T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 144

            KARAR NO  : 2020 / 201

            KARAR TR   : 27.4.2020

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

  

 

Davacı      : E. K. Ş.

Vekilleri   : Av. E. E. -Av. K. A. -Av. A.D.

Davalılar  : 1- İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekili       : Av. Av. N. Ö. E.

                    2- Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri   : Av. D. K.,  Av. A. Y.

 

O  L  A  Y : Davacı vekili, müvekkilinin, kullanmakta olduğu 34 … 0093 plaka sayılı aracın 13/04/2016 günü Anadolu Hisarı Mahallesi Körfez Caddesi üzerinde, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün alt kısmında Beykoz istikametine giderken, hız limitlerini aşmadan viraja girdiği esnada köprünün temizlik çalışmalarından dökülen toz ve kumların aracı kaydırması sonucunda demirlere çarparak trafik kazası geçirdiğini, bu trafik kazası sonucunda  yaralandığını ve araçta ciddi maddi hasarın meydana geldiğini; bu kazanın oluşumundan, yolun bakım, onarım ve temizliğinden sorumlu davalıların sorumlu olduğundan bahisle; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın 13/04/2016 tarihinden itibaren en yüksek faiz oranı ile birlikte davalılardan tazmini  istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 31.1.2017 gün ve E:2016/1474, K:2017/268 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunun, taraflar için bir müktesep hak oluşturmayacağı, yargı mercilerince davanın her aşamasında re'sen incelenmesi gereken bir husus olduğu ve geçmişe de etkili olacağı bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davacıya ait 34 HB 0093 plakalı aracın, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün alt kısmında Beykoz istikametinde seyir halinde iken Köprünün temizlik çalışmalarından dolayı dökülen toz ve kumların aracı kaydırması sonucunda gerçekleşen trafik kazası nedeniyle; 1.000,00TL maddi, 10.000,00TL manevi zararın dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte olayda yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı idarelerin hizmet kusuruna bağlı tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı görülmektedir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesindeki düzenlemeye göre, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği anlaşılmaktadır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi kapsamında maddenin yürürlük tarihi olan 19.01.2011 tarihinden önce idari yargı yerinde açılmış olan davaların çözümlenmesinde idari yargının yetkili ve görevli olduğuna ilişkin 04.06.2012 gün ve E.2012/107, K.2002/134 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 7.Asliye Hukuk Mahkemesi: 9.5.2019 gün ve E:2017/247, K:2019/225 sayı ile, “(…) Tüm dosya içeriğine göre; davacı davasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nın ve Karayolları Genel Müdürlüğü'nün hizmet kusuruna dayandırmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlarda, özel hukuk hükümlerine tabi değildirler, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibari ile hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacı ile hizmet kusurlarına dayalı olarak açılan tam yargı davalarında İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2.maddesi uyarınca idari yargı yeri görevlidir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re'sen dikkate alınması zorunludur. Davacının, davalıların hizmet kusuruna dayalı açtığı davada yargı yolu bakımından Mahkememiz görevsiz bulunduğundan, benzer mahiyette olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/04/2017 tarih ve 2016/15802 esas, 2017/3926 karar ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/13720 esas, 2017/6918 karar ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 04/10/2018 tarih ve 2018/2242 esas, 2018/1035 karar sayılı emsal kararları da nazara alınarak, davacının davasının görev yönünden reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Yargı yolu yokluğu bakımından mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava dilekçesinin reddine…” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine;

 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi: 29.11.2019 gün ve E:2019/3036, K:2019/3810 sayı ile, “(…) mahkemece, aynı konuda açılan davada idare mahkemesi tarafından verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise açılan davada idari yargı yolunun görevli olduğu gözetilerek 2247 sayılı UMK'nın 19/1.maddesi gereğince görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilerek yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesinin talep edilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından verilecek karar beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesi ile usulden red kararı verilmiş olması doğru olmamıştır.

Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/l-a-4. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,

2-Dosyanın, yargılamanın devamı için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE…” HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olarak karar vermiştir.

İSTANBUL 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 15.1.2020 gün ve E:2020/28, K:2020/13 sayı ile, “(…) Yapılan yargılama sonunda Mahkememizce; Yargı yolu yokluğu bakımından mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, İstinaf Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2019/3036 esas, 2019/3810 karar, 29/11/2019 tarihli ilamı ile " Tüm bu yasal düzenlemeler ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları bir arada değerlendirildiğinde; davanın konusunu oluşturan olayda davalı idarenin, hizmet kusuru bulunup bulunmadığım araştırma görevinin, idari yargının görev alanında bulunduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19.maddesine göre, adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilir.

Somut uyuşmazlıkta bu davadan evvel davacı tarafından aynı konuda davalı idare aleyhine İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 2016/1474 Esas sayılı dosyasından açılan tazminat davasında mahkemece davada adli yargının görevli olduğu yönünde karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, aynı konuda açılan davada idare mahkemesi tarafından verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise açılan davada idari yargı yolunun görevli olduğu gözetilerek 2247 sayılı UMK'nın 19/1.maddesi gereğince görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyalan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilerek yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesinin talep edilmesi. Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından verilecek karar beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesi ile usulden red kararı verilmiş olması doğru olmamıştır." bahisle kaldırılmıştır.

Yapılan yargılama, toplanan deliller, İstinaf Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2019/3036 esas, 2019/3810 karar, 29/11/2019 tarihli ilamı birlikte değerlendirildiğinde; yargı yolu uyuşmazlığı nedeniyle yargılamanın DURDURULMASINA, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 2016/1474 esas, 2017/268 karar sayılı ilamı ile mahkememiz arasındaki yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi ve hangi yargı yolunun görevli olduğunun tespiti için UMK 19/1 maddesi gereğince dosyanın UYUŞMAZLIK Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Yargı yolu uyuşmazlığı nedeniyle yargılamanın DURDURULMASINA,

2-İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 2016/1474 esas, 2017/268 karar sayılı ilamı ile mahkememiz arasındaki yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi ve hangi yargı yolunun görevli olduğunun tespiti için UMK 19/1 maddesi gereğince dosyanın UYUŞMAZLIK Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.4.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin (1) tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

 (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. .” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca, İdare Mahkemesinin görevsizlik kararı ile Mahkemeleri dosyası arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dolayı yargılamanın durdurulmasına, görevli yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermesine karşın; bu talebini ara karar ile değil, dosyayı kapatıp karar numarası almak suretiyle yaptığı görülmektedir.

Bu haliyle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 14 ve 19. maddelerinde  öngörülen durumun aksine, idari yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan ve önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; idari yargı kararının kesinleşme durumunu Mahkemesinden istenilmesiyle yetinildiği ve sonuçta  Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararın, davalı idarelerin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996-4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996-4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) (Ek:18/10/2018-7148/14 md.) Bu Kanunun 31 ve 49 uncu maddeleri kapsamında takoğraf ve çalışma-dinlenme süreleri yönünden karayolları denetim istasyonlarında denetim yapmak ve trafik idari para cezası karar tutanağı düzenlemek,

l) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Otoyolların habitatları böldüğü yerlerde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün görüşünü alarak yaban hayvanlarının geçişlerine izin verecek menfez, ekolojik köprü ve benzeri tesisleri yapmak,

m) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Otoyollarda yaban hayvanlarından kaynaklanacak trafik kazalarını önlemek maksadı ile kafes tel çit yapmak,

n) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Yaban hayvanlarının muhtemel yaşam alanlarının bulunduğu bölgelerdeki karayollarında uyarıcı levhalara yer vermek,

o) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.) hükmüne yer verilmiş; Kanun’un 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, 34 … 0093 plaka sayılı aracın, sürücüsünün kontrolünde 13/04/2016 günü Anadolu Hisarı Mahallesi Körfez Caddesi üzerinde Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün alt kısmında Beykoz istikametine giderken viraja girdiği esnada köprünün temizlik çalışmalarından dökülen toz ve kumların aracı kaydırması sonucunda demirlere çarparak trafik kazası meydana geldiği; bu trafik kazası sonucunda davacının  yaralandığı ve araçta ciddi maddi hasarın meydana geldiği; olayda yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunduğu iddia edilerek; şimdilik 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın 13/04/2016 tarihinden itibaren en yüksek faiz oranı ile birlikte davalılardan tazmini  istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme uymayan başvurusunun reddi ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 15.1.2020 gün ve E:2020/28, K:2020/13 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme uymayan BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 15.1.2020 gün ve E:2020/28, K:2020/13 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.4.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                     

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Suat       

    DURSUN                    BOZER                           AKSU                            ARSLAN            

 

 

 

                                             Üye                                 Üye                                  Üye                    

                                         Aydemir                          Nurdane                            Ahmet

                            TUNÇ                            TOPUZ                          ARSLAN

                                              

 

 

 

 

 

                                                    KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.27.4.2020

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN