T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO : 2017/115

          KARAR NO : 2017/174

          KARAR TR  : 13.03.2017

 

ÖZET: 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 41. madde-sinin birinci fıkrasının  (e) bendi uyarınca verilen idari para cezası ve üretim ile ilgili alet ve ekipmanın mühürlenerek ürünlerin yedi emine alınması ile ilgili  kararın  iptali istemiyle açılan davanın Kabahatler Kanunu’nun 3 ve 27/1. maddesi hükümleri uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı            : M.G.

            Davalı             : Eskişehir Valiliği İl Tarım Müdürlüğü

Vekili              : Av. H.T.C.

 

           O L A Y          : Eskişehir Valiliği İl Tarım Müdürlüğü’nün 8.2.2011 gün ve Sayfa No:2011/010 sayılı kararı ile,  Alo Gıda hattına gelen şikayet  üzerine, davacının işyeri yetkilisi olduğu Yıldız Simit Fırını isimli işyerinde 7.2.2011 günü yapılan denetim sonucunda, işyerinin asgari teknik ve hijyenik şartlara uymadan, ruhsat almadan üretim yaptığının tespit edildiğinden bahisle, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 41. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca 5.385 TL. idari para cezası verilmiş, ayrıca  üretim ile ilgili alet ekipman mühürlenerek ürün-ler yedi emine alınmıştır.

          Davacı, idari yaptırım kararının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur.

          ESKİŞEHİR 2. SULH CEZA MAHKEMESİ: 12.5.2011 gün ve D. İş. No:2011/221  sayı ile, davacı adına  verilen idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27/8. maddesi uyarınca davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle başvurunun görev nedeniyle reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

         Davacı bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

         Eskişehir 2. İdare Mahkemesi, 31.1.2012 gün ve E:2011/825, K:2012/71 sayılı kararı ile, davanın esasını inceleyerek, idari yaptırım kararı verilmesinde hukuka aykırı bir yön görülmediği gerekçesiyle davanın reddine  karar vermiş, davacı tarafından kararın temyiz edilmesi  üzerine, Danıştay 10. Dairesi, 30.11.2015 gün ve E:2012/5222, K:2015/5421 sayılı kararı ile, davacıya ait işyerindeki mamüllere el konularak işyerinin üretimden men edilmesine ilişkin işlemin, idari tedbir niteliğinde yaptırım olduğunda duraksama bulunmadığı, dolayısıyla idari tedbir niteliğini taşıyan anılan yaptırıma Kabahatler Kanunu’nun genel hükümlerinin uygulanması ve bu yaptırıma karşı açılan davanın Sulh Ceza Mahkemesinde görülmesinin gerektiği, bu durumda, davacıya 5996 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezası ile birlikte dava konusu edilen, mamüllere el konularak davacıya ait işyerinin faaliyetten ve üretimden men edilmesine ilişkin işlemin de adli yargının görev alanına girdiği görüldüğünden, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmediği, öte yandan bu davada uyuşmazlığı çözmekle sulh ceza mahkemesinin görevli olduğu sonucuna ulaşılması halinde, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerektiği açıklanarak, kararın bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

          ESKİŞEHİR 2. İDARE MAHKEMESİ; 20.10.2016 gün ve E:2016/721 sayı ile,  5996 sayılı Kanun’da idari para cezaları ve idari tedbirlerin düzenlendiği, bu Kanun uyarınca verilen idari para cezaları ile  idari tedbirlere karşı başvurulacak kanun yolunun gösterilmediği açıklanarak, bu durumda  5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca  davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan  13.03.2017 günlü toplantısında:

1-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi .

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 41.  maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca  verilen idari para cezası ile ayrıca  üretim ile ilgili alet ve ekipmanın mühürlenerek ürünlerin yedi emine alınması ile ilgili  kararın  iptali istemiyle açılmıştır.

            5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun;

“Hijyen ve resmî kontroller ile ilgili yaptırımlar” başlığı altında düzenlenen 41. maddesinde; “(1) Hijyen ve resmî kontroller ile ilgili yaptırımlar aşağıda belirtilmiştir:

           (.......)

   e) Yapılan resmî kontroller sırasında, işyerinin tamamının veya bir bölümünün insan sağlığı ve gıda güvenilirliği, hayvan sağlığı ve yem güvenilirliği açısından tehlike oluşturması ve acil tedbirleri gerektirmesi durumunda, üretimin tamamı veya tehlike oluşturan bölümünün faaliyetleri durdurulur. Üretim yerlerine beşbin Türk Lirası, perakende işyerlerine bin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bunların, eksikliklerini giderinceye kadar faaliyetine izin verilmez. İnsan sağlığı ve gıda güvenilirliği, hayvan sağlığı ve yem güvenilirliği açısından tehlike oluşturmayan ve acil tedbirleri gerektirmeyen diğer durumlarda, görülen uygunsuzlukların giderilmesi için altı ayı aşmamak üzere süre verilir. Verilen süre sonunda uygunsuzlukların giderilmemesi durumunda, üretimin tamamı veya uygunsuzluğun olduğu bölümünün faaliyetleri durdurulur, üretim yerlerine beşbin Türk Lirası, perakende işyerlerine bin Türk Lirası idarî para cezası verilir.

           (.......)” hükmü yer almıştır.    

           30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun birinci maddesinde, “Bu Kanunda; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla;

            a) Kabahatlere ilişkin genel ilkeler,

            b) Kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırımların türleri ve sonuçları,

            c) Kabahatler dolayısıyla karar alma süreci,

            d) İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolu,

            e) İdari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar,

belirlenmiş ve çeşitli kabahatler tanımlanmıştır”  denilerek Kanunun amaç ve kapsamı belirlenmiş;  ikinci kısmında yer alan 32 ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımlar öngörülmüştür.    

           Anılan Kanun’un 2. maddesinde, “kabahat” deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygula-nacak olan idari yaptırımların “idari para cezası” ve “idari tedbirler”den ibaret bulunduğu; “idari tedbirler”in de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiştir.

           Olayda, davanın idari para cezası ve üretim ile ilgili alet ve ekipmanın mühürlenerek ürünlerin yedi emine alınması ile ilgili  kararın  iptali  istemiyle açıldığı; 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda da idari para cezası verilecek hususlar ile idari tedbirlerin düzenlendiği; ancak, idari para cezasına ve idari tedbirlere karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşılmıştır.  

            Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

             a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

             b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır.” denilmiş; Kanunun 19. maddesinde, “(1) Diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için;

a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi,

b) İşyerinin kapatılması,

c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması,

d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması,

Gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır”; “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında , “İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir” ’’ hükmü yer almakta olup, idari para cezasına karşı hangi yargı organına müracaat edileceğinin kanun tarafından gösterildiği; 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrasında ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

           19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kara-rına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciin-de görüleceği anlaşılmaktadır.

   Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

   Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

   Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

           İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen  idari para cezası ve  “üretim ile ilgili alet ekipmanın mühür-lenerek ürünlerin yedi emine alınmasına” ilişkin idari tedbir kararının, 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, ancak 5326 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen 19. maddesi ve 27. maddesinin 8. fıkrası kapsamına giren idari işlemlerden de olmadığı, dolayısıyla idari tedbir niteliğini taşıyan anılan yaptırıma Kabahatler Kanunu’nun genel hükümlerinin uygulanması gerektiği, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda da idari para cezasına ve idari tedbirlere itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacak olması nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına ve üretim ile ilgili alet ekipmanın mühürlenerek ürünlerin yedi emine alınmasına ilişkin idari tedbir kararına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Eskişehir 2. İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Eskişehir 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.5.2011 gün ve D. İş. No:2011/221 görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Eskişehir 2. İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Eskişehir 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.5.2011 gün ve D. İş. No:2011/221 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.03.2017 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

 

Üye

 Mehmet

 AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

 

Üye

 Yüksel

  DOĞAN