T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS NO     : 2019 / 245

          KARAR NO : 2019 / 419

          KARAR TR  : 8.7.2019

ÖZET : Davacının haşhaş kapsülü teslimi sırasında, Toprak Mahsulleri Ofisince düzenlenen belgede doğum tarihinin yanlış yazılması nedeniyle, Bağ-Kur’dan emekli olmak için SGK’na yaptığı başvurunun işleme konulmadığından bahisle, Kurum kayıtlarındaki doğum tarihinin düzeltilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

           

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. E.

Vekilleri (İdari Yargı Yerinde) : Av. E. Ö.- Av. A. Ö.

Davalı          : Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü

Vekilleri       : Av. M. Ö. Av. A. Ü.

Dahili Davalı(Adli Yargı Yerinde) : Sosyal Güvenlik Kurumu

Vekilleri       : Av. Ş.S., Av. A. M.

 

O  L  A  Y   : Davacı dilekçesinde; Bağ-Kur’dan emekli olmak için Uşak SGK'na başvurduğunu;  Uşak Toprak Mahsulleri Ofisi Ajans Müdürlüğünün verdiği 20.09.1999 tarihindeki Bağ-Kur kesintilerini gösteren belgenin  kendisiyle  ilgili bölümünde Kurumun,  yanlış olarak doğum tarihini 1965 olarak yazmış olduğunu;  doğum tarihinin nüfus kütüğünde 1960 olduğunu;  bu belgelerde  farklı doğum tarihi olması nedeniyle SGK’nın emekli başvurusunu işleme almadığını, düzeltme davası açmasını istediğini ifade ederek; Uşak Toprak Mahsulleri Ofisi Ajans Müdürlüğünün 20.09.1999 tarihinde verdiği Bağ-Kur kesinti belgesinde 1965 olarak görülen  doğum tarihinin 1960 olarak düzeltilmesi istemiyle 27.2.2017 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

SİVASLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19.1.2018 gün ve E:2017/27, K:2018/21 sayı ile, “(…)Dava, davacının Toprak Mahsülleri Ofisindeki kayıt ve belgelerde 1965 yazan doğum tarihinin 1960 olarak düzeltilmesine ilişkin kurum kayıtlarında düzeltim davasıdır.

Emsal olarak T.C. YARGITAY 9. HD 2012/35017 Esas, 2012/42240 Karar sayılı ilamında "...Davacı, emekli olabilmek için SGK il müdürlüğüne müracaatta bulunduğunu, müracaatına esas belgelerden 2001 yılı Afyon kapçığı teslimine ilişkin belgede Tekkeşin, doğum tarihinin 1960 olduğu, yine 1995 yılına ait afyon kapçığı teslimine ilişkin belgelerde baba adının Hakkı, doğum tarihinin ise 1960 yazıldığını, yine 1997 yılına ait afyon kapçığı teslim belgelerinde baba adının Tekkeş, doğum tarihinin 1960 olduğu, hu nedenle SGK'ya yaptığı başvurunun işleme alınabilmesi için toprak mahsulleri ofisinde değişik şekilde yazılan baba adının Tekkeşin ve doğum tarihinin 01/01/1960 olarak tashihine karar verilmesini talep etmiştir.

….Yargı yolunun caiz olması dava şartlarındandır. Mahkemenin dava şartı olması nedeniyle öncelikle adli-idari yargı yolu uyuşmazlığını çözmesi gerekir. Mahkemece isabetli şekilde anılan uyuşmazlığın çözümünün idari yargıya ait olduğu tespit edilmiş...."şeklinde hükmedilmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, dava dilekçesinde idari kurum olan TMO’daki 20.09.1999 yılma ait kayıt ve belgelerdeki 1965 olarak yazılan doğum tarihinin 1960 olarak kayıtların düzeltilmesini talep ettiği anlaşılmış, dava dilekçesinde SGK’nın taraf olarak gösterilmediği, yargılama esnasında SGK'yı dahil etmesi için davacıya süre verildiği, dava dilekçesinin içeriğinin hizmet tespiti niteliğinde olmadığı, doğum tarihine ilişkin yanlışlığın düzeltilmesi niteliğinde olduğundan ve bu kayıtların düzeltilmesi idari işlemi gerektirdiğinden, bu dava idari yargının görev alanına girdiğinden davanın reddine, yargılama esnasında SGK'nın davaya dahil edilmiş olması ve deliller toplanmadan davanın reddine karar verildiğinden hakkaniyet gereği SGK vekili yönünden vekalet ücretine hükmedilmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:(Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)

1-Uyuşmazlığın çözümü idari yargının görev alanına girdiğinden, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden REDDİNE,(…)” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı bu defa, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü Uşak Ajans Müdürlüğü'ne 20.09.1999 yılında haşhaş kapsülü teslimi konusunda kayıt için başvuruda bulunduğunu, yıllar sonra bu başvuru ve kayda göre emekli olabileceğini öğrendiği ve emekli olmak amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu'na müracaat ettiğini, Sosyal Güvenlik Kurumundan gelen cevap üzerine, doğum yılının 1960 olmasına rağmen Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü Uşak Ajans Müdürlüğü tarafından 1965 olarak yazıldığını öğrendiğini, söz konusu hatalı kayıttan dolayı emekli işleminin gerçekleştirilemediğini ifade ederek, hatalı kaydın düzeltilmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Manisa 1.İdare Mahkemesi: 31.1.2018 gün ve E:2018/133, K:2018/71 sayı ile, hangi idarenin hangi işleminin iptaline karar verilmesi istenildiğinin ve işlemin tarih ve sayısı ile tebliğ tarihinin de gösterilmesi gerektiği, bu haliyle dava dilekçesinin kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle; 2577 sayılı Yasanın 15'nci maddesinin 1/d bendi uyarınca dilekçenin reddine karar vermiştir.

Bu kez davacı vekili,  dilekçeyi yenileyerek, müvekkilinin doğum tarihinin 1960 yerine 1965 yazılması sebebiyle yapılmış olan yanlış kurum işleminin düzeltilerek doğum tarihinin 1960 olarak değiştirilmesine karar verilmesi istemiyle, idari yargı yerinde yeniden dava açmıştır.

Manisa 1.İdare Mahkemesi: 22.3.2018 gün ve E:2018/297, K:2018/285 sayı ile, hangi idarenin hangi işleminin iptaline karar verilmesi istenildiğinin ve işlemin tarih ve sayısı ile tebliğ tarihinin de gösterilmesi gerektiği, idari yargıda bu haliyle dava dilekçesinin kabulüne olanak bulunmadığından, yeniden hazırlanacak dava dilekçesi ile dava açılmak üzere, dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

Davacı vekili dilekçesini yenileyerek,  aynı somut olaydan bahisle ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü'nün 04.05.2018 tarihli ve 16601658/622.02 sayılı ve 04.05.2018 tebliğ tarihli işleminin iptali istemiyle,  bir kez daha idari yargı yerinde dava açmıştır.

Manisa 1.İdare Mahkemesi: 16.5.2018 gün ve E:2018/563, K:2018/538 sayı ile, “(…)idari işlem mahiyetinde karar verilmesi istemine yer verilmemesi gerekirken idari işlem tesisi mahiyetinde talepte bulunulduğu, idari işlemin tarih ve sayısı ile davacıya tebliğ tarihinin belirtilmediği, dava dilekçesi ekine dayalı idariye yapılan müracaata ilişkin başvuru dilekçesinin dosyaya eklenmediği, dolayısıyla yenilenen dava dilekçesinde de aynı yanlışlıkların yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bu itibarla; dilekçe ret kararı üzerine verilen dilekçede de aynı yanlışlıklar yapıldığından, yukarıda anılan yasanın 15. maddesinin 5. fıkrası hükmü uyarınca, incelenme olanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15/5.maddesi uyarınca davanın reddine(…)” karar vermiş,  davacı vekili bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi Altıncı İdare Dava Dairesi: 9.10.2018 gün ve E:2018/1745, K:2018/1616 sayı ile, “(…)3. kez yenilenen dava dilekçesinde, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü'nün 04.05.2018 tarihli ve 16601658/622.02 sayılı ve 04.05.2018 tebliğ tarihli işleminin iptalinin istenildiği ve işlemin dava dilekçesine eklendiği, bu haliyle Mahkemesince giderilmesi istenilen eksikliklerin giderildiği anlaşılmış olup, buna göre istinaf istemine konu mahkeme kararının da 2577 sayılı Yasanın 45. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kaldırılması ve davada başkaca bir ilk inceleme sorunu bulunmadığı takdirde dosyanın tekemmül ettirilerek bilahare esası hakkında yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; istinaf başvurusunun kabulüne, Manisa 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 16/05/2018 tarih, E: 2018/563, K: 2018/538 sayılı kararın kaldırılmasına, 2577 sayılı Kanunun 45. maddesi uyarınca yukarıda belirtilen husus göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine…” kesin olarak karar vermiştir.

MANİSA 1.İDARE MAHKEMESİ: 27.2.2019 gün ve E:2018/1384 sayı ile, “(…)5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı 101. maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür." kuralına yer verilmiştir..

Her ne kadar davacı tarafından, davacının doğum yılının 1960 olmasına rağmen 1965 olarak yazılmasına ilişkin Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü işleminin iptali sitemiyle Mahkememizde dava açılmış ise de davacının isteminin "davacı Ayşe Ekşi'nin, Toprak Mahsulleri Ofisi kayıtlarında haşhaş kapsülü teslimine ilişkin belgelerde doğum tarihinin yanlış yazılması nedeniyle hak kaybına uğradığını belirterek, TMO kayıtlarında 1965 olarak gösterilen doğum tarihinin de 1960 olarak düzeltilmesine" ilişkin olduğu, nitekim Sivaslı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2017/27 esasına kayden açmış olduğu davada da "Bağkurdan emekli olmak için SGK'ya başvurduğu, Uşak Toprak Mahsulleri Ofisi Ajans Müdürlüğü'nün verdiği 20/09/1999 tarihinde başvuru kesintilerini gösteren belgede kendisiyle ilgili bölümde kurumun doğum tarihini 1965 olarak yanlış yazdığı, doğum tarihinin 1960 olduğu, ancak Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından verilen belgede doğum tarihinin yanlış yazması nedeniyle SGK tarafından emekli başvurusunun alınmadığı, SGK tarafından anılan kurumdaki doğum tarihinin düzeltilmesi gerektiğinin belirtildiği, bu nedenle Uşak Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü'nde yer alan ve 1965 olarak gösterilen doğum tarihinin 1960 olarak düzeltilmesi" istemiyle dava açtığı görülmektedir.

Dava; hukuki nitelikçe 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkin olup, davacının, sigortalılığının tespiti için böyle bir dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı ve buna göre davanın adli yargı yerinde mi, yoksa yerel mahkeme kararında belirtildiği gibi idari yargı yerinde mi görüleceğinin açıklığa kavuşturulması noktasında toplanmaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde, davacının amacının; 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tescil ve tespiti istemine ilişkin olduğu, sigortalılık hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacının bulunduğu, bir başka anlatımla davacının isteminin iptal davası kapsamında olmadığı, Bağ- Kur sigortalısı olan davacının, emekli olabilmek için Uşak Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü'ndeki doğum tarihine ilişkin tescil ve tespit davası niteliğinde olduğu, 5510 sayılı Kanunun “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101. maddesinde “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür” hükmünün öngörüldüğü de dikkate alındığında, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir.

Dava dilekçesinde belirtilen Sivaslı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/01/2019 tarih ve E:2017/27, K2018/21 sayılı kararı incelendiğinde ise, davanın ilk defa 27/02/2017 tarihinde açıldığı, Mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanında kaldığı gerekçesiyle dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verildiği ve anılan görevsizlik kararının tarafların kararı istinaf etmemesi üzerine 18.10.2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, Mahkememizin uyuşmazlığa bakmakla görevli olmaması ve görevli yargı yerinin adli yargı mahkemeleri olması yanında Sivaslı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/01/2019 tarih ve E:2017/27, K:2018/21 sayılı görevsizlik kararı üzerine uyuşmazlığa karşı Mahkememizde dava açıldığı anlaşıldığından, hangi Mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi amacıyla, 2247 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına, Sivaslı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2017/27 sayılı dosyasının ilgili mahkemeden temin edilerek, anılan dosyanın ve dava dosyasının gerekçeli kararımızla birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

 

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 8.7.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının haşhaş kapsülü teslimi sırasında Toprak Mahsulleri Ofisince düzenlenen belgede doğum tarihinin yanlış yazılması nedeniyle, Bağ-Kur’dan emekli olmak için SGK’na yaptığı başvurunun işleme konulmadığından bahisle, Kurum kayıtlarındaki doğum tarihinin düzeltilmesi istemiyle açılmıştır.

Davacı tarafından açılan davada; davalı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü kayıtlarında doğum tarihinin 1965 olarak yanlış yazıldığı, gerçek doğum tarihinin 1960 olduğu, davalı İdare tarafından düzenlenip Bağ-Kur’a verilen 09/1999 dönemine ait Bağ-Kur Çiftçi Primleri Tevkifat Bildirimi Listesinde doğum tarihi 1965 yazılı olduğundan, Tarım Bağ-Kur Sigortalılığına saydıramadığı, bu nedenle Kurum kayıtlarındaki doğum tarihinin düzeltilmesinin talep edildiği; davacının bu dava ile; Kurum kayıtlarında, 1965 doğumlu Ayşe Ekşi’ye ait olan kayıtlarda yapılan Bağ-Kur prim kesintilerinin kendisine ait olduğunu kanıtlayarak, Tarım Bağ-Kur sigortasından emekli olmayı amaçladığı gözetildiğinde; davacının açtığı davanın, Tarım Bağ- Kur sigortalılığının tespiti davası olduğu kanaatine varılmıştır.

Mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun „Amaç“ başlıklı 1.maddesinde „Bu Kanunun amacı tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlara ve hak sahiplerine, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu Kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlamaktır.“ Hükmüne; “Kapsam“ başlıklı 2. maddesinde „(Değişik:24/7/2003-4956/48 md.) / Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar./ Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir./ İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar.” denilmiş;

 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Diğer kanunlardaki atıflar” başlıklı 104.maddesinde, “ (Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/62 md.) Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllük ve sosyal sigorta haklarına, yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır.(…)” hükmüne: “Yürürlükten kaldırılan hükümler” başlıklı 106.maddesinde, “(…)4) 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu,(…) yürürlükten kaldırılmıştır.” Hükmüne; “Uyuşmazlıkların çözüm yeri” başlıklı 101. maddesinde ise “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlığın çözümünde adli ya da idari yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğunun saptanması açısından benzer bir konuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına da gönderme yapılan Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 24.1.2013 gün ve E:2012/22456, K:2012/837 sayılı kararına yer vermek faydalı olacaktır. Anılan kararda, “(…) Dava; hukuki nitelikçe 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; davacının, sigortalılığının tespiti için böyle bir dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı ve buna göre davanın adli yargı yerinde mi, yoksa yerel mahkeme kararında belirtildiği gibi idari yargı yerinde mi görüleceğinin açıklığa kavuşturulması noktasında toplanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 gün ve 21011/10-642 Esas, 2012/38 Karar sayılı ilamında da açıkça belirtildiği üzere, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle hukuk yargılamasının amacı ve davada menfaat (hukuki yarar) kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır.

Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII).

Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.

Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s. 135). Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, "dava şartı" olarak kabul etmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır.

Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu'nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K. ve 25.05.2011 gün ve 2011/11-186 E. 2011/352 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.

Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.

Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)'nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü”nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.

Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297).

Uyuşmazlığın çözümünde, hukuki yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesinde yarar vardır:

Bilindiği üzere mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.

Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.

Tespit davaları ise bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup, konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesidir.

Tespit davasında sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu kesin olarak hükme bağlanır.

Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.

Tespit davasında, eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.

İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar.

Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır.

Yukarıda açıklanan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının amacının; 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tescil ve tespiti istemine ilişkin olduğu, sigortalılık hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacının bulunduğu, başka bir anlatımla uyuşmazlığın niteliğine göre adli yargı yerinde dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, 5510 sayılı Kanunun “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101. maddesinde “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür” hükmünün öngörüldüğü de dikkate alınarak davanın iş mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.(…)”denildiği görülmüştür.

Konuya ilişkin somut olay, mevzuat hükümleri ve değinilen Yargıtay kararı birlikte irdelendiğinde; davacının bu dava ile; Kurum kayıtlarında, 1965 doğumlu Ayşe Ekşi’ye ait olan kayıtlarda yapılan Bağ-Kur prim kesintilerinin kendisine ait olduğunu kanıtlayarak, 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortasından emekli olmayı amaçladığı; sigortalılık hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacının bulunduğu ve bu bağlamda isteminin iptal davası kapsamında olmadığı;  davalı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü'ndeki doğum tarihine ilişkin tescil ve tespit davası niteliğinde olduğu ve uyuşmazlığın, 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi kapsamında görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Manisa 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Sivaslı Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.1.2018 gün ve E:2017/27, K:2018/21 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Manisa 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Sivaslı Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.1.2018 gün ve E:2017/27, K:2018/21 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 8.7.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER             

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane            

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ