T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/846

KARAR NO  : 2019/859      

KARAR TR  : 23/12/2019

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

K A R A R

 

          Davacılar                       : 1 - A.G.G. 2 - M.G. 3 - H.D. 4 - B.G.

          Vekilleri                         : Av.İ.H. B.

          Davalılar                       : 1 - Adalet Bakanlığı 2 - Sağlık Bakanlığı

 

O L A Y                                                :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların yakını müteveffa S.G.'in Ankara Sincan 2 No'lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü bulunurken, zatürre tanısı konulduğu, sevk edildiği Sincan Doktor Nazif Körez Devlet Hastanesince kontrol altında tutulması önerisiyle ceza infaz kurumuna geri gönderilmiş olmasına rağmen tekrar hastalanıp ölümüne kadar geçen iki günlük süre içerisinde hiçbir kontrole tabi tutulmadığı, revirde yaklaşık 31 dakika bekletilerek durumunun kötüye gitmesine sebep olunduğu, otopsi raporunda kanında esrar maddesine rastlanıldığı bildirildiğinden ceza infaz kurumuna esrar sokulmasına engel olunamadığı, ikinci kez sevk edildiği Sincan Doktor Nazif Körez Devlet Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde yer olmadığı gerekçesiyle yaklaşık 5 saat boyunca hiçbir müdahale yapılmadan bekletildiği, durumunun kötüye gittiği ve solunumunun durduğu anlaşılınca müdahale edildiği, her iki idarenin de ağır hizmet kusuru olduğundan bahisle 11/12/2017 tarihinde vefat etmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararlardan, şimdilik toplam 10.000-TL maddi ve eşi M.G. için 100.000-TL, çocukları A.G.G. için 50.000-TL, H.D. için 50.000-TL olmak üzere toplam 200.000-TL manevi tazminatın, olay tarihi olan 11.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 21/03/2019 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

              ANKARA 12. İDARE MAHKEMESİ: 22/04/2019 gün, E:2019/656, K:2019/862 sayılı dosyada "...4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu'nun 1. maddesinde, ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikayetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere infaz hakimliklerinin kurulduğu belirtilmiştir.

              Anılan Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasında, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlan ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak infaz hâkimliklerinin görevleri arasında sayılmış; anılan Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasında, ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabileceği kuralına yer verilmiş; 6. maddesinin üçüncü fıkrasında, infaz hâkiminin, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar vereceği; aynı maddenin altıncı fıkrasında da infaz hakiminin kararlarına karşı infaz hakimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine itiraz edileceği öngörülmüştür.

              Dava dosyasının incelenmesinden; müteveffa S.G.'in, Ankara Sincan 2 Nolu L tipi kapalı ceza infaz kurumunda hükümlü iken, rahatsızlanması üzerine sevk edildiği Sincan Doktor Nazif Körfez Devlet Hastanesinde zatürre tanısı konulduğu, durumunun kontrol altında tutulması önerisiyle ilaç yazılarak geri gönderildiği ceza infaz kurumunda, iki gün sonra gece 4:00 sıralarında yeniden rahatsızlandığı, yarım saat sonra sevk edildiği hastanede 06:15 te ölümünün gerçekleştiği, müteveffanın ölümünde davalılardan Adalet Bakanlığının, müteveffanın kontrol altında tutulması önerisiyle ceza infaz kurumuna geri gönderilmiş olmasına rağmen tekrar hastalanıp ölümüne kadar geçen iki günlük süre içerisinde hiçbir kontrole tabi tutulmadığı, revirde yaklaşık 31 dakika bekletilerek durumunun kötüye gitmesine sebep olunduğu, otopsi raporunda kanında esrar maddesine rastlanıldığı bildirildiğinden ceza infaz kurumuna esrar sokulmasına engel olunamadığı sebepleriyle kusurlu olduğu, Sağlık Bakanlığı'nın ise, zatürre tanısı konulan hastanın geri gönderilmesinde ve Sincan Doktor Nazif Körez Devlet Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde yer olmadığı gerekçesiyle yaklaşık 5 saat boyunca hiçbir müdahale yapılmadan bekletilmesinde kusurlu olduğu, durumunun kötüye gittiği ve solunumunun durduğu anlaşılınca yapılan müdahalede geç kalındığı ileri sürülerek, uğranılan maddi ve manevi zarara karşılık şimdilik toplam 10.000-TL maddi ve eşi M.G. için 100.000-TL, çocukları A.G.G. için 50.000-TL, H.D. için 50.000-TL olmak üzere toplam 200.000-TL manevi tazminatın, olay tarihi olan 11.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

              Görüldüğü üzere, 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu ile, ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere infaz hakimliği görevli kılınmış, infaz hakimliğinin kararlarına karşı itiraz mercii de belirlenmek suretiyle bu Kanun uygulamasında takip edilmesi gereken süreç düzenlemiş bulunmaktadır.

              Dolayısıyla, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlan ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak, infaz hâkimliklerinin görevleri arasında sayılmış olduğundan, bu işlemlerden kaynaklı olarak uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi üzerine açılan davanın görümü ve çözümünde de adli yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır" gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, istinaf edilmeyen karar 05/07/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

              Davacılar vekili benzer taleple 16/08/2019 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

              ANKARA (BATI) 1. İNFAZ HÂKİMLİĞİ: 16/08/2019 gün, E:2019/2298, K:2019/2421 sayılı dosyada "4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanun'un İnfaz Hâkimliğinin görevleri başlıklı 4 maddesi "1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlan ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

              2.                     Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

                                      3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

              4.                     Ceza infaz kurumlan ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumlan ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.

              5.                     Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.

Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır." şeklinde düzenlenmiştir.

              Talep edenler vekili tarafından maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi için Hakimliğimizden talepte bulunulmuş ise de; İnfaz Hakimliğinin, 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanun'un 4 maddesinde belirtilen hususlardaki işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamakla görevli olduğu, İnfaz Hâkimliğinin maddi ve manevi tazminat taleplerine bakma ve değerlendirme yapma görevi bulunmadığı" görüşüyle "Talebin Reddine, Talep          edenlerin ilgili Mahkemede tazminata ilişkin dava açma ve talepte bulunma konusunda muhtariyetine" kararı vermiş, itiraz edilmeyen kararın 10/09/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili 29.08.2019 tarihli dilekçesiyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuş, dava dosyaları Ankara (Batı) 1. İnfaz Hâkimliğinin 06/11/2019 gün, E:2019/2298 sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 22/11/2019 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasanın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar.

Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır." hükmüne yer verilmiş;

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”,

14. maddesinde; “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” denilmiş;

Aynı Yasanın "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" kuralına yer verilmiştir.

Anılan düzenlemelere göre, davanın taraflarınca 14. madde kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için, adli ve idari yargı yerlerince (yargı yolu bakımından) verilmiş görevsizlik kararlarının kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

Dosyaların incelenmesinde;uyuşmazlığa ilişkin olarak idari yargı yerince adli yargı işaret edilerek yargı yolu itibarıyla verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakla birlikte, Ankara (Batı) 1. İnfaz Hâkimliğinin E:2019/2298, K:2019/2421 sayılı dosyasında, İnfaz Hâkimliğinin tazminat taleplerine bakma ve değerlendirme görevi bulunmadığından "Talebin Reddine" karar verildiği, idari yargı yerinin görevli olduğuna dair bir kararın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla adli ve idari yargı yerlerince karşılıklı olarak verilmiş görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen "adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri" koşulu gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

             

              S O N U Ç :   2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 23.12.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                           Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN