Hukuk Bölümü         2013/812 E.  ,  2013/1092 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : O.C.

                Vekili      : Av. M.A.

                Davalı      : Kiğı Kaymakamlığı

                Vekili      : Av. H.I.

O L A Y  : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 17.04.2009 tarihinde Kiğı Kaymakamlığı’nın talimatı ile Jandarma ekipleri, DSİ görevlileri  ve Kiğı HES Barajı çalışanlarının katılımıyla Kiğı İlçesi Topraklık Köyü’nde dinamitle yıkım işlemleri gerçekleştirildiğini, gerekçe olarak da bu yerlerin kamulaştırıldığını ve bedelinin ilgillerine ödendiğinin belirtildiğini, bu yıkım esnasında  davacıya ait 107 Ada 15 parselde bulunan kerpiç evin de yıkıldığını, davacıya ait 32 adet arı kovanının da  yıkım nedeni ile kullanılmaz hale geldiğini, açıklanan nedenlerle davacının 19010,00 TL zararının oluştuğunu belirterek  davalı Kiğı Kaymakamlığı’nın 20.04.2010 tarihli zimni red kararının iptaline, 19010,00 TL maddi ve 15.000 TL manevi  zararının davalıdan  tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

ELAZIĞ 2.İDARE MAHKEMESİ: 26.10.2011 ve 2010/498 Esas 2011/878 Karar sayılı kararı ile davacıya ait 107 Ada 15 parsel üzerinde bulunan ev ve arı kovanlarının, ortada henüz kamulaştırmaya dair bir mahkeme kararı bulunmaksızın Kiğı Kaymakamlığı’nın 17.04.2009 tarihli talimatıyla yıkılması şeklindeki eylemin haksız fiil niteliğinde olduğunu; davacının talebinin haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olması nedeni ile davaya adli yargıda bakılması gerektiği belirtilerek, davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istemle 01.02.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KİĞI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 06.02.2013 gün ve 2012/9 Esas 2013/16 Karar sayılı kararı ile davacının tazminat talebinin idarenin hizmet kusurundan kaynakladığını gerekçe göstererek dava dilekçesinin yargı yolu uyuşmazlığı nedeni ile görev yönünden reddine ve dosyanın karar verilmek üzere Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; olay kısmında belirtildiği üzere,  tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

                Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

                2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu  kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

                Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, Kiğı Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; 17.04.2009 tarihinde Kiğı Kaymakamlığı’nın talimatı ile Kiğı İlçesi Topraklık Köyü’nde dinamitle gerçekleştirilen yıkım işlemleri sırasında davacıya ait 107 Ada 15 parselde bulunan kerpiç evin yıkılması ve 32 adet arı kovanının kullanılmaz hale gelmesi nedeni ile davacının uğradığı 19010,00 TL maddi zararının ve 15.000 TL manevi zararının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacıya ait 110 Ada 13 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırıldığı ve bu taşınmaza ilişkin olarak Çevre Ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü IX Bölge Müdürlüğü’nün 22.10.2008 tarihli yazısı ile gerekli  tahliyesi işlemlerinin başlatılması için Kiğı Kaymakamlığı’ndan istemde bulunulduğu,bu istem doğrultusunda davacı O.C.’e 04.11.2008 tarihinde tahliye kararının tebliğ edildiği ve 17.04.2009 tarihinde de tahliye işleminin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Kiğı Kaymakamlığı tarafından gerçekleştirilen işlemler sırasında, işleme konu taşınmazın ad ve parsel numarası açıkça belirtilmemiştir. Bu nedenle, belgeler arasındaki kronolojik sıra incelendiğinde; tahliye ve yıkım işlemlerinin, kamulaştırılması tamamlanan ve yine davacıya ait olan 110 Ada 13 parsele ilişkin olduğu sonucuna varılmıştır.  Davaya konu edilen taşınmaz ise 107 Ada 15 parsel olup, gerek Elazığ 2.İdare Mahkemesi gerekse Kiğı Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında bu parsele ilişkin bir tahliye ya da yıkım kararına rastlanmamıştır. 107 Ada 15 Parselin,  incelemeye konu davanın açılmasından sonra Kiğı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16.04.2010 tarih 2009/86 Esas 2010/63 Karar sayılı kararı ile ilgili idare adına tescil edildiği dolayısıyla davanın açıldığı tarihte davaya konu 107 Ada 15 parsel sayılı taşınmaz hakkında alınan bir yıkım kararı veya  kurulan bir kamulaştırma hükmü olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim Kiğı Kaymakamlığı’nın 22.06.2010 tarihli yazısında da yıkım işleminin kamulaştırma kararına istinaden sadece 110 Ada 13 parsel üzerinde gerçekleştirildiği, 107 Ad 15 Parselde bulunan taşınmazlara ilişkin kaymakamlık tarafından verilen herhangi bir yıkım talimatının olmadığı belirtilmiştir. Davalı Kiğı Kaymakamlığı aynı yazısında, davacının tazminat talep ettiği 107 ada 15 parsel üzerindeki taşınmazın baraj inşasından çok önce terör eylemleri sırasında zarar görerek yıkıldığını da belirtmiştir.

Tüm bu belirlemeler ışığında davanın; hakkında herhangi bir kamulaştırma ve yıkım kararı olmayan taşınmaz üzerindeki yapıların, baraj inşası sırasında yıkılmasından doğan zararın tazmin edilmesi istemi ile açıldığı ve bu niteliği gereği  haksız fiili neticesinde meydana gelen zararın tazminine yönelik olduğu açıktır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projenin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile iptali için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu, idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü, adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Kiğı Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kiğı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06.02.2013 gün ve E:2012/9, K:2013/16 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.7.2013 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.