Hukuk Bölümü         2008/446 E.  ,  2009/76 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : M.E.K.

Vekili             : Av. M.S.

Davalı           : Türkiye Petrolleri A.O. Genel Müdürlüğü

Vekili             : Av. A.D.

O  L  A  Y       : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü Personel ve İdari İşler Daire Başkanlığı’nın 14.1.2008 gün ve 975 sayılı işlemi ile, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı  Personel Yönetmeliği’nin “Re’sen İşten Çıkarma” başlıklı 15. maddesi gereği, emekli aylığı bağlanmasına hak kazanmış olması ve 60 yaşını doldurması (yaş haddi) nedeniyle, Ortaklıklarıyla olan iş sözleşmesinin re’sen feshedilmesinin, Yönetim Kurulunun 27.12.2007 tarihli ve 1549/6 sayılı kararı ile uygun görüldüğü hususu kapsam dışı statüde üretim daire başkanı olarak görev yapan davacıya bildirilmiştir.

Davacı vekili, bu işlemin iptali ile davacının, hizmet akdinin feshi tarihi itibariyle görevine iadesiyle bu tarih itibariyle tüm özlük haklarının tanınarak parasal haklarının da hak kazandığı tarihler başlangıç alınarak hesap edilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdare vekilince ikinci savunma dilekçesinde, davada adli yargının görevli olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 12. İDARE MAHKEMESİ; 28.5.2008 gün ve E: 2008/122 sayı ile, M.E.K. vekili tarafından, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü’nde Üretim Daire Başkanı olarak görev yapan müvekkilinin, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Personel Yönetmeliği'nin "Re'sen işten çıkarma" başlıklı 15. maddesi uyarınca (yaş haddi nedeniyle) iş sözleşmesinin re'sen feshedilmesine ilişkin 27.12.2007 tarihli, 1549/6 sayılı Yönetim Kurulu kararının iptali ile tüm özlük ve parasal kayıplarının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na karşı açılan davada, davalı idarece görev itirazında bulunulduğundan, dosya incelenerek itirazın gereği görüşüldüğü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari dava türlerinin; iptal davaları, tam yargı davaları ve genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayıldığı, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Personel Yönetmeliği'nin "Re'sen işten çıkarma" başlıklı 15. maddesinin (1) numaralı bendinde; "Personelin hizmet akitlerini; a) Mevzuata uygun olarak, ihbar öneline ve/veya kıdem tazminatına hak kazanmayı gerektirecek bir şekilde, b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı bağlanmasına hak kazanan kadınlardan 55, erkeklerden 60 yaşını doldurmuş olmaları kaydıyla, Ortaklık re'sen sona erdirebilir." hükmünün bulunduğu, bir tasarruf ya da kararın idari işlem sayılabilmesi için, o tasarruf veya kararın bir kamu kurumunca ya da idare örgütü içinde yer alan bir idari makamca tesis edilmiş veya verilmiş olması ve idarenin kamu hukuku alanında gördüğü faaliyetlerle ilgisi bulunması gerektiği, idari işlemin, "idarenin kamu hukuku alanında gördüğü faaliyetlerle ilgisi bulunması" gereğinin, idare mahkemelerinin görevini belirlemede kesin bir öneme sahip bulunduğu, bu unsurun, idari işlemleri idarenin özel hukuk hükümlerine dayanarak tesis ettiği tasarruflardan ayıran temel ölçü olduğu, idari işlemlerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamu hukuku kuralları uyarınca tek taraflı olarak tesis edilen ve resen uygulanabilir nitelikte olan hukuki tasarruf olarak da tarif edildiği, uyuşmazlık konusu olayda, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü'nde kapsam dışı personel statüsünde daire başkanı olarak görev yapan davacının iş sözleşmesinin, 60 yaşını doldurması ve emekli aylığı bağlanmasına hak kazanmış olması esas alınarak, davalı idarece kamu gücü kullanılmak suretiyle tek taraflı olarak re'sen feshedildiği açık olduğundan, bu konuda açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargının görev alanı içinde kaldığı sonucuna ulaşıldığı ve davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğine ilişkin görev itirazının yerinde görülmediği, bu nedenlerle; davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

         Davalı İdare vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI : Davacının, davalı TPAO Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı iptal davasında; davalı idarenin görev itirazında bulunduğu, bu itirazın reddedilmesi üzerine davalı idare tarafından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması talebi nedeniyle dosyanın Başsavcılıklarına gönderildiğinin anlaşıldığı, davacının, davalı idarede kapsam dışı personel statüsüyle Üretim Daire Başkanı olarak görev yaptığı sırada, 60 yaşını doldurduğundan bahisle davalı idare ile arasındaki iş sözleşmesi feshedilerek görevine son verilmesi nedeniyle geçmiş yıllara ait parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 27.12.2007 gün ve 1549/6 sayılı işlemin iptali ve parasal haklarının ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açtığı, davalı idarenin, davanın iş mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunduğu, Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce itiraz reddedilerek bu hususta bir karar verilmek üzere dosyanın Başsavcılıklarına gönderildiği, 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince anılan Yasanın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğunun anlaşıldığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik (1/c) bendinde, "Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi İçin yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" idari davalar arasında sayıldığı, davanın, davacının davalı idarede kapsam dışı personel statüsüyle Üretim Daire Başkanı olarak görev yaptığı sırada, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Personel Yönetmeliği'nin 15. maddesi uyarınca, emekli aylığını hak kazanması ve 60 yaşını doldurması nedeniyle davalı idare ile arasındaki iş sözleşmesi feshedilerek görevine son verilmesine ilişkin 27.12.2007 gün ve 1549/6 sayılı işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açtığı, TPAO'lığı Ana Statüsü'nün 1. maddesinde, "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak ve söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) adı altında teşkil olunan İktisadi Devlet Teşekkülünün hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir”, 3. maddesinde, "Bu Ana Statü ile teşkil olunan TPAO tüzel kişiliğine sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülüdür. TPAO KHK, bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir", 21. maddesinde de "TPAO, müessese ve bağlı ortaklık personelinin; istihdam şekilleri, atama, göreve son verme, yükümlülük ve sorumlulukları, kadro tespiti, ücret, prim, ikramiyeler, yurtdışına gönderme, siyasi faaliyet yasağı, vekalet ücretlerinin dağıtımı ile yönetim kurulu üyesi, denetçi ve tasfiye kurulu üyelerinin ücret ve hakları konusunda KHK ve söz konusu KHK'ye uygun olarak çıkarılacak Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel rejimi esaslarını düzenleyen kanun hükümleri uygulanır", keza; 29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giren TPAO Personel Yönetmeliği'nin 1.maddesi, "Bu Yönetmelik, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı daimi kadrolarında toplu-iş sözleşmesi kapsamı dışında kalan belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışan personelin; tayin, nakil, terfi, kadro, çalışma esasları, sosyal, idari,mali ve diğer özlük hakları ile disiplin yönünden tabi olacakları hükümleri kapsar", 2. maddesi, "Bu Yönetmelik, 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır", 15. maddenin (b) bendi, "Personelin hizmet akitlerini; Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı bağlanmasına hak kazanan, kadınlardan 55, erkeklerden 60 yaşını doldurmuş olmaları kaydıyla ortaklık re'sen sona erdirebilir", 23. maddesi, "Personel, sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir" 68. maddenin 1. bendinde de, "Bu Yönetmelikte düzenlenmeyen hususlarda, 4857 sayılı İş Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname hükümleri dikkate alınır" biçiminde kurala bağlanıldığı, Anayasa'nın 128. maddesi uyarınca, "Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" hükmünün yer aldığı, kapsam dışı personelin iş hukuku ile ilgili bir kavram olduğu, kapsam dışı bırakılmanın, toplu iş sözleşmesinden yararlanmama sonucunu doğuracağı, işçiyle işveren arasındaki bireysel iş ilişkisini, hizmet sözleşmesine dayanan olguyu etkilemeyeceği, kapsam dışı  bırakılacak olanların, iş sözleşmeleri veya işyerinde uygulanan personel yönetmelikleri ile iş hukukunun güvencesi altında bulundukları, işçilerin ya yasadan ötürü zorunlu olarak kapsam dışı kaldıkları, ya da toplu iş sözleşmesinin taraflarının serbest iradeleri ile bazı işçi gruplarını kapsam dışı bıraktıkları, bunların hizmet akdiyle çalışan, İş Kanunu’na, sosyal güvenlikleri yönünden ise, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi kişiler oldukları, kapsam dışı bırakılmalarının, bunların işçilik sıfatını, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılmaları olgusunu etkilemediği, 657 sayılı Devlet Memurlar Kanunu’nun 4. maddesinde kamu hizmetlerinin; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceği, 5. maddesinde ise; bu Kanuna tabi kurumların, dördüncü maddede yazılı dört istihdam şekli dışında personel çalıştıramayacaklarının kurala bağlandığı, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/a maddesinde ise, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin; memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceğinin belirtildiği, bu düzenlemede ayrıca bir "kapsam dışı personel" ifadesine yer verilmediği, (e) bendinde; işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadığının ifade edildiği, yine aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25. maddesinin (c) fıkrasında, sözleşmeli personelin ücretinin nasıl saptanacağı, 25 ve devamı maddelerinde, diğer mali ve sosyal haklar düzenlenmesine karşın, bu düzenlemeler içinde de kapsam dışı personele yer verilmediği, kapsam dışı personelin mali ve sosyal haklar yönünden 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere tabi tutulmadığı, haklarında statü hukukuna ilişkin hiçbir yasal düzenleme bulunmayan, sadece KİT’lerce kendi durumlarına uygun yönetmelikler çıkartılan kapsam dışı personelin Anayasa'nın 128. maddesinde sözü edilen "diğer kamu görevlileri" tanımı içerisinde kabulüne yasaca olanak bulunmadığı, kapsam dışı personelin kamu hukukunda iş gücünün istihdamını belirleyen - statü hukukuna tabi - bir çalışma statüsü olmadığı, kapsam dışı bırakılan işçilerin, işverenleri ile olan çalışma ilişkilerine hizmet akdi çerçevesinde devam ettikleri, sınırlı olarak belirtilen istihdam türlerine toplu sözleşmenin taraflarınca yeni bir statü eklenemeyeceği, KİT personel rejimini düzenleyen 399 sayılı KHK ile de 657 sayılı Kanun’da aynı adı taşımakla birlikte farklı bir sözleşmeli personel uygulamasına gidildiğinin görüldüğü, sözleşmeli personelin; kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığı’nın görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri olarak tanımlandığı, bunların dışında 399 sayılı KHK'nin istihdam şekillerinde sözleşmeli personel ibaresinin yer aldığı ve 3/C maddesinde; "...teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde bu KHK'de belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel" olarak tanımlandığı, Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışan sözleşmeli personelin, 399 sayılı KHK hükümlerine tabi bulunduğu, bu KHK'de hüküm bulunmayan konularda ise 657 sayılı Kanun Hükümlerinin uygulandığı, görüldüğü gibi, işçi niteliğinde bulunan kapsam dışı personelin, farklı esaslara ve statüye tabi tutulmuş olan sözleşmeli personel gibi ele alınarak değerlendirilmelerinin mümkün bulunmadığı, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Kanunu’nun, özelleştirme programına alınacak kuruluşlardan personel naklini düzenleyen 22. maddesinde (kapsam dışı personel) ifadesine yer verilmiş olmasının, Yasanın amaç ve kapsamıyla ilgili olduğu, anılan Yasanın, özelleştirme uygulamalarını düzenlemeye, özelleştirmeye tabi yerlerde çalışanların mali ve sosyal haklarını güvence altına almaya yönelik bulunduğu, nitekim 1. maddesinde; özelleştirme uygulamaları kapsamında bulunanlara mali ve sosyal haklar sağlanması amacından söz edildiği, özelleştirme uygulamalarına ilişkin bir yasa ile kamuda çalışanların istihdam ilişkilerinin düzenlenmesinin beklenmemesi gerektiği, KİT'lerde çalışan ve özelleştirme uygulamalarında nakle tabi tutulan kapsam dışı personelin, sözleşmeli personel gibi (kamu personeli olarak) nitelendirilmelerinin, Yasanın amacına da aykırı bulunacağı, kaldı ki, 2005 yılında anılan maddede yapılan değişiklik ile (kapsam dışı personel) ifadesi yerine; "iş kanunlarına tabi olarak görev yapmakla birlikte toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmayan genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanı, daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, isletme ve şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcısı, müşavir ve başuzman unvanlı kadrolara atanmak suretiyle görev yapan personel" ifadesine yer verilerek, duruma açıklık getirilmeye çalışıldığı, belirtilen düzenlemeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.10.2007 gün, 2007/10-663 Esas ve 2007/770 sayılı kararı ile birlikte değerlendirildiğinde; TPAO Ana Statüsü'nün 1, 3, 21, TPAO Personel yönetmeliği'nin 1, 2, 15, 23, 68. maddeleri ile 399 sayılı KHK nazara alındığında, KİT'lerde "kapsam dışı personel" adı altında, İş Kanunu'na tabi olarak çalıştırılan ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre sosyal güvenlik yönünden sigortalı kabul edilip bu kurumla ilişkilendirilen davacının, re'sen emekli edilmesi üzerine parasal haklarının isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli bulunduğu, yukarıda açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Kanun’un 10 ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü Üretim Daire Başkanlığı’nda kapsamdışı statüde Daire Başkanı olarak görev yapan davacının, iş sözleşmesinin re'sen feshine ilişkin işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle Ankara 12. İdare Mahkemesi’nde açılan davada, davalının görev itirazının reddi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmış olmakla dosyanın incelendiği, Türkiye Petrolleri A.O.’nın, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bir Kamu İktisadi Teşekkülü olup, bu kararnamede ayrı tutulan haller dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliği olan bir kuruluş olduğu, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesine ilişkin 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/a maddesinde, Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin, memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceğinin düzenlendiği; memur ve sözleşmeli personelin toplu iş sözleşmeleri kapsamına alınmadığı ve işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadıklarının belirtildiği; Geçici 9. maddesinde de; özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olup yönetim kademelerinde iş kanunu çerçevesinde personel çalıştıran ve ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan teşebbüs ve bağlı ortaklık personeli hakkında yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden önce tabi oldukları iş kanunu hükümlerinin uygulanacağı, bu kuruluşların genel müdür, genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyelerinin (seçimle gelenler hariç) atanmalarında 2477 sayılı Kanun’un uygulanacağı, bunun dışında kalan görevlere yönetim kurullarınca atama yapılacağının hükme bağlandığı, Kamu iktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında kapsam dışı personel adı altında İş Yasası çerçevesinde çalıştırılan bir kesim bulunduğu, kapsam dışı personelin uygulamada Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde yer almamakla birlikte, sendikalarla işveren arasında düzenlenen toplu iş sözleşmelerinde konu edildiği ve toplu iş sözleşmesinden yararlananlar "kapsam içi" diğerlerinin de "kapsam dışı" olarak adlandırıldığı, kapsam dışı personel hakkında düzenlemeye 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer verilmiş ise de, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, daha sonra bu personelin 18.5.1994 günlü, 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede ve 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Yasada yer aldığı ve İş Yasasına tabi olmasına rağmen kamu personeli sayılarak memur ve sözleşmeli personel yanında yer aldığının anlaşıldığı, nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 1.3.1996 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan E:1995/1, K:1996/1 sayılı ilke kararında da, "kapsam dışı personel olarak belirlenen görev unvanlarını taşıyanların kurumda belirli bir süre çalıştıktan sonra sendika ile ilişkisini kesen ve daha çok idareci niteliğindeki personel sayıldığı, bu ayrımdaki amacın, bu kesimin, yetki ve ücretinin tayin ve takdirinin idareye bırakılması ve statülerinin, asli ve sürekli görevleri genel idare esaslarına göre yürüten personele yaklaştırılması olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 4046 sayılı Yasa hükümlerinden, kapsam dışı personelin de kamu personeli sayıldığı sonucu çıkmaktadır" denildiği, ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin 22.12.1988 günlü, E1988/5, K:1988/55 sayılı ve 4.4.1991 günlü, E:1990/12, K:1991/7 sayılı kararlarında da; Kamu İktisadi Teşebbüslerinde kamu hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili kararların idari nitelik taşıdığı ve asli ve sürekli kamu görevini yerine getiren çalışanlar hakkındaki işlemlerin de aynı nitelikte olup, bu bağlamda yönetimle görevlileri arasındaki ilişkinin idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisi olduğunun belirtildiği, yukarıda yer verilen düzenlemeler ve yargı içtihatları ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki 1 sayılı cetvelde yer almayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde toplu iş sözleşmeleri çerçevesinde kapsam dışı personel adı altında personel çalıştırılmasının, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 29.1.1990 tarihinden itibaren kabul edildiği ve kamu personeli statüsüne oldukça yaklaştırılan bu statüye hukukilik kazandırılarak uygulamaların sürdürüldüğü, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 9. maddesi uyarınca, kapsam dışı personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, aylıkları ve diğer özlük haklarıyla ilgili olarak yeni bir düzenleme yapılması gerektiğinde kuşku bulunmamakla birlikte, aynı hükümde açıkça belirtilmese de "kapsam dışı personel" statüsünün kabul edilmiş olduğu ve bu statüde istihdam edilen personelin istihdam edilmeye devam edilmesinin öngörüldüğü, bu personel hakkında yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar statüsünün devamını temin amacıyla iş Kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, atama usulünün gösterildiği, yine 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de ücret tespitine yönelik düzenleme yapıldığı, teşebbüslerde de uygulamaların anılan hükümlere dayalı olarak Ana statüler ve yönetmeliklerle devam ettirildiği, kapsam dışı personel statüsünün yargı içtihatları ile de kabul edildiği göz önünde bulundurulduğunda, statüsü itibariyle kamu personeli olan davacı ile davalı idare arasındaki ilişkinin, idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisi olduğunun kabulünün gerektiği, bu durumda, davalı idarede kapsamdışı statüde görev yapan davacının iş sözleşmesinin re'sen feshine ilişkin işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine hükmedilmesi isteminden doğan uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı, açıklanan nedenle, 2247 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı düşünce vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 2.3.2009 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME :Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ’ın, davada adli yargının, Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, emekli aylığı bağlanmasına hak kazanmış olması ve 60 yaşını doldurması (yaş haddi) nedeniyle, iş sözleşmesinin re’sen feshedilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile davacının, hizmet akdinin feshi tarihi itibariyle görevine iadesiyle bu tarih itibariyle tüm özlük haklarının tanınarak parasal haklarının da hak kazandığı tarihler başlangıç alınarak hesap edilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında, işveren ile sendikalar arasında akdedilen toplu iş sözleşmelerinin kapsamı dışında tutulan ve bu nedenle “ kapsam dışı personel” olarak adlandırılan personelin, hizmet sözleşmelerine konulan yasakla sendika üyesi olamaması, yönetim kademesindeki daimi kadrolarda görev alarak işverene ait yetkileri kullanması ya da görevinin özel bir önem taşıması ve özellikle de yetkileri, ücret ve diğer haklarının tayin ve takdirinin idareye ait olması nedeniyle statüleri, asli ve sürekli görevleri genel idare esaslarına göre yürüten memur ve sözleşmeli personel statüsüne yaklaşmakta; nitekim, 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Yasa’nın 22. ve Geçici 9. maddesinde de, ( daha önce de, Ana. Mah. 5.2.1992 gün ve E:1990/22, K:1992/6 sayılı kararıyla iptal edilmiş olan 9.4.1990 tarih ve 418 sayılı K.H.K.’nin 40. maddesinde) yasa koyucu tarafından, memur ve sözleşmeli personel ile birlikte anılmaktadır.

   Öte yandan, 29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giren Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Personel Yönetmeliği'nin, “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1.maddesinde,"Bu Yönetmelik, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı daimi kadrolarında toplu-iş sözleşmesi kapsamı dışında kalan belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışan personelin; tayin, nakil, terfi, kadro, çalışma esasları, sosyal, idarî, malî ve diğer özlük hakları ile disiplin yönünden tabi olacakları hükümleri kapsar."; “Dayanak” başlıklı 2.maddesinde “Bu Yönetmelik, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır.” denilmiştir.

            Kapsam dışı personelin sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi kılınması veya bir kısım hak ve yükümlülüklerinin 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine paralel olması ya da anılan Kanuna atıfta bulunulmasının, idare ile kamu personeli olan görevlileri arasındaki idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisini ortadan kaldıramayacağı;  teşebbüs  veya  bağlı  ortaklıktaki  kamu  kesimi  paylarının %50’nin altına düşmesi ve kuruluşun kamu kurumu niteliğini kaybetmesi halinde işveren ile personeli arasındaki hukuki ilişkinin özel hukuk ilişkisi niteliğine dönüşeceği kuşkusuzdur.

            Olayda, 233 sayılı KHK.’ye tabi, Enerji ve Tabii Kaynaklar  Bakanlığı ile ilgilendirilmiş bir Teşekkül olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (T.P.A.O); sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.

            Açıklanan nedenler ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, 1.3.1996 tarih ve 22567 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğuna ve konunun 2247 sayılı Yasa’nın 30. maddesi doğrultusunda ilke kararına bağlandığı gözetildiğinde; davacının iş sözleşmesinin davalı idarece re’sen feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ile hizmet akdinin feshi tarihi itibariyle görevine iadesiyle bu tarih itibariyle tüm özlük haklarının tanınarak parasal haklarının da hak kazandığı tarihler başlangıç alınarak hesap edilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın idari yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

            Belirtilen nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 2.3.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.