Hukuk Bölümü 2008/133 E., 2009/16 K.

  • 4447 S. İŞSİZLİK SİGORTASI KANUNU [ Madde 46 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 49 ]
  • 4046 S. ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI HAKKINDA KANUN [ Madde 22 ]
  • "İçtihat Metni"

    I) Y. Ç. tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı davalı olarak gösterilmek suretiyle açılan davada, dava dilekçesinde, Devlete ait bir kamu iktisadi teşebbüsü olan Türkiye Gemi Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde işveren vekili olarak addedilen kapsam dışı personel statüsünde avukat unvanı ile 13.1.1997 tarihinde göreve başladığını, Türkiye Gemi Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğü'nün Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve şirket genel kurullarınca alınan kararlar doğrultusunda tüm hak ve borçları ile birlikte aynı niteliklere haiz Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleştiğini, halen Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde aynı görevine aralıksız devam ettiğini, gerek yerel mahkeme kararları gerekse yüksek yargı kararları doğrultusunda kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan kapsam dışı personelin Anayasa'nın 128. maddesine göre kamu görevlisi olduğunu, kapsam dışı personelin özelleştirme sonrası durumlarının 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesi ile 657 sayılı Kanun'a tabi personel ve sözleşmeli personel olarak kamu personeli sayılan personel ile aynı paralelde düzenlendiğini, işsizlik sigortası hizmetlerinden faydalanmasının olanaksız olduğunu, çünkü, işsizlik sigortası hizmetlerinden faydalanacak şekilde sözleşmesinin feshedilmesinin ve işsiz kalmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, davalı Kuruma ücretlerine işsizlik sigortası primi tahakkuk ettirilmemesi için çeşitli kereler başvurmasına karşılık talebinin reddedildiğini, bu nedenle bu davayı açmak zorunda kaldığını, davalı Kurumca haksız ve yersiz olarak ücretine tahakkuk ettirilerek işsizlik sigortası primi adı altında tahsil edilen miktardan fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla ilk kesilen primlerden 50.000.000.-TL'sinin davalı Kurumca tahsil edildiği tarihlerden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tarafına veya tarafına iade edilmek üzere çalıştığı Kuruma iadesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

    BEYOĞLU İŞ MAHKEMESİ; 17.12.2003 gün ve E:2003/767, K:2003/936 sayı ile, "…

    … Dava, davalı Kurumca haksız ve yersiz olarak davalının ücretinden kesildiği bildirilen işsizlik sigortası primlerinin iadesi istemine ilişkindir.

    Davacının sunduğu belgelerden, davacının tamamı devlete ait bir KİT olan Türkiye Gemi Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde kapsam dışı personel olarak avukat unvanı ile göreve başladığı, Türkiye Gemi Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğü'nün Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve şirket genel kurullarınca alınan kararlar doğrultusunda tüm hak ve borçları ile Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş ile birleştirildiği, davacının da halen Türkiye Denizcilik A.Ş. Müdürlüğü'nde aynı unvan ile çalışmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının ücretinden kesilen işsizlik sigortası primlerinin kesilmesi gerekmediği hususundadır. Davacının sunduğu Danıştay kararlarından da anlaşılacağı üzere davacının bir KİT olan Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş'de kapsam dışı personel olarak çalışan bir kamu görevlisi olduğu açıktır. İş Kanunu hükümlerine tabi olarak işine son verilmesi mümkün değildir. Bu durumdaki kişilerin ücretlerinden işsizlik sigortası primi kesilmeyeceği davacının sunduğu Danıştay kararları ile de açıktır.(Danıştay 10. Dairesi'nin 19.12.2000 tarih ve 2000/5987 Esas, 2003/1494 Karar sayılı kararı, Danıştay 11. Dairesi'nin 28.5.2001 tarih ve 2000/5906 Esas, 2001/1364 Karar sayılı kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 23.6.1995 tarih ve 1994/345 Esas, 1995/627 Karar sayılı kararı) Bu durumda davacının ücretinden kesildiği iddia edilen işsizlik sigortası primlerinin iadesi yerinde görülmüştür.

    Bu nedenle, davacı adına kesilen işsizlik sigortası primlerinin tarih ve miktarları Beyoğlu Sigorta Müdürlüğü'nden sorulmuş, verilen 16.12.2003 tarihli cevabi yazı ile, davacının maaşından 15.6-14.7.2000 tarihinden 15.6.2002-14.7.2002 tarihine kadar kesilen işsizlik sigortası primleri bildirilmiştir.

    Bu durumda davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.

    HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;

    1-Davacının davasının KABULÜ ile ilk kesilen primlerden 50.000.000.-TL'sinin davalı kurumca tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına…

    …" karar vermiş; bu karar, YARGITAY ONUNCU HUKUK DAİRESİ'nin 31.5.2004 gün ve E:2004/2171, K:2004/4819 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

    II) Musa Sıryol, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nı davalı olarak göstermek suretiyle, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nda kapsamdışı personel statüsünde çalıştığından, maaşından işsizlik sigortası primi kesilmemesi için yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nın 24.7.2000 günlü işlemi ile 29.6.2000 tarih ve 24094 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "4447 sayılı işsizlik Sigortası Kanununun Uygulanmasına İlişkin 2 Nolu Tebliğ"in 1. maddesinin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

    29.6.2000 tarih ve 24094 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Uygulanmasına İlişkin 2 Nolu Tebliğ"in 1. maddesine yönelik davanın reddine, davacının aylığından işsizlik sigortası primi kesilmemesi için yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline ilişkin 24.4.2003 gün ve E:2000/5987, K:2003/1494 sayılı kararının davacı ve davalı idarelerden Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nca temyizi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 28.4.2005 gün ve E:2004/74, K:2005/296 sayılı kararıyla, kararın davanın kabulüne ilişkin kısmının bozulmasına, davacının temyiz isteminin ise reddine karar verilmesi üzerine DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİ; 20.3.2007 gün ve E:2006/2048, K:2007/1463 sayı ile, "…

    …Dairemizin 24.4.2003 tarih ve E:2000/5987, K:2003/1494 sayılı kararı ile; 29.6.2000 tarih ve 24094 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "4447 sayılı işsizlik Sigortası Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin 2 Nolu Tebliğ"in 1. maddesine yönelik davanın reddine, dava konusu uygulama işleminin, davacının aylığından işsizlik sigortası ..primi kesilmesi ve daha önce kesilen primlerin idareye başvuruda bulunduğu tarihten geriye doğru altmış güne isabet eden kısmının geri ödenmemesine ilişkin olarak iptaline, bu tarihten öncesine ait primlerin iadesi istemine ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle reddine, idareye başvuruda bulunduğu tarihten önceki altmış gün içinde kesilen primlerinin başvuru tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle davacıya iadesine karar verilmiştir.

    Dairemizin belirtilen kararının iptal ve kabule ilişkin kısmının davalı idarelerden Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığınca, davanın redde ilişkin kısmının da davacı tarafından temyizi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucu Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunun 28.4.2005 tarih ve E:2004/74, K:2005/296 sayılı kararıyla aynen; "4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 4571 sayılı Yasayla değişik 46. maddesinin 3. fıkrasında "506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde sigortalı sayılmayanlar, sosyal güvenlik kuruluşlarından yaşlılık aylığı alıp da sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ya da ödemeksizin çalışanlar ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2814 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat kanunlarındaki hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre geçici personel statüsünde çalıştırılanlar bu kanun kapsamına dahil değildir." hükmü yer almaktadır.

    506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesinde; bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları, 3. maddesinde ise kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların sigortalı sayılmayacakları öngörülmüştür.

    233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 5. maddesinin 1. fıkrasında bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli listede bulunan teşebbüslerin ana statülerine ait koordinasyon kurulu kararları ile buna göre teşkilatlanmalarının, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayım tarihinden itibaren en geç iki ay içinde tamamlanacağı, 5. fıkrasında ise yukarıdaki fıkralardaki düzenlemeler yapılıp yürürlüğe girinceye kadar bu Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırılan hükümlerin uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiştir.

    233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları personelinin hizmete alınmalarını, görev ve yetkilerini, niteliklerini, atanma, ilerleme, yükselme, hak ve yükümlülükleriyle diğer özlük haklarını düzenlemek amacıyla çıkarılan 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/a maddesinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği, 3/b maddesinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerinin; genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul ve daire başkanları, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürleri, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile ekli 1 sayılı cetvelde kadro unvanları gösterilen diğer personel eliyle gördürüleceği, 3/e maddesinde, ise işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadığı, 12. maddesinde, sözleşmeli statüde istihdam edilecek personelin 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa tabi olduğu, Geçici 9. maddesinde ise, özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olup, yönetim kademelerinde iş kanunları çerçevesinde personel çalıştıran ve ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan teşebbüs ve bağlı ortaklık personeli hakkında, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tabi oldukları iş kanunu hükümlerinin uygulanacağı esası getirilmiştir.

    399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/a maddesinde; teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin; memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler: eliyle gördürüleceği öngörülmesine karşın "kapsamdışı personelle ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Yine aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25. maddesinin (c) fıkrasında sözleşmeli personelin ücretinin nasıl saptanacağı, 26 ve devamı maddelerinde ise diğer mali ve sosyal haklar düzenlenmesine karşın bu düzenlemeler içinde kapsamdışı personele yer verilmemiştir.

    Kapsamdışı personele ödenecek mali ve sosyal haklar ise davacının çalıştığı kurumca çıkartılan Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Bu nedenle kapsamdışı personel mali ve sosyal haklar yönünden 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere tabi bulunmamaktadır.

    Yine 4447 sayılı işsizlik Sigortası Kanununun gerekçesinde de belirtildiği üzere 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesi esas alınarak, bir hizmet sözleşmesine dayalı bir veya bir kaç işyerinde çalışan tüm işçiler kanun kapsamında, yine 506 sayılı Yasanın 3. maddesinde belirtilenler ile sosyal güvenlik kuruluşlarından yaşlılık aylığı alıp da sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ya da ödemeksizin çalışanlar kanunun kapsamı dışında kabul edilmiştir. Ayrıca 4447 Yasanın 46. maddesinin 3. fıkrasında işsizlik sigortası kapsamı dışında kalan kişilerin tabi oldukları kanunlar tek tek belirtilmiştir.

    Belirtilen düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; Tebliğin 1. maddesinde, 4447 sayılı Yasanın (4571 sayılı Yasayla değişik) 46. maddesinin 3. fıkrasına aykırı bir husus bulunmadığı gibi, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen istihdam türleri dışında "kapsamdışı personel" adı altında, İş Kanununa tabi olarak çalıştırılan ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, göre sosyal güvenlik yönünden sigortalı kabul edilip bu kurumla ilişkilendirilen davacının, ücretinden işsizlik sigortası primi kesilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

    Bu durumda, Daire kararının; Tebliğin 1. maddesi ile uygulama işleminin, başvurudan geriye doğru 60 günden öncesine yönelik olarak reddine dair kısmında hukuka aykırılık, davacının aylığından işsizlik sigortası primi kesilmesi ve başvurudan geriye doğru 60 güne isabet eden kısmın geri ödenmemesine ilişkin olarak iptalinde hukuka uyarlık görülmediği" gerekçesiyle Dairemiz kararının iptal ve kabule ilişkin kısmının bozulmasına ve davacının temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Yasanın 38. maddesinde; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinin 4. fıkrasında da; idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülürken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ise ısrar olanağı tanınmamıştır.

    Aktarılan durum ve 2577 sayılı Yasa'nın 49. maddesi karşısında bozma kararına uyularak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle davanın reddi gerekmektedir.

    Açıklanan nedenlerle, davanın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 28.4.2005 tarih ve E:2004/74, K:2005/296 sayılı kararında belirtilen ve yukarıda aynen aktarılan gerekçelerle REDDİNE…

    …" karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK : Musa Sıryol vekili tarafından Uyuşmazlık Mahkemesi'ne hitaben verilen 8.4.2008 günlü dilekçede, Kamu İktisadi Teşebbüslerinde kapsam dışı personel statüsünde görev yapan personel tarafından aylık ücretlerinden işsizlik sigortası primi kesilmemesi ve kesilenlerin iadesi konusunda Danıştay 10. Dairesi'nde SSK aleyhine açılan davanın reddedilmesi ve kesinleşmesi ile yine kapsam dışı personel tarafından Beyoğlu İş Mahkemesi'nde aynı konuda SSK aleyhine açılmış olan davanın kabulü ve kesinleşmesi ile ortaya çıkan hüküm uyuşmazlığının giderilmesi gerektiği, 506 sayılı Yasa'nın 84. maddesine dayanan davaların, bir istirdat(geri alma) davası olması ve Borçlar Kanunu'nun haksız iktisap-sebepsiz zenginleşme ile ilgili hükümlerine göre bu güne kadar Yargıtay'ca karar verilmekte olduğu ortada iken davacı tarafından adli yargı iş mahkemelerinde dava açmak gerekirken, SSK aleyhine usul ve yasaya aykırı olarak idari yargı yerinde dava açıldığı, Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 24. maddesine göre idari yargı ve adli yargı tarafından verilmiş ve kesinleşmiş olan, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan(burada tarafların da aynı olduğu, kapsam dışı personel-SSK Başkanlığı), kararlar arasında tam bir çelişki bulunduğu ve hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiği için hüküm uyuşmazlığı bulunduğu, söz konusu uyuşmazlığın giderilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma zorunluluğu doğduğu, bu nedenlerle, Danıştay 10. Dairesi'nin 20.3.2007 tarihli, E:2006/2048, K:2007/1463 sayılı kesinleşen kararı ile Beyoğlu İş Mahkemesi'nin 17.12.2003 tarihli, E:2003/767, K:2003/936 sayılı kesinleşen kararı arasındaki hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istenilmiştir.

    Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

    YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI : Danıştay 10. Dairesi'nin 20.3.2007 gün, 2006/2048 Esas ve 2007/1463 sayılı kararı ile Beyoğlu İş Mahkemesi'nin 17.12.2003 gün, 2003/767 Esas ve 2003/936 sayılı kararı nedeniyle oluşan hüküm uyuşmazlığının giderilmesi için davacı M. S. vekili tarafından 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesi gereğince yapılan başvuru ile ilgili Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 2008/133 Esas sayılı dosyasının incelendiği, davacının, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü'nde kapsam dışı personel olarak çalıştığı sırada, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca maaşından işsizlik sigortası primi kesilmemesi ve daha önce kesilen primlerin iadesi yolunda yaptığı başvurunun reddine dair işlem ile, 4447 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin 2 Nolu Tebliğ'in 1. maddesinin iptali istemiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı aleyhine idari yargı yerinde açtığı dava sonucunda, Danıştay 10. Dairesi'nin 20.3.2007 gün, 2006/2048 Esas ve 2007/1463 sayılı kararıyla, davanın reddine dair verilen kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, M. S. vekilinin, hüküm uyuşmazlığı çıkarılmasına dayanak gösterdiği kararın incelenmesinde, Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde kapsam dışı personel statüsünde çalışan Y. Ç.'in, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca maaşından işsizlik sigortası primi olarak kesilen tutarın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000.000.-TL'nin yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı davanın yargılaması sonucunda, Beyoğlu İş Mahkemesi'nin 17.12.2003 gün, 2003/767 Esas ve 2003/936 sayı ile davanın kabulüne dair verilen kararın, davalı idare tarafından temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 31.5.2004 gün, 2004/217 Esas ve 2004/4819 sayı ile onanmak suretiyle kesin hüküm halini aldığı, adli ve idari yargı kararları arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümü için öncelikle hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerektiği, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesine göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflardan en az biri aynı olan iki ayrı kararın bulunması ve bu kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olması gerektiği, Danıştay 10. Dairesi'nce, davacı M. S. vekili tarafından 4447 sayılı Yasa uyarınca, aylık ücretlerinden işsizlik sigortası primi kesilmemesi ve kesilenlerin iadesi isteminin reddine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açılan davada, davanın reddine karar verildiği, Beyoğlu İş Mahkemesi'nce ise, 4447 sayılı Kanun uyarınca 1.2.2000 tarihinden itibaren haksız ve yersiz olarak kesilen işsizlik sigortası primlerinin yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesi istemiyle açılan davada, davanın kabulü yönünde hüküm kurulduğu, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilip kesinleşen aynı konu ve sebebe dayalı, taraflardan en az biri aynı olan söz konusu kararlar arasında çelişki olduğu gibi, bu çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi de olanaksız bulunduğundan, olayda 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen anlamda hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü gerektiği, anılan uyuşmazlığın ne yolda çözümleneceğine gelince; uyuşmazlığın; kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen kapsam dışı personelin İşsizlik Sigortası Kanunu'na tabi olup olmadığı noktasında toplandığı, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nda; sigortalılara işsiz kalmaları halinde, Kanunda öngörülen ödemenin yapılması yanında, yeni bir iş bulabilmeleri için mesleki geliştirme, yeni bir meslek edindirme ve yetiştirme eğitimi verme hizmetlerinin de amaçlar arasında sayıldığı, işsizlik sigortasının zorunlu olduğu, işlevini yerine getirebilmesinin, uygulamanın sistematik bir bütünlük içerisinde yapılmasına bağlı bulunduğu(m.48), işsizlik sigortasının kişiler bakımından kapsamının 506 sayılı Kanun'a paralel bir şekilde düzenlendiği(m.47/l-d), 506 sayılı Kanun anlamında sigortalılık niteliğini kazanma açısından aranan koşulların, işsizlik sigortasının kapsamı içinde aynen geçerli olduğu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 2. maddesinde belirtilen sigortalıların(Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar) ile aynı Kanunun Geçici 20. maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalıların ve mütekabiliyet esasına dayalı olarak yapılan anlaşmalara göre çalışan yabancı işçilerin, işsizlik sigortasının kapsamında yer aldığı(m.46/2), kapsamda bulunmayanların ise; 4447 sayılı Kanun'un 4571 sayılı Kanun'la değişik 46. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtildiği, buna göre, 506 sayılı Kanun'un 3. maddesinde, "sigortalı sayılmayanlar"ın işsizlik sigortasının da kapsamı dışında bulunduğu, bunun dışında, sosyal güvenlik kuruluşlarından yaşlılık aylığı alıp da sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ya da ödemeksizin çalışanlar ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu, 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu, 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye tabi kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat kanunlarındaki hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre geçici personel statüsünde çalıştırılanların bu Kanun kapsamına dahil olmadıkları, anılan maddenin sınırlandırıcı nitelikte olduğu, kapsamının yorum yolu ile genişletilmesinin düşünülemeyeceği, maddede "kapsam dışı personel" ifadesi yer almamış olmakla birlikte tam bir değerlendirme yapılabilmesi için tanımına ve içeriğinin belirlenmesine gereksinim duyulduğu, kapsam dışı personelin iş hukuku ile ilgili bir kavram olduğu, kapsam dışı bırakılmanın, toplu iş sözleşmesinden yararlanmama sonucunu doğuracağı, işçiyle işveren arasındaki bireysel iş ilişkisini, hizmet sözleşmesine dayanan olguyu etkilemeyeceği, kapsam dışı bırakılacak olanların, iş sözleşmeleri veya işyerinde uygulanan personel yönetmelikleri ile iş hukukunun güvencesi altında bulundukları, işçilerin ya yasadan ötürü zorunlu olarak kapsam dışı kaldıkları, ya da toplu iş sözleşmesinin taraflarının serbest iradeleri ile bazı işçi gruplarını kapsam dışı bıraktıkları, bunların hizmet akdiyle çalışan, İş Kanununa, sosyal güvenlikleri yönünden ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na tabi kişiler olup, kapsam dışı bırakılmalarının, bunların işçilik sıfatını, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılmaları olgusunu etkilemediği, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesinde, kamu hizmetlerinin; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceğinin, 5. maddesinde ise; bu Kanuna tabi kurumların, dördüncü maddede yazılı dört istihdam şekli dışında personel çalıştıramayacaklarının kurala bağlandığı, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/a maddesinde ise, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin; memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceğinin belirtildiği, bu düzenlemede ayrıca bir "kapsam dışı personel" ifadesine yer verilmediği, (e) bendinde; işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadığının ifade edildiği, yine aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25. maddesinin (c) fıkrasında, sözleşmeli personelin ücretinin nasıl saptanacağı, 25 ve devamı maddelerinde, diğer mali ve sosyal haklar düzenlenmesine karşın, bu düzenlemeler içinde de kapsam dışı personele yer verilmediği, kapsam dışı personelin mali ve sosyal haklar yönünden 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere tabi tutulmadığı, haklarında statü hukukuna ilişkin hiçbir yasal düzenleme bulunmayan, sadece KİT'lerce kendi durumlarına uygun yönetmelikler çıkartılan kapsam dışı personelin Anayasa'nın 128. maddesinde sözü edilen "diğer kamu görevlileri" tanımı içerisinde kabulüne yasaca olanak bulunmadığı, kapsam dışı bırakılan işçilerin, işverenleri ile olan çalışma ilişkilerine hizmet akdi çerçevesinde devam ettikleri, sınırlı olarak belirtilen istihdam türlerine toplu sözleşmenin taraflarınca yeni bir statü eklenemeyeceği, kapsam dışı personelin, 4571 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile işsizlik sigortası kapsamında bulunmadıkları yönünde açıklık getirilen "sözleşmeli personel"e benzer şekilde gibi değerlendirilmeleri gerektiği yönündeki düşünceye gelince; KİT personel rejimini düzenleyen 399 sayılı KHK ile de 657 sayılı Kanun'da aynı adı taşımakla birlikte farklı bir sözleşmeli personel uygulamasına gidildiğinin görüldüğü, sözleşmeli personelin; kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığı'nın görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri olarak tanımlandığı(657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m. 4/B), bunların dışında 399 sayılı KHK'nin istihdam şekillerinde sözleşmeli personel ibaresinin yer aldığı ve 3/C maddesinde; "...teşebbüs ve bağlı ortaklıklara genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde bu KHK'de belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel" olarak tanımlandığı, Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışan sözleşmeli personelin, 399 sayılı KHK hükümlerine tabi bulunduğu, KHK'de hüküm bulunmayan konularda ise 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulandığı, görüldüğü gibi, işçi niteliğinde bulunan kapsam dışı personelin, farklı esaslara ve statüye tabi tutulmuş olan sözleşmeli personel gibi ele alınarak değerlendirilmelerinin mümkün bulunmadığı, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Kanunu'nun, özelleştirme programına alınacak kuruluşlardan personel naklini düzenleyen 22. maddesinde (kapsam dışı personel) ifadesine yer verilmiş olmasının, Yasanın amaç ve kapsamıyla ilgili olduğu, anılan Yasanın, özelleştirme uygulamalarını düzenlemeye, özelleştirmeye tabi yerlerde çalışanların mali ve sosyal haklarını güvence altına almaya yönelik bulunduğu, nitekim 1. maddesinde; özelleştirme uygulamaları kapsamında bulunanlara mali ve sosyal haklar sağlanması amacından söz edildiği, özelleştirme uygulamalarına ilişkin bir yasa ile kamuda çalışanların istihdam ilişkilerinin düzenlenmesinin beklenmesi gerektiği, KİT'lerde çalışan ve özelleştirme uygulamalarında nakle tabi tutulan kapsam dışı personelin, sözleşmeli personel gibi (kamu personeli olarak) nitelendirilmelerinin, Yasanın amacına da aykırı bulunacağı, kaldı ki, 2005 yılında anılan maddede yapılan değişiklik ile (kapsam dışı personel) ifadesi yerine; "iş kanunlarına tabi olarak görev yapmakla birlikte toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmayan genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanı, daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcısı, müşavir ve başuzman unvanlı kadrolara atanmak suretiyle görev yapan personel" ifadesine yer verilerek, duruma açıklık getirilmeye çalışıldığı, belirtilen düzenlemeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.10.2007 gün, 2007/10-663 Esas ve 2007/770 sayılı ilamı birlikte değerlendirildiğinde; KİT'lerde "kapsam dışı personel" adı altında, İş Kanununa tabi olarak çalıştırılan ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre sosyal güvenlik yönünden sigortalı kabul edilip bu Kurumla ilişkilendirilen davacının ücretinden işsizlik sigortası primi kesilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığına göre, davanın Danıştay 10. Dairesi'nce karara bağlandığı biçimde çözümü isabetli olup, bu kararla çelişen adli yargı kararının kaldırılması gerektiği, bu nedenlerle, Beyoğlu İş Mahkemesi'nin 17.12.2003 gün, 2003/767 Esas ve 2003/936 sayılı kararının kaldırılması ve Danıştay 10. Dairesi'nin kararı doğrultusunda karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

    DANIŞTAY BAŞSAVCISI : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nda kapsamdışı personel olarak görev yapan davacı M. S.'un, maaşından işsizlik sigortası primi kesilmemesi ve daha önce kesilen işsizlik sigortası primlerinin iadesi için yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlem ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Uygulanmasına İlişkin 2 Nolu Tebliğ'in 1. maddesinin iptali istemiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı aleyhine açılan davanın reddi yolunda verilen ve temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen Danıştay Onuncu Dairesi'nin 20.3.2007 günlü, E.2006/2048, K:2007/1463 sayılı kararı ile Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde kapsamdışı personel statüsünde görev yapan Y. Ç.'in, ücretinden kesilen işsizlik sigortası primi tutarının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik ilk kesilen primlerden 50.000.000.-TL'nın yasal faizleriyle birlikte iadesine hükmolunması istemiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın kabulü yolunda verilen ve Yargıtay'ca onanmak suretiyle kesinleşen Beyoğlu İş Mahkemesi'nin 17.12.2003 günlü, E:2003/767, K:2003/936 sayılı kararı arasında M. S. tarafından hüküm uyuşmazlığı oluştuğu ileri sürülerek, bunun giderilmesi istemi üzerine konu ile ilgili olarak Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı'nca Başsavcılıklarından yazılı düşünce istenilmiş olmakla dosyanın incelendiği, adli ve idari yargı kararları arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümü için öncelikle hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerektiği, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesine göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflardan en az biri aynı olan iki ayrı kararın bulunması ve bu kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olması gerektiği, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararlardan Danıştay Onuncu Dairesi kararı; M. S.'un aynı Dairede maaşından işsizlik sigortası primi kesilmemesi ve daha önce kesilen işsizlik sigortası primlerinin iadesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Uygulanmasına İlişkin 2 Nolu Tebliğ'in 1. maddesinin iptali istemiyle açtığı davada, davanın Tebliğe yönelik kısmının reddi, davacının aylığından işsizlik sigortası primi kesilmemesi için yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali yolunda verilen Danıştay 10. Dairesi'nin 24.4.2003 günlü, E:2000/5987, K:2003/1494 sayılı kararının davanın kabulüne ilişkin kısmının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 28.4.2005 günlü, E:2004/74, K:2005/296 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bu karara uyularak davanın reddi yolunda verilmiş bir karar olduğu, Beyoğlu İş Mahkemesi kararının ise, Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde aynı statüde çalışan Y. Ç.'in, ücretinden kesilen işsizlik sigortası tutarının iadesine hükmolunması istemiyle açılan alacak davasında, davacının bir KİT olan Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş'de kapsam dışı personel olarak çalışan bir kamu görevlisi olduğu, İş Kanunu hükümlerine tabi olarak işine son verilmesinin mümkün olmadığı ve bu durumdaki kişilerin ücretlerinden işsizlik sigortası primi kesilemeyeceği yolundaki Danıştay kararlarının açık olduğu(Danıştay 10. Dairesi'nin 19.12.2000 tarih ve 2000/5987 Esas, 2003/1494 Karar sayılı kararı...), gerekçesiyle davanın kabulü yolunda verilmiş bir karar olduğu, bu durumda, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilip kesinleşen, özü itibariyle aynı konu ve sebebe dayalı, taraflardan biri aynı olan söz konusu kararlar arasında çelişki olduğu gibi, bu çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi de olanaksız bulunduğundan, olayda 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen anlamda hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü gerektiği, anılan uyuşmazlığın ne yolda çözümleneceğine gelince; 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 4571 sayılı Kanun'la değişik 46. maddesinin üçüncü fıkrasında "506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3 üncü maddesinde sigortalı sayılmayanlar, sosyal güvenlik kuruluşlarından yaşlılık aylığı alıp da sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ya da ödemeksizin çalışanlar ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2814 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat kanunlarındaki hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre geçici personel statüsünde çalıştırılanlar bu kanun kapsamına dahil değildir" hükmünün yer aldığı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 2. maddesinde; bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacaklarının, 3 üncü maddesinde ise, kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların sigortalı sayılmayacaklarının öngörüldüğü, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 5. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli listede bulunan teşebbüslerin ana statülerine ait koordinasyon kurulu kararları ile buna göre teşkilatlanmalarının, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayım tarihinden itibaren engeç iki ay içinde tamamlanacağı, beşinci fıkrasında ise, yukarıdaki fıkralardaki düzenlemeler yapılıp yürürlüğe girinceye kadar bu Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırılan hükümlerin uygulanmasına devam olunacağının belirtildiği, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkların personelinin hizmete alınmalarını, görev ve yetkilerini, niteliklerini, atanma, ilerleme, yükselme, hak ve yükümlülükleriyle diğer özlük haklarını düzenlemek amacıyla çıkarılan 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/a maddesinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği, 3/b maddesinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerinin; genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul ve daire başkanları, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürleri, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile ekli 1 sayılı cetvelde kadro unvanları gösterilen diğer personel eliyle gördürüleceği, 3/e maddesinde ise, işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadığı, 12. maddesinde, sözleşmeli statüde istihdam edilecek personelin 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu'na tabi olduğu, Geçici 9. maddesinde ise, özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olup, yönetim kademelerinde iş kanunları çerçevesinde personel çalıştıran ve ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan teşebbüs ve bağlı ortaklık personeli hakkında, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin yürürlüğe girdiği tarihten önce tabi oldukları iş kanunu hükümlerinin uygulanacağı esasının getirildiği, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/a maddesinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin; memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği öngörülmesine karşın "kapsamdışı personelle ilgili bir düzenleme yapılmadığı, yine aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25. maddesinin (c) fıkrasında, sözleşmeli personelin ücretinin nasıl saptanacağı, 26 ve devamı maddelerinde ise, diğer mali ve sosyal hakları düzenlenmesine karşın bu düzenlemeler içinde kapsamdışı personele yer verilmediği, kapsamdışı personele ödenecek mali ve sosyal hakların ise ilgililerin çalıştığı kurumca çıkartılan Kapsam Dışı Personel Yönetmelikleri ile düzenlendiği ya da kurumların ana sözleşmeleri gereği Yüksek Planlama Kurulu'nca veya Yüksek Planlama Kurulu'nun belirlediği esaslar dahilinde Genel Kurul veya Yönetim Kurullarınca tespit edildiği, bu nedenle, kapsamdışı personelin mali ve sosyal haklar yönünden 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere tabi bulunmadığı, yine 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun gerekçesinde de belirtildiği üzere 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 2 nci maddesi esas alınarak, bir hizmet sözleşmesine dayalı bir veya bir kaç işyerinde çalışan tüm işçilerin kanun kapsamında, yine 506 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinde belirtilenler ile sosyal güvenlik kuruluşlarından yaşlılık aylığı alıp da sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ya da ödemeksizin çalışanların kanunun kapsamı dışında kabul edildiği, ayrıca 4447 sayılı Kanun'un 46. maddesinin 3. fıkrasında, işsizlik sigortası kapsamı dışında kalan kişilerin tabi oldukları kanunların tek tek belirtildiği, belirtilen düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de belirtilen istihdam türleri dışında "kapsamdışı personel" adı altında, İş Kanununa tabi olarak çalıştırılan ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre sosyal güvenlik yönünden sigortalı kabul edilip bu kurumla ilişkilendirilenlerin ücretlerinden işsizlik sigortası primi kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmaması karşısında, davanın Danıştay 10. Dairesi'nde karara bağlandığı biçimde çözümünün isabetli olduğu, bu kararla çelişen adli yargı kararının kaldırılması gerektiği, bu nedenlerle, Beyoğlu İş Mahkemesi'nin kesinleşen 17.12.2003 tarih ve E:2003/767, K:2003/936 sayılı kararının kaldırılması ve Danıştay 10. Dairesi kararı doğrultusunda karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE :

    Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK'ın katılımlarıyla yapılan 2.2.2009 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ'un, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU'nun başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 24. maddesinde, "( Değişik birinci fıkra: 21.1.1982-2592/7 md. ) 1 inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

    Ceza kararlarında; sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması halinde hüküm uyuşmazlığı var sayılır.

    İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır" denilmiştir.

    Buna göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

    a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

    b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

    c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

    d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

    e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

    Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden, ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; taraflarından en az biri (Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı) aynı olan her iki kararda da işin esasının hükme bağlandığı, kapsam dışı personelden işsizlik sigortası primi kesilmesinin yerinde olup olmadığının irdelendiği her iki kararın da objektif açıdan aynı konuya ve sebebe ilişkin olduğu; böylece, 24. maddede hüküm uyuşmazlığının varlığı için aranan ilk dört koşulun gerçekleştiği anlaşılmıştır.

    Ancak, olayda, davacıları farklı olan kimseler hakkında verilen kararlar arasındaki çelişki nedeniyle "hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğine gelince:

    "Hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" durumu; davacı yönünden sübjektif bir nitelik taşımakta ve yargı kararı ile kendisine tanınmış bir hakkın yerine getirilmemesi söz konusu iken, davalı idare yönünden, ilamı yerine getirmekle yükümlü olması bakımından objektif bir nitelik taşımakta ve davacıya yargı kararı ile tanınmış olan bir hakkın idarece yerine getirilmesinin olanaksızlığını ifade etmektedir.

    Anılan 24. madde ile, iki ayrı yargı merciinden verilen çelişik kararlar nedeniyle bir kimsenin hakkının yerine getirilmesinin olanaksız bulunması halinde Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bu çelişkinin giderilmesi yoluyla o kimse hakkında bir çözüme ulaşılması amaçlanmakta olup, bu suretle verilecek kararın uyuşmazlıkla ilgisi bulunmayan özel ve tüzel kişileri etkilememesi gerekmektedir.

    Bilindiği üzere, mahkeme kararı, kural olarak, davanın taraflarını bağlar ve bunlar için kesin hüküm sonucunu doğurur. Ancak, verilen karar üçüncü kişileri bağlamaz.

    Bu durumda, İş Mahkemesince davanın kabulü yolunda verilen hükmün, Danıştay'ca verilen redde ilişkin hüküm üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı gibi; Y. Ç. hakkındaki hükmü yerine getirmekle yükümlü bulunan davalı idarenin, bu davada üçüncü kişi konumunda olan M. S. bakımından aynen uygulama yükümlülüğü bulunmamaktadır.

    Esasen, M. S. tarafından açılan dava retle sonuçlandığından adı geçenin yargı kararı ile kendisine tanınmış bir hakkının bulunduğundan da söz etmek olanaksızdır.

    Belirtilen duruma göre, başvuruda bulunan davacıya yargı kararı ile tanınmış bir hak bulunmaması karşısında, olayda hüküm uyuşmazlığının varlığı için aranan "hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması" koşulu gerçekleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesine uygun bulunmayan başvurunun reddi gerekmiştir.

    SONUÇ

    : 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 2.2.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.