Hukuk Bölümü 2004/30 E., 2004/39 K.

  • TUTUKLU ASKERİN DURUŞMAYA SEVKİ SIRASINDA GÖREVLİ JANDARMALAR TARAFINDAN VURULARAK ÖLDÜRÜLMESİ NEDENİYLE AÇILAN TAZMİNAT DAVASI
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 125 ]
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 157 ]
  • 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 20 ]
  • 2803 S. JANDARMA TEŞKİLAT, GÖREV VE YETKİLERİ KANUNU [ Madde 7 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Davacıların oğlu ve kardeşleri olan İdris Ülüfer, 18. Zh.Tug. 2. Mknz.P.Tb.Muh.Des.Bl.K.'lığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta iken, tutuklu bulunduğu Gelibolu Askeri Ceza ve Tutukevinden daha önce işlediği bir suç nedeniyle 17.4.2003 gününde alınarak Keşan Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmasına götürüldükten sonra dönüş sırasında kaçmaya teşebbüs etmesi üzerine, kendisine muhafızlık eden Jandarmaların silahlarını ateşlemeleri sonucunda ölmüştür.

    Davacıların vekillerince, görevli Jandarmalar hakkında görev ve yetki sınırlarını aşarak ateş etmek suretiyle ölüme sebebiyet vermekten dolayı Edirne Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ceza davasının devam ettiğinden bahisle, müvekkillerinin oğlu ve kardeşinin ölüme nedeniyle destekten yoksun kaldıkları ve büyük acı ve elem duydukları ileri sürülerek, toplam 70,000,000,000.- TL. maddi ve manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, 8.12.2003 gününde askeri idari yargı yerinde dava açılmıştır.

    ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 24.12.2003 gün ve E: 2003/1046, K: 2003/933 sayı ile, Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasa'nın 20. maddelerine göre, AYİM'in bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği, davacıların yakını olan müteveffa İdris Ülüfer'in olay tarihi 17.4.2003 itibariyle ( hernekadar Gelibolu Askeri Ceza ve Tutukevinde tutuklu olsa dahi ) 18.Zh.Tug.K.'lığı emrinde askerlik hizmetini yapıyor olması nedeniyle asker kişi sıfatını taşıdığı, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nun 7. maddesine göre Jandarmanın mülki, adli, askeri ve diğer olmak üzere değişik görevlerinin bulunduğu, olayda ölüme sebebiyet verdikleri iddia edilen Gelibolu İlçe Jandarma K.'lığı görevlilerinin askeri cezaevinde tutuklu bulunan İdris Ülüfer'i daha önce işlediği bir suç nedeniyle teslim alarak Keşan Asliye Ceza Mahkemesinde yapılacak duruşmasına götürmek ve getirmekten ibaret olan muhafızlık görevinin 2803 sayılı Yasa'nın 7. maddesinde belirtilen askeri görevlerden olmayıp adli görev olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle idari eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması koşulu gerçekleşmediğinden davanın görüm ve çözüm yeri AYİM olmayıp genel idari yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

    Davacılar vekillerince, aynı istekle, 30.1.2004 gününde genel idari yargı yerinde dava açılmıştır.

    EDİRNE İDARE MAHKEMESİ; 17.2.2004 gün ve E: 2004/219 sayı ile, davacıların ileri sürdüğü zararı doğuran olayda, askerlik hizmetini yapan yakınlarının Jandarmanın görev ve yetki sınırlarını aşarak ateş etmesi sonucunda ölümüne sebebiyet vermeleri nedeniyle davalı idarenin hizmet kusuruna dayanıldığından idari eylemin niteliğinin önem kazandığı, zarar doğuran eylemin askeri kurallara göre yürütülen bir görev sırasında ve asker kişilerce gerçekleştirildiği, böylece eylemin yöneldiği ve zarar verici sonuçlarını beden ve mal varlığı sahasında meydana getirdiği asker kişinin askeri kural ve gereklere göre göstermesi gereken davranışların bir payının bulunup bulunmadığı tartışmasının askerlik mesleğinin gerekleri açısından uzman olduğu kabul edilen AYİM tarafından yapılması gerektiğinden, davanın bu yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerektiği kanısına varıldığı, ancak bu yargı yerince daha önce görevsizlik kararı verildiği ve kesinleştiğinden bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, bu konuda karar verilinceye değin yargılamanın ertelenmesine karar vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Tülay TUĞCU'nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU'nun katılımlarıyla yapılan 01/07/2004 günlü toplantısında;

    I- İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre idare mahkemesi'nce anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

    II- ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR ile AYİM Savcısı Hakan ATA'nın davada genel idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    KARAR : Dava, yargılandığı mahkemede duruşması yapıldıktan sonra kaçmaya teşebbüs ettiği sırada kendisine muhafızlık eden Jandarmalarca vurularak öldürülen tutuklu askerin yakınları tarafından, destekten yoksunluk karşılığı maddi ve ayrıca manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

    Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

    Anayasa'nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa'nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

    1602 sayılı Yasa'nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

    İdari eylemin "askeri hizmete ilişkin bulunması", eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

    İdari eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

    Olayda, idari eylemden dolayı zarar görenin asker kişi olduğunda tartışma yok ise de, tazminatın konusunu oluşturan zararın jandarmanın eyleminden doğması nedeniyle, yürütülen hizmetin niteliğinin incelenmesi gerekmektedir.

    2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nun, 3. maddesinde, jandarma "silahlı askeri bir güvenlik ve kolluk kuvveti" olarak tanımlanmış, 7. maddesinde, görevleri: a ) Mülki, b ) Adli, c ) Askeri d ) Diğer görevler başlıkları altında tasnif edilmiş; "Askeri görevleri", askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığınca verilen görevleri yapmak olarak belirtilmiş; "Mülki görevleri" ise, emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak, kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak olarak sayılmıştır.

    Anılan Yasa'nın 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinin "Mülki Görevlerin Esasları" başlıklı 45. maddesinin ( h ). bendinde, jandarmanın ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlayıcı önlemleri alacağı, tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlayacağı belirtilmiştir.

    Anılan yasal düzenlemelerden, jandarmanın tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlamak görevinin, "askeri görevleri"ne girmeyip "mülki görevleri"nden olduğu açıkça anlaşılmakta olup, idari eyleme maruz kalan tutuklunun asker kişi olmasının hizmetin niteliğini değiştirmeyeceği açıktır.

    Belirtilen duruma göre olayda idari eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması koşulu gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümünde genel idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

    Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi'nce yapılan başvurunun reddi gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Edirne İdare Mahkemesi'nce yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 1.7.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.