Hukuk Bölümü         2012/119 E.  ,  2012/158 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : Z.Y.                         

Davalılar        : 1- Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Vekili              : Av. N.A.

                        2- İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi

Vekili              : Av. K.A.                       

O L A Y          : Davacı dava dilekçesinde, 11.5.2005 tarihinde geçirdiği motorsiklet kazası sonucunda burnunu, üst dudağını tamamen kaybettiğini ve ayrıca sağ kolunda da kırık kemikler meydana geldiğini, ilk tedavisinin İ.Ü.Çapa Tıp Fakültesinde gerçekleştiğini, daha sonra Şişli Etfal Hastanesine nakledildiğini, ilk yüz naklinin yapıldığını, yüz nakli yapılırken kırık olan sağ kolundan doku alındığını, kırık olan sağ koluna protez (vida) takıldığını, İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi ve Şişli Etfal Hastanesinin sağ kolunu yanlış ameliyat ettiklerini, bu nedenle kolunda yanlış kaynama meydana geldiğini ve sağ kolunun omuz ile dirsek arası sinir, dirsek ile bilek arasında his bozukluğu meydana geldiğinden dolayı kullanamadığını, defalarca davalı hastanelerin başhekimlerine gittiği halde dinlenilmediğini ve toplum içerisinde aşağılanarak rencide edildiğini, ilgili tüm birimlere başvurduğunu, hiçbir şekilde sonuç alamadığını, kolunun acısından geceleri uyuyamadığını, verilmiş olan ilaçların da hiçbir etki yapmadığını, son olarak sağ kolunun kesileceğini ve protez kol takılacağını, 85.000,00 TL tutacağının söylendiğini, fakat 11.7.2011 tarihinde protez kolun uygun olmadığının söylendiğini, Akdeniz Üniversitesi Hastanesine gittiğini ve uygun doku bulunduğu zaman ameliyatın gerçekleştirileceğini belirterek, yanlış tedaviden dolayı her bir hastaneden ayrı ayrı 400.000,00 TL olmak üzere toplam 800.000,00 TL tazminatın tarafına ödenmesi, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 4.11.2011 gün ve E:2011/544, K:2011/576 sayı ile, davacı, motorsiklet kazası sonucunda burnu ile üst dudağını tamamen kaybettiğini, ayrıca sağ kolunda da kırık kemikler meydana geldiğini, ilk tedavisinin İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesinde gerçekleştiğini, daha sonra Şişli Etfal Hastanesine nakledildiğini, ilk yüz naklinin yapıldığını, yüz nakli yapılırken kırık olan sağ kolundan doku alındığını, kırık olan sağ koluna protez (vida) takıldığını, kolunda yanlış kaynama meydana geldiğini, kolunu kullanamadığını ve bunun nedeninin İ.Ü Çapa Tıp Fakültesi ve Şişli Etfal Hastanesinin sağ kolunu yanlış ameliyat etmeleri olduğunu ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuş ise de idare aleyhine hizmet kusuru nedeniyle açılan tazminat talebini içeren davaların idare mahkemesinde görülmesi gerektiği, 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 3. maddesinde bu davalara da Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması düzenlenmişse de aynı yasanın geçici 1. maddesi gereğince de yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerin kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından ve dava 18.7.2011 tarihinde kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açıldığından dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı, Sağlık Bakanlığı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin ve İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesinin olayda hizmet kusuru olduğunu önesürerek toplam 600.000,00 TL zararın tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 10. İDARE MAHKEMESİ: 5.1.2012 gün ve E:2012/31, K:2012/3 sayı ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 3. maddesinde ise, "Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30.1.1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır." hükmüne yer verildiği, dava dilekçesi ve ekinde yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, uyuşmazlığın yanlış teşhis ve tedaviler nedeniyle davacının vücut bütünlüğünün zarar gördüğü iddiasıyla 200.000,00 TL maddi., 400.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 600.000,00 TL tazminat davasına konu istemden kaynaklandığı yukarıda yer verilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 3. maddesi hükümleri uyarınca bu davanın görüm ve çözümünde asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı, gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Mehmet Aydan AL’ın katılımlarıyla yapılan 2.7.2012 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece adli yargı dosyası ile birlikte Mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, trafik kazası geçiren davacı tarafından, yanlış yapıldığı önesürülen teşhis ve tedaviler nedeniyle vücut bütünlüğünün zarar gördüğünden bahisle maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı hükmüne, geçici 1. maddesinde ise, bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiş, bu Kanunun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali amacıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesi, 16.2.2012 tarih ve E:2011/35, K:2012/23 sayılı kararıyla; dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusunun kapsama alındığı ve bu tazminat davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verildiği; buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararların kapsama alınmadığı; sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davalarının idari yargıda görülmeye devam edeceği; bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı; ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşabileceği; esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakarlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu; özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise belirli konular için düzenlendiği ve sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği; bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

Davacı zararının, kamu idaresi olan hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarının sağlık hizmetini gereği gibi yürütmediğinden kaynaklandığını; dolayısıyla, idarelerin doğan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmüştür.

Bu duruma göre, hastanelerin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişiye verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerinin görevine girdiği, idare mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

S O N U Ç          : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin 5.1.2012 gün ve E:2012/31, K:2012/3 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.7.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.