T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO   : 2014 / 663

          KARAR NO    : 2014 / 703

          KARAR TR     : 2.6.2014

 

      

 

 

 

 

ÖZET :Siirt ili, Eruh ilçesi 3.Komando Tugayı 2.Komando Taburu 3. Komando Bölük Komutanlığı’nda Piyade Uzman Çavuş olarak görev yapan davacının, bağlı bulunduğu birlik komutanlığınca verilen görevin ifası amacıyla bindiği 56 AF 155 plakalı yolcu otobüsünün, 63 B 6915 plakalı araca çarpması ile meydana gelen kazada yaralanması sonucu uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tahsili istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : M.B.

            Vekili              : Av. M.S.A.

            Davalı                        : Milli Savunma Bakanlığı

            Vekili              : Av.H.K.  

 

            O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21.12.2011 tarihinde D-370 karayolu üzerinde, davacının da içerisinde yolcu olarak bulunduğu 56…….. plakalı yolcu otobüsünün, 63…… plakalı araçla çarpışması neticesinde birden fazla kişinin ağır yaralandığı ve birden fazla kişinin de hayatını kaybettiği trafik kazasının meydana geldiğini, davacının Siirt ili Eruh ilçesinde bulunan bakım 3.Komando Tugayı, 2.Komando Taburu 3.Komando Bölük Komutanlığı emrinde Piyade Uzman Çavuş olarak görev yapmakta iken, 20.12.2011 gün ve PER:1280-2150-11 sayılı “Görevlendirme” konulu yazı ile babası vefat eden Piyade Er M.D.’i Diyarbakır’a götürmek üzere görevlendirildiğini, bu amaçla olay günü kazaya karışan 56……. plakalı araca bindiğini ve otobüsün yaptığı tek taraflı kaza sonucu sürekli iş gücü kaybına uğradığını belirterek; müvekkilli için 6100 sayılı Kanun’un 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası ile talep ettikleri 1.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Davalı vekili süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.

            Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesi: 05.06.2012 gün ve 2012/208 Esas, 2012/240 Karar sayılı kararında; “Dava açılmadan önce, 6100 sayılı HMK'nın 3. maddesinin zikredilen birinci fıkrası Anayasa Mahkemesinin 16/02/2012 tarih ve 2011/35 esas, 2012/23 karar sayılı ilamı ile anayasaya aykırı olduğundan iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin kararına göre eldeki davaya bakmak Mahkememizin görevi olmaktan çıkmıştır. Davanın, 2577 sayılı Yasa'nın 2. maddesi 1. fıkrası (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davası olarak görülmesi ve idari yargı merciinde (Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde) çözümlenmesi gerektiğinden davalı İdare vekilinin yargı yolu itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.”  şeklindeki gerekçesi ile davalı idare vekilinin yargı yolu itirazının kabulüne karar vermiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

            Yargıtay 4.Hukuk Dairesi: 22.01.2013 gün ve 2012/16272 Esas, 2013/626 Karar sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar vermiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine; Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 03.07.2013 gün ve 2013/9344 Esas, 2013/12758 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar vermiş, 1086 sayılı Yasa’nın Geçici 2. ve 6100 sayılı Yasa’nın Geçici 3.maddesi gereğince halen yürürlükte olan 1086 sayılı Yasa’nın 440.maddesi gereğince verilen karar 03.07.2013 tarihinde kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu kez 05.09.2013 tarihli dava dilekçesi ile; davacının vazife başında geçirdiği kaza nedeniyle yaşadığı sürekli iş gücü kaybı sonucu uğradığı zararları ile ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle uğradığı zararlar ve uğradığı manevi zararlar nedeniyle ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine ve bu tazminatlara olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi istemi ile askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi: 18.09.2013 gün, 2013/3082 Gensek, 2013/1193 Esas, 2013/1093 Karar sayılı kararı ile; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde davanın 05.09.2013 tarihinde açıldığını, bu durumda 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110 uncu maddesinde yapılan değişiklik gereği bu davanın görev ve çözüm yerinin adli yargı olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar vermiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi 05.02.2014 gün ve 2013/4209 Gensek, 2014/210 Esas, 2014/130 Karar sayılı kararı ile reddedilmekle, verilen karar 05.02.2014 tarihinde kesinleşmiştir. 

Davacı vekili, askeri idari yargı ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:  

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; askeri idari yargı ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, askeri idari yargı ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın ve AYİM Savcısı Hakan Ali TURGUT’un davada adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; davacının, Siirt ili Eruh ilçesinde bulunan bakım 3.Komando Tugayı, 2.Komando Taburu 3.Komando Bölük Komutanlığı emrinde Piyade Uzman Çavuş olarak görev yapmakta iken, bağlı bulunduğu birlik komutanlığınca verilen görevin ifası amacıyla Diyarbakır’a gitmek üzere bindiği 56 AF 155 plakalı yolcu otobüsünün, 63 B 6915 plakalı araca çarpması ile meydana gelen kazada yaralanması nedeni ile uğradığı zararların, davalıdan tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş, 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gelenekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya mal varlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

Olayda, meydana gelen trafik kazasından dolayı zarar görenin asker kişi olduğunda şüphe olmadığı; davacının olay günü Kara Kuvvetleri Komutanlığı 3. Komando Tugay 2. Komando Tabur Komutanlığı’nın 20.12.2011 gün ve 1280-2150-11 sayılı kararı gereğince, Karargah Destek Komutanlığı emrinde görevli P.Er Murat Demir’i, babasının vefat etmesi nedeniyle Diyarbakır’a götürmekle görevlendirildiği, bu görevinin ifası amacı ile bindiği yolcu otobüsünün yaptığı kaza neticesinde yaralandığı ve hem maddi hem de manevi olarak zarar gördüğünden bahisle zararının davalıdan tazminini istediği, tazminat talebine konu zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğmuş olması ve asker kişinin bedeninde meydana gelmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, davada idari eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmıştır. 

Ancak; 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesinde; “(Değişik madde: 11/01/2011-6099 S.K./14.mad.)    İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır./Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklindeki düzenleme ile karayollarında meydana gelen trafik kazalarından dolayı açılacak sorumluluk davalarına özgü olmak üzere görevli yargı yerinin belirlendiği, aynı kanunun Geçici 21. maddesinde; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz.” denilmek sureti ile 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinin, maddenin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinde sonra açılacak davalara uygulanacağının açıklığa kavuşturulduğu, davacının uyuşmazlığa konu olaya ilişkin olarak Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 10.04.2012 dava açtığı görülmekle; geçici 21.madde nazara alındığında 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinin somut olaya uygulanacağı tartışmasızdır.

Ayrıca, 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç     : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05.06.2012 gün ve 2012/208 Esas, 2012/240 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.6.2014 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Ertuğrul

ARSLANOĞLU

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Somut uyuşmazlıkta; Siirt ili Eruh ilçesinde bulunan 3. Kom. Tuğ. 2. Kom. Tabur. 3. Kom. Bölüğü emrinde Uzman Çavuş olarak görev yapmakta iken, komutanlıkça görevlendirilmesi nedeniyle başka bir eri Diyarbakır'a götürürken otobüsün tek taraflı kazası sonucu sürekli iş gücü kaybına uğradığı iddiası ile davacı tarafından davalı Bakanlık aleyhine maddi manevi tazminat davası açılmıştır.

Davalı Bakanlık, Davacının içinde yolcu olarak bulunduğu aracın 2918 sayılı yasanın 3. maddesi kapsamında işleteni olmadığı gibi, otobüs sürücüsününde davalı Bakanlık ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık, 2918 sayılı yasanın uygulanmasını gerektiren, yasanın 85. maddesindeki işletenin sorumluluğundan doğmadığı gibi araç sürücüsünün haksız fiilinden de kaynaklanmamaktadır.

Dava, komutanlıkça, görevlendirme yazısı ile görevlendirilen davacının görev esnasında geçirdiği kazada davalı idarenin hizmet kusuruna dayanmaktadır.

TC Anayasası'nın 125/son md. "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış,

2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır.

Bu durumda davalı idarenin, görevlendirmesinden doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alman idare hukuku kurallarına ve 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Sayın çoğunluk, idarenin hizmet kusurundan doğan zararda Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır.

11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa'nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1 .fıkra ile "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargıda görülür..." hükmü getirilmiştir.

Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır.

Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir.

Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa'nın 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır.

Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı organları arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa'nın amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir.

2918 sayılı yasanın 110. maddesinde yapılan yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir.

Diğer taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın 110. maddesi hükmünün iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen yorumlu red kararlarını, karara dayanak almakta ise de bu görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir.

Zira; "T.C. Anayasasında, Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin reddi dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi "Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez." hükmü böyle bir anlayışın benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Özbudun. Sh. 440 vd.)

Hakkında yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte kalmaya devam eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına, bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- idari ve Askeri Yargı organları karar verir. Anayasa Mahkemesi Adli, idari ve Askeri kollarının üst mahkemesi olmadığına göre bu yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı bu kararların hüküm fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Kemal Gözler, sh. 444)

Keza, Sayın çoğunluğun kararı dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kolları arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtilafının çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir.

Açıklanan gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup, benzer ihtilaflarda da idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla Içtihad edildiği gibi Danıştay kararlarında da uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347 sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, vs.) Somut uyuşmazlıkta davanın idarenin hizmet kusuruna dayanmasına,

2918 Sayılı Yasa'nın 110/1 md. motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda görüm ve çözümünü düzenleme altına almasına,

Somut uyuşmazlığın anılan yasa hükmü kapsamında bulunmamasına,

Kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı IYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde İdari Yargının görevli olmasına göre,

Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

 

 

                                                                                                          Karşı Oy

                                                                                              Eyüp Sabri BAYDAR