T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS       NO : 2016/659

          KARAR   NO : 2016/676

          KARAR   TR  : 26.12.2016

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

  

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı      : A.A. Türk Sigorta Şirketi

Vekili        : Av. H.L.P.

Davalılar   :        İdari Yargıda

                   Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili        : Av. T.B.

                          Adli  Yargıda

1- Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı

2- Samsun Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (SASKİ)

Vekili        : Av. G.K.

 

 

O L A Y :  Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin kaskolu müşterisi olan 34 FV 7495 plaka sayılı aracın 21.07.2011 tarihinde Samsun İli, Aydıner yolu, Çinik istikametinden Recepoğlu Kavşağı istikametine seyir halinde iken yol üzerindeki münferit çukura düşmesi neticesinde rögar kapağının aracın alt kısmına çarpması sebebiyle oluştuğu belirtilen zarar dolayısıyla sigortalısına ödemek durumunda kaldığı 11.678,00 TL'nin davalıya başvuru tarihi olan 23.03.2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 1. İDARE MAHKEMESİ: 8.3.2013 gün ve E:2012/635, K:2013/222 sayı ile, 2918 sayılı Kanundan doğan bir sorumluluk davası niteliğini taşıyan işbu davanın, mevzuat hükümleri uyarınca görüm ve çözümünde adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15 inci maddesinin (l/a) bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istem ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Samsun 1. Asliye Ticaret Mahkemesi: 18.12.2013 gün ve E:2013/438, K:2013/513 sayı ile, mahkemelerinin görevsizliğine, dosyanın Samsun Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi: 6.11.2014 gün ve E:2014/27, K:2014/446 sayı ile, 2560 sayılı kanun hükmü gereğince, hizmet alanı içerisindeki rögar kapağının yapım, bakım, onarım ve kontrol görevini yerine getirmediği, bu yükümlülük çerçevesinde rögar kapağının yol kotundan yüksekte ve aracın bu rögar kapağına çarpması sonucu meydana gelen zarardan SASKİ'nin 6/8 (% 75 ) oranında kusurlu olduğu, her ne kadar rögar kapağı yol seviyesinden üstte ise de, kazanın gündüz vakti saat 11.14 sıralarında olması, sigortalı araç sürücüsünün rögar kapağına çarptıktan sonra 40 ile 50 metre mesafede durması, aracını kullanırken aracının hızını yol durumunun gerektirdiği şartlara uydurmaması nedeniyle sürücünün 2/8 oranında kusurlu olduğu, sigortalı araçta toplam 18.780,38 TL hasar meydana geldiği, aracın onarılmasının ekonomik olmayacağından aracın pert edilmesinin uygun olduğu, aracın 2. el piyasa değerinin 29.500 TL olduğu, aracın Pert olması nedeniyle hurda değerinin 17.822 TL olduğu, araç sahibinin aracı hasarlı satması durumunda zararının 29.500-17.822= 11.678 TL olduğu, davalı SASKİ’nin zararın 6/8 lik kısmını karşılaması gerektiği, şu durumda zararın 6/8 lik kısmının 8.758,50 TL olduğu, davacının davalı SASKİ den 8.758,50 TL yi isteyebileceği, şu durumda, davalı SASKİ aleyhine açılan davanın hüküm fıkrasında açıklandığı gibi kısmen kabulüne karar vermek gerektiği vicdani kanaatine varıldığı; her nekadar davalı Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine dava açılmış ise de, davalı belediyenin, dava konusu yol ve rögar kapağı sorumluluk alanına girmediğinden herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, davalı belediyeye husumet yüklenemeyeceğinden, davalı belediye aleyhine açılan davanın reddi gerektiği vicdani kanaatine varıldığı gerekçesiyle; davalı Samsun Büyükşehir Belediyesi aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Samsun Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (SASKİ) aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile fazlaya dair istemin reddine karar vermiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 16.11.2015 gün ve E:2015/2881, K:2015/12196 sayı ile, somut olayda, davalı Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhinde hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığı; mahkemece, davalı Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan  bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz olması nedeniyle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde davanın husumet yokluğundan reddine dair hüküm kurulması doğru görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

SAMSUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.6.2016 gün ve E:2016/8, K:2016/195 sayı ile, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerince kendiliğinden gözetilmesinin zorunlu olacağı, davalı Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhinde hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığı, açılan bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz olması nedeniyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, davacı tarafından iş bu dava açılması öncesinde aynı olay ve dava konusu nedeniyle Samsun l. İdare Mahkemesi'nin 2012/635 Esas, 2013/222 Karar sayılı dosyasında görevsizlik kararı verilmiş ve 20/06/2013 tarihinde kesinleşmesi sonrasında iş bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesi'ne açılmış olması nedeniyle sonrasında dosyanın görevsizlik ile mahkemelerine gönderilmiş olması karşısında, mahkemelerince verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi ile her iki yargı yolu arasında meydana gelen uyuşmazlığın çözümü için dosyanın uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varıldığı; davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davada, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz olması nedeniyle, dava dilekçesinin Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden görev nedeniyle reddine, İdare Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilip, bu görevsizlik kararının kesinleşmesi sonrasında iş bu görevsizlik kararı verilmesi ve iki ayrı yargı yolu merci arasında görev uyuşmazlığı meydana geldiğinden, uyuşmazlığın çözümü için dosyanın karar kesinleştiğinde Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

            Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacaktır. Sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; Şirkete sigortalı vasıtanın geçirdiği trafik kazası neticesinde hasarlandığı, bahis konusu olay neticesinde vasıtada maddi hasarın meydana geldiği; tespit edilen hasar bedelinin sigortalı vasıta sahibine ödendiği, olayın meydana gelişinde davalı idarenin yol kusurunun tespit edildiği, meydana gelen hasar nedeniyle sigortalısına tazminat ödeyen şirketin kusur nispetine göre avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan,  Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında görülen başvurunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 16.6.2016 gün ve E:2016/8, K:2016/195 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 16.6.2016 gün ve E:2016/8, K:2016/195 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                  KARŞI OY

 

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.26.12.2016

 

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN