Hukuk Bölümü         2009/76 E.  ,  2009/132 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : Ö.İnş. Turz. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Vekilleri         : Av. K.A.,Av. Ö.Y., Beytullah COŞKUN

Davalı           : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (Maden İşleri Genel Müdürlüğü)

Vekili             : Av. N.A.       

 O  L  A  Y       : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 10.04.2006 gün ve 36584 sayılı işlemi ile, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12. maddesi ve Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 42. maddesi uyarınca davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekilleri, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

AKSARAY 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 13.06.2007 gün D.İş No: 2007/400 sayı ile, başvuru sahibinin iptalini istediği kararın incelenmesinden,  İR 7737 sayılı ruhsatın işletme izin alanı dışında faaliyetinden dolayı 84.871,80 YTL idari para cezası ile izinsiz faaliyetlerin durdurulması hususunda karar verildiği, 5326 sayılı Kanunun 27 maddesinde hangi hususlarda Sulh Ceza Mahkemelerine başvurulacağının belirtildiği, buna göre idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına ilişkin Sulh Ceza Mahkemesine başvurulabileceği, verilen dilekçeyle iptali istenen idari yaptırım kararında izinsiz faaliyetin durdurulmasına karar verilmiş olmakla talep hususunda Sulh Ceza Mahkemesince inceleme yapılamayacağı, talebin İdare Mahkemesince incelenebilecek kararlardan olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

AKSARAY İDARE MAHKEMESİ; 17.01.2008 gün ve E: 2007/1803, K: 2008/80 sayı ile, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12. maddesinin 5. fıkrasında yer verdikten sonra,  söz konusu idari yaptırım kararına karşı kaç gün içerisinde hangi merci önünde kanun yoluna başvurulabileceğine ilişkin düzenlemeye yer verilmemiş olduğu;     5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunun 31.maddesiyle değişik 3/l-a maddesinde; bu kanunun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağına; 27. maddesinde ise, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceğine, bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararının kesinleşeceğine ilişkin düzenlemeye yer verildiği;     2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinde de; Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince ilk inceleme konularının yer aldığı 14. maddenin 3.fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülmesi halinde verilecek kararlar belirtilmiş, (a) bendinde de adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda davanın reddine karar verileceğinin hükme bağlanmış  bulunduğu;  dava dosyasının incelenmesinden: Aksaray İli Ortaköy ilçesi Saytepe Mevkiinde IR:7737 nolu mermer işletme ruhsatı ile faaliyette bulunan davacı şirket adına, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca 84.87l,80.-YTL idari para cezasının kesildiği, bu işleme karşı Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi'nde itirazda bulunduğu, anılan Mahkemenin yetkisizlik kararı ile dosyanın Aksaray 2. Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderildiği, bu Mahkemenin 2007/400 değişik iş sayılı görev ret kararı üzerine, Mahkemelerinde bu cezanın iptali istemiyle iş bu davanın açıldığının anlaşıldığı;  3213 sayılı Maden Kanunu’nda dava konusu idari para cezasına karşı başvurulacak kanun yolunun gösterilmediği, idari yargı yerlerinin görevli olduğu hususunda özel düzenleme bulunmadığından Mahkemelerinin davanın görüm ve çözümünde görevli bulunmadığı, Kabahatler Kanunu'nun 3. ve 27. maddeleri uyarınca dava konusu uyuşmazlığın çözümünde Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 04.05.2009 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde  olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör - Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesi ve 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun uygulanması ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 42. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

4.6.1985 gün ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun “Amaç” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Bu Kanun madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler” denilmiş; 12. maddesinin birinci fıkrasında, üretilen madenin sevk fişi ile sevkiyatının zorunlu olduğu, ikinci fıkrasında, tesislerden elde edilen ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususların yönetmelikle belirleneceği, üçüncü fıkrasında, ruhsat sahibi tarafından sevk fişi olmaksızın maden sevk edildiğinin mülkî idare amirliklerince tespit edilmesi halinde, söz konusu madenin ocak başı satış bedelinin üç katı tutarında idarî para cezası verileceği, dördüncü fıkrasında, denetim ve inceleme sonucunda, yaptığı üretim ve sevkiyatı bildirmediği tespit edilen ruhsat sahiplerine, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bildirilmeyen miktar için hesaplanacak Devlet hakkının on katı tutarında idarî para cezası verileceği, beşinci fıkrasında ise; ruhsat veya işletme izni olmadan üretim faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde, üretilen madene mülkî idare amirliklerince el konulacağı,  bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idarî para cezası uygulanacağı, bu şekilde maden çıkartılması ve/veya sevk edilmesinin Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılacağı, bu fiili işleyenlerin adlî takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirileceği, el konulan madenlerin, mülkî idare amirliklerince satılarak bedelinin özel idareye aktarılacağı belirtilmiştir.

Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 42. maddesinin birinci fıkrasında, ruhsat veya işletme izni olmadan üretilmiş bir madenin, mülki amirlerin yetkilendirdiği  kişiler tarafından sevk edildiğinin tespit edilmesi halinde, durumun bir tutanak ile tespit edileceği,  bu tutanakta  üretimin yapıldığı yer, üretimi yapan kişi, taşıyan aracın plakası, aracı kullanan kişi, tartılması mümkün ise sevk edilen maden cinsi ve miktarı ya da yaklaşık miktarının tespit edileceği;  üretilen madene mülki idare amirliğince el konulacağı, bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkanı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanacağı, bu şekilde maden çıkartılması ve/veya sevk edilmesinin Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılacağı, bu fiili işleyenlerin, adli takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirileceği,  el konulan madenlerin, mülki idare amirliğince satılarak bedelinin özel idaresine aktarılacağı belirtilmiştir.

Olayda, para cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmış olup; 3213 sayılı Maden Kanunu’nda, idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.         

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde        " (1) Bu Kanunun;

          a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

          b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

          uygulanır." denilmiştir.        

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3213  sayılı Maden Kanunu’nda  idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 SONUÇ    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aksaray 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 13.06.2007 gün D.İş No: 2007/400 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.05.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.