının aynı (idari yargı yerinde) yargılamada kanuna uygun bulunması sebebi ile de yapılan ödemenin dayanaksız ve hatalı olduğu, davalının sebepsiz zenginleştiği sonucuna ulaşıldığı, sebepsiz yapılan ödeme miktarının, davalının temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilinin gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile 3.303,19 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği;R.T. vekili tarafından idari yargıda açılan dava sonunda da; davacı adına davaya konu işlemin; ihtilaf konusu ödemenin, ödendiği tarihten itibaren ancak 2577 sayılı Yasada dava açma süresi olarak öngörülen 60 gün içinde geri alınabilecek iken, bu süre içinde istenilmediği görüldüğünden dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda her iki kararda da işin esasının hükme bağlandığı açıktır.

          Hüküm uyuşmazlığının kabul edilebilmesi için öngörülen bir diğer husus ise; kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunmasıdır.

          İdari yargıda yapılan yargılama sonucu idari işlemin iptaline karar verilirken, adli yargıda idari işlemin hukuka uygun olduğu ve idarece istenen alacağın tahsiline karar verilmiştir. İdari yargı yerinde yasaya uygun bulunan idari işlemin adli yargıda yasal dayanaktan yoksun olduğuna karar verilerek kararlar arasındaki hakkın yerine getirilmesi olanaksız hale getirilmiştir

             Bu durumda, 2247 sayılı Yasa’nın 24. Maddesinde açıklandığı üzere; tarafları, konusu ve dava sebebi aynı olan ve kesinleşmiş kararlar arasında hüküm uyuşmazlığı doğmuş ve kararlar arasında çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiği açıktır.

Belirtilen nedenlerle;

1- Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulu ile Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararları arasında, 2247 sayılı Yasa’nın 24. Maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından hüküm uyuşmazlığı bulunduğu,

2- 2247 sayılı Yasanın 25. maddesi hükümleri uyarınca

a) İdari Yargılama Usulü Yasası gözetilerek Uyuşmazlık Mahkemesine yapılan başvuruya ait dilekçe ve eklerinin 30 gün içinde cevap verilmek üzere Millî Eğitim Bakanlığına bildirilmesi, verilen cevapların karşı tarafa tebliği suretiyle dosyanın tekemmülünün sağlanması,

b) Usulü işlemler tamamlandıktan ve esas hakkındaki rapor yazıldıktan sonra Başkanlıkça belirlenecek günde işin esasının görüşülmesi gerektiğine OY BİRLİĞİ İLE KARAR VERİLMİŞTİR.

Bunun üzerine Uyuşmazlık Mahkemesine yapılan başvuruya ait dilekçe idareye tebliğ edilmiş, idare tarafından süresi içinde cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

  Uyuşmazlık Mahkemesinin Hicabi DURSUN’un başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.07.2020 tarihli toplantısında:

Başvuru dilekçesi ve ekleri, uyuşmazlığa konu edilen kararlara ilişkin dava dosyaları, ilgili Başsavcıların düşünce yazıları, dayanılan Yasa kuralları, taraflarca verilen dilekçe ve ekleri ile Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun hazırladığı rapor okunup incelendikten veilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’IN yazılı düşünceleri doğrultusundaki açıklamaları alındıktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Uyuşmazlık, Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi'nde öğretmen olarak görev yapan davacıdan, 15/07/2008- 15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle 3.303,19 TL'nin geri ödemesinin istenilmesine ilişkin 23/01/2014 tarih ve 326202 sayılı işleme ilişkin farklı yargı kollarında verilen hükümler arasında bulunduğu ileri sürülen çelişkinin giderilmesine ilişkindir.

          Dosyanın incelenmesinden; Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi'nde yiyecek ve içecek öğretmeni olarak görev yapan R.T.' e15/07/2008- 15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinin tespit edildiği, idarece 23/01/2014 tarih ve 326202 sayılı işlem ile sehven ödenen 3.303,19 TL tutarın yasal faiziyle birlikte geri istenildiği, R.T. vekili tarafından işlemin iptali istemiyle açılan dava sonunda; Ankara 18. İdare Mahkemesi 26.12.2014 gün ve E:2014/419, K:2014/1918 sayılı kararıyla dava konusu işlemin, son ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere (60) günlük süre içerisinde kalan bölümünün borç çıkartılmasına ilişkin kısmının reddine fazlasına ilişkin borç çıkartılması kısmının iptaline" karar verildiği, karara itiraz edilmesi sonrası Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18.02.2016 gün ve E:2015/5833, K:2016/753 sayılı dosyada "...Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı gereğince, uyuşmazlık konusu kişi borcuna neden olan ilave eğitim öğretim tazminatı ödemesinin geri istenilmesinin, davacı adına borç tahakkuna ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği 23.01.2014 tarihinden geriye doğru 60 günlük dava açma süresi içinde kalan döneme ilişkin kısmı için mümkün olduğu, bu tarihten geriye doğru 60 günlük dönemi aşan, önceki ödemeler ise davacıdan geri istenilemeyeceğinden, 15/07/2008 - 15/09/2013 tarihleri arasında yapılan ödemelerin davacıdan geri istenilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı itirazının reddine, Ankara 18. İdare Mahkemesi'nce verilen 26/12/2014 gün ve E:2014/419, K:2014/1918 sayılı kararın dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmının onanmasına, davacı itirazının kabulüne, anılan İdare Mahkemesi kararının davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına…” karar verdiği, aleyhine yasa yoluna başvurulmayan kararın 25/04/2016 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.

          Diğer taraftan, Milli Eğitim Bakanlığı vekili tarafından, R.T.'e karşı Devlet memurlarına ödenecek zam ve tazminatlara ilişkin 17.04.2006 gün ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının "Diğer Tazminatlar" başlığı altında III sayılı cetvel A bölümünde eğitim öğretim tazminatına ilişkin oranlar ile tazminata ilişkin esas ölçü ve nispetlerin belirlendiğini, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı ek V sayılı cetvelde sayılan mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına atölye, laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak eğitim öğretim hizmetleri sınıfına dahil ünvanlı kadrolara atananlara atandıkları branşa göre ilave eğitim öğretim tazminatının ayrıca ödeneceği düzenlemesi bulunduğunu, kararın (d) bendinde belirtilen branşlarda yiyecek içecek hizmetleri bulunmamasına rağmen Yenimahalle Ankara Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi öğretmeni davalı Reyhan Türkseven'e 15.08.2008-15.09.2013 tarihleri arasında 9 puan ilave eğitim öğretim tazminatının sehven ödendiğini, toplam ödemenin 3.303,19 TL olduğunu, davalıya 23.01.2014 tarihli yazının gönderildiğini, 21.02.2014 tarihli dilekçesi ile borcu ödemeyeceğini ifade ettiğini, rızai ödemenin yapılmadığını belirterek 14-19 Haziran 2010 tarihleri arasında 25 saat ders ücretinin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte hükmen tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargıda dava açıldığı; Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 21/10/2016 gün ve 2016/71Esasa, 2016/436 Karar sayılı dosyada “fazla ödemenin davalının kusurundan kaynaklanmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği, karar aleyhine istinafa başvurulduğu,Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin, 09.01.2017 gün ve 2017/8 Esas 2017/8 Karar sayılı dosyada "...yapılan hatalı ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebileceği, mahkemece Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nin 18.02.2016 gün ve 2015/5833 E.,2016/755 K sayılı kararları karşısında çözülmüş olduğunun belirtilmiş olmasına rağmen söz konusu kararlar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davacının talepte bulunmasına engel teşkil etmediği, davanın bu niteliğine göre, 6098 sayılı TBK'.nun 77-82. maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşme kurallarına göre inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gerektiği belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına karar vererek dosyayı mahalline iade ettiği, yeniden yapılan yargılama sonucunda Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351 sayılıda "2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına 16.01.2014 tarih 2014/5800 sayılı değişiklikle "yiyecek içecek hizmetleri" branşı eklenmiş ise de dava konusu edilen yersiz ödeme tarihleri dikkate alındığında somut olaya uygulanması mümkün değildir. Yersiz ödeme yapıldığı iddia edilen tarihlerde yürürlükte olan 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu kararında “yiyecek içecek hizmetleri” branşının yer almaması nedeniyle yapılan hatalı ödeme, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebilir. 6098 sayılı TBK.nun 77-82. maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşmeye dayanan ve şart tasarruf niteliğinde bulunmayan idarenin hatalı işlemi nedeni ile davacı tarafından davalıya ödenen ve hüküm vermeye yeterli denetime elverişli bilirkişi raporu ile davalıya yersiz ödendiği belirlenen 3.309,19 TL'nin davalıdan tahsiline ilişkin” olarak Davanın Kabulü ile 3.303,19 TL'nin 21/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine …” karar verdiği; istinaf edilen kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin, 23.05.2019 gün ve E:2018/991, K:2019/691 sayılı kararıyla başvuru reddedilerek " kesinleştiği anlaşılmıştır.

          R.T.' e 15/07/2008- 15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödenmesi üzerine adli ve idari yargıda davalar açılmıştır. Fazla ödemenin iadesine ilişkin işlemin, idarenin tek yanlı iradesiyle tesis edilen, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir işlem olduğunda kuşku bulunmadığı gibi, söz konusu idari işlemin geri alınması da idari niteliktedir. İdari nitelikteki uyuşmazlığın da Anayasanın 155. Maddesi gereğince idari yargıda çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

          R.T.'e sehven yapılan ödemenin yasal kaynağının incelenmesinde;

          657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesi ile zam ve tazminatlar başlığı altında yeniden düzenlenen, 152. maddesinin (II) "Tazminatlar" başlıklı fıkrasında, görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının bu maddede belirtilen oranları aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde tazminat olarak ödeneceği öngörülmüş, ödenecek tazminatlar, farklı adlar altında ve farklı kapsamdaki personele ödenebilecek şekilde ayrı ayrı belirtilmiş; bunlar arasında özel hizmet tazminatı ve "eğitim, öğretim tazminatına da yer verilmiştir.

          Bakanlar Kurulunun 17/4/2006 tarih ve 10344 sayılı "Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararı"nın III Sayılı Cetvelinin ikinci bölümünde, "(...) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ek V Sayılı Cetvelde sayılan mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarına, atölye, laboratuvar veya meslek dersleri öğretmeni olarak Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil Öğretmen unvanlı kadrolara atananlara, atandıkları branşa göre aşağıdaki oranlarda ilave Eğitim Öğretim Tazminatı ayrıca ödenir. Mesleki Açık Öğretim Lisesi ile Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere, branşlarında fiilen derse girmeyenlere bu tazminat ödenmez. (...)" denilmiş ve buna ilişkin olarak anılan bölümün (d) maddesinde; "Metalürji, giyim (biçki dikiş), hazır giyim (konfeksiyon), terzilik, giyim ve ev aksesuarları, deri hazır giyim, nakış (I.D.O.)-nakış, resim, dekoratif sanatlar, halıcılık, halıcılık kursu, grafik, gıda hazırlama-aşçılık, besin teknolojisi, besin endüstrisi, kuaförlük, el sanatları, çiçek örgü dokuma, el sanatları-çiçek, kütüphanecilik, kafeterya işletmeciliği, iş teknik, ev yönetimi-beslenme, aile ekonomisi-beslenme, ev ekonomisi-beslenme, moda tasarım, plastik sanatlar-lastik teknolojisi;

          -En az 4 yıl yükseköğrenim görenler: 9

          -En az 2 yıl yükseköğrenim görenler: 6 (...)"

          hükmüne yer verildiği görülmektedir.

          Dava dosyasının incelenmesinden, Yenimahalle Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde, Gıda Teknolojisi-1 alanında öğretmenlik yapmakta olan davacının, 14/08/2008 tarihinde Gıda Teknolojisi-1 olan alanının Yiyecek İçecek Hizmetleri olarak değiştirildiği, Gıda Teknolojisi-1 alanındayken almakta olduğu eğitim öğretim tazminatının kendisine verilmeye devam edildiği, ancak davacının yiyecek içecek hizmetleri alanında eğitim öğretim tazminatı alma hakkı olmadığı halde 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle 3.303,19-TL'nın geri ödemesinin istenilmesine ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Hüküm uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılan adli ve idari yargı kararlarına bakıldığında, R.T.'e 05/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödemesi yapıldığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Her iki yargı kararında da idarenin zarara uğradığı ve haksız ödeme yapıldığı kabul edilmekle birlikte, uyuşmazlığın hem adli hem idari yargıda farklı şekillerde çözümlenmiş olması hüküm uyuşmazlığına neden olmuştur.

          Bu noktada yapılan fazla ödemelerin geri alımında uygulanacak mevzuatın tespiti gerekmektedir.

          657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kişisel sorumluluk ve zarar” başlıklı 12. maddesi; “ (Değişik: 12/5/1982 - 2670/5 md.) Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.

Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.

           Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.” şeklinde bir düzenlemeyi öngörmektedir.

          Bu düzenleme ile devlet memurlarının görevleri sırasındaki sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı sorumlulukları ile zararın nasıl tahsil edileceği açıklanmış olmakla birlikte; mali hakları düzenleyen mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının, münhasıran kamu mallarına verilen zararın tahsilini düzenleyen bu madde ile çözümlenmesi mümkün bulunmadığından, bu tür uyuşmazlıklarda uygulanan Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.12.1973 gün E:1968/8 K:1973 /14 sayılı kararının ve benzer mahiyetteki bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının irdelenmesi gerekmektedir.

          Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.12.1973 gün E:1968/8 K:1973 /14 sayılı kararında özetle; İdarenin, hatalı terfi veya intibak işlemine dayanarak ödediği meblağın istirdadına, bir mahkeme kararına lüzum olmadan karar verilebileceği ve bu karara karşı açılacak davaların çözümünün Danıştay’ın görevi içinde olduğu; İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği; belirtilen istisnalar dışında kalan ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde kabil olduğu ve dava açma süresi geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği kabul edilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; idarece memura yapılan haksız ödemelerin dava açma süresi içerisinde istenebileceği, bu süre geçtikten sonra ise ancak yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde ödemenin geri alınabileceği kabul edilmiş ve yerleşik idari yargı kararları da bu doğrultuda istikrar bulmuştur.

          “Öte yandan, benzer konudaki bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına da değinmekte yarar görülmektedir. Gerçekten, 27.1.1973 tarih ve E.1972/6, K.1973/2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında sonuç olarak aynen:

          “ 1- Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla idarenin yanlış şart tasarrufunu (özellikle yanlış intibak işlemini), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine,

          2-Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınamayacağına,

          3-Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dâhil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine,

          4-Bu nedenle yanlış işlemin (intibakın) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda, geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların (aylıkların) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında, artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine ve içtihatların bu yolda birleştirilmesine…” denilmektedir. Anılan kararın gerekçesinde, dava konusu bakımından da önem arz eden şu değerlendirmelerde bulunulmaktadır : “… Yukarıdan beri yapılan açıklama ve incelemelerden anlaşılacağı gibi, yanlış bir şart tasarrufun idare tarafından geri alınmasından dolayı ödenmiş fazla paraların geri istenmesi davalarında, kamu yararı ile kişisel yararı uzlaştıracak, kamu ve hukuk düzenini sarsmayacak, aksine, bunlara güven ve devamlılık sağlayacak nitelikte en adil ve hukuki bir norm olarak iptal davası süresini, genel olarak yanlış şart tasarrufu, geriye yürür şekilde geri almak için bir sınır olarak kabul etmek, bu süre geçtikten sonra tasarrufun ancak ilerisi için hüküm ifade edecek şekilde geri alınabileceği, daha doğrusu ilerisi için değiştirilebileceği, tarzında bir sonuca varmak gerekir. Belirtilen süreler geçtikten sonra idare yanlış tasarrufunu geri alsa bile, geçmişteki durumlar artık kazanılmış durum niteliğinde olacağından, yanlış işleme dayanılarak yapılmış ödemelerin sebepsiz olduğu da ileri sürülemeyecek ve geri istenmesi mümkün olmayacaktır…”

          Bu konuda uygulanması düşünülebilecek diğer bir düzenleme de, 10.12.2003 gün 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunudur. 5018 sayılı Kanunun “Kamu zararı” başlıklı 71. maddesinde; “ (Değişik birinci fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

          Kamu zararının belirlenmesinde;

          a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,

          b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,

          c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,

          d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,

          e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

          f) (Mülga:22/12/2005-5436/10 md.)

          g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması,

          Esas alınır.

          (Değişik üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir.

          Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dâhil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.

           (Değişik son fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.

          5018 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan 71. maddesinde öncelikle kamu zararının tanımı yapılmış, sonrasında kamu zararının belirlenmesindeki kriterler sayılarak kapsam belirlenmiştir. Somut uyuşmazlığa bakıldığında ise, bu madde kapsamında oluşan bir kamu zararından söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Ortada mevzuatta olmayan bir ödemenin yapılması değil mevzuatta öngörülen bir ödemenin yapılması sırasında idarece hataya düşülmesi söz konusu olduğundan, uyuşmazlığın 5018 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi mümkün değildir.

          Belirtilen içtihatlar ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; idarece yapılan fazla ödemenin 5018 sayılı Kanun kapsamı dışında kaldığı ve yukarıda açıklanan Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır. Nilgün Karabatak' a fazla maaş ödemesi yapılmış ise de; söz konusu yersiz ödemelerin idare tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Kanununun 7. maddesinde belirtilen 60 günlük dava açma süresi geçtikten sonra talep edildiği; yersiz ödeme yapılan Nilgün Karabatak' ın ödemelerin yapılması konusunda gerçek dışı beyanı veya hilesinin bulunmadığı, keza mevzuatın mali yetkilileri/sorumluları yanıltacak mahiyeti itibariyle ortada bir “açık hata” halinin de söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu tazminatların ödenmesi konusunda dosyadaki bilgi ve belgelerden Türkiye genelinde bu uygulamanın yapıldığı, hatalı ödeme yapıldığının Maliye Bakanlığının incelemesi sırasında ortaya çıktığı anlaşıldığından, söz konusu ödeme nedeniyle davacının kolayca anlayabileceği açık bir hata ve kusur da söz konusu edilemeyeceğinden, ödenen denetim tazminatının geri istenilmesinin koşullarının mevcut olmadığı görülmektedir.

          Açıklanan nedenlerle, Meslek Lisesi Yiyecek-İçecek Hizmetleri alanıda görev yapan R.T.' e sehven yapılan eğitim öğretim tazminatı ödemesinin geri istenilmesine ilişkin idari işlemin hukuka uygun olmadığının saptanması karşısında; yersiz ödemenin geri alınması için idarece açılan alacak davası sonunda davanın kabulüne karar veren Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351 sayılı kararının kaldırılmasına, hukuk ve usule uygun bulunan Ankara Bölge                        İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 tarihli ve E.2015/5833, K.2016/755 sayılı kararının kabulüne karar verilmesi ve bu suretle hüküm uyuşmazlığının giderilmesi gerekmiştir.

S O N U Ç:  Meslek Lisesi Yiyecek-İçecek Hizmetleri alanıda görev yapan R.T.' e sehven yapılan eğitim öğretim tazminatı ödemesinin geri istenilmesine ilişkin idari işlemin hukuka uygun olmadığının saptanması karşısında; yersiz ödemenin geri alınması için idarece açılan alacak davası sonunda davanın kabulüne karar veren Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, hukuk ve usule uygun bulunan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 18/02/2016 tarihli ve E.2015/5833, K.2016/755 sayılı KARARININ KABULÜ ve bu suretle HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE, 13.07.2020 gününde Başkan Hicabi DURSUN ve Üye Birol SONER'in KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                                   

                                 Aydemir                       Nurdane                         Ahmet

                                   TUNÇ                          TOPUZ                       ARSLAN

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Uyuşmazlık, Milli Eğitim Bakanlığı Yenimahalle Ankara Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde yiyecek içecek hizmetleri alanında görev yapan R.T.' e 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiğinden bahisle mevzuata aykırı olarak yersiz ödendiği iddia edilen 3.303,19-TL'nın geri istenilmesine ilişkindir.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun benzer konuda verdiği kararında "İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş olup; anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği; ancak bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin ancak dava süresi içinde geri alınabileceği" vurgulanmıştır (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 22.12.1973 tarih ve E., 1968/8, K. 1973/14).

Daha önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benzer bir davada vermiş olduğu kararında; "Burada çözüme bağlanan sorun; intibak ve hatalı terfi işlemi gibi bir şan tasarrufun sonradan idare tarafından geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılmış olan fazla ödemelerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri istenmesinin idare hukuku ilkelerine göre mümkün olup olmadığı konusu ile ilgili olup, sonuçta yokluk ile mutlak butlan durumları ayrık olmak ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile sebebiyet vermemiş olması kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufu (özellikle yanlış intibak işlemini) ancak iptal davası süresi içinde geriye yürür şekilde geri alabileceği, bu süre geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dâhil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiği, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceği içtihat edilmiştir. Bu içtihadı birleştirme kararının, idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde, idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek ödeme yapılan kişilerden gerekse ödemeyi yapan görevlilerden geri alınamaması gibi bir sonuç doğurur ki, idareyi işlemez ve iş göremez bir duruma sokacak olan böyle bir sonucun hukukça savunulması mümkün değildir. Bu nedenle içtihadı birleştirme kararının kapsamı dışında kalan ve herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemelerin idare tarafından Borçlar hukukunun haksız iktisap kurallarına dayanılarak geri istenebileceğinin kabulü gerekir" gerekçesiyle direnme hükmünün bozulmasına karar vermiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 5.12.1984 tarih ve 1982/13 - 387 E, 1984/997 Karar sayı ilamı).

Yine benzer konuda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi verdiği emsal kararında; "Dava konusu fazla ödemenin, idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı, salt hatalı ödemeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

TBK. m. 77/1' e göre; zenginleşen başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; TBK. m. 79 ve 80' de "aynen geri verme ilkesi" ne göre düzenlenmiştir.

Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.

 

Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Yanlışlık eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır.

HGK' nun 05.12.1984 tarih ve 1982/13 - 387 E. - 1984/997 K.sayılı kararı ile herhangi bir salt tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin idare tarafından BK' nun sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri istenebileceği açıklanmıştır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 18.5.2017 tarih, Esas No: 2016/458, Karar No: 2017/7568)

Sebepsiz zenginleşme hükümleri Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.

Uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 61. maddesine göre;

"Madde 61 - Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisap eden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır".

Bu maddenin karşılığı olarak düzenlenmiş 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 77. maddesine göre;

"Madde 77 - Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.

Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur".

Bu maddelere göre, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmeye "sebepsiz zenginleşme" denir. Sebepsiz zenginleşen kimse, bu zenginleşmeyi, aleyhine zenginleştiği kimseye geri vermek zorundadır. Dolayısıyla sebepsiz zenginleşme bağımsız bir borç kaynağıdır (Fikret Eren - Borçlar Hukuku Genel Hükümler - Ankara 2018 - Sayfa 864 vd., Haluk. N. Nomer - Borçlar hukuku Genel Hükümler - İstanbul 2013 - Sayfa 201 vd.).

Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa baktığımızda, idarece yapılan yersiz ödemenin Borçlar Hukuku çerçevesinde sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır

Buna göre 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerinin aksine hatalı eğitim öğretim tazminatı ödendiği konusunda tereddüt bulunmadığından, ödenen tazminatın geri istenilmesinin koşullarının mevcut olduğu görülmektedir.

Açıklanan tüm bu nedenlerle, Milli Eğitim Bakanlığı Yenimahalle Ankara Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde yiyecek içecek hizmetleri alanında görev yapan R.T.' e 15/08/2008-15/09/2013 tarihleri arasında ödenen hatalı eğitim öğretim tazminatının geri istenilmesine ilişkin idari işlemin hukuka uygun olduğunun saptanması karşısında; yersiz ödemenin geri alınmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın sonunda işlemin iptaline karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun kararının kaldırılmasına; hukuk ve usule uygun bulunan Adli Yargıya ait Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.10.2017 gün ve E:2017/46, K:2017/351 sayılı kararının kabulü ve bu surette hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun idari yargı kararının benimsenmesi suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.13.07.2020

 

    BAŞKAN                                                                                       ÜYE

Hicabi DURSUN                                                                         Birol SONER