T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/502

KARAR NO   : 2019/634      

KARAR TR    : 30/09/2019

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                           : Y. T.

          Vekilleri                         :Av. Z. M. Av. A. Ç. Av. E. B.

          Davalı                           : Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                              : Av. İ. K. A.t

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının, Başiskele İlçesi Karadenizliler Mahallesi Alsancak Caddesi Uludağ Bayii yanında 41 .. 683 plakalı motosikleti ile 26.03.2015 tarihinde saat 21:30 sularında seyir halinde iken yol çalışması yapılan mahalde seyyar çalışma levhasına çarpmak suretiyle kaza yapması sonucunda meydana gelen maluliyeti nedeniyle, kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 80.000 TL maddi zarar ile yoksun kaldığı kazancın ve 100.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          KOCAELİ 1. İDARE MAHKEMESİ: 23.11.2016    gün, E:2016/1643 K:2016/1261 sayılı dosyada "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun "Belediye Trafik Birimleri, Görev ve Yetkileri" başlıklı 10. maddesinde, "Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür, a) Kuruluş Her belediye başkanlığı bünyesinde, hizmet kapasitesi gözönünde tutularak İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek ölçülere ve genel hükümlere göre, belediye trafik şube müdürlüğü, şefliği veya memurluğu kurulur, b) Görev ve yetkiler 1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, 2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak, 3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, 4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak. 5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vuku bulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak, 6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak, 7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak." hükmü, 110. maddesinde ise; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmü bulunmaktadır.

          Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacının, Başiskele İlçesi Karadenizliler Mahallesi Alsancak Caddesi Uludağ Bayii yanında 41 NK 683 plakalı motosikleti ile 26.03.2015 tarihinde saat 21:30 sularında seyir halinde iken yol çalışması yapılan mahalde seyyar çalışma levhasına çarpmak suretiyle kaza yapması sonucunda meydana gelen maluliyeti nedeniyle, kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 80.000 TL maddi zarar ile yoksun kaldığı kazancın ve 100.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemine ilişkin uyuşmazlığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasına ilişkin bir tazminat davası olduğu, anılan Kanunun 110. maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

          Bu durumda, yukarıda yer verilen açık Yasa hükmü uyarınca davaya ilişkin uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiği ve davanın görev yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği karar istinaf edilmeksizin 03/01/2017 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili bu kez aynı taleple adli yargı yerine başvurmuştur.

Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 05/07/2018 gün, 2017/46 Esas, 2018/319 Karar sayılı dosyada "Davanın Kısmen Kabulüne" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi: 01/10/2018 gün, 2018/2102 esas, 2018/946 karar sayılı ilamıyla "Yargı yolu dava şartlarından olduğundan öncelikle incelenmelidir.(HMK 114/1 -b)

Yapılan değerlendirmede; Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin yolda ışıklandırma yapmaması ve ışıklı levhalar koymamasından kaynaklı idarenin hizmet kusuru nedeniyle kazanın oluştuğunu ileri sürmüştür. Davanın ileri sürülüş biçimine göre hizmet kusuruna dayalı eylemde yargı yolunun idari yargı olduğu anlaşıldığından yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek karar verilmesi yerinde görülmemiştir" gerekçesiyle "ilk derece mahkemesi kararının HMK.353/l-a/4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA" karar vererek dosyayı mahalline iade etmiştir.

Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 13/12/2018 gün, 2018/574 Esas, 2018/575 Karar sayılı dosyada "İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin kaldırma kararındaki gerekçe doğrultusunda" Görevsizlik kararı vermiş," karar vermiş, bu karar aleyhine de istinaf yoluna başvurulmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi: 28/02/2019 gün, 2019/440 esas, 2019/424 karar sayılı ilamıyla bu kez "Mahkemece Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 2016/1643 E. 2016/1261 K. sayılı dosyasının bulunduğu yerden getirtilerek görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmiş olması halinde görülmekte olan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerektiği" gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar vererek dosyayı mahalline iade etmiştir.

KOCAELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19/07/2019 gün, 2019/34 Esas, 2019/232 Karar sayılı dosyada bu kez "davacının 19/10/2018 tarihinde Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasını yapılan yargılamasında idari yargı yolunu görevli olduğu gerekçesi ile 2018/574 E. 2018/575 K. sayılı görevsizlik kararı istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. H.D nin 2019/440 E. 2019/424 K. sayılı kararı ile mahkememizin görevsizlik kararının kaldırılmadığı, Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/12/2018 tarihli kararı gibi olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Kocaeli 1. İdare Mahkemesi ile Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında beliren yargı yolu konusundaki olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi görevi 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 14. maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesine ait bulunduğundan, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vererek, dava dosyasını ve idari yargı dava dosyası bilgilerini 25.07.2019 tarih ve E:2019/34 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş olup, başvuru 01.08.2019 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30/09/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

          2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler” hükmüne göre, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

          Yasa koyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

          Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

          Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacaktır. Sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, davacının motosikleti ile seyir halindeyken yol çalışması yapılan mahalde bulunan seyyar çalışma levhasına çarpmak suretiyle kaza yapması sonucu oluştuğu ileri sürülen yaralamalı trafik kazasının gerçekleşmesinde kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı kurumdan maddi ve manevi tazminat talebi istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.2019 gün ve E:2019/34, K:2019/232 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

          S O N U Ç :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.2019      gün ve E:2019/34, K:2019/232 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE VE GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 30/09/2019 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye     

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ                            ARSLAN  

 

 

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.30.9.2019

 

                                                      ÜYE

                                            Ahmet ARSLAN