Hukuk Bölümü         2007/151 E.  ,  2007/140 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

           Davacı           : H.H.B.

            Vekili              : Av. H.Ş.

            Davalı                        : Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı(Ankara Sigorta İl Müdürlüğü)

 

O  L  A  Y       : Davacıya, çalışanına ait işe giriş bildirgesini Kuruma geç verdiğinden bahisle, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 9. ve 140. maddeleri uyarınca  18.12.2006 gün ve 119190 sayılı işlemle idari para cezası verilmiş;  yapılan itiraz komisyon kararı ile reddedilmiştir.

Davacı Vekili, söz konusu para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 10. SULH CEZA MAHKEMESİ ; 9.2.2007 gün ve   2007/ 113 Müt. sayı ile, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3910 Sayılı yasa ile değişik 140 maddesinin 4. fıkrasında, kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili Sulh Ceza Mahkemesine başvurabilirler tümcesinin Anayasa Mahkemesince 26/02/2003 tarih 25032 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 08/10/2002 tarih ve 2001/225 -2002/88 sayılı kararı ile Anayasaya aykırı görülerek iptal edildiği, Kabahatler Kanunundan sonra 15/02/2006 tarihinde 506 Sayılı kanunun 140 maddesinde yapılmış olan değişikliğin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ile 506 sayılı kanunun 140 maddesine dayanılarak verilen para cezalarına ilişkin uyuşmazlıkların çözüm görevinin İdare Mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından ve bu konuda Danıştay 10. Dairesinin 2006/3940- 6717 sayılı ve 22/11/2006 günlü kararı da olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle 7.3.2007 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 14. İDARE MAHKEMESİ(TEK HAKİM) ;14.3.2007 gün ve E:2007/1022 sayı ile, T.C. Anayasası'nın 142. ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19'uncu maddesine yer verdikten sonra; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2'inci maddesinde kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16'ncı maddesinin (l)'inci fıkrasında kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımların, idari para cezası ve idarî tedbirlerden ibaret olduğu; 27'nci maddesinin (l)'inci fıkrasında da "idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir" hükmüne yer verildiği, aynı Kanun'un (5560 sayılı Kanun'un 31'inci maddesiyle değişik) 3'üncü madde hükmünde de "(1) Bu Kanunun; a) idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır" düzenlemesinin bulunduğu; diğer taraftan 506 sayılı Kanun'un 140'ıncı maddesinin 5454 sayılı Kanun'la değişik dördüncü fıkrasının üçüncü tümcesinde "(...) Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler (...)" hükmü yer almakta iken, Anayasa Mahkemesi'nin 04.10.2006 gün ve E. 2006/75, K. 2006/99 sayılı kararıyla bu düzenlemenin iptal edildiği, ancak bu karar henüz Resmî Gazete'de yayımlanmadığından, 506 sayılı Kanun'un anılan hükmünün hâlen yürürlükte bulunduğu, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı yayımlanıp yürürlüğe girdikten sonra da 506 sayılı Yasa'ya göre verilen idarî para cezalarına karşı başvurulacak yargı yeri konusunda Kabahatler Kanunu'nun 3/(1 )-a maddesinin aradığı şekilde "aksine hüküm" bulunmayacağı; 5326 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanun'un bu hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; 506 sayılı Kanun'un 140’ncı maddesinin, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü fiilin kabahat deyimine girdiği, bu kabahat fiili karşılığında öngörülen idarî para cezalarının idarî yaptırımın türlerinden biri olduğu, Anayasa Mahkemesi'nin bahsi geçen kararı henüz yürürlüğe girmediğinden, 140'ıncı maddenin ilgili hükmü hâlen yürürlükte olacağından, iptal kararı yürürlüğe girdikten sonra Sigorta İl Müdürlükleri tarafından 506 sayılı Kanun'a göre verilen idarî yaptırım kararlarına karşı açıkça idarî yargı yerlerine başvurulabileceği yönünde bir düzenleme bulunmayacağından, 5326 sayılı Kanun'un 27/(1) hükmü gereğince bu konuda görevli yargı yerinin Sulh Ceza Mahkemesi olduğu sonucunun çıkarıldığı; dava dosyasının incelenmesinden; SSK Ankara Sigorta Müdürlüğü (Devredilen) tarafından davacıya işyeri sigortalısına ait işe giriş bildirgesinin geç verildiğinden bahisle 531,00 YTL idarî para cezası verildiği, cezaya karşı davacı tarafından Kurum'a itiraz edildiği, Kurum'ca itirazın reddi üzerine davacı tarafından Ankara 10.Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılan davada (Müteferrik No:2007/113) adı geçen Mahkeme'ce 09.02.2007 tarihinde görevsizlik kararı verildiği, bu kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği ve bunun üzerine 07.03.2007 tarihinde Mahkememizde bakılan davanın açıldığı; Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararında gerekçe olarak, 506 sayılı Kanun'un 140'ncı maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü tümcesinde idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemelerine itiraz edileceğini öngören hükmün Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiği ve bu iptal kararına göre Danıştay 10. Dairesi'nin 22.11.2006 tarihinde verdiği kararı gösterilmiş ise de Mahkemelerinin kanaatine göre bu gerekçenin iki yönden, 506 sayılı Yasa'ya göre verilen idarî para cezalarının yargısal denetiminde idarî yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna ulaştıramayacağı; bir kere Anayasa Mahkemesi'nin anılan kararı henüz yürürlüğe girmediğinden, 506 sayılı Kanun'un 140'ıncı maddesi hükmünün mer'iyetini sürdürdüğü;  Danıştay'ın gerekçe gösterilen kararının verildiği tarihte de (22.11.2006) 5326 sayılı Kanun'un 3'üncü madde hükmünü değiştiren 5560 sayılı Kanunun henüz yürürlüğe girmediği;  diğer taraftan, Mahkeme'nin iptal kararı yürürlüğe girdikten sonra da 140'ıncı maddenin dördüncü fıkrasında 5326 sayılı Kanun'un 3/(1 )-a hükmünün aradığı "aksine hüküm bulunmama" şartının sağlanmış olmayacağı; zira Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının, yalnızca sulh ceza mahkemesini görevli kabul eden hükmün yürürlükten kalkması hukukî sonucunu doğuracağı, kanun koyucunun 140'ıncı maddeye, açıkça idare mahkemesine görev veren bir düzenleme eklemediği sürece de idarî para cezalarına karşı başvurulacak yargı mercii konusunda "aksine hüküm" bulunması şartının yerine gelmiş olmayacağı; Anayasa Mahkemesi'nin ilgili hükmünün idarî işlemle verilen idari para cezalarına karşı görevli yargı yerinin idarî yargı yerlerinin olması gerektiği gerekçesiyle iptal etmesinin de durumu değiştirmeyeceği; Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının bağlayıcı olması, iptal edilen hükmün yürürlükte bulunup bulunmadığı ile sınırlı olduğu, zira "Anayasa Mahkemesinin bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceği; (Any. md. 153/11). Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesinden yola çıkılarak, kanunla düzenlenmesi gereken mahkemelerin görevinin değiştirilemeyeceği, aksi durumun, "görev" konusunun kamu düzeni ile ilgili olma niteliğiyle de bağdaşmayacağı; buna göre; 2247 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesi uyarınca, bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verinceye değin bakılan davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Z. Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 2.7.2007 günlü toplantısında;

            l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkûmiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…”açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı  başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde  öngörülen durumun aksine, adli yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

17.7.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun daha sonra değişikliğe uğrayan 29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı Kanun ile değişik 140. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunun sayılan maddelerinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında asgari ücrete göre belirlenen oranlarda idari para cezası verileceği bent’ler halinde kurala bağlanmıştır. Aynı maddenin olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan dördüncü fıkrasında, Kurumca itirazı reddedilenlerin kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilecekleri öngörülmüş iken, 1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesinin 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile değişik dördüncü fıkrasında, "İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2.000 Yeni Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmüne göre tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezasına karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez." denilmiştir.

15.2.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeden sonra Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi uyarınca, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezalarına  karşı yapılan itirazların görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.

30.3.2005 tarihli, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

          a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

          b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

          uygulanır." denilmiştir.        

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşıldığından; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü “dava konusu edilen idari para cezasına ilişkin yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 15.2.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun değişik 3. maddesi hükmü karşısında da, görevli mahkemenin 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde sözü edilen sulh ceza mahkemesi olduğu açıktır.” şeklinde karar vermiştir.

5560 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce; 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” yolundaki üçüncü tümcesi, Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 gün ve E:2006/75, K:2006/99 sayılı kararıyla iptal edilmiş;  5560 sayılı Yasa ise 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 6.4.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren iptal kararından sonra Yasama organınca bir düzenleme yapılmadan önce, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 5560 sayılı Yasa’nın Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 günlü kararından sonra yürürlüğe girdiği ve halen de yürürlüğünü sürdürdüğü, her ne kadar Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında belirtildiği gibi, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı kuşkusuz ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 günlü iptal  kararından sonra 19.12.2006 tarihinde 5560 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmiş olması ve Yasama organınca konuya ilişkin yeni bir düzenlemenin de yapılmadığı gerekçesine dayanılarak dava konusu işle­min iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar vermiştir.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin 4. fıkrası, 20.5.2007 tarihinde yürürlüğe giren 9.5.2007 gün ve 5655 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilerek, “İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kesinleşir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezalarına karşı Kuruma itiraz etme veya yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak, Kurumca itirazın reddedilmesi veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 80 inci madde hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

Bu duruma göre, incelenen uyuşmazlıkta, dava konusu edilen idari para cezasına ilişkin yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 20.5.2007 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

            Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.  

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara  14. İdare Mahkemesi’nce 14.3.2007 gün ve E:2007/1022 sayı ile yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 02.07.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.