T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

      ESAS   NO : 2020/594

      KARAR NO : 2020/645

      KARAR TR: 26.10.2020

ÖZET : İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre itirazın iptali istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

KARAR  

 

 

               

Davacı        : Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.

Vekili         : Av. M.Y.Ç.

Davalı        : Şişli Belediye Başkanlığı

Vekili         : Av. Y.S.

                     

O L A Y : Davacıvekilidavadilekçesindeözetle; davalı Şişli Belediye Başkanlığı tarafından hasar bedellerinin ödenmemesi üzerine borçlu aleyhine toplam 1.194,88-TL nin tahsili amacıyla 31. İcra Müdürlüğü’nün 2018/28866 Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, borçluya ödeme emri gönderildiğini, davalıya ödeme emri tebellüğ ettikten sonra borca ve icra takibine itiraz ettiğini, takibin durdurulmasını talep ettiklerini, borçlunun borca itiraz ederek takibi durdurmuş ise de borçlunun itirazının haksız ve dayanaksız olduğunu, icra takibine kötü niyetli olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, borçlunun itirazının iptali ile hükmolunacak meblağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatınahükmedilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 3.12.2019 gün ve E:2019/364, K:2019/351 sayı ile, davada Şişli Belediye Başkanlığı'nın yani idarenin bir eylemi neticesinde oluşan zarar söz konusu olduğu görülmüş, bu zararın niteliği itibari ile idarenin yaptığı kazı çalışması sırasında oluştuğu anlaşıldığından, hizmet kusuru kapsamında kaldığı görülerek, iş bu davanın idari yargı yerinde açılması gerektiği anlaşıldığından, HMK 114/1-b maddesine göre yargı yolunun caiz olması dava şartı olup, HMK 115. Maddeye göre dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması ve dava şartlarının bulunmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden, Yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi: 26.2.2020 gün ve E:2020/274, K:2020/245 sayı ile, davacının istinaf isteminin, miktar itibariyle kesin nitelikteki karara ilişkin olduğu gerekçesiyle, HMK.341/2. ve HMK. 352/1.maddeleri uyarınca usulden reddine kesin olarak karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez kazı çalışması sırasında müvekkili şirketin tesislerine verilen 1.160,54-TL maddi zararın tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 11. İDARE MAHKEMESİ: 24.9.2020 gün ve E:2020/595 sayı ile, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, Mahkemelerinin görevsizliğine, davanın, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan26.10.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında;adli yargı yerinde aynı somut olay nedeniyle borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına; idari yargı yerinde tam yargı davası açılmış ise de; ikinci davanın, ilk davada verilen karar doğrultusunda oluşturulduğu ve“itirazın iptali ile takibin devamı” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu kanaatine varıldığından ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı / borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 icra inkar tazminatı ödenmesinekarar verilmesiistemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

(Ek fıkra:2/7/2012-6352/11 md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, İstanbul 11. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İstanbul 26. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 3.12.2019 gün ve E:2019/364, K:2019/351 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  İstanbul 11. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İstanbul 26. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 3.12.2019 gün ve E:2019/364, K:2019/351 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.10.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                   

      Burhan                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    ÜSTÜN                        BOZER                     AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                         Nurdane                         Bilal

                                          TUNÇ                           TOPUZ                    ÇALIŞKAN