T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 151

          KARAR NO : 2018 / 225

          KARAR TR   : 20.4.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan  manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar  : 1-F.A., 2-N.A.

Vekilleri     : Av. A.E.U.,  Av. C.O.D.

 Davalı       : Karayolları Genel Müdürlüğü

 Vekili        :  Av. N.B.B.

 

O L A Y        : 1-Davacılar vekili dilekçesinde; 02.03.2016 tarihinde, Köprübaşı Mahallesi D-030-8 Karayolu 28+750 km' sinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasında, davacı F.A.’nın sevk ve idaresinde bulunan ve E.A.’ya ait olan 55 PP... plakalı aracın kaza yaptığını; müvekkilleri Fahri ve eşi N.A.’nın yaralandığını, tedavi sürecinin devam ettiğini; meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini için 2577 sayılı Yasa uyarınca yaptıkları başvurunun reddedildiğini; kaza mahallinde tutulan tutanağın ve ilgili idarece gönderilen krokinin yanlışlarla dolu olduğunu; tutanakta, yolun yüzeyinin kuru olduğu ifade edilmesine karşın yolun yüzeyinin, kimliği belirsiz bir kamyondan dökülmüş olan kavgan bir malzeme olan mazotla (on numara yağ) kaplı olduğunu,  kaygan bir yapıya sahip olması nedeniyle müvekkilinin bu kaygan malzemeye saplanarak aracın hâkimiyetini kaybettiğini; Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 156/2. Maddesinin aksine tutanakların en az iki görevli tarafından düzenlenmesi gerekirken, 4 adet olan kaza tespit tutanağının sadece 1 tanesinin 2 görevli tarafından düzenlendiğini; tutanakta sürücü F.A.’nın KTK m. 52/1-a’yı ihlal ettiğinin belirtildiğini,  oysa herhangi bir hız ihlalinin söz konusu olmadığını; Karayolları 7. Bölge Müdürlüğünce taraflarına gönderilen krokinin de gerçeği yansıtmadığını, kazanın oluşumuna ilişkin yanıltıcı bilgi sunulduğunu; olayda Karayolları Trafik Kanunu 10/1-b-1,4; 13/1 v, 13/2-c maddelerinin ihlal edildiğini; ilgililerin karayolunda kazaları önleyici gerekli önlemleri alma kuralını ihlal ettiğini; karayolu yapısını trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurma yükümlülüğüne de aykırı davranıldığını; kaza yaşanmadan önce kayganlaşan karayolu üzerinde yapılan ihbarlara rağmen herhangi bir bakım veya temizleme hizmeti yapılmadığını; trafik kazası neticesinde araç içerisinde sıkışan ve günlerce hastanede yatmak zorunda kalan müvekkili F.A.’nın; gerek bedensel, gerekse de yapmış olduğu işten uzak kalarak maddi ve manevi yönden zararının oluştuğunu,  diğer müvekkil N.A.’nın da aynı şekilde sakatlık halinin ve vücuttaki sabit izlerin verdiği rahatsızlık gerekse aynı kazada kendi eşinin yaralanmasını görmüş olmanın yarattığı psikolojik travma sebebiyle aşın derecede üzüntü duyduğunu ifade ederek; F.A. için 100.000,00 TL, N.A. için de 100.000,00 TL manevi tazminata kazanın gerçekleştiği 02.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi istemiyle 27.1.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 1.İDARE MAHKEMESİ; 15.2.2017 gün ve E:2017/218, K:2017/280 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde; Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu. "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; bu Kanunun trafikle ilgili, kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulanmasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ve diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 6099 sayılı Yasanın 14.maddesiyle değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; geçici 21. maddesinde de; "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, 02.03.2016 tarihinde, davacılardan F.A.'nın sevk ve idaresinde bulunan 55 PP... plakalı araçta meydana gelen yaralamalı trafik kazasının, yolun yüzeyinin kimliği belirsiz bir kamyondan dökülmüş olan mazot nedeniyle kaygan bir hale gelmesi neticesinde gerçekleştiği, davalı idarenin, bu konuda gerekli önlemleri almadığından bahisle bakım ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek kazanın oluşumuna sebebiyet verdiği iddiasıyla her bir davacı için 100.000,00 TL manevi tazminatın kazanın gerçekleştiği 02.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Mahkememizde bakılmakta olan davaya benzer bir uyuşmazlığa ilişkin davada verilen "Görev Ret" kararı üzerine görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesinin istenilmesi üzerine, anılan talep doğrultusunda gönderilen dosyada çıkarılan görev uyuşmazlığı sonucunda Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü tarafından verilen 06/07/2015 tarih ve E:2015/548, K:2015/554 sayılı kararla, 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesi kapsamında açılacak davaların görüm ve çözümünün hangi mahkemenin görevine girdiği açıklığa kavuşturulmuştur.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin yukarıda anılan kararında özetle "Anayasa'nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun'dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trajik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğine hükmetmiştir.

Bu durumda, 2918 sayılı Kanunun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesinin açık hükmü ile Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü tarafından verilen 06/07/2015 tarih ve E:2015/548, K:2015/554 sayılı kararı dikkate alındığında, bakılmakta olan davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği açıktır

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

2-Davacılar vekili bu kez aynı, aynı olay ve gerekçeler ile, F.A. için 150.000,00 TL, N.A. için de 100.000,00 TL manevi tazminat istemiyle 16.5.2017 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

2-a)Vezirköprü 2.Asliye Hukuk Mahkemesi, 15/06/2017 gün ve E:2017/120, K:2017/144 sayı ile görevsizlik kararı vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi;  18.12.2017 gün ve E:2017/2828, K:2017/2831 sayı ile “(…)Dosya kapsamına göre, davacılar tarafından aynı istemli davanın öncesinde idari yargıda açıldığı, idari yargıda adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, verilen kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan Vezirköprü 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1), dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar vermiş olması isabetsiz bulunmuştur. (…)

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nun 353(1) a-6.maddesi gereğince kabulü ile VEZİRKÖPRÜ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'nin 15/06/2017 tarih 2017/120 E.-2017/144K.sayılı HÜKMÜNÜN KALDIRILMASINA,

Dosyanın gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi ve kararımızın taraflara tebliği için kararı veren VEZİRKÖPRÜ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'ne GÖNDERİLMESİNE…” karar vermiştir.

2-b)Bu arada; F.A.’nın vekili tarafından, aynı olay nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili istemiyle 05/09/2017 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı açılan davada; Vezirköprü 1.Asliye Hukuk Mahkemesi;  23.1.2018 gün ve E:2017/201, K:2018/12 sayı ile “(…)Mahkememizin 2017/201 Esas sayılı dosyası ile Vezirköprü 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/6 Esas sayılı dosyasının taraflarının aynı olduğu, iki dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu, her bir dava sonucunda verilecek kararın diğerini bağlayacağı, çelişik kararlar çıkmasını önlemek bakımından da davaların birlikte görülmesinin zorunlu olduğu, mahkemece her aşamada resen birleştirme kararı verilebileceği yargılamanın Vezirköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/6 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülmesi gerektiği kanaatiyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Mahkememiz dosyası ile Vezirköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'de yürütülmekte olan 2018/6 esas sayılı dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması, biri hakkında verilecek olan hükmün diğerini etkileyecek olması nedeniyle davanın, Vezirköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2018/6 esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,

2-Yargılamanın Vezirköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2018/6 Esas sayılı dosyası üzerinden devamına…” karar vermiştir.

2-c) VEZİRKÖPRÜ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 7.2.2018 gün ve E:2018/6 sayı ile “(…)Davacı F.A. vekilinin 23/08/2017 havale tarihli dilekçesi ile de; aynı olaydan dolayı 1.000,00 TL maddi tazminat isteminde bulunulmuş, Vezirköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/01/2018 tarih ve 2017/201 esas. 2018/12 karar sayılı kararı ile dosya Mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.

Dava ve birleşen dava, karayolunda meydana gelen yaralanmalı trafik kazası nedeniyle idare aleyhine hizmet kusuruna dayanılarak açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Samsun 1.İdare Mahkemesinin 2017/218 esas sayılı dosyası celp edilmiştir. İncelenmesinde; davacılar vekilinin 27/01/2017 tarihli dilekçesi ile idare aleyhine her bir davacı için ayrı 100.000,00 TL manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açıldığı, Mahkemenin 15/02/2017 tarih ve 2017/218 esas, 2017/280 karar sayılı kararı ile adli yargının görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verildiği görülmüştür.

Dava idarenin hizmet kusuruna dayanılarak açılmış olup, bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK'nun 7/a maddesinde; karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı Kanunda verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin özel hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Esasen 2918 Sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin 85. v.d. maddelerinde araç işletenin sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur. (Yargıtay 17. HD'nin 2016/8758 esas sayılı ilamı)

Yukarıdaki açıklamalar uyarınca, bu davada idari yargının görevli olduğu anlaşılmış, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla dosyanın Yüksek Mahkemenize gönderilmesi gerekmiştir.” demek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmuş; Mahkemece 7.2.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyaları, 12.2.2018 tarihinde mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında her iki yargı yerinde ortak talep olan “trafik kazasından dolayı davacılar F.A. ve N.A. için manevi tazminat ödenmesi” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu; adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı, maddi hasarlı trafik kazası sonucu uğranılan manevi zararların tazmin edilmesi isteminden ibarettir.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, davacılardan F.A.’nın, sevk ve idaresinde bulunan 55 PP... plakalı araçla 02.03.2016 tarihinde trafikte seyir halindeyken trafik kazası meydana geldiği; meydana gelen yaralamalı trafik kazasının, yolun yüzeyinin kimliği belirsiz bir kamyondan dökülmüş olan mazot nedeniyle kaygan bir hale gelmesi neticesinde gerçekleştiği, davalı idarenin, bu konuda gerekli önlemleri almadığından bahisle bakım ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek kazanın oluşumuna sebebiyet verdiği iddiasıyla, her bir davacı için talep edilen manevi tazminatın, kazanın gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Vezirköprü 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.2.2018 gün ve E:2018/6 sayılı başvurusunun, “trafik kazasından dolayı davacılar F.A. ve N.A. için manevi tazminat ödenmesi istemi yönünden” reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Vezirköprü 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.2.2018 gün ve E:2018/6 sayılı BAŞVURUSUNUN, “trafik kazasından dolayı davacılar F.A. ve N.A. için manevi tazminat ödenmesi istemi yönünden” REDDİNE, 20.4.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

                                                                  

 

 

 

 

 

                                                                  KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 20.4.2018 

 

                                                       ÜYE

                                           Turgay Tuncay VARLI