Hukuk Bölümü         2013/1411 E.  ,  2013/1601 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : M.S.K.

                Vekilleri : Av. İ.H.D.

                Davalı      : Kilis Valiliği

                Vekilleri                  : Av. Ş.D.                                                

                O L A Y  : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Kilis ili, Nihat Başoğlu İlköğretim okulunun müdürü olarak görev yaptığını, 1.8.2008 tarihinde kalp damarlarının tıkanması nedeniyle açık kalp ameliyatı olduğunu, ancak damarlarının tekrar tıkanması üzerine 26.11.2009 tarihinde ilaçlı stent takıldığını ve bu ilaçlı stent için ödenen 4.350,00 TL. nin kendilerine iadesi istemiyle başvuruda bulunulmasına karşın davalı idarece stent bedelinin ödenmeyeceği yolunda işlemler tesis edildiğini ileri sürerek; stent  bedelinin ödenmeyeceği yolunda tesis edilen işlemlerin iptali ile 4.350,00 TL tutarındaki kalp stendi bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tazmini istemiyle İdari Yargı yerinde dava açmıştır.

GAZİANTEP 2.İDARE MAHKEMESİ;  31.5.2010 gün ve E: 2009/1294, K: 2010/565 sayı ile, davacının tedavisinde kullanılan tıbbi malzeme bedeli olan 4.350,00 TL’nin tarafına ödenmesi isteminin 5510 sayılı Yasanın kapsamında olduğu ve bu yasa hükmü uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümü Mahkemelerinin görev alanına girmeyip adli yargı yerinin görev alanına girdiğinden, davanın görev yönünden reddine hükmetmek gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiş, bu karar  Gaziantep  Bölge  İdare  Mahkemesi’nin 9.11.2010 gün ve E: 2010/1876, K: 2010/1779 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı  istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kilis Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla): 8.3.2012  gün ve E:2011/117, K:2012/235 sayı ile, davanın esasını inceleyerek, davalı kurumca karşılanmayan 4.068,46 TL ilaçlı stent bedelinin dava tarihi olan 7.2.2011 tarihinden itibaren yasal faiz oranı üzerinden davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş, bu karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

 Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 12.10.2012 gün ve E:2012/13983, K:2012/18685 sayı ile, Emekli Sandığı iştirakçileri açısından görevli mahkemenin belirlenmesinde, tedavinin başladığı tarih esas alınarak; pasif sigortalılar için tedavisi 15.10.2008 tarihinden önce başlayan sigortalılar ile bunların hak sahipleri yönünden idari yargının, tedavisi anılan tarihten sonra başlayanlar yönünden adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu; aktif olarak çalışmasına devam edenler yönünden ise, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devir tarihlerine göre, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan asker ve sivil personel ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerden tedavisi 15.10.2010 tarihinden, diğer kamu görevlileri ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler yönünden tedavisi 15.01.2010 tarihinden önce başlayan sigortalılar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler yönünden idari yargının, tedavisi anılan devir tarihlerinden sonra başlayanlar yönünden adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu sonucuna varıldığı, somut olaya gelince; davacının, tedavi başlangıç tarihini de kapsar şekilde halen memur olarak çalışmakta olduğu, tedavisinin 25.11.2009 tarihinde başladığı gözetilerek, davanın, görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar vermiştir.

KİLİS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA) : 6.12.2012 gün ve E:2012/999, K:2012/1096 sayı ile, tüm kayıt ve belgelerden Mahkemelerince de usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 12.10.2012 gün ve E:2012/13983, K:2012/18685 sayılı bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı itibariyle; davacının, tedavi başlangıç tarihini de kapsar şekilde halen memur olarak çalışmakta olduğu, tedavisinin 25.11.2009 tarihinde başladığı, aktif olarak çalışmasına devam edenler yönünden davaya bakmakla idari yargının görevli olduğu belirlendiğinden Mahkemelerinin görevsizliğine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri Baydar, Ali Çolak, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU‘nun katılımlarıyla yapılan 11.11.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyasının onaylı örneği de temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının kalp rahatsızlığı nedeniyle kalp damarlarına taktırdığı stent bedelinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Kilis Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünün 10.12.2009 gün ve 1732 sayılı işleminin iptali ile stent bedeli olan 4.350,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir, Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan ve ihtilaf tarihinde kamu görevlisi statüsünde bulunan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ    : Davanın görüm ve çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin 31.5.2010 gün ve E: 2009/1294, K: 2010/565   sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.11.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.