T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 174

            KARAR NO  : 2020 / 369

            KARAR TR   : 22.6.2020

ÖZET : Tunceli-Elazığ karayolunun korunması amacıyla istinat duvarı yapılırken müdahale edilerek davacının taşınmazının kod seviyesinin düşürülmesi ve kayalık zeminde çatlaklar oluşması sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : M.Z.K.

Vekili           : Av. B. T.

Davalı           : Karayolları Genel Müdürlüğü 8.Bölge Müdürlüğü

Vekilleri       : Av. A. E., Av. Ö. Y.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin    maliki olduğu Tunceli ili merkez ilçesi Cumhuriyet mahallesinde bulunan 867 ada 11 parsel numaralı 3458.1 lm2’lik taşınmazının  üzerinde 4 adet bina inşa etmek için çalışmalara başladığında; taşınmazının Tunceli-Elazığ ana karayoluna bakan(güney batı) kısmına davalı kurum tarafından ana karayolunun korunması amacı ile yapılan istinat duvarı sırasında müdahale edildiğini ve bu müdahale nedeni ile taşınmazının seviyesinin düşürüldüğünü gördüğünü; davalının, istinat duvarı yaparken duvarı daha fazla yükseltmemek için(maliyet çıkmaması amacı ile) kısa tuttuğunu,  duvarı aşan ve müvekkilinin arsasına giren kayalık kısmı ise iş makineleri ile kırdığını ve tıraşladığını; bunun müvekkilinin arsasının kodunun düşmesine ve kayalık zeminde çatlaklıklara neden olduğunu; müvekkilinin arsasının önceki sahibi tarafından davalıya, olası riskler konusunda tedbir alınması için 30.09.2002 tarihinde başvurulmasına rağmen davalı kuramca gerekli tedbirlerin alınmadığını; dilekçelerine ekli sundukları krokili raporda, davalı kurumun müdahalesinden sonra davacıya ait taşınmazın Tunceli-Elazığ Ana karayoluna bakan cephesinin kodunun düştüğünün açık olarak görüldüğünü; bu durumun taşınmazdaki inşaat çalışmalarını engellemediğini; hem inşaatın devamı hem de oluşan çatlaklardan kaynaklanabilecek tehlikeleri önlenebilmesi için istinat duvarı ve dolgu gerektiğini; bu amaçla  idareye yapılan  başvuruya olumsuz cevap verildiğini; durumun tespiti amacı ile Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtası ile yapılan keşif neticesi dosyaya sunulan fen bilirkişi raporunda, yol yapım sırasında toprak alınmak ve kod düşürülmek sureti ile müdahale edilen alanın 144.93 m2 olduğunun,  jeoloji mühendisi raporunda dava konusu alanda yeni olmayan kırık ve çatlakların olduğunun, bu çatlakların ve kayaların kopup karayoluna ve kaldırıma düşme tehlikesi yarattığının belirtildiğini; inşaat bilirkişi raporunun ise yeterli olmadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; davalı kurumun müdahalesi nedeni ile müvekkile ait  taşınmazın(Tunceli- Elazığ ana karayoluna bakan cephe) kullanılamayan kısmının eski hale getirilmesi(istinat duvarı, dolgu) ve yıkılmaması için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması bedeli (maliyeti) olan 38.344 TL’nin(KDV hariç);  delil    tespiti amacı ile Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasındaki 1.232 TL gider avansı ile 70,50 TL yargılama harç bedeli olmak üzere toplam 1.302,50 TL’nin davalı kurumdan tahsili istemiyle 3.3.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili daha sonra bir dilekçe ile, 38.344 TL bedelin 85.526 TL olarak ıslah edilmesini talep etmiştir.

Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi: 2.6.2016 gün ve E:2015/134, K:2016/330 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kabulüne karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi:18.2.2019 gün ve E:2016/15807, K:2019/777 sayı ile, “(…)Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğin eylem ve işlemleri kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. İstemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de, davalı idarenin hizmet kusurundan doğan zararın ödetilmesi istemidir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1 -b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Mahkemece, davalı idare yönünden uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu benimsenerek yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA…” karar vermiştir.

TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.5.2019 gün ve E:2019/156, K:2019/248 sayı ile, “(…)Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davalı kurumun eylem ve işlemleri kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. İstemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de, davalı idarenin hizmet kusurundan doğan zararın ödetilmesi istemidir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Bu nedenle davalı idare yönünden uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu değerlendirilerek mahkemenin görevsizliğine davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

1-HMK 114/1 -b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 115/2 maddesi gereğince davanın usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ERZİNCAN İDARE MAHKEMESİ: 30.1.2020 gün ve E:2019/709 sayı ile,”(…) Karayolu yapımı sırasında mülkiyeti davacıya ait taşınmaza, davalı idare tarafından, istinat duvarı yapılırken müdahale edilerek taşınmazın seviyesinin düşürülmesi ve kayalık zeminde çatlaklar oluşması suretiyle taşınmazın yapısının bozulduğu iddiasıyla, meydana gelen zararın tazmini söz konusu olduğundan, davanın haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılacağı kuşkusuzdur.

Belirtilen duruma ve davanın niteliğine göre, idarenin ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi işin esasını teşkil etmekte olup, açılan dava ile bir idari tasarrufun iptalinin ya da böyle bir tasarruf nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenilmemiş bulunması karşısında, haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Bu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanı içerisinde bulunmadığı ve davanın önceki görevsizlik kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görev alanı içerisinde kaldığı sonucuna varıldığından, yukarıda hükmüne yer verilen 2247 sayılı Kanun uyarınca, görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmak gerekmiştir.

Nitekim, benzer uyuşmazlıkta verilen Uyuşmazlık Mahkemesinin 29.01.2018 gün ve E:2018/30, K:2018/60 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyası ve ara kararı ile temin edilen Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2019/156 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda bir karar vermesine kadar geri bırakılmasına…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 22.6.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Tunceli-Elazığ karayolunun korunması amacıyla istinat duvarı yapılırken müdahale edilerek davacının taşınmazının kod seviyesinin düşürülmesi ve kayalık zeminde çatlaklar oluşması sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

13.07.2010 tarih 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un(Bu Kanunun adı “Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu” iken 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nin 76 ncı maddesi ile Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun şekilde değiştirilmiştir.), davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan ancak  2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nin 76 ncı maddesi ile  mülga “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı; karayolları ağının kalkınma planları, ulaştırma ana planı, stratejik plan ve programlar çerçevesinde ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde ulusal düzeyde geliştirilerek yaygınlaştırılmasını; karayolları ve karayollarıyla ilgili altyapı, diğer yatırımlar ve hizmetlerin, ekonomik ve sosyal gelişmenin gereklerine uygun, diğer ulaşım sistemleri ile uyumlu, güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde yapılması ve/veya yaptırılması ve Karayolları Genel Müdürlüğünün çalışma usul ve esasları ile teşkilat ve görevlerine ilişkin hükümleri düzenlemektir.” hükmüne; 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nin 76 ncı maddesi ile  mülga “Görev ve Yetkiler” başlıklı 4. Maddesinde; “…c) Görev alanına giren karayolu ağlarının yapımı, bakımı, onarımı ve diğer hususlar hakkında teknik nitelik ve şartları tespit etmek veya ettirmek ve gerekli şartnameleri hazırlamak(…)

g) Karayollarının yapım, bakım ve onarımı ile emniyetle işlemesi için gerekli olan garaj ve atölyeleri, makine ve malzeme ambarları ile depolarını, servis ve akaryakıt tesislerini, laboratuvarlarını, deneme istasyonlarını, dinlenme yerlerini, bakım ve trafik emniyetini sağlamaya yönelik bina ve lojmanları, alıcı-verici telsiz istasyonları ile gerekli haberleşme şebekelerini, Genel Müdürlüğün görevlerini daha verimli şekilde yerine getirmesine yönelik eğitim tesisleri ile sosyal tesisleri ve diğer bütün yan tesisleri hazırlayacağı ve hazırlatacağı plan ve projelere göre yapmak, yaptırmak, donatmak, işletmek veya işlettirmek, bakım ve onarımını yapmak veya yaptırmak, kiralamak(…)” hükümlerine yer verilmiştir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, maliki olduğu Tunceli İli, Merkez Cumhuriyet Mahallesi 867 ada 11 parsel numaralı taşınmaza Tunceli-Elazığ karayolunun korunması amacıyla istinat duvarı yapılırken müdahale edilerek taşınmazın seviyesinin düşürülmesi ve kayalık zeminde çatlaklar oluşması sebebiyle zarara uğradığından bahisle tazminat davası açıldığı; Fen Bilirkişileri tarafından  hazırlanan 18.12.20014 ve  23.11.2015 tarihli krokili  Raporlarında;  arsa vasıflı parselin 3458,11 m2 olduğu, yol yapımı  sırasında toprak alınmak ve kotu düşürülmek sureti ile müdahale edildiği alanının 144,93m2/144,30m2 olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

Karayolu yapımı ve sonrasında koruma amaçlı istinat duvarı yapımı sırasında mülkiyeti davacıya ait taşınmaza, davalı idare tarafından müdahale edilmek suretiyle taşınmazın yapısının bozulduğu ve kayaların çatlaması nedeniyle tehlike oluştuğu iddiasıyla, meydana gelen zararın tazmini söz konusu olduğundan, davanın haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılacağı kuşkusuzdur.

Belirtilen duruma ve davanın niteliğine göre, idarenin ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi işin esasını teşkil etmekte olup, açılan dava ile bir idari tasarrufun iptalinin ya da böyle bir tasarruf nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenilmemiş bulunması karşısında, haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Erzincan İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.5.2019 gün ve E:2019/156, K:2019/248 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Erzincan İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.5.2019 gün ve E:2019/156, K:2019/248 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.6.2020 gününde, Üyelerden Aydemir TUNÇ ve Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                     

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                   BOZER                             AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                 Üye                                  Üye                    

                                         Aydemir                          Nurdane                            Ahmet

                            TUNÇ                            TOPUZ                          ARSLAN

                                       

 

 

KARŞI OY

 

Dava Tunceli - Elazığ karayolunun korunması amacıyla istinat duvarı yapılırken müdahale edilerek taşınmazın kod seviyesinin düşürülmesi ve kayalık zeminde çatlaklar oluşması sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü yolun korunması çalışmaları sırasında davacının taşınmazında meydana geldiği ileri sürülen zararın yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, idarenin hizmet kusuru esasına dayalı olarak açılmış, tipik bir idari eylemden doğan tam yargı davası olduğu; bu haliyle davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görev alanına girdiği oyuyla, aksi yönde verilen karara katılmıyoruz.22.06.2020       

 

 

                                       ÜYE                                                 ÜYE

                                   Aydemir                                             Ahmet

                                     TUNÇ                                            ARSLAN