T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

             

            ESAS NO      : 2018 / 456

            KARAR NO  : 2018 / 706

            KARAR TR   : 26.11.2018

 

ÖZET : Davacının hastanede tedavi görmekteyken vefat eden oğlu için yaptığı ilaç giderinin ödenmesi yolundaki isteminin reddine ilişkin  davalı idare işleminin iptali ile  ödenen miktarın davalı idareden tahsili istemi ile açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : G. Ü.

Vekili           : Av.A.A.

Davalı           : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na İzafeten İzmir Sosyal Güvenlik İl

                        Müdürlüğü

Vekili           : Av.B.E.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin oğlu B. H. Ü.’ın, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde yatarak tedavi gördüğünü, 05.06.2012 tarihinde ise vefat ettiğini; tedavi sırasında davacıya aldırılan Flebogamma (IVIG) immunglonulin isimli ilacın tedavide kullanıldığını ancak hastanın sağlığına kavuşamadan vefat ettiğini;  davacının oğlu için  tedavi sürecinde 100.000 TL’ye yakın ilaç ve tedavi masrafı yapmışsa da,  borçlanarak ödemelerini yaptığından ilaçların ancak bir kısmının faturasını alabildiğini; Nisan, Mayıs 2012 dönemi ilaçlarına ilişkin temin ettiği faturalar toplamı 25.516,69 TL’nin kendisine ödenmesi için 07.09.2012 tarihli dilekçesi ile davalı kuruma müracaat ettiğini, idarenin 15.05.2014 tarih, 64155002/1035007/ 1/1901/ 2568247 sayılı yazısıyla; “..Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine göre Wegener Granülomatozis tanısıyla yatan hastalarda flebogamma (IVIG) immunglonulin isimli ilacın ödenmesi ancak endeksiyon dışı kullanım izni onayı alınması durumunda yapılmaktadır..” demek suretiyle müvekkilinin  ödeme talebine olumsuz cevap verdiğini;  tedaviyi yürüten hekimin kararıyla alınan ilacın, hastanın tedavisinde kullanıldığını, bu hususun  hastane kayıtları ile sabit olduğunu, Genel Sağlık Sigortası kapsamında hizmet alan hastanın tedavi giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerektiğini; müvekkilinin talebinin,  davalı idarece Sağlık Uygulama Tebliği gerekçe gösterilerek reddinin,  hukuksal düzenlemelere aykırı olduğunu ifade ederek; müvekkilinin, toplam 25.516.69 TL ilaç giderinin ödenmesi yolundaki isteminin  reddine ilişkin 15.05.2014 tarih,  64155002/1035007/ 1/1901/ 2568247 sayılı kararının iptali ile ödeme istemi tarihinden itibaren 25.516.69 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 14.8.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 3.İDARE MAHKEMESİ: 01.09.2014 gün ve E: 2014/1195, K:2014/1150 sayı ile, “(…) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 'Uyuşmazlığın çözüm yeri' başlıklı 101.maddesinde: 'Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.' hükmüne yer verilmiştir.                       Dava dosyasının incelenmesinden; uyuşmazlığın, 5510 sayılı Yasaya istinaden, ilaç bedelinin ödenmesi talebinin reddinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasından kaynaklandığı anlaşılan iş bu davanın görüm ve çözüm yerinin yukarıda yer alan mevzuat hükmü uyarınca iş mahkemesi olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, 1-müvekkilinin 07.09.2012 tarihli 15671377 evrak numaralı müracaatı ile istediği toplam 25.516.69 TL ilaç giderinin ödenmesine dair istemini reddeden davalı idarenin 15.05.2014 tarihli,  64155002/1035007/1/1901/2568247 sayılı kararına dayanak olan Sağlık Uygulama Tebliğinin Anayasaya ve kanunlara aykırılığı sebebi ile iptaline; 2-müvekkilinin ödediği 25.516.69 TL ilaç giderinin 07.09.2012 tarihinden yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 14.İş Mahkemesi;  13.10.2015 gün ve E:2014/150, K:2015/149 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyip; davanın, davacının 25.516,69 TL ilaç harcamasının idareye müracaat tarihi olan 07/09/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile davacıya ödenmesi talebine ilişkin olduğunu da belirterek; “1-Davanın KABULÜNE, / 25.516,69 TL ilaç bedelinin 15/05/2014 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, / Aksi yöndeki kurum işleminin iptaline” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesi; 19.12.2017 gün ve E:2015/24366, K:2017/9045 sayı ile, “(…)5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin İdari yargı yeri olduğu açıktır. Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 05.12.2012 gün 2012/251E, 263K sayılı; 24.12.2012 gün 2012/536E, 433K sayılı kararları da bu yöndedir.

Somut olayda; 5434 sayılı Kanun kapsamında Emekli Sandığı iştirakçisinin, 5510 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak ve 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…” karar vermiştir.

İZMİR 14.İŞ MAHKEMESİ; 12.4.2018 gün ve E:2018/88, K:2018/76 sayı ile, “(…)Dava, davacının 25.516,69 TL ilaç harcamasının idareye müracaat tarihi olan 07/09/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile davacıya ödenmesi talebine ilişkindir.

Mahkememizin 13/10/2015 tarih, 2014/150 Esas ve 2015/149 Karar sayılı ilamı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya Yargıtay’a gönderilmiş ve Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19/12/2017 tarih 2015/24366 Esas ve 2017/9045 Karar sayılı ilamı ile "5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin İdari yargı yeri olduğu açıktır. Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kararları da bu yöndedir. Somut olayda; 5434 sayılı Kanun kapsamında Emekli Sandığı iştirakçisinin, 5510 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak ve 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, mahkememizin 2018/88 esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101. maddesine göre, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” ibaresi yer alır. 5434 sayılı Kanunun sağlık yardımlarına ilişkin hükümleri 5510 sayılı Yasanın 106/8 maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinde, bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde; iştirakçi iken bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu Kanunun 4/1-c maddesi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4/1-c maddesine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı belirtilmiştir.

5434 sayılı Kanuna göre; emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin İdari yargı yolu olduğu açıktır.

Açıklanan nedenler, Yargıtay bozma ilamı, yasal mevzuat ve 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddeleri birlikte değerlendirildiğinde dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,

1-Dava şartı yokluğu (yargı yolu yanlışlığı) nedeniyle davanın usulden REDDİNE(…) karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça idari yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği, öte yandan, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında her iki yargı yerinde ortak talep olan “davacının, toplam 25.516.69 TL ilaç giderinin ödenmesi yolundaki isteminin reddine ilişkin 15.05.2014 tarih,  64155002/1035007/ 1/1901/ 2568247 sayılı kararının iptali ile ödeme istemi tarihinden itibaren 25.516.69 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemi” yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hastanede tedavi görmekteyken vefat eden oğlu için yaptığı ilaç giderinin ödenmesi yolundaki isteminin reddine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile ödenen miktarın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının oğlu olan Barbaros Haluk Ünsal’ın, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde yatarak tedavi gördüğü, 05.06.2012 tarihinde vefat ettiği; tedavi sırasında hekim önerisiyle alındığı ifade edilen bir ilacın bedelinin ödenmesi için idareye yapılan başvurunun idarece reddedilmesi üzerine, ilaç bedelinin faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açıldığı;  görevli yargı yerinin belirlenmesi açısından davalı idareye yazılan müzekkereye verilen 10.10.2018 tarihli, …/13384521 sayılı cevap yazısına göre;  vefat eden hasta Barbaros Haluk Ünsal’ın 15.2.1993-15.10.2002 tarihleri arasında; Kişi Reçete Listesine göre, çalışanın yakını olarak gösterilen ölenin eşi Fügen Erdem Ünsal’ın2.11.1988-15.6.1997 ve 31.2.2003-25.6.2010 tarihleri arasında 5434 sayılı Yasa kapsamında çalışma kayıtlarının saptandığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan ve 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce Emekli Sandığına tabi hizmeti sözkonusu olan ölen hasta ve hasta yakınına ilaç bedeli ödenip ödenmeyeceğine ilişkin davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

 Açıklanan nedenlerle, İzmir 3.İdare Mahkemesinin, 01.09.2014 gün ve E: 2014/1195, K:2014/1150 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 3.İdare Mahkemesinin, 01.09.2014 gün ve E:2014/1195, K:2014/1150 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.11.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ