T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020 / 627 KARAR NO : 2020 / 695 KARAR TR : 23.11.2020 |
ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacılar :1-B. Ü. Ve diğ.
Vekilleri : Av. M.K., Ö.T.T.
Davalı : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av.M.Ö.
O L A Y : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkili B. Ü.’in, 08.06.2011 günü saat 19:30 sıralarında İstanbul İli Güngören Mahallesi Zübeyde Hanım Caddesi, Ulubatlı Hasan Sokakta evinin bahçesinden çıkıp sağ kaldırımdan gelerek yolun sağından soluna yaya olarak geçmekte olduğu sırada, davalı E. Ş. G. hâkimiyetinde olan 34 … 6334 plakalı otomobilin sağ yanı ile çarparak yaralanmasına neden olduğunu; bu kaza nedeni ile vücudunda özellikle yüz bölgesinde kemik kırılması meydana geldiğini; yaşının küçük olması ve talihsiz kazanın meydana getirdiği zararın da büyük olması sebebiyle halen iyileşmeye çalıştığını, annesi ve babasının ise halen kazanın şokundan kurtulamadıklarını ve kızlarının yüzünü gördükçe manevi elem duyduklarını, müvekkili Büşra’nın, kaza meydana geldiğinde 8 yaşında, şimdi ise 14 yaşında ve ortaöğretim öğrencisi olduğunu; babasının devlet memuru, annesinin ise ev hanımı olduğunu; kazanın oluş tarihinden beri uzun bir süre hayata adapte olamadığını, okul hayatının aksadığını ve arkadaş çevresinden uzaklaştığını; çenesinde kırılmadan dolayı kayma meydana geldiğinden yüzüne takılan bir aparat ile hem okul hem de günlük yaşantısına devam etmeye çalıştığını, şimdi olduğu gibi ileride de arkadaş çevresinin ve sosyal hayatının da yüzündeki büyük estetik bozukluğundan kaynaklı elem, sıkıntı ve özgüven eksikliği yaşayacağının aşikâr olduğunu, Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 2014/371 Esas sayılı davada alınan bilirkişi raporu ile davalı idarenin kusurundan haberdar olduklarını, bu nedenle 08.07.2015 tarihli celsede taraflarına tebliğ edilen bilirkişi raporunda "kazanın yaşandığı yolun girişinde bulunması gereken trafik işaret levhasının bulunmaması sebebiyle yolun yapım ve bakımından sorumlu kuruluşun %50 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır." denildiği; meydana gelen kazanın davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklanması nedeniyle dava açma zorunluluğu doğduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin dava ve hakları saklı kalmak üzere B. Ü. için 10.000 TL manevi tazminatın, annesi H. Ü. için 5.000,00 TL ve babası Necati Ülker için 5.000 TL manevi tazminat ile [B.'un yaş küçüklüğü nedeniyle henüz yapılamayan tedavisi için harcanmak üzere maddi tazminata dair hak ve talepleri de saklı kalmak kaydıyla] olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle 7.6.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
BAKIRKÖY 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 23.10.2018 gün ve E:2016/274, K:2018/493 sayı ile, “(…)Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu olayda, kazanın meydana geldiği yolda bulunması gereken "Sağa dönülmez" levhasının bulunmadığı, yolun davalı idarenin bakım ve gözetim yükümlülüğünün davalı idare tarafından gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeni ile kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu iddia edilerek, bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yani, davacı taraf davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, yürütülen kamu hizmetinin kusurlu olduğu, meydana gelen kazada hizmet kusuru bulunduğu iddiasına dayalı olarak davalı taraftan maddi ve manevi tazminat talep etmiş olmakla, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde olduğu anlaşılmakla (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 19/07/2018 tarih ve 2015/13968 Esas- 2018/7301 Karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi' nin 04/07/2018 tarih ve 2015/12848 Esas- 2018/6759 Karar sayılı ilamları), HMK 114/b maddesi gereğince davalı belediye yönünden yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM;
1-6100 sayılı HMK.nun 114 maddesi, 1. fıkrası (b) bendi, 115 /1-2 maddeleri gereğince İdare Mahkemesi görevli olduğundan, yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine…” karar vermiş ve bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 5.İDARE MAHKEMESİ: 23.9.2020 gün ve E:2019/391 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2., 10., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin, anılan kuralı Anayasaya aykırı görmeyerek iptal istemini oy birliğiyle reddettiği 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra; “2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu açıktır.
Bu durumda, B. Ü.'in 08.06.2011 günü saat 19.30 sıralarında İstanbul İli, Güngören Mahallesi, Zübeyde hanım Caddesi, Ulubatlı Hasan Sokakta sürücü E. Ş. G. hakimiyetinde bulunan 34 … 6334 plakalı aracın sağ yanı ile çarparak yaralanmasına neden olduğu olay sonucunda meydana geldiği iddia edilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargı merciilerinin görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanunun 15. ve 19. maddeleri uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için ilk görevsizlik kararını veren Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2016/274 esasına kayıtlı dava dosyası da temin edilerek dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine….” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.11.2020 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluşan zararların davalı idarece giderilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu; Kanunun “Karayolu trafik güvenliği” başlıklı 13.maddesinde de, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; 8.6.2011 günü saat 19.30 sıralarında İstanbul İli, Güngören Mahallesi, Zübeyde hanım Caddesi, Ulubatlı Hasan Sokakta sürücü E. Ş. G. hakimiyetinde bulunan 34 …6334 plakalı aracın sağ yanı ile davacılardan B.Ü.’e çarpmasıyla yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği; davalı idarenin kazanın yaşandığı yolun girişinde bulunması gereken trafik işaret levhasının bulunmaması nedeni ile, yapım, bakım, denetim sorumluluğunun ihlali, bilhassa yolun güvenliğini sağlayamaması, gerekli tedbirleri almaması, uyarıcı levha koymaması sonucu KTK’nın 10. ve 13. maddesi ve 2560 sayılı Yasa gereği hizmet kusuru bulunduğundan bahisle davacı B. için 10.000.-TL diğer davacılar Hatice ve N. Ü. için 5000,00TL'er TL olmak üzere toplam 20.000.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili talebi ile bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 5.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Bakırköy 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2018 gün ve E:2016/274, K:2018/493 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 5.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bakırköy 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2018 gün ve E:2016/274, K:2018/493 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 23.11.2020 gününde, Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Burhan Şükrü Mehmet Birol
ÜSTÜN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN
KARŞI OY
İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.23.11.2020
ÜYE
Ahmet ARSLAN