T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/60

KARAR NO  : 2020/91      

KARAR TR  : 27/01/2020

 

ÖZET: Davalı idarenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı   : 1 - N.K. 2 - Nu.K.

          Vekilleri: Av. A.Ü.Av. A.E.T.

          Davalı: Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı

          Vekili    : Av. T.Ş.

 

          O L A Y:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin çocuğu olan F.K.'ın, çalıştığı şirkete ait, sevk ve idaresindeki 34 HA ... plakalı araç ile 09.10.2011 günü Paşalı Köyü istikametinden Feke-Kozan Yolu istikametine seyri sırasında ve Elemenderesi Mevkiinde bulunan köprüden geçişi esnasında yolun dar olması nedeniyle virajı alamaması sonucu aracın köprüden aşağı düştüğünü, sözkonusu trafik kazasında ağır şekilde yaralandığını ve 30.01.2012 günü tedavi gördüğü hastanede vefat ettiğini, olayda davalı idarenin kusurlu olduğunu, davacıların çocuklarının ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kaldıklarını öne sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacıların her biri için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL tazminatın davalı idareden yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

          ADANA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17/07/2019 gün 2019/372 E. 2019/304 K. sayılı dosyada "Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddesinde dava şartlan sınırlı bir şekilde düzenlenmiştir. Dava şartlarından biri de yargı yolunun caiz olmasıdır. (HMK m.ll4/l-b) Yargı yolu itirazı kamu düzeninden olup yargılamanın her safhasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece re’sen de gözetilmelidir.

          Davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı'nın hizmet kusuruna dayanılmış, trafik kazasının davalı kurum tarafından karayolunun bakım ve onarımının yapılmadığından kaynaklandığını iddia edilmiştir.

          Yargıtay 17.Hukuk Dairesi'nin 2014/18768 Esas, 2014/15098 Karar sayılı ilamına göre:"Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı idarenin kazanın meydana geldiği karayolundaki bakım ve onarım görevini yerine getirmediğinden dolayı hizmet kusuruna dayalı olarak dava açılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idare, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların 2577 Sayılı İYUK.'nun 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine dair olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. O halde, mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir."

          Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesi'nin 18/06/2019 tarih, 2019/1053 Esas, 2019/943 Karar sayılı ilamına göre: "Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının belirlenmesinin idare hukuku kuralları esas alınarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında çözülmesinde idari yargı yerleri görevlidir.

          Dosya evrakı incelendiğinde, davaya konu tazminatın davalının hizmet kusuruna dayalı olarak istendiği, bu haliyle somut olayda davalı idarenin maliki ya da işleteni olduğu araçlarının karıştığı herhangi bir kazanın söz konusu olmadığı, sadece hizmet kusuru olgusuna dayanıldığı anlaşılmakla, davacı vekilinin yargı yoluna ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir."

          Tüm dosya kapsamı ve yerleşik İstinaf ve Yargıtay içtihatları birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekilinin trafik kazasının meydana gelmesini, davalı Kurumun karayolunun bakımını ve onarımını yapmadığı iddiasına dayandırdığı, dolayısıyla uyuşmazlığın davalı Kurumun hizmet kusurunun olup olmadığı noktasında toplandığı, bu hususu aydınlığa kavuşturma görevinin ise İdare Mahkemelerinde olduğu" şeklindeki gerekçeyle "Davanın HMK'nın 114/1 -b uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyleusulden reddine" dair verdiği karar istinaf başvurusunun reddedilmesiyle kesinleşmiştir.

          Davacılar vekili aynı taleple bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ADANA 3. İDARE MAHKEMESİ: 10/01/2020 gün, E:2019/1198 sayılı dosyada "2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 1.maddesinde. Yasanın amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Yasanın trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışına usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Yasanın karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Yasa hükümleri uygulanır, denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi'nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68. K.2013/165 sayılı kararı: R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların çocuğu olan F.K.'ın çalıştığı E. Enerji Elk. İnş. ve Müh. Tic. A.Ş.'ye ait ve kendisinin sevk ve idaresindeki 34 HA ... plakalı araç ile 09.20.2011günü Paşalı Köyü istikametinden Feke-Kozan Yolu istikametine seyri sırasında ve Elemenderesi Mevkiinde bulunan köprüden geçişi esnasında yolun dar olması nedeniyle virajı alamaması sonucu aracın köprüden aşağı düştüğü, söz konusu trafik kazasında ağır şekilde yaralandığı ve 30.01.2012 günü tedavi gördüğü hastanede vefat ettiği, olayda yolun bakım ve onarımında davalı idarenin kusurlu olduğu iddiasıyla ilk olarak Adana 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tazminat davası açıldığı, Mahkemenin 17.07.2019 gün, E:20l9/372, K:2019/304 sayılı kararı ile yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, bu karara davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin 15.10.2019 gün ve E:2019/1828, K:2019/1508 sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine Mahkememiz kayıtlarına 28.10.2019 günü giren dava dilekçe ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacıların her biri için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL tazminatın davalı idareden yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde. 2918 sayılı Yasanın; karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri, bunların uygulanmasını ve denetlemesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı ve oluşan trafik kazaları nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu açıktır.

          Bu durumda, davacılar tarafından iddia olunan zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmakla, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenebilmesi için iş bu dava dosyasının Adana 10. Asliye Hukuk Mahkemesinden temin edilen E:2019/372, K:2019/304 sayılı dava dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

          Açıklanan nedenlerle, görevli yargı merciinin belirlenmesi için iş bu dava dosyasının. Adana 10. Asliye Hukuk Mahkemesinden temin edilen E:2019/372, K:20l9/304 sayılı dava dosyası ile birlikte 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine" karar vererek 13/01/2020 tarih ve E:2019/1198 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 15.01.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.01.2020 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, kesinleşmiş adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davacıların oğlunun vefatıyla sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, davalı idarenin sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla ve destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

          Aynı Kanunun, “Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının görev ve yetkileri” başlıklı 9. maddesinde; “Bu Kanuna göre, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır:

          a) Orman yollarında;

          1. Trafik düzeni ve güvenliği açısından ana orman yolları ile gerekli görülen diğer orman yollarında işaretlemeler yaparak tedbirler almak ve aldırmak,

          2. Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle orman yolları için verilen trafikle ilgili diğer görevleri yapmak,

          b) Köy yollarında;

          1. Trafik düzeni ve güvenliği açısından gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak, tedbir almak ve aldırmak,

          2. Yol güvenliğini ilgilendiren konulardaki; kavşak durak yeri, yol dışı park yeri, aydınlatma ve benzeri tesislerin projelerini incelemek ve gerekenleri onaylamak,

          3. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında 17 nci maddede sayılan tesisler için bağlantıyı sağlayacak geçiş yolları yönünden izin vermek,

          4. Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, karayolu yapısı ve işaretlemeye dayalı kaza nedenleri gözönünde bulundurularak gerekli tedbirleri almak,

          5. Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle köy yolları için verilentrafikle ilgili diğer görevleri yapmak.

          Köy yolları için sayılan görev ve hizmetlerden zorunlu ve gerekli görülenler orman yolları için de uygulanabilir” hükmüne yer verilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı tartışmasızdır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Adana 3. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Adana 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2019 gün ve E:2019/372, K:2019/304 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

         

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Adana 3. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Adana 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2019 gün ve E:2019/372, K:2019/304 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.01.2020 gününde, üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 27/01/2020

 

 

ÜYE

Ahmet ARSLAN